Bisiklet, çocuklarına sahip çıkan bir spor. Çoğu sporcu emekli olduktan sonra, takım direktörü olarak bisiklet dünyası içinde kalmayı tercih ediyor. Konya Torku Şekerspor Direktörü Lionel Marie içinse olaylar alışılagelmişin dışında gelişmiş. Bisiklet sevmeyen, Normandiyalı bir ailenin evladı Lionel. Sporcu olarak bisiklette neredeyse bir geçmişi yok. Ama sportif direktör olarak son 20 yılın en önemli noktalarına izini bırakmış bir adam. Bradley Wiggins, yol bisikleti kariyerini değiştirecek olan Cofidis transferini yaparken de Wouter Weylandt’ın 2011 İtalya Bisiklet Turu’nda hayatını kaybetmesine yol açan kazaya ilk müdahale edilirken de Lionel Marie oradaydı. Olayların içindeydi. 2015 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun dördüncü etabını bu adamla, Konya Torku Şekerspor’un yeni sportif direktörü Lionel Marie ile, takım aracından takip ettim. Konya’ya ve 20 yılı bulan sportif direktörlük görevinde ilginç neler yaşadığına dair hemen hemen her şeyi konuştuk.
Türkiye futbol tarihini yakından bilenler Jupp Derwall ismini ayrı bir yere koyar. Derwall, 80’lerin ortasında Galatasaray’ın başına geçmiş ve Türk futbol tarihinde, 2000’ler başına kadar devam edecek olan yükseliş dönemini başlatmıştı. Çamur sahalardan düzgün çimli sahalara geçiş, düzgün antrenman tesisleri ve sistemleri, yurt dışında yapılan sistematik antrenman kampları Derwall’in Türk futboluna kattıklarından bazılarıydı. Şimdi Lionel Marie, benzer bir değişimi Konya’da, Torku Şekerspor’un başında; bizlerin hem çok yabancı hem de çok içinde olduğumuz bir spor dalında, bisiklette gerçekleştirmeye çalışıyor.
Lionel Marie’nin bisiklet hikayesi, beş kez Fransa Bisiklet Turu şampiyonu Bernard Hinault’nun yetiştiği topraklarda, Kuzey Fransa’da başlıyor. Büyükbabası iyi bir bisikletçi olmasına rağmen, anne ve babası Lionel’in 17 yaşına kadar yarışmasına izin vermiyor. Çok az sayıda koştuğu amatör yarışlarda tutunamayan Lionel, bisiklet dünyasına spor okulunda aldığı sertifikalarla koç olarak adım atıyor. Dört yıl boyunca çeşitli okullarda bisiklet koçluğu yapan Lionel, daha sonra Fransa Bisiklet Federasyonu tarafından Normandiya Bölge Sorumlusu olarak atanıyor. 2000’de Credit Agricole Takım Menajeri Roger Legeay, Lionel Marie ile irtibat kuruyor ve Credit Agricole 23 yaş altı takımının başına geçmesini istiyor. Yakın dönemde bisiklet giyimi işine yoğunlaşmak için emekli olan Geoffroy Lequatre, bir dönem Fransa’nın yeni sarı mayo umudu olarak lanse edilmiş ancak beklentileri hiçbir zaman karşılayamamış Christophe LeMevel ve şimdinin Cannondale-Garmin patronu Jonathan Vaughters, Lionel Marie’nin Credit Agricole zamanında çalıştığı isimlerden.
“LeMevel neden beklentileri karşılayamadı; herkes onun Fransa Turu’nda podyum yapabileceğine inanıyordu.” diyerek sorumu yöneltiyorum. “2001 yılında 4 Günlük Dunkirk yarışını koşarken LeMevel kötü bir kazaya karışmıştı. Bu kazada zincir sol kalfını kesti ve o günden sonra sol bacağında %10, %20 işlev kaybıyla kariyerine devam etmek durumunda kaldı. O kazanın her zaman LeMevel’i etkilediğini düşünmüşümdür.” diyor Marie; bir yandan günün ilk başarısız kaçış grubunda yer alan sporcusu Ukraynalı Sergey Gretchyn’e bidon ve jel uzatırken. “Sergey kış aylarını Ukrayna’daki işgal yüzünden çok zor geçirdi. Ondan fazla arkadaşını kaybetti ve ailesi hala orada. Geçtiğimiz ay Alanya’da bir ev satın aldı, ailesini de yanına alıp Türkiye’ye yerleşmeyi düşünüyor.”
