Büyük Britanya’da uzun süredir merakla beklenen ‘Brexit’ referandumu 23 Haziran’da gerçekleşti. Yaklaşık 46,5 milyon kişinin (nüfusun %72’si) katıldığı oylamada Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılması konusu halka soruldu ve ülke tam manasıyla ikiye bölündü! Halkın %51.9’u ayrılma taraftarıyken %48.1 ise birliğe üye olarak kalmaktan yana oy kullandı.
Az farkla da olsa alınan ayrılma kararı ile önümüzdeki yıllarda Britanya’yı politik, ekonomik ve sosyal olarak ciddi değişikler bekliyor. Bizi biraz daha fazla ilgilendiren konu ise dünya futbolunun en büyük markası olan ‘Premier Lig’in bu ayrılıktan nasıl etkileneceği. Malum, elit düzey dediğimiz futbolcuların büyük bir kısmı AB vatandaşı ve Britanya’nın birlikten ayrılma kararı yüzünden bu sporcular (ve tabii ileride transfer olacaklar) serbest dolaşım ilkesinden faydalanamayan yabancı futbolcu statüsüne geçecekler ve çalışma izni alma konusunda birçok kısıtlamaya tabi olacaklar. Uzmanlar ise bu durumun ülke futbolunun geleceğini olumlu mu yoksa olumsuz mu etkileyeceği konusunda net bir karara varabilmiş değil.
Premier Lig’de AB statüsünde oynayan futbolculara ne olacak?
Brexit oylamasının hemen ardından Premier Lig kulüplerinin geleceği hakkında ilk akla gelen soru, kulüplerde an itibarıyla AB statüsünde -dolayısıyla otomatik çalışma izniyle- oynayan futbolcuların durumunun ne olacağı konusuydu. İngiliz Spor Hukukçusu Daniel Geey’e göre sözleşmeyle kazanılan hakkın bu şekilde kaybedilmesi mümkün değil. Dolayısıyla kulübüyle sözleşmesi devam eden AB üyesi ülke vatandaşı futbolcuların sözleşmeleri bitene kadar endişe edecekleri bir durum yok. Zaten Başbakan David Cameron’un istifası sebebiyle AB’den çıkış süreci müzakerelerine ancak yeni başbakanın seçileceği Eylül ayında başlanması planlanıyor. Müzakere sürecinin de en az iki yıl sürmesi beklenmekte. Dolayısıyla Premier Lig en az iki yıl daha aynı sistemle devam edecek gibi görünüyor. Ancak kulüplerin uzun vadeli transfer politikalarını, özellikle de genç futbolculara yapılacak yatırım kararlarını AB’den ayrıldıktan sonraki sisteme uygun bir şekilde planlaması gerekiyor.
İngiltere Futbol Federasyonu’nun yabancı sporculara uyguladığı kriterler ise bu noktada önem kazanıyor. İçişleri Bakanlığı ve federasyonun 2015-16 sezonunun başında kabul ettiği sisteme göre, Avrupa Birliği veya Avrupa Ekonomik Birliği’ne dahil olmayan ülke vatandaşı futbolcuların Premier Lig’de oynamak için otomatik çalışma izni çıkartabilmeleri ancak aşağıdaki kriterleri yerine getirmeleriyle gerçekleşiyor.
– FIFA sıralamasında 1.-10. sıra arasında bulunan ülke federasyonlarından gelen futbolcuların, başvuru tarihinden itibaren geriye doğru yirmi dört (24) ay içerisinde milli takımlarının yaptığı maçların (dostluk maçları hariç) asgari %30’unda oynamış olması;
– FIFA sıralamasında 11.-20. sıra arasında bulunan ülke federasyonlarından gelen futbolcuların, başvuru tarihinden itibaren geriye doğru yirmi dört (24) ay içerisinde milli takımlarının yaptığı maçların (dostluk maçları hariç) asgari %45’inde oynamış olması;
– FIFA sıralamasında 21.-30. sıra arasında bulunan ülke federasyonlarından gelen futbolcuların, başvuru tarihinden itibaren geriye doğru yirmi dört (24) ay içerisinde milli takımlarının yaptığı maçların (dostluk maçları hariç) asgari %60’ında oynamış olması;
– FIFA sıralamasında 31.-50. sıra arasında bulunan ülke federasyonlarından gelen futbolcuların, başvuru tarihinden itibaren geriye doğru yirmi dört (24) ay içerisinde milli takımlarının yaptığı maçların (dostluk maçları hariç) asgari %75’inde oynamış olması.
