Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Basketbol2017 NBA Playoff Rehberi: Doğu

NBA'de altı aylık normal sezon yolculuğunun ardından sıra playoff'lara geldi.

(1) Boston Celtics – (8) Chicago Bulls 

Boston Celtics’i anlatan birçok kelime var. Düzen, onlardan biri. Genç koç Brad Stevens dört yıl önce Butler Üniversitesi’nden buraya geldiğinde kısa süre içerisinde geçmiş kolej koçlarının bulamadığı bir fırsatı yakaladı. Dehasını, basketbol aklını, oyun okuma yeteneğini, kısacası rüştünü ispat etti. Ve Kevin Garnett-Paul Pierce-Ray Allen dönemi sonrası silbaştan yapan Celtics’i kısa sürede yeniden NBA’in zirvesini çıkardı. Yeşiller, 2008’den sonra normal sezonda ilk kez Doğu Konferansı’nı lider bitirdi. Isaiah Thomas etrafında kurulan, Al Horford’ın gelişiyle tecrübe kazanan Celtics, Cleveland Cavaliers’ın inişli çıkışlı sezonunu çok iyi değerlendirdi ve playoff’a tepeden girmeyi başardı.

Brad Stevens bütün bunları yaparken takımda hiç kimseye ortalama 34 dakikadan fazla süre vermedi, bu da halihazırda genç bir takım olan Boston’a daha enerjik kalma fırsatını tanıdı. Ve bu süreçte hücumları da kusursuz bir şekilde işledi. Her şeyin ikili oyun üzerinden ilerlemeye başladığı NBA’de Boston Celtics, en iyi pick&roll takımlarından biri olarak öne çıkıyor. Normal sezonda hücumlarının sadece 29.4’ü ikili oyunlar üzerinden gelmedi. Burada elbette muhteşem bir skorer ve iyi bir pasör olan Thomas’ın yanında Jae Crowder, Avery Bradley gibi rol oyuncularının yüksek şut yüzdesinin de etkisi var.

Chicago Bulls ise belki de NBA’de düzenden en uzak takımı temsil ediyor. Kaos, onlar için doğru kelime olabilir. 2010 civarlarında şampiyonluk ihtimalleriyle yan yana anılan Derrick Rose çağı, sakatlıklar ve şanssızlıklarla sona erdikten sonra organizasyon direksiyonu nereye kıracağını bulamadı. Brad Stevens’ın aksine kolejden NBA’e geçişi sancılı olan ve sezon boyunca “Her an kovulabilir” haberlerinin en büyük aktörü olan Fred Hoiberg yönetiminde bir türlü istikrar bulamadılar. Rajon Rondo ve Dwyane Wade’in takıma gelişiyle nasıl şut sokacağı ya da Hoiberg’in rüyasındaki hücum sistemini parkeye yansıtacağı belli olmayan takım büyük krizlerle de sarsıldı. Wade bir yerde “Bir lider olarak bazen sevilmeyebilirsiniz. Bununla bir sorunum yok” dedi, Rondo “Eğer bir şey sorgunalacaksa, bu liderlik olabilir” ifadelerini kullandı, Butler defalarca hücumda ve savunmada işlerini yeterince önemsediklerini belirtti ve bütün bunlara rağmen sezon son bölümünü iyi oynayan Bulls playoff’a girdi.

Şimdi, bir anda NBA kamuoyu şu soruyu sormaya başladı: Sekizinci sıradan gelen Bulls, ilk koltuktaki Celtics’i eleyebilir mi? Elbette bu sorunun gerisinde Doğu’da takımlar arasındaki makasın çok açık olmamasının payı yüksek. En önemlisi, Robin Lopez ve Bulls pota altının ligin hem savunmada hem hücumda en kötü ribaund alan takımlarından biri olan Celtics’e bu alanda üstünlük kurma ihtimali var. Rajon Rondo’nun sezon sonundaki formu, Dwyane Wade’in her zaman playoff’larda normal sezondan çok daha iyi oynaması, Butler’ın hücumda ve savunmada bazen “Serinin en iyi oyuncusu benim” mesajı verebilecek olması, Celtics’in Stevens yönetimindeki iki playoff seferinde de ortaya koyduğu kötü karne… Bütün bunları alta alta yazdığınızda “Acaba?” ihtimali elbette yükseliyor.

