*İlk olarak The Guardian‘da yayınlanan bu yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Chris Froome, Asturias’tan Madrid’e son etap için uçarken Bernard Hinault, İngiltere’deki bir mısır tarlasının kenarında silahıyla oturuyor ve bir yaban domuzunun kendini göstermesini bekliyordu. 1978’de Fransa ve İspanya turlarını kazanan “The Badger” lakaplı efsane, Froome’un Fransa’da beşinci zaferi için yola çıkmadan önce seneye Giro’yu da hedefleyip 12 ay için bütün büyük turları kazanmaya çalışmasını öneriyor.
“Bunu denemeli” diyor Hinault. “Tour’u ve Vuelta’yı aynı yıl içinde kazanabileceğini kanıtladı, Giro neden olmasın? İspanya’da başardığı büyük bir şey çünkü genel görüş duble yapmanın imkânsız olduğu yönündeydi. Tour’da her zaman olduğu kadar dominant değildi ama gerçek kapasitesini Vuelta’da keşfetti, bir iki günü zorlanarak geçirmesine rağmen.”
Giro neden olmasın? Büyük turların çekiciliği romantikler için apaçık olsa da Team Sky son senelerdeki başarısını acımasız bir pragmatizm üzerine kurdu. Beşinci Tour şampiyonluğunun riski üzerinde uzlaşılabilir. Deneysel bir seviyede Sir Bradley Wiggins’in de onayladığı gibi, Giro kendi içinde eşsiz bir düelloya ev sahipliği yapıyor; kötü hava koşullarının yanında tırmanışların varlığı Froome’a uzak olduğu gibi kısa bir zamanda da incelenmesi gerekiyor. Her şeyi hedeflerken hiçbir şeye sahip olmanın riski oldukça yüksek.
Hinault, 4 kez Fransa Turu şampiyonunun Cumartesi günkü tırmanış etabını nasıl kontrol ettiğini öğrendiğinde onaylar bir biçimde cevap verdi. Chris Froome, Angliru’da düşen rakibi Vincenzo Nibali’yi gördüğünde tedbir amaçlı hızını azalttı. Bu durumun bir diğer rakibi Alberto Contador ve takım arkadaşı Jarlison Pantano’ya etap zaferini getirecek bir fırsat vermesine rağmen… “Froome’un etabı yönetiş şekli her zamankinden daha iyi. Kazanmak için en iyi taktiği benimsiyor. Böyle zamanlarda sizi liderliğe götürecek büyük resmi görmelisiniz.”
Hinault, Vuelta ve Tour’u aynı yılda kazanan Froome, Merckx, Anquetil ve kendisini bir sıralamaya tabi tutmuyor: “Bunlar farklı zamanlarda, farklı bisikletçilerle, farklı ekipmanlar ve farklı takvimlerde yarışılmış turlar. Her başarıyı kendi içinde değerlendirmelisiniz.”
Froome’un Vuelta başarısı ve üç denemeden sonra Tour-Vuelta dublesi onun ve Sky’ın üç haftalık yarışlardaki dominasyonunu gösteriyor. Buna benzer bir şey Miguel Indurain’in 1991-1995 arasındaki beş Tour ve iki Giro şampiyonluğundan bu yana görülmemişti.
EPO kullandığı 1999 ve 2005 yıllarda bile Lance Armstrong iki büyük turu birlikte hedeflememişti, ama bunda vücudunu manipüle edişinin etkisi olduğunu da hesaba katmak gerek.
“The Badger” ve Anquetil dublelerini yapmayı başardıkları zaman daha farklı bir takvim vardı. Vuelta, nisan ayının sonuyla mayıs ayının başlarında düzenleniyordu. Bu da Paris- Nice’i ve Klasikler’in ardından performanslarını Vuelta’ya taşıyabildikleri anlamına geliyordu ama bisikletçinin temmuz ayına kadar bitap düşme olasılığı oldukça yüksekti. 1990’larda bisikletin dar doğası ve bir sezonda iki tur yarışmanın zorluğu, Vuelta’yı listenin dışında bırakıyordu.
1995’te takvimin yeniden yapılandırılmasıyla Vuelta ve Tour dublesi yapmak, hem mental hem de fiziksel olarak farklı bir form gerektiriyor. Bu değişimi Tour’da çok iyi performans sergileyen ama Vuelta’da bunu gösteremeyen Romain Bardet, Simon Yates ve Fabio Aru’ya bakarak görebilirsiniz. Contador büyük bir cesaret ve karizma ile İspanya’da yarıştı ama Andorra’da zaman kaybettikten sonra bir tehdit olarak gözükmedi. Tour ve Vuelta’yı yarışmak bir şey, ikisini de kazanmayı başarmak bambaşka bir şey…
Chris Froome da aynı fikirde: “Birbirlerine yakınlığı düşünülünce formunuzu korumak oldukça zor. Şu ana kadar kimsenin başarmamış olmasının en büyük sebeplerinden biri bu. En büyük zorluklardan biriydi benim için. Bu yüzden sene başında daha az yarışa katılarak, Tour’a daha dinç katılabildim. Belki Tour’un başında yüzde yüzümü veremedim. Dürüst olmam gerekirse, Tour’daki tırmanışlarım olması gereken düzeyde değildi.”
Froome’un oynadığı kumar Tour’a beklentilerin altında çıkmaktı ve kendisinin de izin verdiği biraz tantana ile bunda başarılı oldu. Vuelta’nın üç haftalık sürecinde neredeyse mükemmel bir yarış koştu ama Hinault’un dediğine göre bu zaten onlarca büyük turda yarışan biri için beklenilen bir durum. Onun boyunda olgun bir bisikletçi kazanmak için ne zaman atak yapacağını bilir, Las Machucos’ya benzeyen kötü günlerde kaybını en aza indirgemek için yapacaklarını bildiği gibi.
Ayrıca Sky’ın olanakları İspanya ve Fransa için neredeyse tamamen farklı ama aynı güçte takımlar oluşturabilmesini sağlıyor. O vakte kadar pelotondaki birçok sporcu duman çıkarmaya başlamışken, Cumartesi günü Angliru’nun eteklerinde Sky’ın altı bisikletçisi 12 kişilik ön gruptaydı. Froome’un yolda tek başına olduğu zamanlar oldukça az. Wout Poels’in sene başındaki sakatlığı onu Tour dışında bırakmak gibi zor bir karar aldırmıştı Sky’ ama bu durum onun Vuelta’ya dinç gelmesini sağladı. Bu durum da genel klasmandaki altıncılığını da açıklamaya yardımcı oluyor.
Sky, yıllar boyunca bisiklete karşı romantik bakış açısına sahip olanlara ya da bu sporun etik açıdan problemleri olduğuna inanlara kendini sevdirmeye başaramadı. UKAD’ın (Büyük Britanya Anti-Doping Ajansı) çanta olayıyla ilgili soruşturması bir yıl geçmesine rağmen hâlâ sonuca ulaşmadı ve ulaşacak gibi de gözükmüyor. Tartışma kaçınılmaz. Yine de, Froome’un ve takımının büyük tur kazanmadaki büyük başarısı asla böyle iddialarda küçültülemez. Sevin ya da sevmeyin, isterseniz ellerinde kaynakları kullanma biçimlerinde kusur bulmaya çalışın; Sky bu sanatın en üstün uygulayıcılarından biri.
Çeviri: İpek Sezer