*The New Yorker‘da Charles Bethea imzasıyla yayınlanan bu yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Geçtiğimiz on iki yılın büyük bir bölümünde NBA’de oynayan J.R. Smith, bu dönemde hem saha içinde hem de saha dışında ligin en ilginç eğlencelerinden sorumlusuydu. Bir oyuncu olarak belki de pek kullanmaması gereken uzak mesafe şutları atmada ayrı bir yeteneği var. Fakat Wall Street Journal, Smith’in NBA’deki “en kapsamlı ihlaller portföyüne” sahip olduğunu da yazmıştı. Nedeni ise diğer şeylerin yanında esrar ve motorlu scooter ile ilgili lig kurallarını ihlal etmesiydi. Dört kez takas edilen ve bir yılını Çin’de geçiren Smith; Red Sox efsanesi Manny Ramirez’in oyun devam ederken bir taraftara “çak yapması”, Luis Suarez’in periyodik olarak rakibini ısırması gibi kafa karıştıran ve cezbeden şeylerle tanınıyor.
Smith’in New York Knicks’te oynadığı dönemden, Ocak 2014’ten, bir olayı düşünelim. Rakip takımda bir oyuncu serbest atış çizgisindeydi ve Smith de ribaund için yerini almıştı. Önce ellerini dizlerine koyacakmış gibi yavaşça eğildi, sonra da Mavericks oyuncusu Shawn Marion’un ayakkabı bağcıklarını çözdü. Bu olay, NBA’den ihtar almasına neden olmuştu. Günler sonra Smith, Detroit Pistonslı Greg Monroe’nun bağcıklarına da yeltendi; Monroe belki de Smith’in amacını sezdi ve kocaman ayakkabısını tam zamanında çekti. Smith 50 bin dolar para cezası aldı ve dünya çapında alay konusu oldu.
Geçtiğimiz Haziran, Smith’in yeni takımı Cleveland Cavaliers, Golden State Warriors’a NBA finallerinin ilk iki maçında da mağlup oldu. 1,98’lik JR Smith, kritik üçüncü maçta savunmacıların baskısı altında olmasına rağmen, beş üçlük isabetiyle 20 sayı kaydetti. Bacağını veya vücudunu umutsuzca geriye çekerek yaptığı atışlar hayranlarının hem sevdiği hem de nefret ettiği türdendi. Ama zaman geçtikçe Smith’in NBA 2K oyunundan esinlediği bu tarzın modası geçti. Smith’in Peyton ve Demi adında iki kızı var.
Altıncı maçta Demi, bir ESPN muhabirine babası hakkında şöyle dedi: “Onunla gurur duyuyorum, çünkü takımdan atılmadan şampiyonluk kazandı.” Smith o gece dört tane daha üçlük attı ve Cavaliers maçı kazandı. Daha sonra, yedinci maçtan galip ayrılan taraf oldular ve Smith, kariyerinde ilk defa şampiyon olmuştu. Duygusal bir basın toplantısında ailesinden bahsetti ve babası hakkında şunları söyledi: “İnsanların hakkımda kötü konuştuğunu duymak beni üzüyor çünkü bu babamı üzüyor. Bu ben değilim. Onun beni daha iyi yetiştirdiğini ve daha iyisini yapabileceğimi biliyorum.”
Smith, ertesi gün takım arkadaşlarıyla Cleveland’a döndü ve uçaktan üstü çıplak ve coşkulu bir sekilde indi. O hafta boyunca da hep tişörtsüzdü -en sonunda, başkan Obama koçu tebrik etmek için aradığında Smith’ten “üzerine bir şey giymesini” rica etti.
