*Jose Juan Vallejo’nun bu röportajı, ilk olarak Rolling Stone‘da yayımlandı.
Boris Becker için ne muazzam zamanlardı ama… 80’li yıllarda yoluna çıkan herkesi yok ederek sadece 17 yaşındayken Wimbledon şampiyonu oldu. 90’ların başında da rakipler çetindi. Ancak Becker iri cüssesiyle; Stefan Edberg, Ivan Lendl, Andre Agassi ve Pete Sampras gibi isimlerin arasında dünya 1 numarası olmayı ve üç Grand Slam daha kazanmayı başardı.
1999 yılında emekliliğini açıklarken, altı Grand Slam şampiyonluğu vardı. Devamında biraz sıkılmış olacak ki şansını her şeyde denedi. Britanya televizyonlarındaki bilgi yarışmaları, poker turnuvaları ve Boris Becker TV adında enteresan bir girişim… On yıl boyunca da, BBC’nin Wimbledon için hazırladığı programda görev yaptı. Renkli ve gösterişli yorumları, aslında tıpkı korta çıktığında oynadığı oyuna benziyordu. Evet lakabının ‘Boom Boom’ olmasının gerçekçi bir sebebi vardı ve bize bunu her yerde gösteriyordu.
Becker, 2013 yılının Aralık ayında, Novak Djokovic’le çalışmaya başlayarak tenis kariyerinde yepyeni bir sayfa açtı. Bu kârlı bir ortaklıktı. Zaten ikonlaşmış bir oyuncu olan Boris; bu sefer de antrenör olarak, 2015’te modern tenisin belki en iyi sezonunu geçiren Novak Djokovic’in yanındaydı. Djokovic, 2015 yılında arka arkaya 15 final oynadı ve 11’ini kazanarak -üç tane Grand Slam ve bir rekor olan altı Masters 1000 turnuvası- 82 galibiyet, 6 mağlubiyetlik inanılmaz bir yüzde yakaladı.
2016 yılında bunu tekrarlayabilir mi? Avustralya Açık devam ederken; Boris Becker yıldız öğrencisini, geçirdiği harika yılı ve Federer taraftarlarıyla nasıl başa çıktığını Rolling Stone’a anlattı:
Novak’ın Doha’daki performansı sizi mutlu etti mi? Set kaybetmedi ve finalde Nadal’ı paramparça etti. 2016’ya ideal başlangıç gibi görünüyor…
Yılın ilk turnuvasıydı. Novak da olması gerektiği gibi bir kış tatili geçirdi ve sadece birkaç hafta tenis oynadı. Ne durumda döneceğini asla bilemezsiniz. Şanslıyız ki çok iyi başladı ve finalde Rafa karşısında da en üst düzey maçlarından birini oynadı. Bazen böyle günleriniz olur. Top çok net gözükür, vücudunuz beyninizle tam uyum içindedir, tekniğiniz ve duygularınız da onlara eşlik eder. O final maçı, bahsettiğim gibi bir gündü ve sezona mükemmel başlangıç oldu.
Çok dominant bir 2015 sonrası, sezon arasında takım olarak nelere odaklandınız?
Açıkçası ilk başta biraz arkamıza yaslandık ve tadını çıkarttık. Çünkü böyle sezonları her yıl geçirmiyorsunuz. Koşuşturma esnasında pazar günü oynanan bir finalden çıkıp gece uçağa binerek, salı veya çarşamba başlayacak bir turnuvaya yetişme durumunuz olabiliyor. Bazen nefes almayı bile unutabiliyorsunuz.
Novak’la iki tam sezonu doldurdunuz. Tenis dünyasının, ilk başladığınız dönemlerde bu ortaklığa verdiği reaksiyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
On yılı aşkın bir süredir tenis yorumluyordum fakat henüz kimseyi çalıştırmamıştım. İlk başta şüpheci bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. İnsanlar şaşırmışlardı ve bugünün oyununu, Novak gibi bir oyuncuya tavsiye verebilecek kadar bilip bilmediğimi merak ediyorlardı.
Anlaşılır şekilde, birbirimize alışmamız birkaç turnuva kadar zaman aldı. Bir kalça ameliyatı geçirmiştim ve o dönemde hep yanında olamadım. Ancak bence finalde Rafa’ya kaybettiği 2014 Fransa Açık -ki bu iyi bir turnuvaydı- ve arkasından Roger’ı beş sette yenerek kazandığı Wimbledon şampiyonluğundan beri taşlar yerine oturdu. Bazı ‘sözde’ uzmanlar bu duruma şaşırmış olabilirler tabii.
