Tenis severler, 2016 yılının ilk Grand Slam’i Avustralya Açık’ı beklerken ilginç bir gelişmeyle karşılaştı. BBC ve Buzzfeed, teniste şike iddialarıyla ilgili haberlerini servis ettiğinde, sporcuların Melbourne Park’ta korta çıkışına iki saatten az bir süre kalmıştı. Andy Murray haberi Twitter sayfasından paylaştı, herkes şikenin kim tarafından yapıldığını tartışırken Avustralya Açık başladı.
İki hafta sonra final maçı oynanacak, belki hiçbir şey olmamış gibi heyecanlanmaya, güzel bir vuruştan zevk almaya devam edeceğiz. FIFA krizi ve atletizm dünyasında son yaşananların ardından da böyle oldu. Yine de tenisin diğer cephesindeki gelişmelere kayıtsız kalamazdık. Birkaç soruda yaşananlara bakıyoruz.
Tenis dünyasında tam olarak ne yaşandı?
Bir anda, teniste şike yapılıyor olabileceğine dair iddialar ortaya çıktı. Çok fazla ayrıntı verilmeyen olaylarla ilgili, son bilgiler ışığında bir özet geçmek gerekirse tenis çok da temiz bir spor olarak gözükmüyor.
Son 10 yılda ATP Sıralaması’nın ilk 50’sinde yer alan oyuncuların maçlarında şike izlerine rastlandığı ortaya kondu. Hatta Wimbledon da bu maçların bazılarına ev sahipliği yapmıştı. Teniste ancak Challenger ve küçük turnuvalar seviyesinde olduğu düşünülen şike, tahmin edildiğinden daha büyük gibi.
İddialar nasıl ortaya çıktı?
Bu tarz olayların tenisten silinmesi amacıyla kurulan Tennis Integrity Unit’in “teniste sıfır tolerans” için yaptığı çalışmalar, iddiaların açığa çıkmasının da temelinde. ATP’nin 2007’de aynı konuda yaptığı araştırmaların ismi belirtilmeyen bir kaynak tarafından BBC ve Buzzfeed’e iletilmesi sonrası haberler oluşum aşamasını tamamladı.
Peki Buzzfeed ve BBC belgeler üzerinde inceleme yaptı mı? Elbette. Buzzfeed’den John Templon, 15 ay boyunca tenis maçlarının datalarını inceledi ve hangilerinin ayarlanmış olabileceğini tespit etti.
26 bin profesyonel tenis maçını bahis oranları ışığında gözlemleyen Templon, bazı anormalliklere rastlamıştı. Belirli maçlarda favori oyuncuların kaybetmesine oynanan para aniden artıyor, o isim de ilerleyen saatlerde maçı kaybediyordu.
Bu yönelim, özellikle 15 oyunculuk bir havuzda belirlenmişti.
Olaylarda kimlerin ismi geçiyor?
Henüz isimler ortaya atılmadı ancak hem BBC hem de Buzzfeed bu durumun sebebini açıkladı. Şüphelenilen isimler var ama hiçbir medya kuruluşunun bu oyuncuların, telefonlarına, bilgisayarlarına veya banka hesaplarına erişimi yok. Bu da kesin kanıtların ortaya çıkmayacağını gösteriyor.
Tüm bu bilgilere ulaşma yetkisi Tennis Integrity Unit’in elinde. Yani onlar karar verdiği takdirde açıklama yapılabilir. Basın kuruluşları da önceliğini bu açıklamaya veriyor.
Yine de kabaca, son 10 yılda ATP klasmanını ilk 50 sırasında yer alan 16 oyuncunun isminin şike iddialarına karıştığını söyleyebiliriz. Bu oyuncu grubunun sekiz tanesinin bu seneki Avustralya Açık ana tablosunda yer aldığı da yine gelen bilgiler arasında…
Tabii tüm bu bahis-şike ilişkilerinin bir de karşı tarafı var. Bu noktada, Rusya ve Sicilya’dan iş adamlarıyla bahis çetelerinin yer aldığı belirtiliyor.
Sırada ne var?