Sene boyunca Istanbul’daki stüdyodan yarışları yorumlayan spikerler olarak, bu tip ‘içeriden’ bilgileri yakaladığımız zaman; kaçırmak istemiyoruz. Kafamdaki soru bulutundan bir tanesini daha çıkartıp Lionel Marie’ye Wiggins’ten ve Cofidis yıllarından bahsetmesini rica ediyorum. “Cofidis’te çok eğlendim. Hatta şu an yakın arkadaşım olan ve Cofidis yıllarından sonra Orica GreenEdge’de beraber sportif direktörlük yaptığımız Matt White ile o dönemde tanıştım. Bradley Wiggins’i takıma katmak için çok uğraşmıştım. Gerçek bir ‘rockstar’ olduğunu söyleyebilirim. Şu ana kadar onun seviyesinde planlı bir sporcuyla çalışmadım. Kafası makina gibi işliyor, yol bilgisayarındaki bilgileri en ufak detayına kadar inceliyor ve ona göre pedal çeviriyor; kendisine bir hedef belirlemezse kayboluyor. Bak, 2012’de Fransa Bisiklet Turu’nu hedefledi. Tur öncesi son iki ay evinde, diyetine uygun yemek pişiren bir aşçı vardı. Ne detay, değil mi?”
Bu sırada günün son ve en son yakalanan kaçış grubu oluşuyor. Torku’dan bu sefer Kevin Seeldrayers kaçış grubuna girmeyi başarıyor. “Kevin’e Elmalı etabında güveniyorduk ama pozisyon hatası yaptı; tırmanışa çok geriden başladı. Bugünkü etapta son tırmanışta atak yapıp gidebilir; gitmeli.” yorumunda bulunuyor Lionel. Sözü tekrar Wiggins ve Britanya bisikletine getiriyorum: “Dave Brailsford, Wiggins’in başarısında ne kadar etkiliydi?”; anlatıyor: “2009’da Manchester Velodrom’una Britanya takımının antrenmanını izlemeye davet edilmiştim. Orada bana bir brifing verildi. Brifingte gördüklerim ve duyduklarım beni müthiş etkiledi. İngilizler 2007-09 sezonu boyunca iki kameraman ayarlamış ve tüm pist bisikleti yarışlarına bu kameramanları gönderip Fransız sporcularının yarışlarını eksiksiz çekmişlerdi. Daha sonra elime büyük bir kitapçık tutuşturdular. Bu kitapçıkta her bir Fransız bisikletçinin son 150 metre sprintinde sağ ve sol ayağını ne kadar kullandığı, kaç kadans uyguladıkları gibi bilgiler vardı. Şok olmuştum.” Marie sözlerine yine aynı yıllarda Britanya pist bisikleti takımının kullanmaya başladığı aerodinamik kasklarla devam ediyor. “İlk kez bu kasklarla piste çıktıklarında herkes onlara gülmüştü. Şimdi yol bisikletinde, bugünkü etapta bile, aero kasklar kullanıyoruz. 2009’da herkesin beş yıl önündeydi Britanyalılar.” diyor.
Britanya’daki pist bisikleti yönetimi o yıllarda Bradley Wiggins ve diğer sporculara yol bisikleti takımlarında kazandıkları paranın iki, üç katını ödemiş. “Pistte iyi olmak için yol bisikletinde yarışmalısın; ya da tam tersi.” diyor Marie. “Wiggins sporun tarihini ve efsaneleri bilen bir bisikletçi. Yeni nesil, Eddy Merckx kim, Jacques Anquetil kim bilmiyor. 2009 Fransa Bisiklet Turu’nda Mont Ventoux’yu çıkarken, Wiggins’in kokpitinde Tom Simpson’ın[1] fotoğrafı vardı.”
Lionel Marie’nin ağzından dökülen kelimelerde Wiggins’ten ne kadar çok etkilendiği gizli. Biraz Torku’yu anlatmasını istiyorum ve takımdaki varlığının özellikle artan sosyal medya aktivitesinden, alınan sonuçlara kadar birçok noktada hissedildiğini söylüyorum. “Ben gelmeden önce takımda sosyal medya yasağı vardı. Yöneticiler sporcuların ve Mehmet Şafakçı’nın sosyal medyayı kullanmasını istemiyorlarmış. Bunu aşmak biraz zor oldu. Ama günümüzde bir bisiklet takımının sosyal medyayı aktif olarak kullanmaması düşünülemez”.
“Peki Torku’ya nasıl geldin?” diye araya giriyorum. “Geçen sene Giant’ta görev yapıyordum. Hatta İspanya Bisiklet Turu’nu takımın sportif direktörü olarak koştum. Müthiş bir anti-doping tutumları var. Şöyle ki, sıcaktan hassas bölgesinde sele yanığı oluşan Koen De Kort; içinde kortizon bulunduğu için gerekli kremi kullanamamış ve o şekilde yarışmak durumunda kalmıştı. Zavallı çocuk! Neyse. Giant sene sonunda küçülmeyi tercih etti ve takıma son gelen direktör ben olduğum için yollarımız ayrıldı. Torku ile bağlantıyı geçen yıl Çin’deki bir bisiklet turunda kurduk. Sonra olaylar gelişti ve kendimi burada buldum.”