Eşleşme: Rajon Rondo vs Isaiah Thomas

Boston Celtics’te bir kez şampiyon olduğunuzda asla unutulmazsınız. NBA’in belki de en ateşli ve sadık taraftarına sahip olan kulübü, Rajon Rondo’yla alakalı da güzel hatıralar barındırıyor. 2008’de şampiyon olan takımın oyun kurucusu olan Rondo, Pierce-Garnett-Allen üçlüsünün yaşlanmasıyla öne çıkmış, 2012’de ise LeBron James ile karşı karşıya geldiği playoff’larda 17-12-7 gibi çılgın istatistikler tutturmuştu. Bir sene sonra dizinden sakatlandı ve o günden itibaren kariyeri düşüşe geçti. Ama ne olursa olsun, herkes ulusal televizyonlar ve spot ışıkları sözkonusu olduğunda Rondo’nun daha iyi tercihler yaptığını biliyor. Thomas da… Yıldız isim, geçmişte bu takımın oyun kurucusu olan Rondo’nun bu özelliğini takım olarak bildiklerini ve ona çok saygı duyduklarını söylüyor. Ama şimdi playoff’ta parlama zamanı onda. 2015 ve 2016 playoff’larında yüzde 37.6 ile şut atan Thomas, bu konudaki kötü şöhretini tersine çevirmek istiyor. Bunu muhtemelen de başaracak.

Öte Yandan: Şimdi Reklamlar

National TV Rondo, TNT Bulls… Bütün bu sıfatları önümüzdeki günlerde bolca duyacaksınız. İlkinden yukarıda bahsettik. Daha geniş kitleler tarafından ulusal televizyonda yayınlanan maçlarda Rondo’nun istatistikleri yükseliyor. Bu özellik aynı zamanda Chicago Bulls’ta da var. Bulls, TNT tarafından yayınlanan karşılaşmalarda 20 maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda. Ayrıca Bulls ligin en iyi yedi takımından altısına karşı kazanmayı bildi. Yani, bir ihtimal var. Çok inanırsanız…

(2) Cleveland Cavaliers – (7) Indiana Pacers

Kriz, LeBron James takımlarına asla uzak olmadı. The Decision’dan sonra NBA kariyeri her zaman tartışmalarla, yoğun eleştirilerle ve geri dönüşlerle dolu olan Kral, çok ilginç bir sezonu geride bıraktı. Onu efsaneleştiren ve basketbol tarihinin en büyük anlarından birkaç tanesini barındıran geçen yılki finallerden sonra herkes bu sezonun çok daha kolay olacağını düşünmüştü. Kevin Love zayıflamıştı, Kyrie Irving daha özel bir lidere dönüşmüştü, Ty Lue kısa süre içerisinde şampiyonluk yüzüğü görmüştü.  Cavs iyi başladığı sezonu korkunç bitirdi, All-Star arasından beri oynadıkları 27 maçın 15’ini kaybettiler.

Cavaliers, savunma istatistiklerinde ligde 21. sırada ve en son bu kadar kötü defansı olan bir takım yüzüğü kazandığında takvimler 2011’i (Los Angeles Lakers) gösteriyordu. LeBron James takımı toparlamak için tweet’ler attı, göndermeli açıklamalar yaptı, toplantılar düzenledi. Ama takımını ilk sırada tutmayı başaramadı. Lâkin madalyonun iyi tarafında şöyle de bir gerçek var. Kral ve takımları daha önce beş kez Doğu ikincisi olarak girdikleri play-off’ta final görmeyi başardı. Normal sezonun bitimine az kala Boston Celtics karşısında ortaya koydukları performans bunun tekrarlanabileceğinin kanıtı. Zor olacak ama imkansız değil. Geçen sene 3-1’den dönen NBA Finalleri’nden sonra hiçbir şey imkânsız değil.

