Galatasaray’da sorunların en önemli ve en değişmez özelliği, sorumlunun olmamasıdır. Kimse hata kabul etmez. Herkes kendinden öncekini adres gösterir. Retrospektif bir özete kalkışırsak, Dursun Özbek başkanlığındaki Galatasaray Yönetimi takımın önemli oyuncularını gönderip yerlerini doldurmamıştır, çünkü önceki yönetim kaynakları har vurup harman savurmuştur. Ünal Aysal yönetimi kulübün borç yükünü artırmıştır çünkü ondan önceki dönemde gelecekteki gelirlere temlik koydurulmuştur. Ayrıca Divan Kurulu projelerine destek verseydi bu borç kapanacaktır. Hatta aslında hiç artmamıştır, kur farkıdır, kötüye giden Türkiye’nin ekonomisidir. Adnan Polat zaten enkaz devralmıştır, kadroya harcama yapmak zorundadır. Özhan Canaydın enkaz bırakmıştır çünkü kulüp yine -her zamanki gibi- ekonomik darboğazdadır, bu borcu da önceki yönetim yaratmıştır. Bu zincirin ilk halkası Faruk Süren’dir, e o da kulübe UEFA Kupası kazandırmıştır… Yedi ve sekiz aylık Duygun Yarsuvat ve Mehmet Cansun dönemlerini de sayarsak 20 yıl geri gider ve yedi ayrı başkanla karşılaşırız ve hiçbiri suçlu değildir. Dolayısıyla bir karmaşadır, sürer gider.
Zincirin son halkası ise hep değişir. O gün Galatasaray’ın teknik direktörü kimse, son halka odur. Çünkü o, sorunun görünen yüzüdür. Onun takımı kazandıkça, hiçbir sorun yoktur. Teknik direktörler ve yöneticiler arasında sık sık fikir ayrılıkları yaşanır. Bir süre iyi geçinir ya da öyle görünürler fakat parayı kontrol eden ile ona ihtiyaç duyan arasındaki ilişkinin tarihi, dünyanın da tarihidir ve dünya suların öyle çok da sakin aktığı bir yer değildir. Dolayısıyla zincirin son halkasının görevlerinden biri öncekilerle birlikte hareket etmek olsa da, genellikle müthiş bir uyum söz konusu değildir. Teknik direktör, yönetimden istediğini alamazsa çıkıp açıklama yapmasa bile sessiz kalır.
Geçtiğimiz sezonki büyük başarısının ardından kendini kaotik bir ortamda bulan Hamza Hamzaoğlu, öyle yapmadı. Kimseyi suçlamadığı gibi, her şeyi tek başına göğüslemeye, bütün sorumluluğu kendi üzerine almaya çalıştı. Yönetime mi eleştiriler var, çıktı ne kadar uyum içinde çalıştıklarından, o eleştirilen kararı da aslında kendisinin verdiğinden söz etti. Oyuncusuna mı tepkiler yükseliyor, çıktı “ama”sız savundu öğrencisini, olumlu niteliklerinden tek tek söz etti, olumsuzları görmezden geldi. Kendi hatalarıyla birlikte başkalarının hesabını da o ödemeye kalktı belki.
Ama lütfen, kendi işinizi düşünün bir, verimli olamadığınızı, hatalar yaptığınızı ve suçlandığınızı gözünüzün önüne getirin. Yöneticiniz susup olanları izleyebilir, size güvenmediğini de hissettirebilir, hakkıdır. Kovulmanızı dahi sağlayabilir. Peki ya arkanızda durur, hele bir de sorumluluğu üzerine alırsa? Onun için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır, kafası daha rahat ve yarar sağlamaya daha müsait bir yol arkadaşına sahip olur. Belki Hamza Hamzaoğlu’nun Umut Bulut’taki ısrarı gerçekten de yanlıştır ancak Umut en az kış transfer dönemine kadar Galatasaray kadrosundaki kısıtlı forvet alternatiflerinden biridir ve performansını artırmak için ona destek olmak, dışarıdaki tepkilerden bağımsız olarak takıma sadece fayda sağlayabilir. Kendini feda ederek bunu yapmak ise, mantıklı ya da mantıksız, bir ‘iyi insan’ davranışıdır.
Galatasaray Teknik Direktörü, bu sezon birçok konuda haksız olduğu iddia edilebilecek açıklamalar yaptı. Bazen biraz da abarttı ama ne kadarını inanarak söylediğini ilerleyen yıllarda öğrenebileceğiz, o da bir ihtimal. Görünen o ki, sözleşmesinde otomatik uzama opsiyonu bulunan Sabri’yi duraklama dakikalarında oyuna alması bile -yanlış- bir inadın ürünüydü. Keza Umut’tan vazgeçmemesi… Kendisi bunu göze aldığına ve üzerine gittiğine göre taraftarın ona tepki göstermesi normal. İnancını, umudunu kaybetmek, gönderilmesini istemek, belki nefret etmek; hepsi normal.
Anormal olan, Hamzaoğlu’nun tüm bunları yapmasının altında yatan sebep olan Galatasaray Yönetimi’nin suçu ona atarak görevine son vermesi. Yarın Galatasaray’da bir yönetim değişikliği olup da yeni yönetim yeni bir teknik direktör getirmeye karar verseydi, bu da normaldi. Ancak mevcut yönetimin, ‘iyi insanlığının’ kurbanı olup onları korumak uğruna kendini ortaya atan teknik direktörlerini kovmaya hakkı yok. Zira sıkıntı onlardan başlıyor, Hamza Hamzaoğlu birkaç hatalı tercihini yoksayarsak sadece zincirin son halkası ve sıkıntının görünen yüzü.
Sanki hikâye biraz da Ezel dizisindeki kumarhane soygunu gibi. İşi birlikte yaptılar, suçuysa çevrelerindeki en iyi niyetli kişinin üzerine yıktılar. Ve şimdi de sefasını sürecekler… Ömer, Ezel olup geri gelerek intikamını alabilecek mi, onu da zaman gösterecek…