Torku takımı Marie’nin gelişiyle birlikte tüm WorldTour ve Profesyonel Kıta Takımlarının kullandığı powermetre[2] ile antrenman yapmaya başlamış. Artık sayısal veriler, her etaptan ve antrenman sürüşlerinden sonra Marie tarafından değerlendiriliyor.
Ancak Marie’nin veryansın ettiği konular da var elbet. Yaptığı değişiklikler gözle net bir şekilde görülüyor; ancak yapmak istedikleri daha fazla. “Sezon başında takıma bir basın/tanıtım günü yapmak istedim. Ancak yönetim kabul etmedi. Bence ürünlerinin reklamlarında veya ambalajlarında, Avrupa’da çoğu markanın yaptığı gibi, bisikletçilerini kullanabilirler. Bu takımın ve markanın adının duyulmasını kolaylaştıracaktır.” Marie ayrıca Torku’nun bisiklet yarışlarında sporcular tarafından sıklıkla kullanılan enerji jeli üretimi de yapabileceğini düşünüyor. “Torku’nun elinde, sporcuların temelde ihtiyaç duyduğu besin var: şeker! Enerji jeli üretip, Türkiye’de ilk olabilirler.” diyor. Tüm bu sözlerinde haksız olduğunu söylemek güç.
Torku’da kendini yakın hissettiğin, özel bir ilişkiye sahip olduğun bir sporcu var mı diye soruyorum. “Tomasz Marczynski ve Kevin Seeldraeyers ile iyi anlaşıyoruz. Türk sporculardan Ahmet Örken ve İsmail Aksoy ile de güzel bir ilişkimiz var. İkisi de yetenekli çocuklar.” diyor.
Yavaş yavaş etabın sonlarına doğru geliyoruz. Marmaris tırmanışı artık çok yakın. Son 20 kilometreye girmeden, sağda durup ihtiyaç molası veriyoruz. “Burada durmamız lazım; çok soda içtim.” diyor Marie gülerek. Kendisine eşlik ediyorum.
Zaman daraldığı için, son sorumu yöneltiyorum. “Takımla bir yıllık anlaşma yaptın. Seneye kalmayı düşünüyor musun?” Bu soruya -anlaşılır bir şekilde- net bir yanıt vermekten çekiniyor Marie. “Bilemiyorum. Burada sporu geliştirmek istiyorum ama işim çok kolay değil. Torku’nun biraz daha yatırım yapıp, yeniliklere açık olması gerekiyor. Benden dört ayda sonuç almam istendi ama benim takımı profesyonel kıta takımı yapıp, daha fazla yarışa sokmam gerek. Daha başarılı bir takım için en az üç yıla ihtiyaç var.”
Lionel Marie, görev verilmesi durumunda 2016 Rio Olimpiyatları’nda da Türkiye’ye elinden gelen yardımı yapabileceğini söylüyor. “2016 Rio’da Türk takımıyla çalışmak isterim. Belki de bir sonraki Olimpiyat şampiyonu veya Fransa Bisiklet Turu şampiyonu şu anda Türkiye’de bir yerde nefes alıyor. Bunu bilemeyiz; çünkü bunu ortaya çıkartacak yarış ve takım sayısı çok az. Türkiye’de bisiklet gelişmeli; iklim ve nüfus buna çok uygun; yatırımlar artmalı.”
Marmaris’e giriyoruz ve TUR radyosundan etabı Andre Greipel’in aldığı söyleniyor. “Ahmet ne yaptı acaba; umarım ilk 5’te yer alabilmiştir.” diyor Marie. Ahmet Örken o etabı onuncu sırada tamamlıyor.
Lionel Marie çok değerli bir sportif direktör. Ülke olarak içinde ama bir o kadar da dışında olduğumuz bisiklet sporunda ayağımıza kadar gelmiş önemli bir şans belki de. Onun gelişiyle Torku takımının antrenman sistemi, antrenman kampları ve yol bilgisayarları günümüz standartlarını yakaladı. Derwall, zamanında Galatasaray’a gelişiyle alakalı olarak: “Kendimi bir maceracı olarak görmüyorum. Daha çok 8000 metrelik zirveye ulaşmaya çalışan bir dağcı gibiyim. Zor bir görev ama çekici ve kesinlikle başarılabilir” Bugün bu sözleri Lionel Marie için kullanmak yanlış olmayacaktır. Hazır Türkiye futbolu da can çekişiyorken, Jupp Derwall’in 80’lerde gerçekleştirdiği ve etkileri 20 yıldan fazla süren devrimi, bisiklette Lionel Marie yapabilir mi?
[1] Tom Simpson, 1965 Dünya Şampiyonu İngiliz bisikletçi. 1967 yılında Mont Ventoux’yu tırmanırken geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybetti.
[2] Pedallara uygulanan gücü ölçen ve genellikle bisikletin aynakoluna yerleştirilen cihaz.