Şimdi otuz beş dolara; ten renginde, tişört giymemiş gibi gösteren, gövdesinde siyah İsa, annesi Ida’nın silueti, boynunda “My time to shine” yazılı, ortasında kumrular uçan ve Michael Jordan’a minnetini gösteren 23 numara yazan bir tişört alabilirsiniz. Tişört satıcısı Fresh Brewed Tees, web sitesinde şu şekilde bir uyarıda bulunuyor: “Dikişler ve kıvrımlarda bazı kusurlar olabilir. Kenarlarda, dikişlerde ve yaka kısmında bazı lekeler ve çizikler görmek normaldir.” Smith’in fanlarına yönelik şöyle uydurma bir açıklama da var: “Kusurlar onun cazibesinin büyük bir parçası.”
Smith, 9 Eylül’de 31 yaşına girdi ve doğum gününü büyüdüğü yere yakın olan bir New Jersey’nin Millstone kasabasında arkadaşları, ailesi ve komşuları ile geçirdi. Demi’nin annesiyle bu yaz evlenen Smith (sosyal medyada “Bir yılda iki yüzük taktım.” seklinde ifadede bulunmuştu) şimdi bir daha büyük bir sözleşme yapmak isteyen serbest bir oyuncu. Smith’in geçen sezon takım arkadaşı ve aynı zamanda yakın arkadaşı olan LeBron James, doğum günü dileklerini Instagram üzerinden ikisinin şampanya patlatırken çekilmis bir fotoğrafını paylaşarak şu şekilde iletti: “Sana her zaman inandım. Ve açıkça konuşmak gerekirse, bazen senin kendine inandığından daha fazla inandım ve hiçbir zaman tereddüt etmedim çünkü seni çok iyi tanıyordum. Sadık, duyarlı, kontrollü ve yanlış anlaşılan birisin.”
Millstone’da heyecanlı bir gün yaşanıyordu: Kendisinin dediği gibi “ayakkabı meraklısı” olan Smith (binden fazla ayakkabısı var) Team Swish (Swish, Smith’in lakaplarinin biriydi) yeni bir ayakkabı mağazası açmak için oradaydı. Mağaza elli beş yıldır Smith’in ailesine ait olan üç buçuk dönümlük bir arazideydi. Asıl aile evi, 30 yıl önce, yanıp kül olduğunda, müteahhit olan Smith’in babası Earl onun yerine J.R.’ın da inşaatında yardım ettiği bir ofis binası inşa etti. Bina şimdi Smith’in annesinin yönettiği “Ida’nin Yeri” denilen mağaza, kahve ve bagel mağazası ve Team Swish’in oldugu üç bölümden oluşan bir alışveriş merkezi.
Smith, Cleveland’ın şampiyonluğundan sonra aldığı kırmızı Ferrari’sini, öğle 3 sıralarında alışveriş merkezinin otoparkına park etti. Smith’in kendisinden küçük erkek kardeşi Chris de onunlaydı; araba bir uzay gemisi gibi görünüyordu. Smith, beyaz yakalı bir gömlekle kot giyiyordu ve ayağında da Nike Air Force ayakkabıları vardı. (o günü bana daha sonra şöyle anlattı: “Açılışı sade tutmak istedim”) Sohbet etmek için yeni mağazasındaki küçük ofisine doğru gittik. Demi zaman zaman babasının kucağına oturmak için etrafta dolandı. İmza meraklıları ve eski aile dostları da uğradı. Sorulara cevap verirken dikkatlice düşünen Smith davetsiz gelenlerle uzun uzun konuşamadığı için özür diledi. Earl, baskılı sırt çantaların, J.R. Smith başlı bibloların, sevdikleri oyuncuların tişörtlerinin ve tabii ki basketbol ayakkabıları alan bir grup çocuğun ve yetişkinlerin önünde kayıtları aldı.
