Sosyal medyanın ya da uygulamaların bu kadar içinde yaşamanın benim için problem olduğunu söylemem gerek. “İzleniyoruz” paranoyasından ziyade, sosyal medya içinde olma zorunluluğunun, insanın hayatını çalmaya başladığını düşünüyorum. Koşmanın benim için biraz da bunlardan uzaklaşmak olduğundan bahsetmiştim.
Ne ara 100 koşu oldu bilmiyorum. Nerede, ne kadar, nasıl tempoyla koştuğumu bilmek istemiyordum en başta, amacım da bu değildi. Şimdi koluma taktığım telefon Esentepe’deki köprü ayrımının orada bana yavaşladığımı söylüyor, bir dahaki sefere oradaki tempoma dikkat ediyorum. Nike+’tan şikayetçi değilim, kişisel rekorları kırmanın keyfini profesyonel bir sporcuymuşum gibi çıkarıyorum ne yalan söyleyeyim. Ancak yalnız kalmak ve yalnızlığın tadını çıkarmak için başladığım şeyde arkadaşlarla eşleşmek, koşularının bildirim olarak gelmesi falan derken, kantarın topuzu benim için kaçmaya başladı.
100 koşu önce uygulama kullanmayan, koşudan amatör bir zevk alan ve bunun tadını da sonuna kadar çıkaran biri olduğumu hatırlıyorum. Eve geldiğimde koşmuş olmanın verdiği yorgunlukla yığılmanın, şu anda koşudan sonra soğuma+streç+beslenme disiplinine girmesi belki kaçınılmaz bir süreçti ama galiba 5K koştuğumun ertesi merdivenleri 4 yaşındaki çocuk gibi inmeyi özledim biraz.
Kaçınılmaz bir süreç olduğunu anladım koşucuya dönüşmenin bu 100 koşuluk dönem içerisinde. 10. koşuya hamburger yiyip çıktıysam, 90. koşuya 346 gündür tuttuğum diyet günlüğümün en besleyici eserleriyle çıktım. Bilinçlenmek, koşuya devam etmek istiyorsanız dediğim gibi kaçınılmaz. Görünürde pek zararı yok ama, bir süre sonra amatör keyfin kaçtığını görüp nostaljiye vurabiliyorsunuz benim gibi.
Dediğim gibi, 100 koşu önce başka biriydim. O hâlim de güzeldi, bu hâlim de güzel. Koşmak daha güzel.
*37. Vodafone İstanbul Maratonu sonlandı, sırada yenisi var. Detaylı bilgi için buradan.
Ozan Can Sülüm, 1990 yılında, İstanbul’da doğdu. İlkokuldan lise bitene kadar hentbol oynadıktan sonra kısa bir süreliğine spordan nefret edip bıraktı. Üniversitenin ilk yılında Eurosport’a girince anlatmaktan spor yapmasına zaten vakti kalmadı. 2013 yılının soğuk bir kış akşamında çay fincanını göbeğinin üstüne koyabildiğini fark edince spora geri dönmeye karar verdi, o günden beri koşuyor. 5, 10, 15km’leri denedi, bir gün maraton koşabileceğine inanıyor.