Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

GündemYorumBıraktığı Yerden

Zinedine Zidane kariyerinin başında Şampiyonlar Ligi kazanan bir teknik direktör. Peki yeni mesleğinde ne kadar iyi?

Zinedine Zidane’ın Real Madrid hikâyesi tam 16 sene önce Monte Carlo’daki Şampiyonlar Ligi gala gecesinde başlayacaktı. O dönem Juventus ve Fransa Milli Takımı’nın yıldızıydı ve dünyanın en iyi futbolcuları arasında gösteriliyordu. Juventus’la İtalya’da zirve yapmış, milli takımı ile dünya ve Avrupa şampiyonu olmuştu. Lâkin henüz en büyük arzularından ikisine ulaşmamıştı: Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ve Real Madrid forması giymek. Bu iki arzusunu da paylaşan ve en az onun kadar bunu isteyen bir diğer adam da aynı galada, Zidane’ın karşı masasındaydı. O kişi Real Madrid’i ‘Los Galacticos’a dönüştürmekle meşgul olan Florentino Perez’den başkası değildi ve bir peçete üzerine “Real Madrid’de oynamak ister misin?” yazarak karşı masaya ulaştırmıştı. Pek alışageldik bir transfer teklifi değildi ama Zizou, Perez’e doğru bakarak kafasını olumlu anlamda salladı. Yıllar sonra Real Madrid’e imza attığı an duyduğu heyecanın, Dünya Kupası kazandığı andan bir farkı olmadığını vurgulayacak, o imzanın üzerinden bir yıl geçmeden Şampiyonlar Ligi finalinde attığı tarihi vole golü ile rüyalarının tamamına erişmiş olacaktı. En azından o dönemki rüyalarına…

Fransız futbol efsanesi tam bir senedir Real Madrid ile başka hayaller kuruyor ve tıpkı futbolculuğunda olduğu gibi bu yeni görevinde de işler şimdilik fazlasıyla iyi gidiyor. Ama bazı sorular da peşinde. Muhteşem bir futbolcunun harika bir teknik direktöre dönüşmesine mi tanıklık ediyoruz yoksa Zidane için bu ilk denemesinde şartlar fazlasıyla uygun mu gelişti? Fransız isim, 10 sene sonra futbol dünyasının saygın teknik direktörlerinden biri olabilir mi yoksa bu tablo gün gelecek de tersine dönecek mi? Bu sorulara net ve keskin cevaplar verebilmek için hâlâ elimizde yeterli veri var mı emin değilim ama ipuçlarının peşinden gidebiliriz.

Florentino Perez tam bir sene önce hayli riskli bir karar alarak Zinedine Zidane’ı Rafael Benitez’den boşalan Real Madrid teknik direktörlüğü koltuğuna getirdi. Perez’i yakından tanıyanlar onun Barcelona-Guardiola projesine çok imrendiğini ve kendi Guardiola’sını yaratmak için en uygun adayın Zizou olduğunu düşündüğünü biliyordu. Ama Perez, Zidane’ı teknik direktörlük için biraz daha uzun vadeli gelecek planlarına dahil etmişti. Ona kulübün B takımı olan Castilla’yı emanet ettikten bir süre sonra 2015 yazında efsanesinin Olimpik Marsilya’nın başına geçmesi için uğraş verdi ama olmadı. Perez, Real Madrid koltuğunun ateşten gömlek olduğunu biliyordu ve Zizou’nun buna daha küçük kulüplerde tecrübe kazanarak oturmasını istiyordu ama tarihler 4 Ocak 2016’yı gösterdiğinde ünlü başkanın pek seçeneği kalmamıştı. Dünya üzerinde Madrid seviyesinde görebileceğiniz tüm kalburüstü teknik direktörler o an için ya çalışıyordu ya da gelecek sene çalıştıracağı takımı açıklamıştı. Perez, efsanesine daha ileri bir tarihte vermeyi düşündüğü şansı apar topar erkene çekmek durumundaydı. Karar açıklandığında taraftarlar ekseriyetle mutluydu ancak futbol kamuoyunun genelinde ciddi soru işaretleri vardı.