Tabii bu şartlar her futbolcunun karşılayabileceği kadar basit değil. Özellikle de kendini yeni yeni göstermeye başlamış, yakın dönemde patlama yapmış ancak henüz milli takımda yeteri kadar oynayamamış futbolcuların bu kriterleri yerine getirmesi genelde mümkün olmuyor. O zaman da çalışma izni için İçişleri Bakanlığı’nın ‘İstisnalar Paneli’ne başvuru yapıp detaylı bir puan sistemine göre değerlendirilmeyi talep etmeniz gerekiyor. Bu sistemde, transfer ücretinizin büyüklüğünden alacağınız maaşa, geldiğiniz kulübün oynadığı ligden, transfer olacağınız kulübün Avrupa kupalarında oynayıp oynamadığına kadar birçok farklı kriter mevcut. Nihayetinde ilgili puanı tuttursanız da tutturmasanız da İstisnalar Paneli’ne öznel olarak yorum yapıp size bu izni verme veya vermeme yetkisi verilmiş. Dolayısıyla işiniz bu panele kalırsa büyük soru işaretleri mevcut.
Örnek vermek gerekirse, Euro 2016’da yıldızlaşan Fransız futbolcu Dimitri Payet (West Ham United) ve Leicester City’nin şampiyonluğunda büyük pay sahiplerinden biri olan Fransız N’Golo Kante bu kriterlere uymayan futbolculardan yalnızca ikisi. Eğer Payet ve Kante AB vatandaşı oldukları için otomatik çalışma izni almış olmasalardı, büyük ihtimalle Premier Lig’de oynama şansları da olmayacaktı!
Brexit sonrası Premier Lig’in marka değeri düşer mi?
Futbolcuların statüsünün yanı sıra Brexit’in yarattığı bir başka büyük tartışma konusu da Avrupa Ekonomik Alanı’nın serbest ticaret ve serbest dolaşım imkanlarından yararlanamayacak olan Premier Lig takımlarının özellikle İspanya La Liga, İtalya Serie A ve Almanya Bundesliga A gibi üç güçlü lig karşısında rekabet avantajını kaybetme ihtimalinin ortaya çıkması.
Şubat 2016’da Sky ve BT Sport‘un Premier Lig ile imzaladığı ve 2016/17’den itibaren geçerli olacak 5.126 milyar Sterlin’lik yayın hakları anlaşması lige en azından üç yıllık finansal garanti vermiş durumda. Bu miktara uluslararası yayın haklarını da katarsak yaklaşık 8 milyar Sterlin gibi bir rakama ulaşıyoruz. Dolayısıyla yakın bir zaman diliminde kulüpleri büyük bir finansal krizin beklemediğini rahatça söyleyebiliriz. Ancak marka değerini yalnızca yayın ihalesinin büyüklüğüyle ölçmek yeterli olmayacaktır.
Marka değerini oluşturan bir başka etmen ise ligde oynayan futbolcuların toplam değeridir. Transfermarkt sitesine göre Premier Lig’de 2015/16 sezonunda oynayan tüm futbolcuların €4,53 milyar toplam piyasa değeri bulunuyor. İngilizleri piyasa değeri sıralamasında €3,28 milyar ile La Liga, €2,59 milyar ile Serie A ve €2,42 milyar ile Bundesliga takip etmekte. Liglerde oynayan oyuncu sayılarının eşit olmadığını düşünürsek ortalama oyuncu değeri sıralaması da şu şekilde oluşuyor: Premier Lig €7.61 milyon, İspanya €6,74, Serie A €4,91 milyon ve Bundesliga €4,67 milyon. Dolayısıyla kümülatif rakamı değil de ortalamaları alırsak aslında ligler arasında tahmin edilenden yakın bir yarışın olduğunu söyleyebiliriz.
