Bir floresan lambası tekliyor, kısa bir süre sonra ışığı odayı aydınlatıyor. Heybetli sırt kaslarıyla bir adam maçtan önce duvarı yumrukluyor. Konsantre hâlde olacak ki her boks filminde görebileceğimiz şekilde yumruklarını birbirine vurarak ilerliyor. Yeni bir hikâye başlıyor. Eski bir hikâyeden ayrılan ama aslında aynı duygulardan beslenen…
Adamımız Adonis Creed, Rocky serisinin belki de en sevilen ikinci adamı olan Apollo Creed’in gölgede kalmış oğlu. Balboa serisinin veda busesi olan son filmde, Rocky’nin oğlunun şikayet ettiği gibi babasının ismi hayatta onun için destekten çok köstek olmuş. “Yaptığım her şey, attığım her yumruk onunla karşılaştırılacak” diyerek durumu özetliyor Creed Jr. Zaten bir efsanenin çocuğu olup da atasını geçebilen kaç sporcu gördü ki dünya?
Babasının geride bıraktığı isim tabii sadece bu yönden karşısına çıkmıyor, bir de insanların fikirleri ve göz ardı edilemez gerçekler var. Babası ringde Rus android Ivan Drago tarafından öldürülmüştü. Rocky ondan intikam almakla kalmayıp üstüne Soğuk Savaş kahramanlarından birine dönüşmüşse de olan olmuştu. Ringdeki bazı şeylerin geri dönüşü maalesef olmuyordu. Yayınlanan ilk fragmanın hemen ikinci sahnesinde bahsedilen de buydu. Salona adım atan Adonis, “Bu çocukların hayatlarını kazanmaya ihtiyacı var. İnsanlar ringde ölüyor. Baban ringde öldü” diyen bir antrenörle karşılaşıyordu.
Tepkiler bu kadarla da kalmayacaktı, bir de annesi vardı. Çoğu boksörün yapma şansına sahip olmadığı şeyi yapıp güzel yaşlanan annesi, “Sen de mi beni yalnız bırakacaksın?” diye başlıyordu acı verici sözlerine. Ağır sıklet boks şampiyonunu hemen arkalarındaki merdivenlerden yukarı çıkarmak zorunda kaldığını anlatıyordu. Kırık kaburgalar, darma duman olmuş bir burun ve kapanan gözlerden bahsediyordu. Boksun, hayatta pek fazla şansı olmayanların mesleği olduğu gerçeği kuvvetli bir sol kroşeden farksızdı.
Bunları duyan Creed, bu kroşeyi alabilecek bir çeneye sahip ustanın olan Rocky’nin yanına gidiyor, karısının adını taşıyan restoranında onu buluyor ve sorularını sıralıyor. İkili arasındaki bağ eski bir dostluktan fazlası. Adonis de zamanında Rocky’nin Apollo karşısına çıkarken geçtiği yolda yürüyor. Ringe çıkarken kaybedecek hiçbir şeyi yok. Aynı zamanda kemere karşılık sahip olduğu her şeyi ortaya koyacak. Neleri mi? Rocky’nin maçtan önce Adrian’a, “Kaybedersem gerçekten umurumda olmayacak. Bu adam benim kafamı ikiye ayırsa bile önemli değil. Çünkü sadece mesafeyi gidebilmek istiyorum. Daha önce kimse Creed’e karşı bunu yapamadı ve bitiş zili çaldığında hâlâ ayaktaysam hayatımda ilk kez bileceğim ki ben de mahalleden çıkan bir aylak değilim” diyerek anlattığı şeyleri. Fragmanlar bize ancak bu kadarını anlatırken Türkiye’de biraz geç kalarak, 8 Ocak 2016’da vizyona giren film çok daha fazlasını vaat ediyor.
Bu seri bazı gişe odaklı devam filmlerini göz ardı ettiğimizde çok farklı hikayeleri içinde barındırdı hep. Rocky, kendi ruh eşini, Sylvester Stallone’u herkese tanıtan filmdi. Stallone’un en iyi erkek oyuncu ve en iyi orijinal senaryo dalında Oscar’a aday olmasını sağladı. Sadece bu adaylıklarla bile aynı yıl hem senaryo hem de oyunculuk dalında aday gösterilen Orson Welles (Citizen Kane) ve Charles Chaplin (The Great Dictator) gibi iki sinema devinin yanına adını yazdırarak tarihe geçti Stallone. Yetmedi, Taxi Driver ve All the President’s Men’i geride bırakarak akademinin en iyi film ödülüne uzandı.
Senaryosunu, kendisine hiçbir şans verilmemesine rağmen Ali’ye karşı 15 raunt direnebilen Chuck Wepner’dan esinlenerek yazdığı film sayesinde, Stallone bir de aynı ödül töreninde en iyi yardımcı kadın oyuncuyu Muhammed Ali’yle, yani belki de Apollo Creed’i yaratırken esinlendiği kişiyle, beraber açıklama onuruna erişti.
Bu filmin değeri ve ona getirdikleri, bir heykelcik, ün ve paradan çok daha da fazlaydı. O senaryo onun belki de son şansıydı. Rocky gibi alelade bir oyuncuya dönüşmeden önce dört elle sarılmıştı bu şansa. Bunu kaçırmaması gerektiğini bildiğinden senaryoyu kolayca yüksek bir fiyata satmak yerine yapımcılara başrol oynama şartı koştu. Defalarca reddedildi. Cebinde para kalmayınca köpeğini sadece 25 dolara sattı ki zaten parasızlıktan New Jersey otobüs terminalinde uyuyordu. Bu sırada yapılan 125 bin dolarlık teklifi reddeti çünkü başrolü kendi oynamak istiyordu. Sonra biri çıktı ve 325 bin dolar önerdi. Cevabı yine red oldu. Başrolü kendi oynamak istediği için bu başarıya sahip olabilecek bir film için komik bir rakama, 35 bin dolara sattı senaryoyu. İlk işi, 15 bin dolar harcayarak köpeğini bulup geri almak oldu. İyi ki de yaptı. İlk filmin sempatik koşu arkadaşı Butkus olmasa olmazdı zaten.
Sonra zaman geçti, Adrian da Butkus de gitti. 2006’da adı Rocky olan son filmi izledik. Ondan sonra da herkes köşesine çekildi. Sonra, Rocky’nin Apollo’ya olan borcunu ödeme günü geldi. Adonis, ‘İtalyan Aygırı’nın kapısını çaldı. Clubber Lang’e karşı Apollo’nun ona yardım ettiği gibi Rocky’nin de kendisine yardım etmesini istedi.
Bill Conti’nin muazzam ‘soundtrack’leri zamana meydan okusa da yıllar geçtikçe sadece boks değil hayat da değişti. Fark yaratan şey ise hep aynı kaldı, Balboa’nın oğluna dediği gibi hayat sana tüm gücüyle vurup seni yerde tutmaya çalışırken o mesafeyi geçebilmek…