Millstone’da büyüyen Smith, okulundaki bir avuç Afro-amerikan öğrenciden sadece biriydi. Ergenliğinin çoğu kısmında, geniş ailesinin haricinde birkaç arkadaşı olan ve yalnızlığı seven biriydi. Smith o günleri şu cümlelerle anlatıyor: “İnsanlar bana karşı iyiydi ama arkamdan oynuyorlardı: Hakkımda konuşuyorlar, benimle dalga geçiyorlardı. Bir çocuk olarak, bu beni incitiyordu. İnsanlar şimdi bana bakıyorlar ve ‘Tam bir kabadayıydı’ diye düşünüyor. Ben de ‘Hayır, öyle değildim’ diye düşünüyorum. İnsanlar, bazen, neden üzerimde bir yükle oynadığımı anlamıyor. Bunun bi nedeni var, kabadayılığa maruz kalmıştım.” Smith şu anki boyuna lisede ulaştı ve iyi bir beyzbol, basketbol ve Amerikan futbolu oyuncusu oldu. Okulunun son yılında onu dersleri asmaya teşvik eden Camelo Anthony adında bir oyuncunun da olduğu 2004 Mcdonald’s All American Game’de en değerli oyuncu ödülünü paylaşan oyunculardan biriydi. Smith tavsiyeyi ciddiye aldı ve bir sonraki yıl (şu an New Orleans Pelicans olan) New Orleans Hornets tarafından draftta 18. sırada seçildi.
J.R.’in ligdeki ilk iki yılı boyunca New Orleans’ta kendisinin aldığı evde, Millstone’da diğer kardeşlerinin uyduğu çoğu kuralı koyan babası ile yaşadı. “Bir ev ve birkaç araba satın aldım ama ben misafir odasında uyuyordum. Babam evin efendisiydi. Onun saat sınırlaması vardı. Eğer ertesi gün maç yoksa en geç gece yarısı eve gelinmeliydi; eğer maç varsa daha erken gelinmeliydi.” Veteran oyuncular onu bir yere davet ettiğinde o Smith’in cevabı şu olrdu: “Babamı aramam gerek.” Arabalar konusunda da en son sözü babası söylerdi. Draftta birinci sıradan seçilen arkadaşı Dwight Howard’ın yeni aldığı arabadan almak istediğinde babasından izin istedi: “Yeni çıkan şu BMW’den almak istiyordum. Babam ‘Hayır. 18 yaşındasın. Bunun için çalışacaksın’ dedi.” Smith ilk birkaç sezonda makul rakamlar kazandı ama beklentilerin altında kalmasıyla ve karar vermede başarısız olan yapısıyla eleştirildi. İlk koçlarından biri olan George Karl, Smith’in oyun tarzı ile ilgili şunları söylemişti:
“Gözlerimin önünde oyunun itibarının yerle bir edilişini sevdim.” Denver’da birkaç yıl ve Çin’de bir yıldan sonra Smith 2014’te Knicks’le anlaştı. Takımla ilk yılında, En İyi Altıncı Adam ödülünü kazandı. Ama çöküş alarmları çalıyordu. Erkek kardeşi Chris’e takımda kalması için yardımcı oldu ve Knicks onu bıraktıktan sonra Instagram’dan “ihanet” gönderisini yayınladı. (Smith gönderinin bu durumla alakası olmadığını söylüyor.) 2013 playoffları sırasında, takımı Knicks’in neredeyse seriyi kaybetmesine neden olacak bir şey yaptı ve Celtics’li Jason Terry’e dirsek attı.
Smith, Knicks günleri şu cümlelerle hatırlıyor: “Cleveland’a gitmeden önce New York’ta yaptığım hiçbir şey sonuna kadar işe yaramadı.” İş hayatı ve kendi hayatı arasındaki doğru dengeyi kuramamıştı “Bir noktada, salonda fazla vakit geçirdiğimi düşündüm.” Oyunun temelleri üzerine çalışırken orada saatlerini harcıyordu. Ama işe yaramıyordu. “Oyunu fazla ciddiye aldığımı düşünerek sık sık dışarı çıkmaya başladım. Sonra, partilerde çok zamanımı harcadım. Bu da işe yaramıyordu. Bu yüzden bazı şeyleri ilişkiye dönüştürme isteğiyle bu kızla takılmaya başladım. İşe yaramadı. Sonra kızımın annesiyle sorunlar yaşamaya başladım. Ve dedim ki, ‘Neler oluyor?’ “Kendi yolumun dışına bir türlü çıkamadım. Birilerinin bağcıklarını sökerek sahada eğlenmeye çalıştım; ama bu da 50 bin dolar cezaya mal oldu. Yıllardır yaptığım bir şey olmasına rağmen ot içtiğim meydana çıktı ki bu da beş maç uzaklaştırma cezası almama sebep oldu. Tüm bunlar durmayacak gibiydi.”
