Türkiye Kupası’nın Son 16 Turu maçları geride kalırken, Bursaspor ile Amed Sportif Faaliyetler arasında oynanan ve baştan sona yüksek gerilim içerisinde geçen mücadele diğerlerinden çok daha fazla konuşuldu. Türkiye’nin hâlihazırda içinde bulunduğu politik iklimin de etkisiyle çok daha büyük bir anlam kazanan karşılaşmada 2. Lig temsilcisi Amed Sportif Faaliyetler’in sürpriz bir şekilde Bursaspor’u elemesi gündemin tepesine çıktı. Kimileri, bu galibiyetin abartıldığını düşünürken bazıları da Diyarbakır halkının kutlamalarını çok doğal karşılıyor. Biz de konuyu spor dünyasından isimlere sorduk:
Bursaspor ile Amed Sportif Faaliyetler arasındaki maçı, saha içi, tribünler ve saha dışı etkenler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bağış Erten: Dünyanın her yerinde, küçük liglerden gelen bir takım büyük ligden bir ekibi yendiğinde hem haber hem de hikâye değeri ortaya çıkar. Pek çok ülkede çeyrek final bu durumu sağlamak için yetmez, daha çok yarı finalden itibaren sürprizler konuşulur ama söz konusu Türkiye ve bu kupa statüsüyse, Amedspor’un yaptığı, tek başına bir haber ve önemli bir hikâye kaynağıdır.
Yani işin başlangıcında sportif yön var. Bugün izlenmez hâle gelen ve grup aşamasıyla birlikte sadece güçlülerin ayakta kalabildiği bir düzene dönen kupa boyunca namağlup devam edip; Beşiktaş’la aynı puanı topluyor ve sonra çıkıp deplasmanda Bursaspor’u eliyor Amedspor. Bu duruma, “Sportif açıdan haber değeri yok” deniyorsa orada bir sorun var demektir.
Uğur Vardan: Maçı öncelikle Bursaspor tarafının, özellikle sosyal medyadaki kimi görsellerle maçı siyasi bir platforma taşıdığı bir gerçek. Amedspor seyircisinin maça alınmaması da ortada bir gerilim olabileceğinin işaretiydi. Ülkenin yaşadığı bu kötü zamanlar ve kutuplaşma ikliminde, söz konusu karşılaşma futboldan ziyade başka simgelerin mücadelesi olarak algılandı ve maç böylesi bir ortamda oynandı. Lakin 90 dakika sonunda galip geleni futbolun kendine özgü doğası belirledi. Amedspor bence son derece iyi bir taktikle ve oyun aklıyla, kendisinden kalite ve bütçe olarak kat kat üstün bir takımı eledi. Üstüne üstlük farkı açabilecek pozisyonları bile buldular. Saha içinde ev sahibinin sertliğine, maça yüklenen anlamlardan ziyade skorun etkisi neden oldu. Zaten Bursaspor daha çok ‘yabancı’ oyunculardan oluşan bir 11’le sahaya çıkmıştı. Hakem de ‘kırmızılık’ bir hareketi sarıyla cezalandırmak dışında bence gayet hakkaniyetle bir maç yönetti. Nihayetinde Amedspor, bütün dezavantajlara rağmen galip gelip çeyrek finale kalmayı başardı.
Amed Sportif Faaliyetler değil de başka bir ikinci lig takımı benzer bir galibiyetle tur atlasa aynı şekilde bir kutlama ortamı oluşur muydu?
Tanıl Bora: Tabii ki herhangi bir alt küme takımının başarısı, böyle büyük bir sevinç yaratmazdı. Düşünün; Diyarbakır ve başka birçok Kürt ili, bilfiil kuşatma havası altında yaşıyor kaç zamandır. Böyle bir zamanda, Amed takımının başarısı anlık da olsa bir sevinç infilakı, bir ‘Oh be!’ duygusu yaratmış olmalı.
Bağış Erten: Tabii ki oluşmazdı. Ama bu maç ondan da ibaret değil. Bir takım uzun mücadelelerle Amedspor adını alabilmişse, durum başka demektir.
Diyarbakır’da, bölge insanını temsil eden, oradaki değerleri, yapıyı ve kültürü yansıtan bir takım oluşturmaya çalışıyorlardı. Adını Amedspor koyma nedenleri de bu zaten. Oradaki özerk Kürt kimliğini alıp, Diyarbakırspor’un da kulüp problemlerinden uzaklaşarak yeni bir kulüp oluşturma fikri sonucu bugünlere geldik. Amedspor, büyük oranda muhalif, HDP’ye yakın kitlenin takımıdır.