Indiana Pacers ise sezonu inişli çıkışlı geçiren takımlardan biri. Geçen yaz başkan Larry Bird’ün “Bu savunma ağırlıklı oyundan sıkıldım” diyerek koç Frank Vogel ile yolları ayırmasından sonra onlar da bir yeniden yapılanma dönemine girdiler. Ama bu yapılanmanın ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Koç Nate McMillan yönetiminde Pacers bir gecede tempo ve alan paylaşımına dayalı yeni NBA’in simgelerinden olmadı. Tam tersi, Bird’in isteğinin tam aksine ligin en az üçlük takımlarından biri olmayı sürdürdüler. Bir de üstüne savunmadaki disiplinlerini ve geleneklerini kaybettiler; sonuçta ortaya ligin en vasat ekiplerinden biri çıktı. Kimse sezon boyunca ne oynadıklarından emin olamadı, Paul George bile sık sık şikayet etti ama sezon sonunda bir şekilde, defalarca kaybetme ihtimalleri olan playoff biletine tutundular. NBA’de de “Şark oturup beklemenin yeridir, biraz sabırla her şey ayağınıza gelir” sözü geçerli. Bir de kadronuzda Paul George varsa….

Eşleşme: LeBron James vs Paul George

Evet, çok zor bir seçim olmadı. LeBron James, Miami Heat’deyken Indiana Pacers NBA’in en iyi takımlarından birine dönüşmüştü ve buradan özel bir rekabet çıkmıştı. Bu özel rekabetin başaktörlerinden biri de çılgın fiziğiyle Kevin Durant’i andıran genç Paul George olmuştu. Aradan çok zaman geçti, James hem Heat’te hem de Cavs’te yüzük kazandı. George ise sakatlıklar ve takımının değişen çehresi içerisinde bir türlü istediği adımı atamadı. Ve şimdi belki de Pacers formasıyla son serisine çıkacak.

İkili normal sezonda en son 4 Nisan’da karşılaştılar. İki uzatmaya giden ve 135-130 Cavaliers galibiyetiyle sonuçlanan maçta LeBron James 41 sayı, 14 ribaunt, 11 asistle oynamıştı. Son bölümde hücumda ve savunmada düelloya giriştiği Paul George ise 43 sayı, 9 ribaunt, 9 asistte kalmıştı! Yani, bir benzerini önümüzdeki iki haftada görebiliriz ve bu düelloyu bir playoff klasiği ilan edebiliriz.

Öte Yandan: Fısıltı

Elbette buraya Lance Stephenson gelecek. DeShawn Stevenson’dan Andre Igoudala’ya; Kawhi Leonard’dan Stanley Johnson’a kadar birçok oyuncu kariyeri boyunca “LeBron’u durduran adam” olmak istedi, bazıları bunu muhteşem şekilde yaptı, Stanley Johnson gibileri ise kendini rezil etmekten daha fazlasını yapamadı. Ama bunlardan hiçbiri Lance Stephenson’ın LeBron’a yaptığını yapmadı zira hiçbiri LeBron’un kulağına üflemedi. Gerçekten de Indiana Pacers tarihinin en özel anlarından birinde, 2014 Doğu Konferansı Finalleri’nde Pacers-Heat eşleşmesinde, Larry Bird’ün donuk bakışları arasında Lance, Kral’ın kulağına üfledi ve kariyerinin en anlamlı sayfasını yazmış oldu. O yaz Pacers’tan ayrılan Lance, beş farklı durakta istediğini bulamadı ve yeniden yuvaya döndü. Burada iki büyük görevi olacak: Takımı ateşlemek ve yeniden LeBron’un tadını kaçırmak.

(3) Toronto Raptors – (6) Milwaukee Bucks

Acaba? Sözkonusu Toronto Raptors ise bu soruyu kesinlikle sormalısınız. Her iki anlamıyla da… Kanada ekibine playoff zamanı geldiğinde asla güvenemiyorsunuz. İsteseniz de bu gerçekleşmiyor. Hele Kyle Lowry ile Demar DeRozan’ın potanın yerini unuttukları geçen yılki playoff başlangıçlarından sonra, normal sezon performanslarına aldanıp “Rahat geçerler” demek imkânsız. Ama yine de bu serinin çok daha iyi tarafı oldukları kesin. All-Star arasından sonra elinden sakatlanan ve epey maç kaçıran Kyle Lowry formda döndü, yazı çok çalışarak ve güçlenerek geçiren DeRozan kariyerinin en iyi normal sezonunu geride bıraktı, takas döneminde takıma katılan Serge Ibaka ve PJ Tucker sahaya ve soyunma odasına farklı bir hava kattı, Lowry’nin olmadığı dönemde hücum verimlilikleri ligin dibini görmesine rağmen savunmada olağanüstü bir noktaya ulaştılar.

