Pazar günleri, Socrates ofisinden bir editör, o dönem dinlediği, izlediği, okuduğu şeylerden oluşturduğu seçkiyi paylaşıyor. Bu hafta görev bende.
Ne izledim?
Snooker’la ilgili değilseniz bile Ronnie O’Sullivan ismini duymuş olabilirsiniz. Oyunun problemli süper yıldızı, beş dünya şampiyonluğu ve sayısız diğer büyük başarı sığdırdığı kariyeriyle en iyilerden. Fakat masa dışındaki ‘kötü çocuk’ imajıyla da zihinlerde unutulmaz bir yere sahip. Bir diğer snooker efsanesi Steve Davis’in, “Kimse sporumuzdan büyük değil ama Ronnie buna çok yakın” açıklaması da statüsünü zaten açıklıyor. Roket lakaplı oyuncu, son dönemde popülaritesini televizyon ekranında da kullanmaya başladı. Hatta 2016 yazında History Channel için, gazeteci arkadaşı Matt Smith’le mini bir belgesel serisi çekti. Ronnie O’Sullivan’s American Hustle adlı dört bölümlük seride Ronnie ve Matt; Amerika’daki dört şehre (New York, Chicago, Memphis, San Francisco) uğrayarak ülkenin en popüler bilardo disiplini pool’u deneme fırsatı buluyor. Hem de Earl Strickland, Jeanette Lee ve Johnny Archer gibi devler karşısında… Amerika’da pek tanınmayan snooker’ın bu en büyük yıldızının pool maceralarını izlemek oldukça zevkli.
[youtube https://www.youtube.com/watch?v=jabgYSIxJUQ]
Ne dinledim?
Kanadalı dahi piyanist Glenn Gould’un Bach yorumları hakkında analiz yapabilecek teknik yeterliliğe sahip değilim ancak dinlemekten keyif alıyorum. Son dönemde de Goldberg Varyasyonları’nın 1981 kaydına takılmış durumdayım. Aslında 30 parçalık bu eserle tanışmam yıllar öncesine tekabül ediyor. O dönemde Gould’un 1951’de, 19 yaşındayken yaptığı daha ‘tempolu’ kaydı dinlemiş ve sevmiştim. Şimdilerde ise ünlü piyanistin olgunluk dönemine denk gelen versiyonu tanıyor ve biraz daha çok seviyorum. Kayıt esnasında hafif hafif arkadan gelen, bir Gould klasiği olan mırıldanmalar da cabası…
[youtube https://www.youtube.com/watch?v=aEkXet4WX_c]
Ne okudum?
“Pete konuşma işini her zaman raketine bıraktı…” Pete Sampras’ın, gazeteci Peter Bodo’yla birlikte kaleme aldığı biyografi kitabı A Champion’s Mind’ın arka kapağında böyle yazıyor. Sampras, 14 Grand Slam kazandığı ve tarihin en büyüklerinden biri olduğu tenis yaşamı boyunca manşetleri çok fazla süslemedi. Sessiz ve içine kapanık karakteri, belki zaman zaman hak ettiği değerin daha azını görmesine bile sebep oldu ama o hiç değişmedi. 2009 tarihli biyografisinde de şampiyonun karmaşık karakterinde bir yolculuğa çıkıyoruz. Biraz geç okuduğum için üzüldüğüm bir kitap olsa da Andre Agassi’nin Open’ıyla kıyasa gidildiğinde sönük kaldığını itiraf etmeliyim. Korttaki efsanevi rekabetlerinin kazananı genelde Sampras’tı belki ama sayfalardaki rekabet sanki Agassi lehine sonuçlanmış.
[youtube https://www.youtube.com/watch?v=vLIr5Wojhz8]
Ne bekliyorum?
Nisan ayı yaklaşırken bir snooker severin nabzı hafif hafif yükselmeye başlar çünkü dünya şampiyonasına çok fazla süre kalmamıştır. 2017 Snooker Dünya Şampiyonası da 15 Nisan tarihinde Crucible tiyatrosunda başlayacak. Sheffield’daki anıtsal tiyatro 1977 yılından beri turnuvanın evi ve 980 kişilik nispeten düşük kapasitesine rağmen en elektrikli atmosferi oluşturan salon. Peki bu yılki turnuvada bizleri neler bekliyor? Stephen Hendry’nin yedi şampiyonluk rekorunun peşinde olan Ronnie O’Sullivan bir süredir olduğu gibi altıncı kupasını arayacak. Ayrıca sezonun en iyi oyuncularından Judd Trump ve Ding Junhui de -çok beklenen- ilk şampiyonluklarının peşinde. Dünya 1 numarası ve son kazanan Mark Selby, dört kez Crucible galibi John Higgins ve formsuz olsa da Neil Robertson diğer bazı dikkate değer isimler. Yine de söz konusu Crucible ise tahmin yapmak güç. Büyük heyecan, her zamanki gibi Eurosport ekranlarında…