Yani hakkınızdaki algı değişti mi?
Bana sorarsan hak ettiğim saygıyı görüyorum. İnsanlar, Becker-Djokovic kombinasyonunun iyi çalıştığını artık gördü. Zaten benim düşüncem; bir zamanlar en iyilerden olan oyuncuların, hâlâ kortta ve soyunma odasında genç isimlerle olmasının oyun için epeyce faydalı olduğu yönünde. Artık takımında olmasa da Stefan Edberg iki yıl Federer’le çalıştı. Daha yeni Carlos Moya’nın, Milos Raonic’in ekibine katıldığını duydum. Bunlar tenis için iyi.
Peki siz, Novak’la işlerin bu kadar iyi gidebileceğini tahmin edebilir miydiniz?
Potansiyelimiz olduğunu düşünüyordum. Kesinlikle net bir oyun planımız vardı. Fakat her plan iyi işlemeyebilir. Bizimki de biraz zaman aldı. Turnuvalar, haftalar, aylar geçtikçe işler yoluna girdi. Ben de geçmişte birkaç Grand Slam finali oynamış bir oyuncu olarak, Novak’ın Grand Slam’lerin son bölümlerinde bu tecrübemden faydalandığını düşünüyorum.
Takıma katıldığınızdan beri Novak’ın hangi yönünün daha iyiye gittiğini söyleyebilirsiniz?
Bence maçlardaki genel görünümü. Daha hızlı oynayan ve puan kazanan bir oyuncuya dönüştüğünü düşünüyorum. Puanları hızlı kazanıyor ve bu kortta daha az kalmasını sağlıyor. Uzun turnuvalarda yarı final ve final maçlarına girilirken bu çok önemlidir. Geçmişte televizyonda Novak’ın maçlarını yorumlarken de hissettiğim; bazen hiçbir sebep yokken oyunlar veya set kaybedebilme sorunsalı olduğuydu. Bunun değiştiğini düşünüyorum. Bence kortta artık daha kesin bir amacı ve oyun planı olan bir adam var. Ve evet, bu planı uyguluyor.
Bu tabii kurayla da alakalı. Hiçbir rakip kolay değil, beni yanlış anlamayın ancak bir seti 6-3 kazanma şansınız varsa bunu neden yapmayasınız? İki kez servis kırıp seti 6-1 veya 6-2 kazanma fırsatı varsa reddedilir mi? Eğer daha fazla çalışmak istiyorsanız antrenman kortuna gidebilirsiniz. Maçı olabildiğince kısa tutmak en iyisi. Bunu kavradığını düşünüyorum.
Novak 2014 yılında çok iyiydi fakat 2015 bunun da ötesine geçip, mükemmelliğe oldukça yaklaştı. Sizce geçen yılı bu denli özel kılan neydi?
En başa gidersek, her şey onun içinde başladı. Öncelikle yaş anlamında olgunlaştı ve tenis tarihindeki yerini idrak edebilecek duruma geldi. Aile yaşamı tam anlamıyla düzene oturdu. Etrafında kişisel görevlerini çok iyi algılayan ve çalışan bir takım var. Şu anda tüm yapboz tamamlandı gibi.
Federer’in 2006 sezonunun, Djokovic’in 2015’inden iyi olduğunu söyleyen bir tweet’iniz vardı. Peki neden?
Yüzde anlamında 2006’da Federer biraz daha çok maç kazandı ve daha az maç kaybetti. Geçtiğimiz yılın sonunda siz tüm uzmanlar, bunun tarihin en iyi kişisel sezonlarından biri olduğunu söylüyordunuz ve ben Novak’ın koçu olarak biraz temkinli yaklaştım. Olabildiğince nötr davranarak, Roger’ın zirve dönemlerinde çok özel bir oyuncu olduğunu ve en az Novak kadar çok şey kazandığını anlatmak istedim. Hem istatistiki açıdan da bu gerçekten böyleydi.
Belki biraz da şu açıdan bakabiliriz: Artık Novak’ın antrenörüyüm ve oyuncumun ileri gitmesi için elimden ne geliyorsa yaparım. Bu, beni geçmişte bir oyuncu olarak seven Federer hayranlarının, son dönemde belki bu sempatilerini kaybetmelerine neden oldu. Ben de onlara çiçekler uzattım ve dedim ki: “Dinleyin, sizin adamınız da hiç fena değildi. Onun da muhteşem olduğu yıllar oldu.” Durumu bu şekilde açıklayabilirim.
