— Efes bu sezon parkede mağlubiyetler aldı ama sosyal medya hesabınız namağlup unvanını koruyor. (…) Bugünkü, diğer tweet’lerden ne kadar zordu?
— Ben hep söyledim; iş olsun diye tweet atmıyorum, hissettiğim zaman o tweet’i atıyorum. (…)
Fernando Buesa Arena’da, yangın merdivenini andıran ve epey de eğreti duran merdivenleri çıkarak ulaştığım basın toplantısı odasında, not defterime karaladığım beş başlık içinden sormayı seçtiğim ikinci soruya Ergin Ataman’ın cevabı buydu. Gerçekten de sezon boyunca yaptığı açıklamalarda, Twitter’dan verdiği galibiyet vaatlerinin altını hangi saha içi planlarıyla doldurduğunu sıkça açıklamıştı. Normal sezondaki Panathinaikos iç saha maçının ardından, rakibin ligin en düşük yüzdeyle üç sayı isabeti bulan takımı olduğundan ve bu yüzden Nick Calathes’in üzerindeki baskıyı artırırken kanatların şutlarını riske etmeyi planladığından bahsetmişti. Yine normal sezonda, ikili averajın ele geçirildiği ve Shane Larkin’in 37 sayı attığı maçın akabinde uzun uzun Barcelona’nın üç temel hücum planı olduğundan; özellikle Thomas Heurtel ve Kevin Pangos’un yaratıcılığını sınırlama hedeflerinden dem vurmuştu. Final Four sahnesinde de rakibi Fenerbahçe Beko’yı durdurmak için planları olduğu aşikârdı ve basın toplantısında altını çizdiği gibi savunmadaki ana hedefi, Bobby Dixon’ın skor üretimini sınırlamaktı. Sezonu 9.3, play-off’ları ise çift haneli sayı ortalamasıyla kapayan Dixon’ın, yarı final maçında dört sayıda kalması, Ataman’ın planının işlediğini gösteriyordu.
Bir peri masalı yazarak Final Four’a gelen Anadolu Efes’te yarı final öncesi takıma başarı vadeden tek kişi Ergin Ataman değildi. Mixed Zone’da Bryant Dunston’ın açıkladığına göre, Shane Larkin maçtan önce ona “Sen ribauntları alırsan, maçı kazanırız” demişti. Görünüşe bakılırsa bu vaat, Dunston’a ek bir motivasyon kattı ve son 28 EuroLeague maçında bir kez verebildiği çift haneli ribaunt katkısını, Final Four yarı finalinde çektiği 10 ribauntla yerine getirdi.
Shane Larkin’den bahsetmişken… Kırdığı rekorlardan, 10/15 saha içi isabetiyle 25 sayı atan Vasilije Micic’i esamesi okunmaz hâle getiren 30 sayı, 7 ribaunt, 7 asistlik resitalinden kısa bir süre önce, aslında birkaç kötü hücum vardı. Maçın hemen başında, önce çembere gitmeyi denerken, hemen akabinde de tepeden üç sayı ararken topuna yapılan müdahaleler, sıradan bir skoreri ritim dışına itmeye yetebilirdi. Ancak son iki ayda bizlere hatırlattığı gibi Shane Larkin, sıradan bir skorerden çok daha fazlasıydı ve o iki pozisyon ile dördüncü çeyreğin son kısmında Fernando Buesa Arena’nın büyük kısmını sarıya boyayan Fenerbahçe Beko taraftarının da alkışlarıyla kenara geleceği ânın arasında, bunu tüm Avrupa’ya kanıtladı.
Larkin’in vaatleri, yalnızca Dunston’a yaptığı o maç konuşmasından ibaret değildi. Sezonun ilk yarısını âdeta ağır aksak geçirirken, dört bir yandan eleştiriler yağarken sosyal medyada taraftarlarla diyaloga girmekten çekinmemişti. 5 Kasım 2018’de, bir Efes taraftar hesabına verdiği cevap da bir vaat barındırıyordu: “Teşekkürler. Sabırlı olun. Bugün kötü oynadım ama yakında toparlayacağım. Söz veriyorum.” Neticede herkesin ‘yakında’ zarfıyla kast ettiği zaman dilimi farklı olabilir, öyle değil mi?
