2016, Türkiye’de tenisin altın yılı olmaya devam ediyor.
WTA İstanbul Cup’ta hem tekler, hem çiftler düzeyinde gelen şampiyonlukların ardından, bu kez sırada Fransa Açık var. Çağla Büyükakçay-İpek Soylu ikilisi; oynadıkları üçer zorlu eleme maçı sonrası, Türkiye’den teklerde Grand Slam ana tablosu oynamaya hak kazanan ilk kadın tenisçiler oldu. Geçmişte de İpek Şenoğlu, dört Grand Slam’de de çiftler ana tablosu görme başarısına ulaşmıştı.
Güzel haberler bu kadarla da sınırlı kalmadı… Çağla ve İpek’e, erkekler ana tablosuna adını yazdıran Marsel İlhan da katıldı. Marsel böylece, ikinci tur gördüğü 2011 ve ilk turda Stan Wawrinka’ya yenildiği 2015 sonrasında üçüncü kez Fransa Açık’ta mücadele edecek.
Yılın tek toprak Grand Slam’i 22 Mayıs’ta başlıyor, Türkiye’nin gözü ve kulağı artık Paris’te… Maç yayınları iki hafta boyunca Eurosport 1 ve Eurosport 2 ekranlarında olacak.
Dev turnuva öncesinde tarihi başarıyı gerçekleştiren üç tenisçimiz, Socrates‘e konuştu:
Çağla Büyükakçay: “Wimbledon’da ana tabloyu garantilemiş olmak rahatlattı”
Bu sene için ne kadar umutlu olduğumu, zaten yaptığımız röportajda da söylemiştim. Kendimi hem fiziksel, hem de mental olarak çok daha iyi hissediyordum ve bu sezondan umutluydum. Artık uzun maçları kendime çevirebilecek seviyeye geldiğimi düşünüyorum.
Her zaman gelişmek için çalışıyoruz ama WTA İstanbul şampiyonluğu beklentilerimin çok üzerinde, bambaşka bir şey oldu. Biliyorsunuz ki ilk 100’de, ilk 50’de olup senelerce WTA düzeyinde turnuva kazanamamış oyuncular var. Tenisim şimdiye kadar olan en yüksek seviyede, bunu mental olarak da destekliyorum. Geleceğe de aynı şekilde bakıyorum. Her zaman gelişme düşüncesi var kafamda, kortta yaptığım her şey de bunun için…. 2016 gayet iyi gidiyor ama bekletilerimi de çok yükseltmemeye çalışıyorum. Başka oyuncuları bilemem ama bu bende çok işe yaramıyor. Maç maç ilerliyor ve pozitif kalmaya çalışıyorum.
Fransa Açık’a gelirsek de, elemelerden çıkmak hiç kolay olmadı. Hem ilk 100 oyuncuları var, hem geçmişte üst sıralarda yer alıp düşmüş oyuncular var. Burada bambaşka bir savaş ve mücadele veriliyor çünkü hedef Grand Slam oynamak. Ama İstanbul’daki şampiyonluk bana çok şey kattı, kazandığım maçlardan çok şey öğrendim. Tabii Wimbledon’da ana tabloya kaldığımı bildiğim için de belli bir rahatlığım vardı. Burada olmazsa, orada olacağını bilmek iyi geldi. Daha önce son eleme turuna üç kez kalmıştım, bu sefer başardım. Yeni bir aşama oldu. Maçları kafamda çok büyütmeden oynamaya çalıştım ve sonuç bu… Artık yoluma ana tabloda devam etmeye çalışacağım.
Elemeden gelenlerin kuraları bazen çok zor olabiliyor. Ben de bir seri başına denk gelmediğim için çok mutluyum. Üç maç yaptığım için de rakibimden daha avantajlıyım. Ben 10 gündür buradayım fakat onun için turnuva henüz başlamadı. Atmosfere alışmış olmamın avantajını göreceğimi düşünüyorum. Yine de maçlar kortta kazanılıyor, yarın yeni bir gün benim için. Elimden gelenin en iyisini yapacağım, burada olmaktan çok keyif alıyorum.
İpek Soylu: “8 numaralı kort uğurlu geldi”
WTA İstanbul, Türkiye adına inanılmaz bir haftaydı. Yapılan yatırımlarla, çalışmalarla her zaman tenisimizin geliştiğini söylüyorum. Sayıca çok fazla oyuncu olmasak bile başarılarımız sürekli artıyor. Çağla Abla’nın çok iyi işlere imza atıyor olması elbette çıtayı yükseltiyor ve bu beni motive ediyor, daha çok çalışmaya itiyor. Bu yüzden etrafımızdaki iyi sporcu sayısı ne kadar artarsa, o kadar iyiye gideriz diye düşünüyorum.