Ayakkabı bağcığı olayı hakkında da döner sandalyesinde öne doğru eğilerek uykulu gözlerle ve neredeyse tedirgin bir halde şunları söyledi: “Dwight bağcıkları dört ya da beş yıldır çözüyordu ama hiç kimse hiçbir şey demiyordu! ‘Bakın Dwight ne kadar eğleniyor’ diyorlardı. Sonra aynısını ben yaptım ve aynı insanlar, ‘J.R.’a bakın, oyunu ciddiye almıyor.’ Diye tepki verdi. Neden Dwight oyundan keyif alıyor da ben alamıyorum? Ben neden oynarken eğlenemiyorum? Nasıl bir insan şunu yapabilir, diğeri yapamaz diyebiliyorsunuz? Daha fazla para aldığı için mi? Daha büyük gülümsediği için mi?”
Küçük bir çocuk annesiyle birlikte, Smith’in büyük bir hayranı olan büyükannesine imza almak için odaya parmak ucunda yürüyerek girdi. Smith memnuniyetle kabul etti ve imzalarken bunu gerçekten içtenlikle yaptığı yüzünden anlaşılıyordu. Onlar gittikten sonra da konuşmasına devam etti: “En iyi oyuncu olarak büyürken, babam bana hiçbir zaman özelmişim gibi davranmadı. NBA’e gidene kadar kimse bana o şekilde davranmamıştı. Bugüne kadar beni “dangalak” diye çağırmalarının tek sebebi muhtemelen şunu anlayamamış olmam: Neden herkese eşit davranamazsın?”
Son zamanlarda, Smith zamanının çoğunu okuyarak geçiriyordu: “Black Redneck and White Liberals adında bir kitap var. Harika.” Kitap, 1940’larda Harlem’de büyüyen ve şimdi Stanford’ta Hoover Institution’da bir ortak olan ekonomist Thomas Sowelll tarafından yazılmış. Smith devam ediyor: “ Bron, James Jones ve soyunma odasından birkaç kişiyle – bizim gibi okumayı sevenlerle- kitaplar hakkında konuşuyordum, fikir alışverişi yapıyor ve siyasi bir bakış açısıyla insanların nasıl “ghetto” ve “urban” isimlerini aldıklarını tartışıyorduk. “Ghetto” ilk olarak beyazları tanımlamak için kullanılmış.”
Smith, arkadaşları LeBron ve Carmelo’nun son zamanlarda yaptığı gibi, Afro-Amerikanlara karşı polisin şiddeti hakkında konuşmak istedi. Ama eleştirileceği konusunda endişeleniyor: “İstediğim şeyi, istediğim şekilde söyleyemem. Çünkü söz konusu olan benim. Kendimi ifade etmeye ya da açıklamaya çalıştığımda, yanlış yola çıkıyormuş gibi görünüyor. Mesela, New York’tayken, dört ya da beş yıl önce, 11 Eylül’ün yıl dönümüne denk gelmişti ve ölen tüm insanları anmak için instagramda bir gönderi paylaştım. Gönderi şu şekildeydi: “11 Eylül’de ölen kişilerin anısına bu kadar yas tutmamalıyız. “Miraslarını kutlamalıyız” demeye çalışıyordum. Beni yanlış anlamayın: Olanlar korkunç. Aileler hâlâ bunu atlatmaya çalışıyor – korkunç gerçekten. Ama anmalıyız. Söylemek istediğin bu. Ama The New York Post tarafından yorumlanan şey şuydu: “Yaşasın! Kuleleri yerle bir ettiler!”