zidane

Zizou göreve geldiğinde takım ligde 18 maç sonunda 37 puan toplayabilmişti. Bir başka deyişle tam 17 puan kaybetmişti ki bu Real Madrid standartlarında felaket demekti. Barcelona karşısında Bernabeu’da alınan 4-0’lık aşağılayıcı yenilginin üzerinden de sadece bir buçuk ay geçmişti. Takım tam anlamıyla dağınık bir görüntü veriyor, her kafadan bir ses çıkıyordu. Sergio Ramos, James Rodriguez ve Cristiano Ronaldo başta olmak üzere takımdaki birçok büyük ego Rafael Benitez ile sorun yaşamıştı. Zinedine Zidane saha içindeki sorunlardan önce takım içindeki huzuru sağlamalı ve oyuncuların güvenini kazanmalıydı. Dünyanın en karizmatik, zeki ve etkileyici liderlerinden biri için bu çok zor olmayacaktı. Zizou’nun daha önce bir teknik direktörlük deneyimi yoktu ama kendine has silahlara sahipti. Öncelikle çok büyük bir karizması ve aurası söz konusuydu. Aynı zamanda futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük aktörlerinden biri olarak tüm oyuncu grubunun saygısını kazanması çok fazla zaman almayacaktı. Bir başka artısı kulübü çok iyi tanımasıydı. Real Madrid dünya üzerinde bir teknik direktörün çalışabileceği belki de en zor kulüptü ama Zizou futbolu bırakmasının ardından geçen dönemde kulübün çeşitli kademelerinde sürekli çalışmış ve içeriyi avucunun içi gibi ezberlemişti. Bu 10 sene içinde Florentino Perez’e özel danışmanlık da, Carlo Ancelotti’nin asistanlığını da, B Takım teknik direktörlüğünü de yapmıştı. Dünya üzerindeki en tecrübeli teknik direktör olmadığı aşikardı ancak entrika ve ince hesapların kol gezdiği bir kulübe ve kafasında aynı anda yüzlerce tilki gezen Perez’e onun kadar hâkim bir başkası olmayabilirdi.

Geride kalan satırlarda Zinedine Zidane’ın karizması ve zekasına atıf yaptık. Bunu yaparken de kendisine lider tanımını yakıştırdık. Neden mi? Fransız efsanenin futbolculuğunu bilenler kendisinin nasıl bir oyun zekası ve görüşüne sahip olduğuna aşinadır. Zidane, sahada iki saniye sonrasını hesaplar ve ona göre oynar hatta aynı zamanda tüm takıma liderlik ederdi. Patrick Vieria’nın yıllar önce söylediği, “Dünya şampiyonu o şahane takım olarak bazen sahada donup kalıyorduk. İşler iyi gitmiyordu. 10 tane adam baskıdan ne yapacağımızı bilmediğimiz anlar oluyordu. İşte o durumda topu Zizou’ya atıyorduk çünkü onun her zaman bir çözümü oluyordu’’ sözleri onun bir oyuncu grubu üzerindeki etkisini oldukça net açıklıyor.

Yeni mesleğinde de işler hızla düzelmeye başladı çünkü Vieria’nın da söylediği gibi onun her zaman çözümleri vardı. Tüm kadronun güvenini çabuk bir şekilde kazanan Zizou arka arkaya farklı Deportivo, Sporting ve Espanyol galibiyetleriyle görevine ilgi çekici bir başlangıç yaptı. Takım Mart ayında ligde hiç puan kaybetmedi ve Şampiyonlar Ligi’nde Roma’yı saf dışı bıraktı. Tüm bunlar olurken Zidane saha içi dokunuş anlamında kendisi gibi bir 10 numara olan James’i yanına çekip daha sert ve defansif Casemiro’yu orta sahaya eklemekten başka büyük bir hamle yapmadı. Ama belki de Real Madrid’in o an ihtiyacı olan şey uzun taktiksel çözümlemelerden ziyade ego yönetimi, huzur ve birlikti. Zidane çok fazla bir şeye dokunmadan çok fazla iş yapmaya başlamıştı. Madrid süper yıldızları üzerinde çok net ve açık bir etkisi vardı. Benitez döneminde ilk 11 olup Zizou ile yedeğe düşen James Rodriguez bile Zidane’ın takım üzerindeki etkisini övüyor; Ronaldo, Ramos, Marcelo gibi takımın ağır topları onun teknik direktör yeteneklerinin küçümsenmemesi gerektiğini söylüyorlardı. Real Madrid’in yazılı olmayan saha içi kurallarından biri olan “Ronaldo istemediği ya da sakatlanmadığı sürece oyundan çıkmaz” maddesi bile Zizou’nun karizması karşısında boynunu eğmişti. Ronaldo kenara gelirken biraz sitemli ve şaşkındı ama bununla alakalı ağzından pek bir şey duyulmayacaktı.

Carlo Ancelotti’nin, eski yardımcısı Zizou ile ilgili unutamadığı anılardan biri epey dikkat çekicidir. Ancelotti, Juventus’u çalıştırdığı dönemde Zizou’nun hocasıdır. Bir maç öncesi takım otobüsüne geç kalan Zidane’a verdiği 10 dakikanın dolmasından sonra şoföre “Onu almadan gidiyoruz” demesi ve takımın önde gelen oyuncularından Uruguaylı savunmacı Paolo Montero’nun ayağa kalkıp “Zizou gelmeden bu otobüs burada kalacak” şeklinde araya girmesi, Zidane’ın temas ettiği oyuncu grupları üzerindeki etkisini ve aurasını çarpıcı bir şekilde ortaya seriyor. Ancelotti bu olayı hafif çizilen karizmasına aldırmadan Zizou’yu anlatan önemli satır başlarından biri olarak görüyor.

