Ön alan değişmeli
Kısa vadede Topal’ın orta sahaya dönüşü gibi bir şey pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla bu zayıf dirençli orta sahayı tolere etmek için ön alanı tamamıyla değiştirmek tek çare olabilir. En azından iki kenarda da safkan kenar oyuncusuyla takımın kontra oyununu parlatmaya çalışmak mantıklı.
Hırvatistan yenilgisinden sonraki maç yazısının son paragrafı böyle başlıyordu. Zira kısa vadede başka türlü bir değişim ufukta görünmüyordu. Fatih Terim’in Mehmet Topal’ı stoper dışında başka bir mevkiide düşünmediği elemelerden beri belliydi ve hoca da bunu İspanya maçından sonra bir kez daha onaylamıştı. Dolayısıyla orta sahada istikrarlı top kazanma şansımız pek yoktu. Rakip savunmaya baskı konusunda pek de iyi olmayan bir forvet ikilisine sahip 23 kişilik kadroyla bu konuda da standardı dahi tutturamıyorduk. Dağılmış yapı içinde pas oyunu oynayamıyorduk. Rakipten topu alamadan direkt, yani kontra oyununu doğal bir şekilde oynama şansımız da azalıyordu.
Ya sahte dokuz ya da çift kenar
Ön alanda iki değişiklik yapma şansı vardı. Biri Fatih Terim’in elemelerin final maçı olan İzlanda’ya karşı oynattığı sahte dokuzlu 4-3-3’tü. Hakan Çalhanoğlu’yla bunu oynayan takım sonuç almayı bir şekilde başarmış ve kendisini Euro 2016’ya atmayı başarmıştı. Bu oyunu Bundesliga’da o rolle oynayan ve maç başına 11-12 kilometre mesafesi garanti olan Yunus Mallı da ciddi bir opsiyon olarak kenarda bekliyordu. Ya da bütün problemlerin ortasında Terim iki safkan kenar oyuncusu kullanacaktı ve hem bu oyuncuların bireysel yeteneği hem de kontra için sınırlı sayılı yollardan biri olarak görünen kenar boşlukları üzerinden üretim hedeflenecekti. Fatih Terim ikinciyi seçti ve bir kenarda Volkan Şen, diğer kenarda da Emre Mor’la maça başladı. İlk iki maçın aksine kazanmanın, hatta iki farklı kazanmanın gerektiği ortamda merkezden bir oyuncuyu keserek dizilişi de 4-2-3-1’e çevirdi ve maça böyle başladık.
Beklenenden farklı başladılar
Pavel Vrba maç öncesinde yaptığı basın toplantısında sürekli Türkiye’nin kazanması durumunda çok şanslı olacağından bahsetmesi bizi gaza getirme çabası olarak değerlendirilebilirdi. Zaten iyi bir kontra atak takımı olan Çeklerin Rosicky’nin de yokluğunda maça fazla önde başlamasını beklemek kolay değildi ama öyle oldu. Daha topu fazla ayağımıza alma şansına sahip olmamışken Çek Cumhuriyeti’nin önde kalan solunun arkasına sarkmayı tam da bu şekilde başardık ve bireysel yetenek+kenar ortası golüyle öne geçtik. Emre Mor’un topu sağdan getirmesinden çok diğer kenardaki Volkan Şen’in ceza sahasına attığı koşu bu iki tercihin ne kadar doğru olduğunu gösteren en önemli şeydi belki de. İlk iki maçta Hakan ya da Arda’dan herhangi biri herhangi bir hücumumuzda ceza sahası koşusu yapmamışlardı ama atılan golde hem asist hem de böyle bir koşuyu görmek açıkçası keyifliydi.
Tek değişiklik yetti
Golden sonra Çekler’e fırsatlar verdik ama ilk yarıda başka gol yememek önemliydi. Zira ikinci yarıda iki gole ihtiyacı olacak rakibin son yarım saate doğru arka tarafında büyük boşluklar bırakma ihtimali mevcuttu. Sabırlı olmanın öne çıktığı ilk yarının ikinci bölümünde bu anlamda problem yaşadığımız periyotlar oldu. Mehmet Topal-Hakan Balta ikilisi yine rakibe kafayı vurdurdu ve direkten dönen bir topla oh çektik. Özellikle ilk yarıda orta sahada yine çok fazla top kazanamadık. Ama safkan kenar oyuncularıyla oyun anlamında yapılan tek bir olumlu değişiklik bile oyuna büyük bir etki etti.
Beklemek gerek
İkinci yarıda Çekler baskılı başladı ama üretim yapamadılar. Rosicky’nin yokluğu bunda muhtemelen en büyük etkenlerden biriydi. Zira yetenek anlamında ellerinde benzer başka bir oyuncuya sahip değiller. 60’a kadar pozisyon bulmakta zorlandık ama sonrasında önce hatalı ofsayt düdüğüyle kesilen pozisyon ve arkasından duran topta Ozan’ın attığı muazzam gol sonrasında gerekli skoru almayı başardık. 2-0 Çek Cumhuriyeti’ni demoralize ederken, moral-motivasyonumuzu maç içinde zirveye çıkardı. Çekler kalan bölümü kendilerinden çok bizi baltalamak için oynadılar. Ama çok ciddi bir pozisyon vermeden maçı tamamlamayı başardık.
Bugün sahada düzelen şeylerin içinde saha içindekilerden çok belki de saha dışının bir araya getirdiği oyuncular vardı. Ama bunun için ortaya bir kaosun çıkmasına da sanki çok gerek yoktu. Peki bu skor yeter mi? Bunun için E Grubu’nu beklemekten başka çare kalmadı. Grup liderliğini garantileyen İtalya’nın derin rotasyonla İrlanda’ya yenilmesi müthiş bir sürpriz olmaz. O yüzden hâlâ sakin kalmak gerek. Ama ilk iki maçtan sonra grubun son maçıyla bu hesapların içine girebiliyor olmaya da muhtemelen paha biçilemez.