Belki tarihin en iyi iki servis karşılayıcısı olan Jimmy Connors ve Andre Agassi’yle karşılıklı oynadınız. Birkaç yıldır Novak’ta bu seviyede gösteriliyor. Onu, Jimmy ve Andre’yle nasıl kıyaslarız?
Eskiden çok daha fazla servis voleci vardı. Bu, servisi karşılayan oyuncular için kortta oluşan daha büyük bir hedef demekti. Günümüzde oyuncular çok fazla fileye gitmiyor ve iyi servis karşılayan oyuncular daha fazla zorlanıyor. Yani genellikle iyi bir servis gelse bile, servis kullanan oyuncu hâlâ geri çizgide oluyor. Tabii geçmişte de bir passing shot çıkartmak veya karşılanamayacak bir return bulmak için büyük konsantrasyon lazımdı. 80’ler ve 90’larda durum böyleydi ancak şu anda karar vermek çok daha zor. Çünkü dediğim gibi, return artık çoğunlukla sadece rallinin ilk vuruşu.
Novak’ı servis karşılama konusunda bu kadar iyi yapan şey nedir?
İyi gözleri var, öngörüsü güçlü ve return tekniği ideal. Çoğu oyuncunun slice yapıp, sadece topa raket koyacağı yerlerde o raketini sallayarak vuruşuna gidiyor. Savunmadan hücuma geçişi, servisi karşıladığı an başlıyor. Eğer bu zamanlamaya sahipseniz, servis karşılarken sizi bir adım öteye götürebilir.
Bir keresinde; kariyerinin en iyi dönemindeki Pete Sampras’ın, Federer’i yenebileceğini söylemiştiniz. Sampras ve Djokovic karşılaşabilse, sizce durum ne olurdu?
Söylemesi zor çünkü bu oynadıkları zeminlerle alakalı olurdu. Çok büyük olasılıkla, Novak onu toprak zeminde yenerdi. Sert zeminde de favori olacağını söylemem lazım. Ancak çim kortlarda, herkes için Pete’in yenilmesi en zor oyuncu olduğunu düşünüyorum. Burada önde olacaktır. Geçmişte, bir servis bile kaybetmeden haftalar geçirirdi.
Bu servis seviyesine belki en çok yaklaşan geçen yaz Federer’di. Tek tük servis kırma puanı karşılamak durumunda kalıyordu…
İşte bundan bahsediyorum. Herkes Amerika Açık esnasında nasıl servis attığından bahsediyordu ancak 80 ve 90’lardaki büyük servisçiler için bu normal olandı. Biz böyle yapardık. Eğer bu seviyeye yaklaşamazsanız ve servis de kıramazsanız maçları nasıl kazanırdınız? İşler hep tie-break’te biterdi ki iyi servisçinin bir miktar avantajı olsa da, yine de bir Rus ruleti gibidir. Pete’le oynarken de işi zorlaştıran buydu.
Bence bugün Roger’ın servisini, gittiği noktalar ve arkasından gelen vole tehdidi çok zorlaştırıyor. Tabii Ivo Karlovic daha çok ace atıyor ve Raonic daha kuvvetli. Ancak komple oyunu, Roger’ı günümüzün en iyi servisçisi yapıyor.
2016’ya doğru baktığımızda, Novak’ın en büyük mücadelesi sizce ne olacak?
Avustralya Açık’ta son şampiyon ve burada unvan korumak ilk büyük hedef olacak. Bu kadar. Daha uzağa bakamayız. Tenis çok hızlı ve şartların çabuk değiştiği bir oyun. Şu an Miami, Fransa Açık veya Wimbledon’ı düşünmüyoruz. Şimdi hedef Avustralya, Melbourne. Düşünce yapısı bu olmalı.
Peki 2016 yılında Novak’ı en çok zorlayacak rakipler kimler olabilir?
Dürüstçe; bir sonraki rakibinin, en zorlusu olacağını düşünüyorum. Geçen sezon Novak, kazandığı turnuvaların finallerinde muazzam oyuncuları yendi. Ancak bazı ikinci veya üçüncü turlar bu maçlardan daha zor olmuştu. İsimlerden bahsetmeyeceğim; her kim Novak’ın bir sonraki maçta rakibi olacaksa, şu an için en zorlu rakip de o.
Tabii elimizde bir de dünya sırlaması var. Roger orada, Andy Murray orada, Rafael Nadal ve Stan Wawrinka da var. Ancak onlarla karşılaşmadan önce geçilen turlar çok önemli. İlk tur, son 16, çeyrek final… Eğer yarı final veya finale ulaştıysanız turnuva zaten iyi geçmiştir. Ancak en önemlisi hep bir sonraki maçtır.