“Ben Roma’yı çok sıkıcı buluyorum. Onlarla ilgili söyleyebileceğim en kısa şey bu. Serie A’yı kazanabilirler mi? Garcia kazanabileceklerine inanıyor ve elbette bunu deneyecekler. Potansiyelleri olduğu kesin ama benim oyuna dair fikirlerim ondan çok daha farklı. Gerçekten sıkıcı oynuyorlar. Rudi Garcia topa sahip olma konusunda o kadar takıntılı ki Roma bu yüzden çok daha fazla gol atabilecekken pozisyona girme sıkıntısı yaşıyor.”
Zdenek Zeman, Tuttosport‘a bu cümleleri sarf ettiğinde tarihler 25 Ekim 2014’ü gösteriyordu. Geçen sezonun başındaydık ve Roma, Rudi Garcia’nın önderliğinde bir önceki sezon Serie A’da ortalığı birbirine katmışken ikinci sezonuna da oldukça iyi bir giriş yapmıştı. Roma ilk yedi maçından altısını kazanmış ve sadece Juventus’a yenilmişti. Kaybettikleri o maçta da deplasmanda hemen hemen herkese göre rakiplerinden çok daha iyi performans göstermişler ve hakem Gianluca Rocchi’nin Juve’ye çaldığı iki korkunç penaltı ve rezalet yönetimiyle sahadan 3-2’lik mağlubiyetle ayrılmışlardı. Roma yaklaşık 1.5 sezondur gerçekten iyi futbol oynuyordu. Topa sahip olma oyununun yanında hedef maçlarda takımı kontra atak oyununa da çeviren Garcia, direkt oyunda da Francesco Totti’nin sahte dokuz rolünde özellikle iki kenardaki Gervinho ve Florenzi’nin üretkenliğiyle çok rahat pozisyona giriyordu. Dolayısıyla işler böyle giderken ve takım fazlasıyla komple görünürken Zeman’ın yaptığı bu açıklama muhtemelen biraz yersizdi. Röportajı okuduğumda “Ya sen ne diyosun abi” tepkisi verdiğimi çok iyi hatırlıyorum zira Roma gerçekten sahada pek fazla defo göstermiyordu. Ama zaten biraz da bu yüzden Zdenek Zeman, ülke futbolunun gördüğü en büyük dehalardan biriydi. Genelin göremediğini gördüğünü, sahada çok iyi performans ortaya koyan bir futbol takımında dahi büyük problemler olabildiğini anlamamız için bu açıklamaların üzerinden birkaç ay geçmesi gerekiyordu.
Milat Bayern maçı
Bundan birkaç gün sonra Roma, sahasında oynadığı Şampiyonlar Ligi maçında Bayern’den 7 gol yedi ve Rudi Garcia’nın makus talihinin miladı da o maç oldu. Ligde iyi gidişat ve Şampiyonlar Ligi’nde iki maçta alınan dört puan (CSKA 5-1, City deplasmanı 1-1), Rudi Garcia’yı biraz fazla cesaretlendirmişti. O seviye için mücadeleci olabileceklerini görmüş ve Bayern’e karşı iç saha avantajıyla klasik oyunlarını oynama tercihini yapmıştı. Juventus’a karşı bile kendi sahasında oyunu kabullenen ve kontra oyununu öncelik yapan Garcia’nın gözleri City deplasmanında oynanan oyunla biraz körleşti ve Bayern’e karşı üçüncü bölge presiyle maça başlayan Roma daha ilk yarıda perişan oldu. Bayern için ön alanda presi geçmek pek zor değildi ve hücum baskısı nedeniyle öne çıkan savunma çizgisinin arkası özellikle sefil bir Ashley Cole’un karşısında oynayan Arjen Robben tarafından paramparça edildi.
