Olimpiyat oyunları, Bradley Wiggins’in kariyeri için her zaman dönüm noktaları barındırdı. 2004 Atina’da birer tane altın, gümüş ve bronz madalya aldıktan sonra kendi deyimiyle ‘tamamlanmış’, ‘pist bisikletinde işini bitirmiş’ hissetti ve sonraki birkaç ayı neredeyse tamamen sarhoş geçirerek, yine kendi deyimiyle ‘bir-iki yılı çok daha kısa sürede kaybetti.’ 2008 sonrası her zaman kardeşi olarak bahsettiği Mark Cavendish’le arasındaki özel ilişki ve dostluk zedelendi, 2012’de ise efsane mertebesindeki yerini biraz daha sağlamlaştırdıktan sonra, yol bisikletinde kendi için sonun başlangıcına giriş yaptı. 2016 Rio, tüm kariyeri için son dönemece gireceği sürecin başlangıcı olacak. Henüz madalyasız olimpiyat bitirmeyen Wiggo’nun elinde, Sir Chris Hoy’un yanı başına yerleşebilmek için de artık çok önemli bir fırsat var.
Aslında Wiggins hemen hemen aynı fırsata 2008’de de sahipti. Pekin’de hem takım hem de bireysel takipte altını çıkardıktan sonra, onun için üçüncü altın ihtimali, iki kişiyle yarışılan madison dalında yatıyordu. Wiggins ve Cavendish beraber yarışacaktı, hedef belliydi. Ancak sonuç, öngörülmesi zor bir tane çıkacaktı. İkili, son dünya şampiyonu olarak geldikleri yarışta ancak sekizinci olabildi ve Beijing’deki velodrom, aralarında hiçbir konuşma geçmeden terk edildi. Wiggins o günü, “Cav her zaman küçük kardeşimdi. Onu hep kalpten seveceğim. Ancak o gün velodromu hiç konuşmadan terk ettik ve hâlâ da tek kelime konuşmadık” diyerek hatırlıyor. Bu açıklamanın tarihi, yarışının yaklaşık iki ay sonrasına tekabül ediyor. Yani durum, ikisi için de ciddi. Yine de Wiggins aynı röportajda, yakın zamanda eski dostuna bir kısa mesaj atacağını belirtmeyi de ihmal etmiyor.
Diğer cephedeyse rüzgârlar daha şiddetli. ‘Küçük kardeş’ Cavendish, The Guardian gazetesine içerisinde çok büyük bir rekabet barındırmadığını iddia ettiği pist bisikletinde bir daha yarışmayacağını anlatırken, Britanya ve Wiggins’in sadece takip yarışlarına odaklanıp madison’a bakmayışının kendisini kırdığından bahsediyor ve ekliyor: “Öfkem hâlâ geçmiş değil.”
Birbirlerine kırgın, kızgın ve öfkeliler. Ancak isteseler bile birbirlerinden kaçmaları çok mümkün değil. Önceleri Team High Road’da bir araya gelen Wiggins ve Cavendish, daha sonra birbirini Sky’da bulmuştu. Wiggins’in kazandığı 2012 Fransa Turu’nda, Mark Cavendish de takımın sprintlerdeki gücüydü. Onun üç etap birden aldığı o senede, Wiggo sarı mayo kutlamasını yaptığı Champs Elysee etabında dahi Cav’e sprinti kazandırmak için çalışmalar yaptı. Çünkü bir abi, kardeşi için bunu yapardı.
Cavendish’in sekiz yıl önceki açıklamalarını tekzip edip pist bisikletine dönme kararını alması, bu yılın başına denk geliyor. Wiggins’le birlikte dünya şampiyonu olmaları da onun biraz sonrasına. Londra’da düzenlenen şampiyonada yeniden ‘The Smiths’ olarak anılmalarını da beraberinde getiren altın madalyalarına kavuştular ve düşman çatlatacak pozlarıyla gündemi belirlediler. O madalya sonrasında Cavendish, “Sekiz sene önce pistte birlikte kazanırken henüz yolda bir şey yapmamıştık. Tek bir Fransa Bisiklet Turu etabımız bile yoktu. Aradan geçen sürede dünyayı fethettik” demişti. Gerçekten de fethetmişlerdi. Biri Fransa Turu’nu kazanırken diğeri ‘dünyanın en iyi sprinteri’ unvanının sahibi olmuştu.
Şimdi önlerinde 2008’den kalan bir hesap var. Hem pistte hem yolda, hemen hemen her şeyi kazandıktan sonra yeniden başladıkları yerdeler. Yıllar önce dostluklarını zedeleyen madison yarışı artık olimpiyat oyunlarında yer almıyor. Ancak aynı takımın çatısı altında, ayrı yarışlar için Rio’da olacaklar. Bu sefer velodromdan konuşarak ayrılırlar mı?
*Bu yazı, Socrates Dergi’nin olimpiyat oyunları özel sayısında yayımlandı. Tüm dergileri bulabileceğiniz satış bağlantıları için tıklayın!