Karanlık ne kadar derin olursa olsun kendi ışığımızı yaratmalıyız. – Stanley Kubrick
Sabahlardan çok hoşlanmazdı. Gülümseyip hayranlarını hiç kırmadan imza dağıtan o tatlı dev, yerini huysuz bir adama bırakırdı o saatlerde. 1988’in son günlerinde bir sabah telefonu çaldı. “Niye bu saatte arıyorsun, uyuduğumu bilmiyor musun?” diye yine huysuzluk ettiğinde arayan kişi “Sen uyurken halkımız ölüyor!” dedi.
Manute Bol’un ülkesi Sudan bağımsızlığını kazanır kazanmaz 1955’ten 1972’ye kadar süren bir Kuzey-Güney iç savaşına sürüklenmişti. 1983’e kadar ara veren savaş akabinde tekrar başlamıştı. Bol’un mensubu olduğu Dinka kabilesinin yaşadığı güney bölgesindeki köyler yakıp yıkılıyordu. Bol için de bu telefon bir dönüm noktasıydı. O da ülkesi için mücadele etmek istiyordu. Aslında her şey Jordan Conn’un The Defender adlı yazıda ayrıntılı anlattığı bu hikâyeden uzun yıllar önce başlamıştı.
Adını Arapça “Siyahların diyarı” demek olan “Bilad es-Sudan”dan alan Sudan’da 600’e yakın etnik köken yaşarken 400’e yakın da ayrı dil ve lehçe konuşulur. Afrikalı siyah Nilotik grubuna dahil olan Hristiyan azınlık Dinka kabilesi de bu etnik oluşumlar arasında dünyanın en uzun boylu insanlarının çıkmasıyla bilinir. Manute Bol, Ekim 1962’de Turalei kentinde dünyaya geldi. Yoksulluğun hüküm sürdüğü topraklarda bir sığır çobanının oğlu olarak büyüdü. Uzun boyuyla dikkat çekti ve 1970’lerin sonunda basketbola başladı. O yıllarda Sudan Milli Takımı’na yardımcı olmak için ülkede bulunan ABD’li antrenör Don Feeley’yi ilk görüşte etkilemişti.
Bol, Feeley ile 1983’te ABD’ye gitti. Bir kelime İngilizce bilmemesine rağmen Bridgeport Koleji formasıyla onu izlemeye başlayan Amerikalılar tarafından bir süper kahraman gibi algılanmaya başlamıştı. Çocukluğunda sığırları otlatırken mızrakla aslan öldürdüğü hikâyeleri yayılırken kitleleri de salonlara çekti. 1985’te Washington Bullets ile NBA’e adım attığında ise 2.31 metrelik boyuyla NBA tarihinin en uzun oyuncusu oldu. Bullets iki yıl sonra bu kez de 1.60 boyuyla Muggsy Bogues’u alınca tarihin en uzun ve en kısa oyuncuları aynı kadroda buluştu.
Manute: Center of The Two Worlds adlı biyografinin yazarı Leigh Montville onu çember önüne dikilmiş, dalları sürekli hareket eden dev bir çam ağacı gibi tanımlamıştı. O da bunun hakkını verircesine ilk NBA sezonunda 397 blok yapıp NBA sezon rekorunu kırdı. Yetmedi, bir maçta blok ile triple-double istatistiği tutturdu. Ama hücumda aynı verimlilikten uzaktı. Doğumundaki bir sorun nedeniyle bazı parmakları şekilsizdi ve topu kontrol etmekte zorlanıyordu. Fakat Golden State Warriors’a gittikten sonra Don Nelson yönetiminde üçlük atan dev bir ağaca dönüşmüştü. Yüzüklerin Efendisi’ndeki Entler misali… Lakin onu buralara getiren uzun boyu aynı zamanda lanetiydi de… Maç başına en fazla 20-25 dakika sahada kalabilen Bol; 10 yıl süren NBA kariyerini sona erdirirken ilginç de bir istatistik tutturmuştu. Toplam bloğu toplam sayısından daha fazlaydı ve bunu başaran tek isimdi.
Diğer yandan, NBA’de kazandığı 10 milyon doların yaklaşık 4 milyonunu Sudan’daki iç savaştan dolayı zor durumdaki insanlara yardım olarak göndermişti. “Uzun ve garip olduğu için ona farklı bakardı insanlar, hâlbuki Manute dünyada var olduğu için orada yaşamak isteyeceğiniz türde bir insandı” diyen Charles Barkley gibi dostlarıyla ABD’de kalabilme şansı varken ülkesine dönmeyi tercih etti. Bir yandan da eklem ağrılarıyla boğuşuyordu. 1990’lı yılların sonunda tedavi olmak için bile para bulamadığı bir dönemin akabinde Müslüman olma şartıyla teklif edilen spor bakanlığı görevini kabul etmedi. ABD casusluğuyla suçlandı. O kargaşada Mısır’a kaçtı. 2002’de ABD’ye bu kez mülteci olarak geri döndü. Cebinde parası yoktu ancak aklında Sudan’ın birçok bölgesinde basketbol sahalarına da sahip 41 tane okul açma projesi vardı. Bunun için Ring True vakfını kurmuştu. Artık basketbolcu değildi ancak para toplamak için bokstan buz hokeyine dair her şeyi denedi. Onunla dalga geçilse de takmıyordu zira bir amacı vardı. Savaşta 250 akrabası ölmüştü ve o da her gün karanlıktan daha çok etkileniyordu. 2004’te sarhoş bir taksi şoförü nedeniyle geçirdiği trafik kazası ona fiziksel olarak daha da ağır yükler bindirdi. 2005’te nihayet biten iç savaşın ardından ülkesine döndüğünde ise Güney Sudan’ın yeniden inşası için çalışmaya başladı. Velhasıl vücudu artık çok yıpranmıştı. Stevens- Johnson adlı bir deri hastalığının tedavisi için gittiği ABD’de böbrek yetmezliğinden 47 yaşında hayatını kaybetti. Bol’un okul projesini beraber yürüttüğü dostu Tom Prichard “Eğer Sudan’a geri dönmeseydi hayatta kalabilirdi. İlaçlar Güney Sudan’a geç ulaştığından tedavisi aksadı. Okullar ve bağımsızlık için çabalıyordu” diye anlatıyordu o dönemi. O öldükten sonra 41 okuldan sadece biri açıldı belki ama Luol Deng ve Thon Maker gibi Dinka mensubu basketbolcuların ilham kaynağı olmuştu bile.
Ne yazık ki bugün bile Darfur başta olmak üzere Sudan’da şiddet devam ediyor. Artık aranacak bir Manute Bol yok belki ama okulundan yetişecek çocuklar ve yakında NBA’de oynaması beklenen oğlu Bol Bol var. Ondan bayrağı devralan ilk isimlerden biri olan Deng, 2011’de bağımsızlığını ilan eden Güney Sudan’da 2015’te Manute Bol adı verilen basketbol sahası açılırken şöyle demişti: “Manute’den bencil olmamayı öğrendim. Hep insanlara yardım etmeyi düşünürdü.
“Bu sayı; sözde topyekûn mücadeleler bir kenara, yeni yıla girerken umutsuzluğu körükleyen bunca şeye rağmen kendi ışığını yaratmak adına çabalayanlar için…”