Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolGündemYorumBitti

Liverpool'da Jürgen Klopp dümeni devralmaya hazırlanıyor. Peki, Brendan Rodgers nerede hata yaptı? Jonathan Wilson'ın kaleminden...

*Jonathan Wilson imzasıyla yayımlanan makalenin aslına buradan ulaşabilirsiniz.

Haber geldiğinde herkes rahatlamıştı artık. Liverpool’un geçen Nisan ayında Aston Villa’ya karşı oynadığı Federasyon Kupası yarı finalinde aldığı mağlubiyet, Brendan Rodgers’ın takımdan ayrılışını bir anlamda kaçınılmaz kılmıştı. Evet, Rodgers’ın Liverpool performansı kusursuz olmaktan uzaktı. Ama ‘değişime doyumsuz’ futbolun da yeni pembe dizilere, yeni senaryolara ihtiyacı vardı.

Böyle kararların zamanlaması hep ilgi çekicidir. Örneğin milli takım arası, bir teknik direktör değişikliği için ideal zamanlama olabilir; zira yeni teknik patron yerleşmek için zaman bulacaktır. Jose Mourinho’nun Chelsea’de baskı altında oluşu da kararı şekillendirdi mi? Belki de. Liverpool belki de diğer takımlardan önce davranmak istedi. Eski Borussia Dortmund patronu Jürgen Klopp’un henüz bir takımla anlaşmayışı ve Premier Lig’de takım çalıştırmak istemesi hep bu senaryonun parçaları olabilir. Mevcut durumda Klopp, Rodgers’ın yerini almak için favori olarak görünüyor.

Liverpool'da ilk hedef Jürgen Klopp. Tarafların ilk görüşmeyi hafta sonundan önce yapması bekleniyor.
Liverpool’da ilk hedef Jürgen Klopp. Tarafların ilk görüşmeyi hafta sonundan önce yapması bekleniyor.

Rodgers geçen sezonun sonunda teknik kadrodan Colin Pascoe ve Mike Marsh’ı göndererek istediğini elde etti. Ama bu hamlesi sonrası yeni sezona iyi bir başlangıç yapmak zorundaydı. Zira bu değişiklikliği kişisel kaprislerinden uzak, teknik bir kararla aldığını anlatması gerekiyordu. Olmadı. Liverpool bu sezona da geçen yıla benzer bir başlangıçla girdi. Geçen yıl sekiz maçta toplam 13 puan toplamışlardı. Bu yıl 12 puan elde ettiler. Liverpool’un bu sezon geçen yıla oranla daha iyi futbol oynadığı söylenebilir, pozisyonları değerlendiremeden oyunu domine ettikleri maçlar oldu. Fakat son altı maçlarının beşi 1-1 berabere sonuçlandı.

Belki bir durgunluk hissiydi. Ama ileriye doğru devam eden momentumun darbe aldığı kesindi. Bu hususta Rodgers kadar futbol ekonomisinin de payı var. Çünkü Liverpool her sezon en iyi oyuncusunu daha büyük kulüplere kaptırdı. Böylece her yaz döneminde kulüp tekrar yeniden yapılanma sürecine girdi.

Rodgers ilk sezonunda sabırlı, topa sahip olma oyunu oynatmaya çalıştı. Swansea’de bu plan iyi işlemişti. Liverpool ligi yedinci sırada bitirdi. Bir yıl sonra Luis Suarez ve Daniel Sturridge’in yanına Raheem Sterling eklendi. Rodgers daha dinamik, direkt oyunu benimseyen bir plana döndü. Bu değişiklik Liverpool’a az kalsın şampiyonluğu getiriyordu. Ama işte… Anfield’da Chelsea’ye karşı 2-0 kaybedilen maçta Steven Gerrard’ın dengesini kaybettiği an belki de Rodgers’ın yakasını hiç bırakmayacak. O maçta gelecek bir beraberlik Liverpool’un şampiyonluk yarışında hâlâ kontrolü elinde tutması demekti. Planlar tutmadı. Chelsea galibiyetiyle Manchester City şampiyonluğu yakaladı. Belki Rodgers tecrübesizdi, belki tatsız bir 0-0 düşlemeliydi. O, galibiyetin peşinden gitti. Liverpool kaybetti.