Yine de bütün bunlar her şeyin Nisan, Mayıs ya da Haziran ayında da Toronto Raptors adına güzel olacağının garantisi değil. Bir de bu sefer zamana karşı yarışıyorlar. Lowry 31 yaşında ve bu yaz kontratı bitecek. Tamam ya da devam macerasını izliyor olabiliriz bu oyuncu grubunun…

Milwaukee Bucks için ise her şey yeni başlıyor. Ligin en heyecan verici genç yıldızlarından birine sahipler ve sezonun son bölümünde tavanları da tabanları da o ismin yaptıklarıyla bağlantılı oldu. 22 yaşındaki Giannis Antetokounmpo sezonu toplam sayı, ribaund, asist, blok ve top çalma istatistiklerinde ilk 20’de bitirdi. 8 Şubat’ta sakatlanan ve sezonu kapatan Jabari Parker’ın yokluğunda Giannis daha da büyüdü, Khris Middleton ve çaylaklar Thon Maker, Malcolm Brogdon’la birlikte takımını heyecan verici, potansiyeli sınırsız, ne yaptığı ve yapacağı kestirilmeyen bir noktaya taşıdı.

Eşleşme: Giannis Antetokounmpo vs Birkaç Adam

Zach Lowe ile Koç David Thorpe, play-off eşleşmelerini değerlendirdikleri podcast’te buna karar veremediler. Giannis’i kim tutacak? Şüphesiz ki en başta DeMarre Carroll. Ama Yunan yıldızın 19’da 12 ile oynadığı normal sezon karşılaşmaları bu anlamda iyi bir karne değil. Sezonun son bölümünde, iddiasız bir maçın sonunda Lance Stephenson’ı dövmek isteyen PJ Tucker da sertliğiyle ikinci aday olacaktır. Thorpe’un da belirttiği gibi Giannis muhteşem bir adam ama dana genç ve vücudu henüz tam olarak gelişmedi. Bu rakipleri ve gelecek için düşünmesi korkunç bir gerçek ama bugünden bakınca Toronto Raptors’a umut veriyor. Başka? Şüphesiz bazen Ibaka da savunmada Giannis’in karşısına dikilecektir, bazen de DeRozan…

Öte Yandan: Yumruk

Raptors’ta son haftalarda kavga eden tek isim PJ Tucker değildi, Lance’in üzerine yürüyenler arasında DeRozan da vardı. Ondan birkaç maç önce de Serge Ibaka ile Robin Lopez.yumruklaşmıştı. Yani bu aralar epey kızgınlar. Özellikle de takıma yeni katılan Ibaka ve Tucker ateşli isimler. Kısa sürede Raptors, onların da katkısıyla Hayat Bilgisi’nden Arka Sıradakiler’e döndü ve bu dönüşüm doğru zamanda geldi.

(4) Washington Wizards – (5) Atlanta Hawks 

John Wall gerçekten basketbolu çok seviyor. Mart ayında The Ringer’a yaptığı açıklamada “Kadın basketbolu izlerim, erkek basketbolu izlerim. Gerçekten de fırsatım olduğunda tek yaptığım basketbol izlemek. Ya aksiyon filmi ya basketbol” ifadelerini kullanmıştı. Ama bu yıla kadar Randy Wittman yönetimindeki Washington Wizards, bir basketbol takımından çok kötü bir aksiyon filmini andırıyordu. Bu sezon başında da aynı öykü sürecek gibiydi. Oklahoma City Thunder’da Kevin Durant, Russell Westbrook, James Harden döneminin en başından itibaren koç olarak çalışan Scott Brooks, buraya gelir gelmez büyük bir duvarla karşılaştı. Takımı normal sezona 2 galibiyet, 8 mağlubiyet ile başlamıştı. John Wall-Bradley Beal ikilisinin kimyası tam olarak istendiği gibi tutmuyordu. Ancak Marcin Gortat’nın ifadesiyle NBA’in en kötü işi olan koçluğun sabır tarafını çok iyi uygulayan Brooks, takımını sezon ortasında değiştirdi. Wall-Beal ikilisinin yanına dinamik, istikrarlı şutörleri koyan koç, 2017’nin en iyi takımlarından biri yarattı.