Psikolojik kayıplar
Roma, o maçla birlikte Avrupa’nın zirve futbolundan ne kadar uzakta olduğunu net bir şekilde tecrübe etti. Daha önce hiçbir takım karşısında öyle bir duruma düşmeyen oyuncular ve daha önemlisi Rudi Garcia, o maçtan sonra psikolojik yönden tüm güçlerini kaybettiler. Bayern öncesinde ligin hakim gücü Juventus’u deplasmanda örseleyen Roma, o maç sonrasında en basit maçlarda bile tıkanmalar yaşamaya başladı. Maçtan iki hafta sonra Napoli’ye karşı Rudi Garcia açık ara en kötü lig maçını oynadı. 2-0 kaybettiler ama çok daha farklı da yenilebilirlerdi. 90 dakikanın tamamını domine eden Napoli sahadan büyük bir zaferle ayrıldı. Bir ay sonra iç sahada Sassuolo’yla 2-2 berabere kalan Roma için çöküş de o Aralık ayıyla başladı. İç sahada üst üste 6 maçta berabere kalan Roma, Sassuolo maçıyla birlikte çıktığı 19 lig maçından sadece beşini kazanabildi ve rakip filelere 18 gol bırakabildi.
Tekdüze futbol
Roma gerçekten tam da Zeman’ın söylediği gibi iyice tek taraflı bir hale gelmeye başlamıştı. Topa sahip olma oranları artmıştı ama özellikle ilk yıllarında çok ciddi bir silahları olan direkt oyun ziyadesiyle zarar görmüştü. Roma’nın kontra atakla attığı gol sayıları geçtiğimiz sezonla birlikte büyük düşüş göstermeye başladı. 2013/2014’te 10 tane kontra atak golü bulan takım bir sezon sonra sadece bir kontra atak golü atabildi. Toplam gol sayıları 72’den 56’ya düştü ve Roma şampiyonluk parolasıyla girdiği sezonda direkt Şampiyonlar Ligi’ni yani ikinciliği Lazio’yu deplasmanda yenerek son iki haftada elde etti.
Geniş rotasyon başarısızlığı
Arrigo Sacchi büyük takımlarda teknik direktörlük yapmanın biraz daha zor olduğunu şu cümlelerle açıklar: “Çünkü çok daha geniş bir kadroya sahipsinizdir ve elinizdeki oyuncu sayısının artması rotasyon konusunda sizi sıkıntıya sokar. Daha az oyuncuyu hazır tutmak daha fazla oyuncuya göre çok daha kolaydır.”
Walter Mazzarri, Napoli’de çalışırken büyüyen hedeflerle birlikte La Gazzetta dello Sport‘a benzer tarzda açıklamalarda bulunmuştu. Başarılı ilk sezonunu dar bir rotasyonla oynayan Rudi Garcia, 2014 yazında hedeflerini her pozisyona iki oyuncu ve 25 kişilik bir kadro olarak açıkladı. Juan Iturbe, Ashley Cole, Kostas Manolas, Yanga Mbiwa, Davide Astori, Victor Ibarbo, Seydou Doumbia, Salih Uçan ve Leandro Paredes gibi oyuncuları kadroya katan Rudi Garcia’nın geniş rotasyonu iyi kullanabildiğini söylemek pek kolay değil. Özellikle Bayern maçı sonrasında yaşanan krizi aşmaya çalışırken asıl onbirinin dışına çıkmakta çok zorlandı ve kadronun genelini hazır tutma dersinden sınıfta kaldı. Bu transferlerin büyük bölümünün beklentileri karşılayamaması ve ligin en iyi stoperi Mehdi Benatia’yı kaybettikten sonra tandemde Castan’ın sakatlığında Mbiwa gibi üçüncü sınıf bir oyuncuyla oynamak da bunun tuzu biberi oldu.
Neredesin Strootman?
2013/2014 sezonunun sonuna doğru bir Napoli maçında çapraz bağlarını koparan Kevin Strootman, 2014 Dünya Kupası’nı kaçırmak durumunda kalmıştı. Louis Van Gaal bir basın toplantısında Strootman’ın önemine dikkat çekmeye çalışırken şunları söyledi: “O dünyanın en iyi orta saha oyuncularından biri. Muhtemelen dünyadaki en iyi denge oyuncusu. Onun yokluğunun bizi etkilemeyeceğini söylemek imkansız. Ben de Strootman’sız kalınca çok uzun süre düşündüm ve Dünya Kupası için sistemimizi 4-3-3’ten 3-5-2’ye çevirmenin tek çare olduğuna kanaat getirdim.”