International Champions Cup 2016 - FC Bayern Munich v Real Madrid CF

Evet, işler hızla düzelmeye başlamıştı. Real Madrid farklı galibiyetler alıyor, Zizou ilk başlarda denediği 4-2-3-1’den yavaş yavaş 4-3-3’e geçiyor ama isimlerde önemli değişikliklere gitmiyordu. Camp Nou’da geriye düşülmesine rağmen gelen derbi galibiyeti ve Şampiyonlar Ligi’nde Wolfsburg karşısındaki muhteşem geri dönüş Zidane’ın doğru isim olabileceği algısını daha da güçlendirdi. Akabinde La Liga mücadelesinde aylar önce havlu atıldı derken şampiyon Barcelona’nın sadece 1 puan gerisinde bitirildi. Ve bu yol onları kulüp tarihindeki 11. Şampiyonlar Ligi zaferine götürdü. Florentino Perez aslında en başta onu göreve getirdiğinde bile gelecek sene için kafasında başka isimlere de yer veriyordu ama bu performans sonrası o da seve seve ikna olmuştu. Zinedine Zidane, Real Madrid için doğru adamdı.

Futbol tarihi sezon ortasında takım devralıp kısa süreli başarılara imza atan ama sonrasında adı dahi hatırlanmayan teknik direktörlerle dolu. Takımdaki oyuncularla iyi geçinip, soyunma odasında iyi bir atmosfer yaratıp, doğru kadroyu bulup biraz da şansı yanınıza alırsanız saman alevi başarılar zaman zaman kapınızı çalabilir. Chelsea ile çok kısa bir süre önce Şampiyonlar Ligi kazanan Roberto Di Matteo’yu bugün tuttuğunuz takıma teknik direktör ister misiniz örneğin? Zizou için de bu sezon başlarken benzer bir tablo vardı. Hatta bu sene de kupalar kazansa da muhtemelen iki-üç sezon daha olacaktır. Çünkü teknik direktör olarak başarılı olmak ile iyi teknik direktör olmak arasında ince bir çizgi olduğu kesin. Fakat Zizou ondan şüphe eden birçoklarının aksine bu sezona da müthiş bir başlangıç yaptı. Öncelikle transfer döneminde hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Transfer arsızlığı ile bilinen Real Madrid’in geçtiğimiz yıllarda saha içi ihtiyacından ziyade pazarlanabilir dünya yıldızı alma uğruna takım dengelerini bozduğu çok oldu. Zinedine Zidane ise bu noktada çok iyi tanıdığı Florentino Perez’e yaz boyu iyi bir set çekti. Geçen transfer dönemlerinde takımın ihtiyacı olmamasına rağmen alınan süper yıldızlara yer açabilmek adına takımın ezberinin bozulduğunu çok iyi bilen Zidane (James transferi hatta Gareth Bale transferi bile buna iyi örnektir) ekibinin büyük bir transfere ihtiyacı olmadığını söyledi. Ancelotti’nin asistanı olduğu dönemden beri çok beğendiği Alvaro Morata’nın forvette alternatifi olmayan Karim Benzema’ya yardımcı olabileceğini, bunun dışında Paul Pogba’nın da muhteşem bir futbolcu olduğunu ama çok fazla bir transfere ihtiyaç duymadıklarını net bir şekilde belirtti. Elinde halihazırda harika bir kadro vardı ve bunun farkındaydı. Sonuç olarak Mor Menekşeler koca yazı eski oyuncusu Morata’yı geri alarak tamamladı. Bence Real Madrid’in bu sezonki başarısının önemli temellerinden biri de burada atılmış oldu. Bu süreci çok iyi yönetmesi Zizou’nun hanesine koyulması gereken artılardan biridir.

