İyi gününde olmayan bir oyuncunun ‘flu game’ini yaşıyor olabileceğini söylemek bu günlerde klişe hâle geldi. 11 Haziran 1997 tarihinde Michael Jordan belki bu terimi yaratmamıştı ama tıpkı NBA tarihindeki birçok an ve durumda yaptığı gibi, böylesine çetin bir sınavın sahipliğini üstleniyordu. 1997 yılının final serisinde Chicago Bulls ve Utah Jazz çarpışırken, iki takım da evindeki maçları kazanmıştı ve durum 2-2’ydi.
Serinin geri kalanı için Chicago’ya gitmeden evvel Jazz, seyircisi önünde son bir maç oynayacaktı ve ihtimaller rüzgarının kendilerine doğru esmemesi için üçüncü galibiyeti almaya ihtiyaçları vardı. Maç gününde çıkan, “Jordan’da grip belirtileri var ve beşinci maçta performansının yüzde 100’ü ile sahada olamayacak” haberleri, Jazz tarafının avantajına gözüküyor ve seride öne geçmek için Utah ekibine bir kapı aralıyordu.
O günle ilgili birçok dedikodu var. Belki Jordan maçtan önceki gece, geç saatlere kadar ayakta kalmış ve bunun etkilerini ertesi gün hissetmişti. Belki gerçekten hastaydı. Ya da hasta değildi ve tüm olanlar bir akıl oyunundan ibaretti. Bazıları Jordan’ın 5. maç öncesinde geç saate kadar kumar oynadığını düşünür. Gerçekte ne olduğundan bağımsız olarak, 11 Haziran günü parkeye çıktığında Jordan’ın üzerinde gözle görülür bir yorgunluk olduğunu biliyoruz. Tıpkı yine aynı günün, bırakacağı basketbol mirasına inanılmaz bir efsane eklediğini bildiğimiz gibi…
O gecenin hikâyesi Jordan’dı. Saha içerisinden 27’de 13 isabet bulmuştu. Serbest atışlardaki isabeti ise 12’de 10’du. Maç bittiğinde istatistik kağıdında, 38 sayı, 7 ribaunt, 5 asist, 3 top çalma ve 1 blok yazıyordu. Tüm bunları yaparken, her molada kenara gelmiş ve yorgun vücudunu yenileyebilmek için gereken sıvıyı almaya çalışmıştı.
Bugün, ‘flu game’i 1997’deki final serisi için kırılma noktası olarak hatırlıyoruz. Ve muhtemelen hatırlamaya da devam edeceğiz. 18. yıldönümünde de, daha sonra da…
*NBA yazarı Zach Harper’a ait bu yazının tamamına ulaşmak için tıklayın.