Kutlamaların da yüzde 100 farklı bir boyutu vardır. Bu takımda oynayan çocukların pek çoğunun doğup büyüdüğü mahallelerde toplar-tüfekler varken, hayat orada çok zorken; adına ister terör ister şiddet deyin, Diyarbakır’da yaşamak zorluklarla bezeliyken, yapılan iş çok değerli. Bu çocukların böylesi bir futbol başarısına ulaşmasını da zaten sadece futbol olarak görmeyelim. Hem bizim görmememiz yetmiyor, belli ki yayıncı kuruluş da görmüyor ki maçın özet görüntülerini yayınlamıyor.
Uğur Vardan: Kuşkusuz olmazdı, çünkü bir önceki soruda da belirttiğim gibi, Amedspor siyasal bir konjonktürün de ifadesine dönüştü. Bundan böyle bu maç ve sonrasındaki tur atlama olayı, geçmişte Lüleburgazspor ve Pendikspor’un kupada yarattığı efektin bir benzerini yaratarak geleceğe kalacak gibime geliyor. Aslında futbol ötekileştirmenin değil kaynaşmanın ifadesi ama ne yazık ki bu ülkede İngilizlerin deyimiyle güzel oyun, uzun süreden beri ‘ötekileşme’nin, ‘öteleştirme’nin ifadesi. Derbileri ve o maçlardaki taraftar ruh durumlarını ya da ‘üç büyük’ takımın rakiplerine olan yaklaşımlarını ele alalım; orada da benzer bir ‘kutuplaşma’ yaşanıyor. Amedspor ‘ötekileştirme’ meselesinde farklı olarak siyasi kutuplaşmanın ifadesi oldu.
2010 yılındaki Bursaspor-Diyarbakırspor maçlarında görülen olaylarla bu yılki eşleşme tamamen aynı mı? Eğer değilse siz ne tür farklar gördünüz?
Bağış Erten: 2010’daki Bursaspor-Diyarbakırspor maçı, Türkiye’de futbol tarihinin önemli bir kara lekesidir. Orada nefret suçu işlendi ve cezasız kaldı. Cezasız kaldıktan sonra Diyarbakırspor, tarihinin en kötü zamanını yaşadı. Neden? Çünkü adaletin vermediği cezayı, kendi kesmeye kalktı ve Diyarbakır’daki rövanşta olaylar kontrolden çıktı. Bursaspor taraftarının bir kısmının milliyetçi, şoven hassasiyeti vardır. Bu hassasiyeti daha evvel Ermenistan maçında da Diyarbakırspor maçında da gördük. Amedspor mücadelesinde de değişen bir şey yok.Bu konuyla ilgili bir şey daha eklemek istiyorum. Söz konusu olan şey, Türkiye’ye özgü bir hikâyeleştirme biçimi değil. Eğer Barcelona’yı izlerken, bir zamanlar Franco karşıtlığı üzerinden giden hikayeleri seviyorsanız; eğer futbolu, güçlünün güçsüzü yenebileceği bir alan olarak tanımlıyor, Fowler’ın liman işçileriyle ilgili forma giymesi hoşunuza gidiyorsa; Amedspor, Bursaspor’u yendiğinde ‘Niye bu kadar büyütülüyor’ demek büyük bir çelişkidir. Bu bir siyasi taraf tutma meselesi değil. Eğer Lazio takımının antrenörü Di Canio, Nazi selamı verip tribünler tarafından lider konumuna yükseltiliyorsa bu bir hikâyedir. İlle de size yakın olması gerekmez. Bunu anlatmak boynumuzun borcu.
Tanıl Bora: Elbette, bir devamlılık var. Bursasporlularda, Diyarbakırsporlular, Diyarbakırlı futbolseverlerde ve genel olarak Kürt futbolseverlerde bu maçlarla ilgili bir rekabet ve doğrusu bir husumet hafızası var. Bursa-Amed maçı, bu hafızayı canlandırdı. Tabii şu farkı da gözardı etmemek gerek… Diyarbakırspor, “Kürt kimliği” nispeten daha muğlak, “temsil gücü” nispeten zayıf bir takımdı Amed’e kıyasla. Amed, adından başlayarak, Kürt kimliğini daha doğrudan temsil eden bir kulüp. Dolayısıyla ona yüklenen “manevi” anlam daha fazla. Sonra, Bursa-Diyarbakır gerilimi sırasında “barış süreci” vardı ve Bursaspor maçındaki olaylar bence biraz da “barış sürecine” karşı bir tepki olarak kopmuş veya teşvik edilmişti. Şimdiyse malum, “barış süreci” buza kesmiş durumda. Bu da gerilimi “resmen” tırmandıran bir faktör.
Uğur Vardan: Kuşkusuz o dönemki maçlardan kalan bir husumet de var ortada ama Bursaspor taraftar profilinin ‘milliyetçi’ yapısı, söz konusu maça daha fazla özel anlamlar yüklenmesine neden oldu diye düşünüyorum.