Spor dünyası, Dünya Anti-Doping Ajansı’nın (WADA) eski başkanı Dick Pound liderliğindeki bağımsız komisyonun açıkladığı raporu konuşuyor. Rusya’nın ülke olarak ceza alması ve bir süre organizasyonlar
1- Dick Pound’un başında olduğu ekibin açıkladığı 325 sayfalık rapordan basına yansıyanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mert Aydın: Aslında bu söylenenler şaşırtıcı değil. Hajo Seppelt imzalı son ARD belgeseli bizi bu duruma hazırlamıştı. Devlet destekli doping lafı korkunç ama belli bir yaşın üstündekiler Doğu Almanya tecrübesine sahip.
Caner Eler: Uzun yıllardır var olduğu düşünülen sistemli dopingin artık kanıtlarıyla sunulduğunu görüyoruz. Bisiklette USADA’nın yayınladığı casus romanı gibi raporun bir benzerini Dick Pound ve komisyonu herkesin yüzüne vurmuş durumda. Buradaki en önemli konu, bunun devlet yönetim organlarının orkestra şefliğinde yapılıyor olması. Soğuk Savaş zamanından beri var olan, sporla milliyetçi duyguları harmanlayarak kitleleri etkilemenin ve “İşte biz ülkeyi böyle iyi yönetip, güçlü hale getiriyoruz” olgusunu sömürmenin devam ettiğine yine tanıklık ediyoruz. Sistem ve düzen değişmezse pençesinden hiçbir zaman kurtulamayacağımızı da anlıyoruz. Tabii ki bu sadece Rusya’da olan bir şey değil. Ancak hem maddi hem de lobi gücü açısından Rusya burada farklı bir yerde. Olimpiyat oyunları başta olmak üzere her organizasyonda etkileri büyük. Rusya’da Sovyetler dağıldığından bu yana hala o, “Eski Güçlü Rusya” özleminin etkisini görüyoruz. Büyük spor organizasyonları düzenleyip güçlerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Rusya Doping Ajansı başta olmak üzere iş büyük bir şebeke halinde dopinge dönüşmüş durumda anladığımız kadarıyla. Buna WADA lisanslı laboratuar da dahil. Ayrıca KGB’nin devamı olan FSB’nin bilhassa da 2014 Sochi’de laboratuar dahil tüm alanlarda etkisini hissettirdiği söyleniyor.
Bu rapordaki asıl mevzu ülkeler bunu yapmak isterken Dünya Atletizm Federasyonu (IAAF) neredeydi? Onun cevabı da sanırım görevden yeni ayrılan başkan Lamine Diack ve çevresinden başkasında değil. Onlar da zaten Fransa’da hapse atıldılar ve yargı süreci başladı. Bildiğim kadarıyla Pound ve bağımsız komisyon o nedenle mevzuya şimdilik girmedi. Asıl sporu yöneten kurumların içindeki büyük çürüme nasıl giderilecek? Sonuçta bu skandal dahi araştırmacı gazeteciler tarafından ortaya çıkarıldı. Hajo Seppelt olmasa şu anda IAAF hiçbir şey yokmuş gibi yoluna devam edecekti.
2- Bundan sonra atletizm dünyasını neler bekliyor?
Mert Aydın: Aslında bu soruşturmanın ne kadar derine ineceği şu an önemli. Buz dağının görünmeyen bölümüne ulaşılırsa bir anlamı olur. Tabii Vladimir Putin kriz yaratmak yerine birkaç yetkiliyi sepetleyip IAAF ile anlaşırsa Rio 2016 Olimpiyat Oyunları öncesi atletizm biraz nefes alır. Ama sadece biraz…
Caner Eler: Geçmişten zaten Doğu Almanya doping makinesi, Ben Johnson, Balco Skandalı vs. gibi sayısız doping vakalarının olduğu bilinirken bir de bunun sadece bireyler tarafından değil devlet desteğiyle yapıldığın ortaya çıktı. Atletizm için önümüzdeki günler bir hayli karanlık olacak gibi. Sadece Rusya’nın ceza alması veya tekrar güven telkin etmesiyle çözülecek bir olay da değil bu. Doping sistemi hep bir adım önde. Üstelik insan doğasında var hileli yola başvurmak. Spor bu kadar para üzerinden yönetilirken insanın karanlık yanı hemen devreye giriyor. Çok karamsar gözüküyorum biliyorum ancak bisiklet uzun yıllardır dopinge karşı ciddi çalışmalar yapmasına rağmen hâlâ ölçek küçülse de bazı sorunlar yaşıyor. Evet, atletizmi çok seviyoruz. Ancak dünyanın para coğrafyası nasıl değişirse sporun doğası da o kadar değişiyor. Olan yine temiz yarışan sporculara olacak.
IOC’nin yeni başkanı seçildiğinde onu ilk arayan Vladimir Putin olmuştu. Rusya’ya olimpiyat oyunları başta olmak üzere spor organizasyonlarından men cezası verilirse bunun sonuçları ne olur tahmin etmek çok güç değil. Putin ve Rusya ellerindeki maddi ve manevi gücü kullanmak isteyeceklerdir. Ayrıca Rusya’ya sadece ceza verilerek de çözülecek bir karanlıktan bahsetmiyoruz.