Brexit sonrası transfer piyasasının AB ülkelerinin liglerine kayması ihtimali düşünüldüğünde bu sıralamada önemli değişiklikler yaşanması beklenebilir. Ancak AB’den ayrılma sürecinin en az iki yıl sürecek olması lig ve kulüpler açısından yeni sisteme ayak uydurmak adına büyük bir hava boşluğu yaratıyor. Michigan Üniversitesi Spor Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Stefan Szymanski’ye göre eğer ayrılık yaşanırsa Premier Lig gibi bir markayı korumak adına hükümetin yabancı sporcuların statüsü konusunda kolaylık sağlayacak anlaşmalar imzalaması gerekiyor: “Bizim her zaman büyük yeteneğe sahip bireyler için özel göçmen statülerimiz olmuştur. Herhangi bir hükümetin, ne kadar deli olurlarsa olsunlar, Premier Lig gibi önemli bir ihracat metasını tehlikeye sokacak bir harekette bulunacağını sanmıyorum.”
Premier Lig’in Geleceği
Oyuncuların statüsü ve ligin marka değerinin yanı sıra ülke futbolunu bekleyen birçok farklı değişim ihtimali de mevcut. Forbes‘dan Bobby McMahon‘un haberine göre Brexit sonrası Sterlin’in Euro karşısında değer kaybetmesi hem transfer ücretlerinde hem de oyunculara ödenen maaşlarda değer kaybına ve maliyet artışına sebep olacak. Ancak Sterlin’deki değer kaybını kısa dönemde değerlendirmek doğru olmayacaktır. McMahon’un parmak bastığı bir diğer konu ise Bosman Kuralları’nın, Avrupa Adalet Divanı kararı sonrası geçerli olması sebebiyle artık İngiliz futbolunda geçerli olmayacağı iddiası. Ancak bu iddia da doğru değil çünkü Bosman Kuralı’nın getirdiği en önemli unsur olan sözleşme bitiminde futbolcuların serbest kalması hususu FIFA’nın 769 no’lu sirkülerinde belirttiği üzere tüm futbol federasyonlarının talimatlarına eklenmesi zorunlu unsurlardan biridir. Dolayısıyla İngiltere Futbol Federasyonu FIFA’dan ayrılmayı göze almadığı sürece böyle bir durum geçerli olmayacaktır.
Brexit’in en büyük etkisi ise gene bir FIFA kuralı* olan 18 yaş altı futbolcuların uluslararası transfer yapamaması olacaktır. Bu kuralın üç istisnası mevcut. Birincisi 18 yaş altı futbolcunun ailesinin futbol dışı bir sebeple taşınıyor olduklarını kanıtlayabilmesi. İkincisi ise oyuncunun yaşadığı şehrin bir ülke sınırında bulunması ve futbolcunun oynayacağı kulübün bu şehre 50 kilometreden az mesafede olması.
Üçüncü istisna ise Avrupa Birliği’nin tek bir ülke statüsünde değerlendirilmesi ve bu yaş sınırının 16 olarak belirlenmiş olması. Dolayısıyla İngiliz kulüpleri artık AB ülkelerinden 16 ve 17 yaşında futbolcuları transfer edemiyor olacaklar ki bu da genç futbolcuların kaliteli takımlara gelip antrenman yapmaları ve kendilerini geliştirmeleri adına iki sene daha az vakitleri olacağının göstergesi. En azından Premier Lig’deki kaliteli takımlara…
Sonuç olarak kimsenin ne yaşanacağından emin olamadığı ve kervanın yolda düzüleceği bir döneme giriyor İngiliz futbolu. Bu süreçte hiçbir büyük değişiklik yaşanmayacağına inanan Forbes yazarı Andrew Brennan‘ı bir yana bırakırsak, uzmanların ortak görüşü Premier Lig’in bu ayrılmadan mutlaka etkileneceği ancak geçiş döneminde yapılacak hukuki ve idari ayarlamalar sayesinde bu etkilerin minimize edilebileceği yönünde. Hep birlikte bekleyip göreceğiz…
*FIFA Oyuncuların Statüleri ve Transferleri Yönetmeliği Madde 19(2)