Atlanta Hawks ise eski günlerinden çok uzak. Ya da eski günlerine yakın. İki yıl önce 60 galibiyet alan Hawks, normal sezonda “Acaba Golden State Warriors ile final oynayabilirler mi?” sorularıyla aynı cümlede anılmaya başlamıştı. Mike Budenholzer’ın Gregg Popovich ekolünden gideceği ve burada yepyeni bir kültür yaratacağı söyleniyordu. Ama işler kısa sürede değişti. Bu sezon başında Jeff Teague’in yerine Dennis Schröder’ı seçen, Al Horford’ın yerine Dwight Howard’ı kadrosuna katan Hawks, bütün bu hamlelerle birlikte istikrarsızlığı da kadrosuna katmış oldu. Ersan İlyasova hamlesiyle ve Taurean Prince’in yükselen performansıyla sezon sonunda kadro derinliği yakalayan, Paul Millsap’in sakatlıktan formda dönmesiyle rahat bir nefes alan Hawks, bir ara playoff dışında kalma kabusları görse de sezonu iyi kapatmayı başardı.

Savunmaları çok verimli ama kısıtlı hücumlarına dair çok güzel cümleler kurmak imkansız. Ve “Serinin en iyi oyuncusuna sahip olan takım kazanır” klişesinin sıklıkla kullanıldığı NBA playoff’larında Doğu Konferansı’ndaki herhangi bir eşleşmede en iyi oyuncuya sahip olamamaları zayıflıkları.

Eşleşme: Dennis Schröder vs John Wall

John Wall artık hak ettiği yerde. Artık onu NBA’in en iyi oyun kurucuları arasında saymayan çok az otorite var. Müthiş hızlı, ilk adımıyla savunmaları dağıtabiliyor, sezon sonunda Cavaliers’a yaptığı gibi bazen rakip savunmayı paramparça edebiliyor. Sezon başında Beal hakkında yaptığı “Çok büyük kontrat aldı. Artık bunun karşılığını sahada da verme zamanı” açıklamasından sonra partneriyle ilişkisini daha iyi bir seviyeye çıkarmayı başardı. Onları tanıyanlar hiçbir zaman en iyi arkadaş olmayacaklarını ama saha içi ve saha dışında daha iyi anlaşmaya başladıklarını söylüyor. Karşısında ise bir saniye sonra ne yapacağı belli olmayan bir Dennis Schröder var. Robot gibi aynı doğrular ve planlar üzerinden hücum eden Atlanta’da farkı belirleyen genelde o oluyor. İyi ve kötü anlamda. Seri boyunca birbirlerini savundukları çok az an olacak ama iki takımın da çehresini belirleyen bu iki isim olacak.

Öte Yandan: İçerde!

Çok değil, birkaç sene önce ligin en iyi oyuncularından olan Dwight Howard, sezon başında evine döndüğünde çok büyük bir gürültü kopmamıştı. Kariyerinin zirvesindeyken bile antipatik bulunan, Houston Rockets’ta James Harden ile kurduğu gerilimli ilişkinin kaybeden tarafı olarak ayrılan Howard, normal sezonda hiç de fena olmayan istatistikler tutturdu. Savunmada eski patlayıcılığından uzak, artık rakiplerin korkulu rüyası değil ama sakatlıkları ve ilerleyen yaşı düşünüldüğünde ondan 25 yaşındaki çevikliğini beklemek de yanlış. Fakat yine de Howard, tıpkı Rajon Rondo gibi, playoff’larda her zaman daha iyi oynayan bir isim ve burada da sahada kaldığı her an takımı için artı olacak. Wizards’ın oyun planı onu erken faul problemine sokup devre dışı bırakmak olacaktır. Aksi durumda Gortat’nın savunmasına başvuracaklar. Kısalarda üstünlük sağlaması muhtemel olan Wizards burada da fark yaratırsa seri erken bitebilir.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Umut Işığı

Umut Işığı

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

4 sene önce