Hâlâ ikinci sezondaki performans önemli bir başarı olarak kabul edilmeli. Liverpool heyecan verici futbol oynadı. KOP coşkunluğunu geri kazandı ve bundan daha önemlisi; Chelsea, Manchester City ve Manchester United’ın ekonomik hegamonyasına karşı baş edebileceğini göstedi. Rodgers bir anlamda bu yoldan da başarının gelebileceği ihtimalini gün yüzüne çıkardı. Peki daha sonra? En nihayetinde Luis Suarez’in satılmasıyla Liverpool’un hiçbir zaman o standartlara yaklaşamayacağı belliydi. Hele Daniel Sturridge’in sezonun büyük bölümünde sakatlıklarla boğuştuğu bir yılda…

Liverpool bir dönem 13 maç kaybetmedi. Ama takım hâlinde vasatı aşamamak, sezonu altıncı bitirmelerine sebep oldu. Kupa yarı finalinde Aston Villa karşısında alınan mağlubiyet kupa umutlarını da bitirdi. En kötüsü de mağlubiyetin geliş şekliydi. Tim Sherwood, Brendan Rodgers’ı taktiksel açıdan alt etmişti. Şampiyonluğa giderken fazla hevesli olmak kabul edilebilirdi. Ama bu… Sherwood’un ezici üstünlüğü, Rodgers’ın kabiliyetinin sorgulanmasını beraberinde getirdi.

Kulüp sezonu 6. sırada bitirdi ve bu büyük bir başarısızlık olarak görüldü. Oysa ki Liverpool’un önceki sezonlarda ligde elde ettiği ortalama derece 5’ti. Premier Lig’de maaş bütçe yükünde de beşinci sıradalardı. Yani aslında Rodgers beklentiyi karşılamıştı. Kötü hissettiren, Rodgers’ın bu ekonomik koşulları aşabildiğini göstermesi ve daha sonrasında yeniden beşinciliğe dönmesiydi. Bir anlamda, kendine yardım etmemiş oldu.

Liverpool kaptanının kariyeri boyunca peşini bırakmayacak anlardan biri. Belki de en akılda kalanı…

Mesela kendine güveni çok fazlaydı. Zaman zaman olaylara ağırbaşlı yaklaşmak yerine, bir mesih gibi hareket etmeyi seçti. O ızdırap verici klibi hatırlayın. Hani onu yarı yolda bıraktığını düşündüğü üç oyuncuyu bir zarfla açıklamaya kalkıştığı ve “Bu listede olmayın” dediği görüntüye gidelim. Bu detaylar, işler yolunda gitmediğinde pekâla bir teknik direktöre karşı kullanılabilir. Ya işler yolunda giderken? Rodgers’ın bu acayip hareketleri elbette dehasının bir parçası olarak görünüyordu. Malum, ilham verici olmakla abes hareket etmek arasındaki çizgi incedir.

Rodgers’ın çöküşü, Liverpool’un kulüp olarak öz algısının bir sonucu. Kazanılan Avrupa Kupası sayısı bakımından tarihin en başarılı İngiliz kulübü Liverpool, elde edilen lig şampiyonluğu sayısında da ikinci sırada. Yani taraftarların Şampiyonlar Ligi biletinden daha fazlasını istemesi kadar doğal bir durum olamaz. Ama ekonomik gerçekler de ortada. Varoşlarda yaşayanların ikamet ettikleri yer belli ve bu Rodgers’ın yerini alacak kişinin de çözmesi gereken bir sorun. Ve belki, bunu çözmek hiçbir zaman mümkün olmayacak.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

3 sene önce
Sıfır

Sıfır

3 sene önce