Birkaç yıldır, Smith’in iş ortakları onun hakkında –tek bir amaç için- yanlış anlaşılmaları düzeltecek bir televizyon programı finanse etmeye çalışıyorlar. “Bu şov, ben New York’ta iken yapacağım bir şeydi.”
NBA finalleri boyunca, Kickstarter’da şov programı için bağış toplama kampanyası boy gösterdi. Smith, onun arkasında olmadığınu ve programın gerçekleşip gerçekleşmemesinin çok da umursamadığını söylüyor. Şöyle diyor: “Fakat şu an diğer insanların ne dediği, ne düşündüğü ya da ne yaptığı; kızlarım neler olduğunu ve benim ne hissettiğimi bildikleri sürece hiç önemli değil.” Her zaman şöyle derdim: İnsanların ne düşündüğü umurumda değil. Bu noktada, tüm hayatım olan dostlarım ve ailem var. Onlar kalbimden geçeni biliyorlar.”
Smith’e, mirasının ne olabileceğini sordum. O da kıkırdayarak şu cevabı verdi: “Hall of Fame’e gitmeyeceğim. Burayı, video oyunlar oynayabilecekleri, kurs alabilecekleri, bilardo ve futbol oynayabilecekleri ve ponpon kızlık yapabilecekleri bir çocuk kulübüne çevirmek istiyorum. Ben gençken yapmak istediklerimin çoğunu yaptım. Bana her zaman yardım edebilecek insanlar olduğu söylenemez. Hayatım boyunca video oyunlarını sevdim ama hiçbir zaman onlardan istifade edecek bir yolum olmadı. Şu an NBA 2K’da birini arayıp ona tavsiye verebilirim. Bu bir çocuğun farklı bir bakış açısı kazanması, teknolojiyi sevmesi ve 9 yaşında tasarım yapması için teşvik edicidir. Çocuk 20 yaşına gelinceye kadar, hangi ne yapabileceğini kim bilebilir ki? Çocuklar gerçekten bizim geleceğimiz ve biz onlara yatırım yapmak zorundayız. Onlar, bizlerin yerine geçecek ve bizler de yaşlı insanların yerine geçeceğiz. Sonra da her şey bitecek.”
Resmi kurdele kesme töreni için dışarı doğru yöneldik. Smith, kocaman makası, mağazanın önüne konulmuş iki sandalye arasına gerilen kurdeleyi kesecek olan Demi ve yeğenine verdi. Earl, “Bir kaç cümleye ne dersiniz?” dedi. Diğerleri “Konuş! Konuş!” diye tezahurat ettiler. Smith, görünüşe göre sahne ışığından çıkmak için duraksadı ve sonra açılışı şu şekilde yaptı: “Team Swish, açıldı.” Sonra, dışarıdaki Ferrari’sinin yanındaki bir çadırın altındaki otuz kişi “Mutlu yıllar” şeklinde eşlik etti. Çocuklar fotoğraflara poz verip pasta yediler; yetişkinler sigara içtiler.
Smith, yaramaz bir çocuk gibi şekerlemeleri yürüttü ve yedi, sonra oldukça sessiz olan Ida’s Place’e gitti. Eski formaların satıldığı mağazanın önünde kızının küçük mor bisikletine atladı ve çocuklara şöyle dedi: “Çocuklar, beni yakalayın. Hayvan sorusunu biliyorsunuz değil mi? Yunus benim en sevdiğim hayvandır. O çok zarif bir hayvan. Suya atladığında, bu görebileceğiniz en huzurlu şeylerden biri. Özellikle güneş suya vurduğu zaman. Sakinleştirici ve huzurlu bir şeyler barındırıyor. Neyse, hadi gidelim.” Smith gülümsedi ve veda etmeden önce şunları söyledi: “Ben bir yunusum. İnsanların bilmesi gereken tek şey bu.”
Çeviri: Görkem Demir