Fransa Açık’ta ana tabloya kaldığımda da bazı duyguları hayatımda ilk defa tecrübe etmiş oldum. Son eleme maçı bittiğinde, tenis kariyerimin en güzel duygularını yaşıyordum. Çok istediğim ve uğruna çok çalıştığım bir hedef sonunda gerçekleşmişti. Buralarda oynuyor olabilmek her tenisçinin hayali. Korta çıktığımda elimden gelenin en iyisini yapacağımdan ve burada olmanın tadını çıkaracağımdan emindim. Çok üst seviye oyunculara karşı üç maç kazandım.
Elemenin son gününde hepimiz 8 numaralı korttaydık. Orası bize uğurlu geldi. Bence birbirimizden güç aldık. Ana tabloya bir galibiyet kalmıştı ve rakibim Kozlova son zamanlarda çok formdaydı. Aynı zamanda sıralamada da benden üstündü. Fakat ben çok motiveydim. Kortta kendimi cesur bir şekilde ortaya koyduğum için mutluyum.
Ana tablodaki rakibim tecrübeli Fransız Virginie Razzano. Kendisi uzun suredir turda ve iyi işlere imza atmış bir raket. Agresif bir oyun tarzı var. Kendimi üç maçın ardından kortlara ve ortama alışmış hissediyorum. Her geçen maçta oyunum sahaya daha kuvvetli yansıyor. Önümde maça hazırlanmak için bir gün olacak. Bunu en iyi şekilde yapıp, kortta mücadelemi vereceğim.
Geçmişte gençler seviyesinde Amerika Açık’ta kazandığım çiftler şampiyonluğu sayesinde daha iyi imkanlara sahip oldum ama önceliğim her zaman tekler ve artık bambaşka bir noktadayım. Bu nedenle kariyerimin şimdiye kadarki en güzel galibiyetlerini bu hafta Roland Garros’ta aldığımı düşünüyorum. Şimdi sıra ana tabloda…
Marsel İlhan: “Djokovic maçı ihtimali beni motive ediyor”
Fransa Açık’ın bende yeri ayrıdır çünkü çocukken izlemeyi en sevdiğim Grand Slam’di. Andre Agassi, Yevgeny Kafelnikov, Gustavo Kuerten, Pete Sampras gibi yıldızları izleyerek bu turnuvayı sevdim. Burada olmak, benim için bir hayalin gerçekleşmesi demek. Zaten toprak kortta oynamayı seviyorum. Fransa Açık’ın da çok farklı bir zemini var, top normal toprak kortlardan çok daha hızlı gidiyor ve bu bana oldukça uygun.
Paris’te bir kura şanssızlığım da var tabii. Geçen yıl kendimi çok iyi hissederken ve performansım da gayet iyiyken ilk turda Stan Wawrinka’yla oynadım. Zaten Wawrinka sonradan turnuvayı da kazandı biliyorsunuz. Bu sene de 1 numaralı seri başı, yani Novak Djokovic’in olduğu bölümde yer alıyorum. Tabii kura konusunda yapabilecek çok bir şey yok. Açıkçası Grand Slam’lerde kolay kura da yok. İyi oynayıp, neler olacağına bakmam lazım…
Ayrıca ikinci turdaki bu ihtimal beni çok motive ediyor. Sonuçta merkez kortta ve dünya 1 numarasına karşı oynanacak. Zaten Djokovic turnuvayı kazanması beklenen isim ve herkesin gözü o maçın üzerinde olacak. Tabii öncesinde Steve Darcis’yi yenmem lazım. Ardından Novak’la oynayacak olmak da hem bana hem Türkiye tenisine büyük katkı yapar.
2016’nın ilk bölümünde iyi sonuçlar almadım ve yavaş yavaş forma giriyorum. Grand Slam’lerde bir türlü aşamadığım ikinci turu geçme eşiği var. Eğer burada olmazsa Wimbledon veya Amerika Açık’ta artık üçüncü tur yapmak istiyorum.
Bu Fransa Açık’ta eleme oynamak bir yandan iyi, bir yandan kötü oldu. Sene başından beri çok maç kazanamadım ve aldığım üç galibiyet beni mutlu etti. Fakat bu maçları kazanmak kolay değildi. Üzerimde biraz yorgunluk var. Direkt ana tabloda olmayı tercih edebilirdim ama çok fark etmeyecektir.