Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Saha Dışıİzleyici Disiplini

Sporcu disiplini var da izleyici disiplini yok mu? Var tabii. Hem de öyle her gün idman yapmaya, kıtalar arası yolculuklara çıkmaya falan benzemiyor.

Uzandığı yerden binlerce metre koşmuş, fantastik goller atmış, bombastik smaçlar yapmış, Alpler’i aşmış, okyanuslar yüzmüş bir insanım…

‘Pasif katılımcı olarak atletik insan’ başlığı altında anlatacağım bu hayat tarzı özenilecek bir hadise değildir ey vatandaş; olsa olsa ibret alınması gereken bir dramdır! Okuyanlarda “Ah ne büyük spor aşkıdır bu!” etkisi yaratma ihtimali yüksektir fakat özümde bir tembellik manifestosudur…

Olaylar 1970’li yıllarda, henüz meyvelerin çekirdeklerinin ayıklanarak servis edildiği (çok aptaldım, yutma ihtimalim yüksekti!) bir çocuk olduğum o güzel çağda başlamıştı. Televizyonda bir spor hadisesi başladığında, bulunduğum noktada yere uzandığımı ve mecbur kalmadıkça (terlik fırlatma vb.) kıpırdamadan olanı biteni seyrettiğimi fark eden ilk kişi haliyle annem olmuştu. Sokakta oynamayı, mahallede futbol/basketbol/voleybol/hentbol (valla oynardık) maçları yapmayı, bugün manasız gelen uzunlukta koşu yarışmalarına katılmayı her çocuk gibi seviyordum elbette. Ama televizyonda bir maç varsa (ki o yıllarda az rastlanan bir hadiseydi), gece Muhammed Ali adam dövecekse, Mark Spitz yüzecekse, Nadia Comaneci bizleri perende manyağı yapacaksa, televizyon ve regülatöre (bilenler bilmeyenlere anlatsın) en yakın noktaya uzanan kişi ben olurdum.

Zorunlu eğitim, televizyonsuz (varsa da muhakkak antensiz) öğrenci evleri, ‘serinkanlı yapıyı vurgulamak bakımından’ özellikle televizyon alınmamış bekâr evleri, 7/24 gazete mesaileri gibi karanlık çağları atlattıktan sonra 2000’lerin başında ütopik gözüken hayata ulaştım… Ufak ufak evden çalışmaya başlamıştım. Kendi zamanımı az da olsa kendim yönetecektim. Bir sporcu disipliniyle yaklaşma kararı aldım yeni hayat şartlarına. Her sabah en geç 7’de kalkacaktım ki hâlâ böyle yapıyorum. İşlerimi en geç öğlen 2’de bitirecektim ki olağanüstü bir gelişme yoksa hâlâ böyle yapıyorum.

Ve bu sayede idealize ettiğim, hatta yıllar önce manifestosunu da yazdığım ‘Kanepe Adam’ karakterine, yani özüme dönebilecektim.

‘Kanepe Adam’ olmak kulağa çok basit gibi gelse ve uzanıp televizyonu açmaktan öte bir çaba gerektirmediği düşünülse de çok incelikleri olan bir uğraştır! Kanepeyi ve sağ kolunuz konumundaki sehpayı doğru konumlamak gerekir öncelikle. Televizyon ters ışıkta kalmayacak, güneş gözünüze girmeyecek vesaire… Sehpa üzeri yerleşimi hayati önem taşır. Kumandaların konumu, likit stokunun yerleşimi, aralarda uzanılıp okunacak kitap ve dergilerin maksimum yüksekliği derken ince hesaplar gerektirir. Küllüğün (sigara sağlığa zararlıdır!) dolma süresini hesaplayıp, gerekirse boşalmış teneke meşrubat kutularına izmarit aktarımı yapmak filan ince işlerdir, gülmeyin rica ederim!