Maçın gidişatına dönersek, Ataman’ın Dixon planı tutsa da Zeljko Obradovic’in ilk beşte parkeye sürdüğü Erick Green, şapkadan çıkan alışılagelmiş Obradovic tavşanlarının sonuncusu olacağa benziyordu. İlk çeyrekte ürettiği 7 sayı, Adrien Moerman’la beraber periyodun en yüksek miktarıydı. Anadolu Efes için daha kaygı verici olabilecek konu ise Krunoslav Simon’un aldığı iki fauldü. Ataman’ın sıklıkla ‘takımın beyni’ olarak hitap ettiği Simon, kısaların top dağıtımı yüküne omuz verebilmesiyle, şut ve ribaunt katkısıyla sezonun önemli virajlarında kritik roller üstlenmişti. Ancak sezon boyu Anadolu Efes’i takip edenlerin ayırt edebileceği bir gerçek vardı: Üç numaradaki ilk tercih her zaman Simon’du ama ne zaman Simon devre dışı kalsa James Anderson sezon ortalamasının üzerinde katkı veriyordu. Final Four yarı finalinde de senaryo farklı olmadı. Simon’un sakatlığından dolayı kadroda olmadığı Sinan Erdem Spor Salonu’ndaki lig maçında Fenerbahçe Beko’yu yıkan, ürettiği 23 sayıyla Anderson’dı. Keza Barcelona serisinin beşinci maçını Simon faul problemiyle geçirirken, Anderson üzerine düşenin fazlasını parkeye yansıtmıştı. Sezon boyu maç başı yaklaşık 14 dakika parkede kalan Anderson, yarı finali 26 dakikanın üzerinde kapattı ve ürettiği 10 sayı, 5 ribauntun yanı sıra savunmaya kattığı sertlikle galibiyetin yardımcı unsurlarından biri oldu. Bunu yaparken, Nikola Kalinic’in sırtı dönük hücumlarına karşı yaptığı savunma da oldukça önemliydi.
İlk çeyrek 20-19 biterken Anadolu Efes sırtını Moerman ve Larkin’in ürettiği 13 sayıya dayamıştı. İkinci çeyreğin başında bu ikili kenardayken ise, ipler Micic’in elindeydi. Parkede, ilk bakışta eğreti görünen bir beş vardı. Micic’in yanında, Beaubois, Anderson, Motum ve Pleiss sezon boyu yalnızca 11 dakika bir arada bulunmuştu. Ancak yarı finalde parkede kaldığı yaklaşık beş dakikayı Fenerbahçe’den beş sayı daha fazla atarak geçiren bu beş, kırılma anlarının önemli satır başlarından biriydi.
Mevzubahis beşin ana aktörü ikinci çeyreğe 7 sayı sığdıran Micic olsa da parantez açılmayı hak eden bir isim daha var: Brock Motum. Sezon boyu takımın zayıf halkası olarak görüldü, çoğunlukla savunmada yarattığı zaaflarla sohbetlere konu oldu. Play-off sürecini sakatlığı sebebiyle kaçırmasına rağmen beklentilerin çok üzerinde döndü Motum. Ataman’ın güvenini boşa çıkarmayarak neredeyse tamamında parkede kaldığı ikinci çeyreği 6 sayı ve 3 ribauntla geçirdi ve beklentilerin üzerine çıktı. Mixed Zone’daki sohbetimizde anlattığına göre ilk pozisyonlarda sakatlık dönüşünün etkisiyle biraz gergindi fakat geçen hafta lig maçında süre alması, kısa sürede uyum sağlayıp katkı vermesinin önünü açtı.
İkinci çeyreğin belki en kritik saniyesinde skorbordda 03:29 yazıyordu. Üretken olmakta zorlanan Fenerbahçe Beko’da Kostas Sloukas, o an üçüncü faulünü alıp kenara geldi. Sezonun en iyi beşine seçilen Sloukas, ikinci yarıda da ritme girmekte zorlandı ve maçı 8 sayı, 3 asistle kapattı. Sezonun geri kalanındaki altı maçta Efes’e karşı 16,8 sayı, 5,8 asist ortalaması yakalayan Sloukas için pek de parlak bir gece geçtiğini söylemek güç. Ancak tüm sorumluluğu da onun sırtına yüklememeli. Fenerbahçe maç boyu çoğu tercih ânında doğrudan uzak görüldü. Erick Green hariç çekingen görünen şutörler, gereksiz gibi duran ekstra paslar birçok Fenerbahçe hücumunun özetiydi.
Devre arasına 7 saniye kala Anderson’ın faule rağmen kaydettiği üç sayılık isabetin ardından, Fernando Buesa’da ilk kez Efes taraftarının sesi duyulmaya başladı. Kaba bir hesapla Fenerbahçelilerin yaklaşık onda biri gibi kadar koltukta görülen Efeslilerin sesi, ikinci yarıda da bolca yankılanacaktı.
