Kitabınızda (Power Games: A Political History of the Olympics) olimpiyat oyunlarını “kapitalizm şöleni” kavramıyla açıklıyorsunuz. Bu terimi biraz açabilir misiniz?
Naomi Klein, kitabı The Shock Doctrine: The Rise of Disaster Capitalism’de “felaket kapitalizmi” kavramından bahseder. Klein’a göre bir doğal afet, ekonomik çöküş veya darbe girişimi gibi felaketlerden faydalanmayı bekleyen kapitalistler her zaman var olmuştur. Her şeyi özelleştirirler, kanunları hiçe sayarlar ve “Piyasa karar versin” derler. Ben de kitabımda kapitalizmin çok çabuk şekil değiştirebilen bir kavram olduğundan bahsediyorum. Farklı durumlarda farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor ve hatta aynı durumda bile kapitalizmin farklı yönlerini görebiliyorsunuz.
Olimpiyat oyunları ve Dünya Kupası gibi organizasyonlarda masrafların çoğu vergiler sayesinde karşılanıyor ama kazançlı çıkan özel şirketler oluyor. Yani maddi yükün büyük bölümü organizasyonu düzenleyen ülke halkının üzerinde ama işin sonunda kaybeden onlar oluyor. Bu nedenle kapitalizm ve “kapitalizm şöleni” birlikteliği, topluma çok zarar verebilecek bir şey.
Olimpiyat oyunlarının ticarileşmesi nasıl başladı?
Bu süreç 1930’larda başladı. Yani zamanda o kadar geriye gitsek bile olimpiyattan faydalanan ticari kurumların var olduğunu görebiliriz. 1976 Montreal’de küçük miktarlar ödeyen çok sayıda sponsor şirket vardı ve o olimpiyat ile birlikte bu kurumların rolü daha da arttı. 1984 sonrası ise hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Organizasyonu düzenleyen şehir Los Angeles, az sayıda şirketten büyük miktarlarda sponsorluk ücreti aldı ve karşılığında bu şirketlerin rakiplerinin oyunlar süresince şehirde tanıtım yapmasını engelledi.
2012 Londra öncesinde de IAAF’in şimdiki başkanı Seb Coe, bu sponsorların olimpiyat üzerinden kazanç elde etme hakkını korumamız gerektiğini, aksi takdirde bütün yükün halkın üzerine düşeceğini söylemişti. Ben de bu açıklamayı görünce “Evet, sorun da bu zaten” diye düşünmüştüm. Sponsorlar eğer çekilirse ya da vergi ödememeye karar verirse her şey halkın üzerine kalıyor.
Politika her zaman oyunların parçası olmuştur ama bunun da 1936 Berlin’le başladığını söyleyebilir miyiz? Hitler’in faşist rejimine rağmen oyunlar neden Berlin’de düzenlendi sizce?
IOC bazı şeyleri görmezden geldi. En önemli neden bu. Daha sonra IOC’nin başkanlığını da yapacak olan Amerikalı Avery Brundage, o dönem Amerika’daki üst düzey spor yöneticilerinden biriydi. Amerika’da birçok insan 1936’yı boykot etmeyi düşünüyordu ve o da Almanya’ya durumu kontrol etmeye gitti. Berlin’de Naziler tarafından çok iyi ağırlandı ve döndüğünde “Ben herhangi bir problem göremedim. Tedirgin olacak bir şey yok” dedi. Bu da, IOC de dâhil birçok kademede etkili oldu.
Fakat daha önce başladığını da söyleyebiliriz. Mesela 1906 Olimpiyat Oyunları’nda bunun örneğini görebiliriz. İrlandalı sporcu Peter O’Connor, ülkesinin olimpiyat komitesi olmadığı için Britanya adına yarışmak zorunda kalmıştı. Sömürgeciliğe karşı duruş sergileyen biriydi ama İrlanda o dönemde Büyük Britanya’nın himayesi altındaydı. O’Connor o olimpiyatta gümüş madalya kazandı ve madalya seremonisi sırasında bayrak direklerinin birine tırmanıp Britanya bayrağının yerine İrlanda bayrağını salladı. Bu nedenle olimpiyatla siyasetin her zaman iç içe olduğunu söyleyebiliriz ama haklısın, 1936’da her şey farklıydı. Oyunlar Hitler’in ilgisini çekmiyordu ama propaganda bakanı Joseph Goebbels, onu olimpiyatın kendi propagandası için çok büyük bir fırsat olduğuna ikna etti ve olimpiyat bu amaç uğruna kullanılan bir araç oldu.
Yine Almanya’da düzenlenen bir organizasyondan bahsedelim. 1972 Münih’teki katliam olimpiyat oyunlarını nasıl etkiledi?
Evet, 1972’den beri terörizm olimpiyat oyunları için önemli bir endişe. 1996 Atlanta’da da bir terör saldırısı olmuştu ve daha yakın zamana gelirsek, 2014’te Çeçen isyancılar Soçi Olimpiyat Oyunları’nın bir hedef olduğunu açıkça söylemişlerdi. Olimpiyatın bu kadar büyük bir organizasyon haline gelmesi, teröristlerin hedefi olmasını da beraberinde getirdi. Fakat olimpiyat düzenleyen ülkeler bu durumu başka türlü çıkaramayacakları kanunları çıkarmak ve emniyet güçlerine yeni silahlar almak için kullanıyorlar. Terörist saldırı olmasa da eylem yapan aktivistler üzerinde kullanılıyor bu silahlar…
Peki Münih neyi değiştirdi?
Oyunların güvenlik bütçeleri çok yüksek bir seviyeye ulaştı. Fakat Münih günümüzde güvenlik önlemlerinin artmasına yegâne sebebi değil. 11 Eylül saldırılarının da etkisi yadsınamaz. O saldırılardan birkaç ay sonra yapılan Salt Lake City Olimpiyat Oyunları’nda güvenlik önlemleri daha önce görülmemiş bir seviyeye ulaştı ve o günden sonra bu seviyedeki önlemler olimpiyat oyunlarını düzenleyen ülkeler için standart oldu.