Bizi nelerin beklediğini tam olarak bilmiyoruz. BBC, olayları tüm dünyaya duyurduğu haberinde salı gecesi yapılacak bir radyo programıyla daha fazla şeyin açığa çıkacağını söylüyor.
ATP Başkanı Chris Kermode ise herkesin içini rahat tutmasını gerektiğini telkin edenlerden. Zaten pek fazla seçeneği yok gibi gözüküyor. “Eskiden beri şike, tenisin içerisinde ama genellikle düşük seviyelerde. Konuyla ciddi bir şekilde ilgileniyoruz. Herkes emin olsun, gerekli yaptırımları uygulayacağız” ilk elden duyduğumuz açıklamalar.
Buradan sonra ölümüne sessizlik de görebiliriz, tenis dünyasının zirvesinde kusursuz bir fırtına da. Yine de ilk görüntü, olayların olabildiğince belasız atlatılmak istendiği yönünde.
Oyuncuların konu hakkındaki ilk düşünceleri neler?
Avustralya Açık’ın ilk gününde sahaya çıkan oyuncular, basın toplantılarının da etkisiyle ilk sorulara maruz kalanlar oldu. Serena Williams ve Novak Djokovic, şike sorularına cevap verirken, Sırp raketin bazı sözleri ilgi çekiciydi.
2006’da St. Petersburg’da oynadığı turnuvanın ilk turunda kendisine de 200 bin Dolar teklif edildiğini açıklayan ‘Djoker’ bunu kabul etmediğini söylüyordu.
Diğer düşünceleri ise tenisin bu iddialar sebebiyle henüz zorda kalmayacağı yönündeydi:
“Son haberleri duydum. Bizim sporumuzda böyle şeylere yer yok. Oyunu elimizden geldiğince temiz tutmaya çalışıyoruz. Tenisin üzerine gölge düşeceğini zannetmiyorum. İnsanlar isimler üzerinden konuşuyor ve onları tahmin etmeye çalışıyor. Ancak henüz kesin bir kanıt yok ve bu olmadıkça her şey spekülasyondan ibaret kalacak.”
Djokovic’in düşünceleri böyleyken Serena Williams’ın dile getirdikleri de çok farklı değil.
“Bunların yaşanıp yaşanmadığını bilmiyorum” diyen Williams, “Sadece kendim hakkında konuşabilirim. Elimden gelenin en iyisini yapıyordum. Karşımdaki oyuncuların tümü de aynısını yapıyor gibi gözüküyordu” cümlesiyle açıklamalarını noktalıyor ve çoğumuzun yapabileceği tek şey olan beklemeye geçiyor…
Socrates Dergi Genel Yayın Yönetmeni Caner Eler’in konu hakkındaki görüşleriyse şöyle:
Ana sorun, sporun içindeki bahis sisteminin yarattığı para hacmi. Elbette bir tarafta legal bahis var ama diğer tarafta büyük pastayı gören ve ondan pay isteyen kanun dışı çeteler veya manipülasyon yapıp rant elde edenler mevcut. Bahis ve spor ilişkisi kurulduğundan beri tarihte bunun örnekleri çok görüldü. Bilerek kaybedilen boks maçlarından, para karşılığında kötü oynayan basketbolculara kadar bununla alakalı vakalar çok fazla.
Şike problemi çoğu spora yansıyor ama tenis daha ses getiren bir alan çünkü tek bir kişiyi ikna etmeniz, şikeyi yapabilmek için yeterli oluyor. Ayrıca tenisin tarihten gelen başka türlü bir imajı olduğu için bu durum çok kondurulmuyordu. Teniste şikenin ortaya çıkması çok daha şoke edici geldi insanlara. Ama çok uzun zamandır içten içe konuşulanlar da vardı. Hatta bazı oyuncular ve maçlar üzerinden iddialar da oldu. Soruşturmalar açıldı. Sonunda zaten bu iddiaların oluşmasını sağlayan “Tennis Integrity Unit” kuruldu.