Yine de onun için sorular hiç bitmedi. Yolculuğun bir başka önemli ayağında “Kendinizi böyle bir takımı çalıştırdığınız için şanslı hissediyor musunuz?” şeklinde pek de dostane gelmeyen bir soruya Zidane hafifçe gülümsemiş, karşısındaki gazetecinin gözlerinin içine uzunca bakmış ve “Evet” diye cevap vermişti: “Şanslıyım çünkü bu muhteşem kulüpte çalışıyorum.” Arkasından iğneleyici şekilde eklemişti: “Ayrıca her gün ama her gün burada kalabilmek için çok fazla emek sarfediyorum.” Bu diyalog, Borussia Dortmund ile oynanacak Şampiyonlar Ligi maçı öncesi yaşanmıştı. Real Madrid, Bayern Münih, Barcelona gibi takımları çalıştıran teknik direktörlerinin şansı yanında şanssızlığı da çoğu zaman bu oluyor. Fakat insanların atladığı bir şey var. Real Madrid’in kadrosu son 15 yılda her zaman muhteşem oldu ama kulübün böyle bir seri yakaladığı dönemi yok. O kadar da uzağa gitmeyelim, bu kulüp La Liga’da son altı sezonda sadece bir kez şampiyon olabildi ve bunu takımın başında üç sezon kalan Jose Mourinho başardı; o da sadece bir sezon… Dünyanın en ‘winner’ teknik direktörlerinden biri olan Ancelotti’nin dahi Real Madrid ile La Liga kazanamadığını hatırlatalım. Kısacası, günümüz futbolunda ‘Bu kadroyu bana verin ben de şampiyon olurum’ diye bir argüman yok. Evet, Zizou şanslı çünkü Real Madrid birçok şeye sahip ama takımın da ona sahip olması gün geçtikçe bir şans gibi gözüküyor.

Getafe CF v Real Madrid CF - La Liga

Zinedine Zidane, Real Madrid’in başında bir yılını doldururken takımıyla 53 maça çıktı ve bu maçlarda sadece iki kez yenildi. Bu yenilgilerden biri La Liga’da Atletico Madrid’e diğeri ise Şampiyonlar Ligi’nde Wolfsburg’a karşıydı. Takım tam 37 maçtır yenilmiyor ve kulüp tarihinin en başarılı dönemine imza atılmış durumda. Zizou bu süreçte yüzde 81.8’lik inanılmaz bir galibiyet oranı yakaladı ve bu La Liga için bir rekor. Fransız, aynı süreçte Şampiyonlar Ligi, UEFA Süper Kupa ve FIFA Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda takımı zirveye çıkardı, geçen sene gitti denilen ligi son haftaya kadar Barça’nın ensesinde kovaladı. Bu sezon ise en yakın rakibinden altı puan farkla zirvede. Tüm bunlardan bağımsız olarak takımda neredeyse bütün oyunculardan verim aldı. Uzun zamandır istikrarsız görüntü veren Isco, onun döneminde tekrar Avrupa’nın önemli orta saha oyuncularından biri olduğunu kanıtladı. Mateo Kovacic ilk kez Real Madrid’de şans bulmaya başladı, Lucas Vazquez rotasyonun değişmez isimlerinden biri oldu, Casemiro takımın denge unsuru ve kilit oyuncularından biri hâline geldi. Takım fizik olarak çoğu zaman güçlü ve sıkıntısız bir görüntü sundu. Bir yıllık Zizou periyodunun ender eksi notlarından birini takımda çok fazla sakatlık olması noktasında verebiliriz. Altı ay içerisinde kadrodaki hemen hemen her oyuncunun sırayla sakatlanması çaylak teknik adamın ve ekibinin antreman metotlarını gözden geçirmesi gerektiği anlamına gelebilir.

Zinedine Zidane üst düzey teknik direktörlükte ilk senesini doldururken üzerindeki kuşku bulutlarının bir kısmını dağıtmış durumda ama yazının başında da söylediğim üzere teknik direktörlük becerilerinin ne oranda olduğunu ölçebilmemiz için hâlâ zamana ve veriye ihtiyacımız var. Şu ana kadar saha içerisinde inanılmaz dokunuşlara imza atmadı; belki oyunun yönünü, şeklini değiştirecek bir Pep Guardiola ya da Arrigo Sacchi değil. Şimdiye dek Jürgen Klopp gibi bir takımı alıp bambaşka bir çehreye büründürecek ya da yetenekli oyuncuları süper yıldız hâline getirebilecek bir zamanı da olmadı. Evet, bir Jose Mourinho da Diego Simeone de Antonio Conte de değil kuşkusuz. Bu adamların oturduğu o özel masaya oturmak için şu an sadece hayaller kurabilir ve deneyim elde edebilir ama belki de bu adamların hiçbiri olmadan da başarılı olmanın bir yolu vardır. Oyunculuğunda da asistan teknik direktörken de beraber çalıştığı Ancelotti’yi fazlasıyla örnek aldığını ve ondan antrenörlük adına çok şeyler öğrendiğini belirten Zizou’nun belki tüm bu elit teknik direktörlerden farklı bir yolu olacaktır; tıpkı futbolculuğunda yanındaki hiçbir oyuncuya benzemediği gibi…

Geride bıraktığımız bir sene bize şunu net bir şekilde gösterdi. Zinedine Zidane dünya üzerindeki en büyük taktik deha değil ama Real Madrid için dünyadaki en iyi teknik direktörlerden biri.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

4 sene önce
Sıfır

Sıfır

4 sene önce