*The New York Times’da Brian Phillips imzasıyla yayınlanan bu yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Sadece bir ses… Roger Federer, 2016 sezonunun çoğunu kaçırmasına neden olan sakatlığının farkına böyle varmıştı. Kızları için banyoyu hazırlıyordu. Konumuz Roger Federer olduğu için o hazırladığı banyonun çok güzel, ideal sıcaklıkta, bol köpüklü, güzel kokulu ve muhtemelen tarihin en iyisi olduğunu düşünebiliriz.
Fakat sonra bir tarafa doğru hafifçe döndü -daha sonra yaptığı açıklamada aynı hareketi hayatı boyunca milyonlarca kez yaptığını söylüyordu- ve Federer’de görmeye alışık olmadığımız bir kaygı yüzünde belirdi. Neydi duyduğu o ses?
Uzun süredir Federer’i seven biri olarak sonrasında gelişen olayları düşünürken dehşete kapılıyorum. Hafif sekerek banyodan çıkış… Doktora gidiş ve teşhis: kıkırdak zedelenmesi. Şubattaki ameliyat sonrasında da sorunlarla dolu sezon: 18 maç, sıfır final, ilk 10’daki oyuncular karşı sıfır galibiyet.
Fransa Açık’ı kaçırmasından ve Wimbledon’da da yarı finalde Milos Raonic’e kaybetmesinden sonra dizinin düzelmesi için US Open da dâhil sezonun geri kalanında oynamayacağını açıkladı Federer. 1999’dan beri ilk kez US Open’ı kaçırıyordu. Son 17 yılda da kaçırdığı ikinci Grand Slam’di.
Kendi kendime hep bir diz sakatlığının çok önemli bir şey olmadığını söylüyorum. Federer bir süre daha oynamak istediğini söylüyor ve birkaç büyük turnuvayı kaçırması bunu yapamayacağı ve 2009’a kadar devam eden form düzeyine yaklaşamayacağı anlamına gelmiyor.
Yine de bu, alışıldık tenis sakatlıklarından biraz farklı gibi. Hatta ameliyat gerektiren ve oyuncuların sezonunu bitiren sakatlıklardan bile farklıymış gibi geliyor. Neden farklı geldiğini düşünüyorum bir süredir, özellikle de geçen ay içinde gerçekleşen iki küçük ama önemli Federer anından sonra.
İlki 20 Ağustos’taki David Foster Wallace’ın New York Times’ın Play dergisinde yayımlanan “Roger Federer as Religious Experience” yazısının onuncu yıldönümüydü. 10 yıl boyunca bu yazıyı hem sevdim hem de ondan nefret ettim. Bu da muhtemelen bütün iyi yazıların ortak noktasıdır. Wallace’ın eseri, Federer’e karşı bakışı şekillendiren en önemli yazılardan biri oldu.
Wallace, üst seviye sporların seyircilere bedenlerinin limitleriyle barışık olmaları gerektiği gibi olağanüstü derecede istekli, bitik durumda ve çok güzel bir fikri sunuyor. Beden yaşlanır, yorulur, hastalanır, acı çeker ve ölür. Ama Wallace’a göre, Federer’i zirvedeyken izlediğimizde bedensel acı ve zayıflıklardan arınmış fiziksel özgürlüğü tecrübe ediyoruz ve bu da varlığımızın faniliğiyle daha kolay yüzleşmemizi sağlıyor.
2006’da Wallace’ın Federer’i “Hem etten kemikten hem de bir şekilde ışıktan yapılmış” olarak tarif edişini okuduktan sonra Federer’i sadece iyi bir tenis oyuncusu -hatta tarihin en iyisi- olarak görmek zordu. Ben dâhil çoğu hayranı içini bundan çok daha fazlası haline geldi. Soyut bir ilke ve sporun potansiyel yüceliğinin hayat bulmuş haline dönüştü.
İkinci olay ise Mercedes’in hazırladığı yeni reklam. Federer, reklamda tenisin farklı dönemlerine dönüyor. Olağanüstü derecede komik. Reklamda Federer’i eski bir haber görüntüsünde elinde tahta bir raket ve örgü kazağıyla görüyoruz. Rod Laver’a karşı oynuyor ve sonra da kırmızı üstü açık arabasını Eyfel Kulesi’nin altına park ediyor. Sonra 1970’lerin sorunlu çocuğu haline geliyor ve çıplak poz verip kortta McEnroe-vari sinir krizleri geçiriyor.
İşin esprisi Federer’in uzun tenis kariyeri. Ama reklamın komik olmasının bir diğer nedeni de Federer’in reklamdaki her daim geçerli olacak stil sahibi kişiliğini abartması. Rolex satın alan bir insan modadan öte bir geleneğin bir parçası olduğunu düşünür.
Federer de bilindik gülümsemesiyle size “klas” ve “şıklık” kavramlarının ne olduğunu hatırlatıyor. Zaman değişir ama Federer her zaman Federer olacak ve Mercedes de her zaman iyi görünecek.
Federer’i beden üstü bir varlık olarak açıklayan bir yazıyla Federer’i zamansız olarak tanıtan bir reklam çakışırken Federer’in sakatlık nedeniyle evinde olması en azından bana dokunaklı geliyor. Sıradan bir sakatlık da değil, yaşlılıktan kaynaklanan bir sakatlık; babalıkla gelen bir sakatlık.
Federer’in banyodan sonrası karanlık ruh hali sıradan bir araya benzemiyor. Bence bu durum onun kişiliğinde var olan bir soru işaretini yüzeye çıkarıyor: Yaşlanan bir oyuncu olarak zamansız bir şampiyon imajını nasıl korursunuz?
Federer’in uzun süre devam eden başarıları bu sorunu görmezden gelmeyi kolaylaştırdı. “Belki artık en iyisi olamaz” diyorduk kendi kendimize, “Ama yine de hâlâ en iyilerden biri ve hâlâ en azından yarı finallerde karşımıza çıkabilir.” Grand Slam’lerde en üst turlara gidebiliyorsa bu gerçekten de bir düşüş müdür? Andy Murray veya Novak Djokovic’e kaybederken bile onu izlediğinizde önceden nasıl bir oyuncu olduğunu görebiliyorsunuz. Aynı telaşsız çabukluk, aynı forehand…
Sadece geçen sene bile Federer iki Grand Slam finaline ulaştı. Peki şimdi? Eğer hedefi artık büyük bir turnuva değil de o turnuvalara katılmaksa sorunu göz ardı etmek giderek daha da zor hale geliyor.
Bütün sporcular en nihayetinde yaptıkları için fazla yaşlı hale gelirler çünkü çok yetenekli de olsa insan bedeni kusursuz değil ve zamanın esiri. Çoğu sporcu kendi bedenlerinin bunların üstünde olduğuna kimseyi inandıramaz.
Federer’in bizi ışıktan yapıldığına inandırması bu nedenle olağanüstü kariyerinin bir simgesi daha sayılabilir. Fakat gerçek şu ki sanat ve spor hayal gücümüzün sınırlarını zorlasa da sadece biri bunu uzun süre devam ettirebilir.
Wallace’ın yazısındaki Federer her zaman olağanüstü bir oyuncu olabilir. Fakat gerçek Federer etten kemikten yapılma ve o beklenen haber geldiğinde bunu nasıl kaldıracağımızı düşünmeden edemiyorum. İnsanları kendi bedenlerinin çaresiz kalmasına alıştıran sporcu, kendi bedeninin çaresiz kaldığını gördüğünde bizi buna kim hazırlayacak?