Yokluğunda bir milli takımın sistemini geleneğinden hiç beklenmeyene götüren Kevin Strootman’ın yokluğunun geçtiğimiz sezon ve şu anda Roma’yı da ziyadesiyle etkilediğini söylemek için çok dikkatli olmaya gerek yok. Takımdayken De Rossi’nin hemen önünde Miralem Pjanic’i oldukça rahatlatan Strootman, pas oyunundaki başarısıyla merkezde ikinci opsiyon olmayı başarıyor ve takımı daha öne taşıyordu. Ama Radja Nainggolan için aynı şeyleri söylemek çok kolay olmadı. Fiziksel kalitesi Strootman’ın üzerinde olan Nainggolan’ın toplu oyundaki defoları Pjanic’in zamanla çok daha derine gelmesine neden oldu ve ön alandaki üretkenlik bunun sonucunda oldukça zarar gördü. Strootman oynamaya başladıktan birkaç hafta sonra tekrar sakatlanıp yine sezonu kapatınca yaklaşık 1.5 sezondur sadece Roma değil, Hollandalı oyuncunun kariyeri de darbe aldı.
Bu kez yapamadı
Geçen sezon merkez forvet pozisyonunda Francesco Totti’nin arkasını yeteri kadar güçlü kılamayan Rudi Garcia’nın hata ve şanssızlık listesini uzatmak mümkün. Ama bugün itibarıyla bunun pek önemi kalmamış olabilir. Dün İtalya Kupası’nda son 16 maçında kendi evinde Spezia’ya penaltılarla kaybeden ve elenen Fransız için Roma’da muhtemelen yolun sonu geldi. Artık kovulmaya çok yakın; ki Garcia’nın devam etmesi durumunda takımın düzeleceğine dair herhangi bir umut belirtisi dahi yok.
7-1 kaybedilen Bayern maçından sonraki basın toplantısında “Yaptığım hataydı, daha derinde oynayıp kontra kovalamalıydık. Kendime çok güvendim ve tek sorumlu benim” diyen Garcia, benzer bir taktik hata yaptığı Barcelona maçı sonrasındaysa bambaşka bir açıklama yaptı. Maçta savunma çizgisini orta yuvarlağa çekerek Barcelona’yı Roma’nın oldukça kısa takım boyu içinde boğmayı deneyen Garcia’nın direkt oyunu son 10 yılda ilk kez bu kadar etkili oynayan bir hücum üçlüsüne karşı bunu neden denediğine dair kimse bir şey bilmiyor. Barcelona, arkada derin boşluklar bırakan Roma’ya 6 attı. Eğer kaçırdıkları net pozisyonların yarısını gole çevirseler maç rahatlıkla 10’a gidebilirdi. Ama Fransız hoca maçtan sonra Barcelona’nın ne kadar güçlü olduğuna dikkat çekip gücümüz bu demekten başka bir açıklamada bulunmadı. Oysa Roma’daki ilk maçta onlarla rahatlıkla mücadele edebileceklerini göstermişlerdi. Garcia’nın psikolojik yönden ne kadar yaralı olduğuna dair en iyi örnek galiba buydu ve Spezia hezimeti muhtemelen o ruha pek iyi gelmeyecek.
Sonraki hamle?
Son dönemdeki futboldan fazlasıyla rahatsız olan başkan James Pallotta’nın gözünde Garcia’nın kredisi çoktan bitmiş durumda. Arkasında duran tek kişi olan Walter Sabatini’nin ne kadar dayanabileceğiyse merak konusu. Roma bir sonraki lig maçına farklı bir hocayla çıkabilir. Uzun bir süredir bu anı bekleyen Luciano Spalletti şu anda muhtemelen ellerini ovuşturuyor ve Roma yönetiminden çıkacak son kararı bekliyor.