Bireyi ikna etmek elbette takımları ikna etmekten daha kolay. Oranlar üzerinden manipülasyon yapmak da öyle. Bugün bakınca dünya 1 numarası Novak Djokovic senede 20-25 milyon Dolar kazanıyor olabilir ama sıralamanın 90-100. sırasında oyuncu 350 bin Dolar ancak kazanıyor. Ne yazık ki geçmişten günümüze teniste bir bahisten doğma şike sorunu olduğu çok konuşulur. Hatta Challenger turlarında olduğu da bilinir. Ama en üst seviye profesyoneller arasında bunun olduğunun kanıtlanması, başka bir kangrene yol açacak tabii ki.
Buzzfeed’in incelemesi de zaten bu yönde. Birçok maçı inceleyip, bazılarında ilginç sonuçlar ortaya çıktığını görüyorlar. Para hareketi de bu ilginç sonuçlarla aynı yöndeyse belli isimlerin üzerlerinde yoğunlaşıyorlar.
Spordaki bahis ve şike problemi, futboldan NBA’deki hakemlerin maç sonuçlarına etki etmesine kadar yaşananların geniş bir yelpazede. Bahis ve rant işin içine girince çıkmaza sürükleniyoruz. Bu işi yıllardır Çin’den Güney Amerika’ya büyük çetelerin idare ettiği de biliniyor. “Şike” adlı koca kanıt dolu kitaplar çıkıyor. Yarattığı kargaşa geçici oluyor. Kalıcı önlemler alınmıyor.
“Dibe çöküş gerekli”
Burada olay tenisi yöneten ATP-WTA gibi kurumların bütçesinin şikeyle ya da diğer büyük bir problem olan dopingle mücadele konusunda çok yeterli olmaması. Zaten isim sponsorlukları vs. derken bir şekilde onlar da mali açıdan bahis şirketlerinden besleniyorlar.
Belki bir başka konu ama bisiklet ve atletizmle kıyaslayınca tenisi yöneten kurumların dopingle mücadele için ayırdığı miktar da çok komik. Doping ve bahisle baş etmek için yeterli bir zemin yok. İşin içinde dönen paradan pay almak isteyen yönetim üyeleri de durumu iyice zora sokuyor.
Mesela Nikolay Davydenko-Martin Vasallo Arguello maçından iddialar var. Ama sonrasında cezasız kalan iddialar bunlar. Şimdi ATP açıklamalar yapacak ama tenis heyecanlı, zevkli bir spor. Aradan zaman geçince yaşanılanlar unutulacak sonra yeniden patlayacak. Bu işi temizlemek için, FIFA’nın yaşadığı gibi ciddi bir dibe çöküş gerekiyor.
Hem yaratılan güven problemi sporu da derinden etkiliyor. Maçı izlerken hangi oyuncunun dürüst bir maç oynadığını bilmeden izlemek sporun içerisinde bir parıltı bırakır mı?
“Yeni bir birim olabilir”
Spor kurumlarını yönetmek gerçekten çok zor bir iş. Vahşi Batı gibi bir ortam var. İçeride birçok faktör, denklem ve aktör mevcut.
Tüm bu yaşananları önlemek adına yeni ve farklı bir yatırıma gerek var aslında. İnsanın daha fazla para kazanma hırsı ve açgözlülüğü, kolay yoldan kazanç elde etme zaafı yok olmayacağına göre söz konusu bahis sorununa başka türlü bir önem paketiyle yaklaşmak lazım.
İş sadece sporu yöneten kurumların çözebileceğinden çok daha büyük boyutta. Kanun kurumlarıyla işbirliğine kadar giden bir yol var. Belki bir uluslararası “Spor Suç Birimi“ kurulup, işi çok daha ciddi ve suç üzerinden ele almak gerekiyor. Bu işin uzmanlarının ortak hareket etmesi lazım. Sadece spora odaklanan bir kurum adaleti sağlamak için bir çözüm alternatifi olacaktır. Zira artık teniste ve diğer sporlardaki bahis odaklı şike ayarlamaları başka bir organize suç dünyası oluşturmuş durumda. Bu zaten bahis ve spor ortaklığı kurulduğundan beri böyle…