İkinci yarının başında dikkatimi çeken, Jan Vesely’nin savunmadaki etkisizliğiydi. Ne de olsa Kalinic ve Vesely’nin Final Four’da olup olmayacağı son haftaların ana gündem konusuydu. İki oyuncunun da parkede olacağı az çok tahmin ediliyordu ama kapasitelerinin ne kadarını izleyebileceğimizi kestirmek güçtü. Evet, cuma gecesi Vesely, takımının en skorer oyuncusuydu ama Larkin ve Micic -ki maç sonunda Vesely’ye karşı bire bir oynamanın oldukça güç olduğundan dem vurdu- yanından süzülüp geçerken bu kadar çaresiz görünmesi, Fenerbahçe Beko’nun belki de en güçlü olduğu çember savunmasını zayıf nokta hâline getirdi.
Micic’in kendi pota altında topu almaya çalışırken Marko Guduric’e attığı dirsekten ötürü hakemlerin ekran başına geçtiği anlar, pekala maçın dönüm noktası olabilirdi. Üçüncü çeyreğin sonuna 04:19 vardı ve fark yalnızca dörttü. Uzadıkça uzayan izleme seansı esnasında salondaki Fenerbahçe taraftarı, Vitoria’yı Ataşehir’e çevirmeye başlamıştı. Bir süredir sıklıkla olduğu gibi, yine Efes’in ‘tehlike anında camı kırınız’ butonu devreye girdi ve Larkin, yoğun Fenerbahçe marşları eşliğinde 9-2’lik bir Efes serisinin tetikleyicisi olarak Obradovic’e molayı aldırdı. Birkaç dakika sonra, Efes tribününden gelen MVP tezahüratları, salona yayılacaktı.
Anadolu Efes, Larkin-Micic ikilisinden 55 sayılık bir katkı aldı. Peki bu üretkenliğin arkasında, Svetislav Pesic’in de katkısı olabilir mi? Fenerbahçe Beko, maçın genelinde sıklıkla adam değişme savunmasına gitti. Pesic’in Barcelona’sı da play-off boyunca bol bol adam değişerek Micic ve Larkin’i sınırlamaya çalışmış, özellikle ikinci maçta bunu başarmıştı. Ataman’ın da play-off serisi sırasında ligin en iyi savunma takımı dediği Barcelona’ya karşı o duvarlara çarpmak, bana kalırsa Efes kısalarını bu yarı finale hazırlayan önemli bir virajdı.
Son çeyrekte, Fenerbahçe Beko tarafında iyiye giden çok fazla şey yoktu. Obradovic de bunun farkındaydı ve 05:22 kala Tarık Biberovic’i oyuna sokarak, fiilen beyaz bayrak sallamaya karar verdi. Birkaç dakika sonra kadroda olmayan Gigi Datome ve Egehan Arna gibi takım arkadaşlarıyla bench’in yanından maçı takip eden Joffrey Lauvergne’in, arkadaki tribünden laf atan bir taraftarla girdiği diyalog esnasında Larkin, tepede Sloukas’ın üzerinden üçlüğü yollayıp 27 sayıya çıkıyordu. Akabinde göğsünü yumrukladığı, Efes tribününe -ve aynı açıda, basketbolcuların ailelerinin bulunduğu kısma- doğru dönüp coşkuyla söylediği sözler, sezonun ilk aylarında ‘umursamaz’ damgası yapıştırılan günleri hatırlayınca, fazlasıyla ironikti.
Sezonun ilk ayları demişken, Larkin’in sekiz ayı, yakın tarihteki en büyük geri dönüş hikâyesi ödülüne layık belki de. Kasım ayında attığı o tweet’te aklından neler geçiyordu kestirmek güç ama kıtanın en dominant hücum silahı hâline geldiği şu günlerde, vadettiğinden katbekat fazlasını verdiği aşikâr.
Vadettiklerini yerine getiren bir diğer kişi de şüphesiz koç Ergin Ataman. Larkin’in o tweet’inden yaklaşık bir ay sonra, içerideki Real Madrid maçının ardından söyledikleri arasında şunlar da vardı: “Ergin Ataman’ın biyografisini açtığınızda 16-17 kupa görürsünüz. Eksik olan bir EuroLeague kupası var, o da bu sene gelecek.” Beş ay önce çoklarının gülünç olarak nitelediği bu cümlenin gerçeğe dönüşmesine artık 40 dakika kaldı. Peki Ataman, final günü de tweet atacak mı?
— (Şu ana kadarki tweet’ler) İyi gitti; inşallah son tweet de iyi gider final maçından önce.