3- Tek suçlu Rusya mı? Rio 2016 öncesi başka hangi ülkeler mercek altında?
Mert Aydın: Tek suçlu Rusya değil elbette. Ama belki farkları devletin işe el atmış olması. Birçok başka ülkede iş biraz daha bireysel safhada.
Caner Eler: Tek suçlu tabii ki Rusya değil. Fakat istatistiklere ve şebekenin büyüklüğüne bakıldığında Rusya’daki olay çok ağır. Üstelik Rusların birçok önemli spor yönetimlerinde söz sahibi yöneticileri var. Spor bakanı Mutko, FIFA skandalının göbeğinde. 2018 Dünya Kupası’nın Rusya’ya nasıl alındığı ortada. Uluslararası Olimpiyat Komitesi başta olmak üzere bir bataklığın ortasında gibiyiz. ABD’de sporu yönetim şekli diğer ülkelerden farklı olduğu için devlet eliyle bir şebeke kurulması zor. Orada daha gruplar halinde veya bireysel vakalar oluyor. Ama ülkemiz de dahil olmak üzere masum ülke sayısı az gibi. Ukrayna başta olmak üzere bazı ülkeler bu merceğe takılabilir. Zaten bağımsız komisyon tarafından söylenen bir mesele var ki, o da dopingin ne sadece Rusya’da ne de atletizmle sınırlı olduğu. Mesela İspanya’daki büyük Fuentes davası hâlâ akıllarda soru işaretleri barındırıyor.
4- Seb Coe bu süreci yönetmek için doğru isim mi? Neler yapmalı?
Mert Aydın: Eski IAAF başkanı Lamine Diack bu herzeleri yerken 7 yıl boyunca asbaşkanı Sebastian Coe’ydu. Channel 4’dan Jon Snow, Coe’ya tam da bunu sordu. “Uyudunuz mu yoksa siz de mi işin içindesiniz?” Aynı şekilde Sepp Blatter gidince uzaydan adamlar mı gelecek? Eldeki malzeme belli! Ana fikirse şu: Adalet sağlanmalı…
Caner Eler: Coe saygın bir sporcuydu. Çok da saygın bir yönetici oldu. Özellikle de 2012 Londra sürecinde. Fakat ben doğru insan olduğunu düşünmüyorum. Bir kere Diack ile yakınlığı ilk soru işareti. İkincisi göreve geldiğinde Seppelt ve diğer gazetecilerin bu araştırmaları üzerine sorulara ters cevap vermişti. Üstelik birçok sponsorla yakın ilgisi olduğu için bazı şeyleri sporun “sözde iyiliği” adına örtbas etme yoluna gidileceğinden korkuluyor. Görevde kalırsa cezaları ağır uygulayıp, daha şeffaf bir yönetim göstermeli. Birçok toplantıya basın mensuplarının girişi yasak. WADA’nın ve özellikle de bağımsız komisyonların buradaki rolünün artması lazım. Ülke federasyonlarının artık doping bulma ve ceza verme konusunda yetkilerinin olmaması gerekiyor. Çünkü her ülke yapısı aynı değil. Ülkemiz de dahil olmak üzere bazı ülkelerde ‘Aman bize zarar gelmesin, rezil olmayalım’ ya da başarı için her yol mübah algısı gelişmiş olduğu için suistimaller meydana geliyor. Hatta mümkünse IAAF’i bir süre o spordan gelen birileri yönetmesin. Yani eski sporcular zaten kendi dönemleri adına şüphe altındalar. Şimdi rüşvet çarkına girmeyeceklerini kim söyleyebilir? Asıl çözüm temiz sporcuların teşvik edilmesinde de yatıyor olabilir.
5- Türkiye bu yaşananları nasıl izlemeli, hangi dersleri çıkarmalı?
Mert Aydın: Türk spor teşkilatı son 20 yılda hiçbir gelişmeyi doğru yorumlamadı. Yine inşallah diyeceğiz!
Caner Eler: Türkiye öncelikle çok korkmalı. Çünkü son yıllarda yaşananlar ve ülkemizin yönetim alışkanlıkları düşünüldüğünde Rusya örneği bize büyük ders teşkil etmeli. Artık başka bir çağdayız. İçeriden bilgi sızdıracak kişilere ulaşmak kolay olmasa da daha mümkün. Zaten Aslı Çakır Alptekin özelinde rüşvet ve örtbas kavramları bizim için de konuşuluyor. Bir kere, daha önce ne yapılmışsa bunun artık halı altına süpürülmemesi ve ilerisi için şimdiden önlemlerin alınması gerekiyor. Ancak ülkedeki spora bakış açısının sadece başarı ağırlıklı olduğu düşünüldüğünde de karamsar olmamak elde değil. Umarım haksız çıkarım.