Bir dönem evden çok kendi içinde dağılmış sahaf dükkânını andıran evimdeki tek görkemli obje, benzerlerini über lüks otel veya restoranlarda görebileceğiniz, ayaklı bir buz kovasıydı. Nereden gelmişti (büyük ihtimal bir otel veya restorandan!) tam hatırlamıyorum ama kanepesinde yaşayan insanı en mutlu edecek eşyalar sıralamasında hâlâ üst sıralardadır…

Kanepe Adam’ın kitabında temel amaç, kesintisiz olarak en uzun süreyi pozisyonunuzu koruyarak geçirmektir. Londra’daki Olimpiyat Oyunları’nda geliştirdiğim rekorumu paylaşarak önünüze zorlu hedef koymak istemem şimdi…

Bu hayat tarzı bazı sosyal problemlere de yol açıyor tabii. Mesela sevgilinin/hayat arkadaşının durumu kabullenmesi güç olabiliyor. Siz Premier Lig, Bundesliga, Süper Lig, JFL, NBA, TBL, Tour de France, La Vuelta, Amerika Açık, Avustralya Açık derken, haliyle karşınızdaki insan da “Aaa! Bu adam kaçık!” noktasına gelebiliyor. Kayıt yapabilen dekoderler filan bu sorunu halletmekte epeyce yol kat etmemizi sağladı ama malumunuz canlı seyretmeyince tadı olmuyor. Durumu yakın arkadaşlarınıza, hatta futbol/basketbol fanatiği arkadaşlarınıza açıklamak da güç olabiliyor.

Mesela hiç kayak yapmamış, lunapark dışında tüfek kullanmamış birinin biatlon sevmesini anlamıyorlar. Mesela curling’i sadece “Hahaha bu ne yav! Ne sıkıcı” diye dalga geçilecek bir aktivite olarak görenler, aşkla bir sonraki hamleyi beklemenizi çözemiyorlar. Mesela öğrenciyken bilardo salonlarını “Lümpen proletarya ocağı” diye aşağıladığım bilinirken bir snooker turnuvasına kapılmamı “Vay adi!” şeklinde karşılıyorlar…

Horizontal spor izleyicisi kas yapmaz… 100 metre rekoru kırılırken sadece uzandığı yerden “Vay beee!” der ama bunu çok yürekten söyler.

Bazen yumruğunu sıkar sevinçle, bazen gözleri dolar olağanüstü çabanın getirdiği zafer veya yaşattığı hezimet karşısında… Yakın zamanda bir film seyrettim Blended diye; galiba bizdeki adı ‘Karışık Aile’… Drew Barrymore ve Adam Sandler’ın oynadıkları ve insanoğlunun çağımızda karşı karşıya olduğu en büyük tehlikelerden biri olan ‘romantik komedi’ tarzında çekilmiş bir filmdi. Romantik komedi tarzı filmlerin niye tehdit olduğunu ayrıca anlatmak gerekir, oraya takılmayalım şimdi…

Filmin başında son derece başarısız bir ilk buluşma sahnesi var. İki tarafın da ‘Bir an önce bitsin’ diye baktıkları randevu Hooters’da gerçekleşmektedir ki; yine bilenler bilmeyenlere anlatsın diyeyim… Drew Barrymore tuvaletten döndüğünde Adam Sandler’ın kendisine bakmadığını fark ediyor. “Yüzüme bakmadığının farkındasın değil mi” diye soruyor. Adam Sandler da “Çok heyecanlı…” diyor gözlerini baktığı noktadan ayırmadan. Seyirciler olarak nereye baktığını görmek için Drew Barrymore’la birlikte döndüğümüzde ekranda bir ‘Lumberjack’ müsabakası görüyoruz. Malum, baltayla kütük kesme, testereyle budağa girişme vesaire… Filmi birlikte seyrettiğim arkadaşım “Vay ayı!” diyerek ve hiç kibar olmayan bir şekilde güldü! “Espriyi anlamadım” dedim ve devam ettim: “Lumberjack oyunları çok heyecanlı bir hadisedir gerçekten de. Ne var ki bunda gülünecek?”

Son söz olarak iyi bir kanepe seçmenizi öneririm, yoksa harbiden ağrı yapabiliyor. Söyleyeceklerim bu kadar. Sevgiler…

*Bu yazı, Socrates’in Mayıs 2015 sayısında yayımlandı. Dergiye dair satış bağlantıları için tıklayınız.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler