Dört bir tarafı yüksek duvarlarla çevrili küçük stadın duvar diplerinde, ancak kafamın geçebileceği kadar minik delikler vardı. Bir önceki maç, o delikten geçebildiğimi bile bile her seferinde küçük yüreğim yerinden çıkacakmış gibi atardı. Nasıl atmasın, siz 8 yaşında, bir maçı izlemek için yaşınızdan büyük eylemlere giriştiniz mi hiç?
8 yaş, herhangi bir eylemde bulunmak için çok küçük bir yaş biliyorum ama Silvan gibi politik, küçük bir ilçenin çocukları için değil. Şu günlerde Silvan, kazılan hendekler ve ilçedeki sokağa çıkma yasakları ile kulağa çok sık çalınsa da aslında şehrin en meşhur şeyi bu olaylar değil. Şehrin ölümleri, direnişleri, olayları kadar bir de 80’li yılların sonunda parlayan Silvanspor’u vardı. Yeşil Silvan, nam-ı diğer Meyafarqin… Asur medeniyetine başkentlik yapmış kadim şehir…
3. Lig’de o yıllar gruplar vardı ve her bölgenin şehirleri kendi içerisinde bir grup oluştururdu. Silvanspor da her iki haftada bir o küçük şehrin sesi, soluğu, heyecanı olurdu. Öyle bir heyecan ki 8 yaşında abine yetişemediğin için maça, duvar dibindeki bir delikten girmeyi göze alırdın. Öyle bir coşku ki takımın şampiyon olması mümkün olmasa bile tanık olacağın heyecan ile şehrin küçük ve tek tribününde, soğuğa rağmen zıplardın. Tek bir tezahüratla maç başlar, çoğu zaman maç o tezahüratla devam ederdi. “Siyah beyaz gol atar…” Horoz Hadi takımın amigosuydu. Sesi çok gür çıktığından olsa gerek bu lakabı almıştı. Belki fazla akıllı olduğundan, ahali onu yarım akıllı bilirdi. Ona rağmen yüzlerce taraftar onun amigoluğu eşliğinde bağırırdı. En çok da takım gol yediğinde inatla ve hırsla bağırırdık: Siyah beyaz gol atar… E tabi, anlaşıldığı üzere takımın renkleri siyah beyazdı. Yeşilin, kırmızının, sarının egemen olduğu topraklarda, heyecanı siyah beyaz bir şehirdi Silvan… Silvanspor’dan sonra gönül verdiğim takımın adının Beşiktaş olmasının da sebebi de takımın renkleriydi. O zamanlar öykündüğüm abim Galatasaray’lıydı oysa…
Yıllar oldu ama şampiyonluğun en büyük adayı Elazığ’ı farklı yendiğimiz, Mardinspor ile 3-3 biten ve büyük olayların çıktığı, Ağrıspor karşısında 1-1 sonlanan ve şampiyonluğun elden gitmesine sebep olan, Bingölspor’a 3-1 kaybettiğimiz ve Hasan Abi’nin elini tutarak sahaya Beşiktaş forması ile çıktığım maçlar başta olmak üzere onlarca maç hâlâ belleklerde çok taze. Sadece benim değil o dönem ilk gençlik çağını yaşayan herkes için tabii ki. İki haftada bir, pazar günü öğle saatlerinde Silvan’da hayat başka akardı. Çünkü forvet Haydar’ın, kaleci Mahmut’un, stoper Hanefi’nin, kaptan Hasan Abi’nin, orta saha Candemir’in, son dakikacı Cafer’in yaşattığı heyecanı başka hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir olayda bulamayacağını bilirdi şehrin futbolseveri. Sinema salonu olmayan, spor salonu yıllardır viran olan Silvan’ın hayata dair tek umuduydu Silvanspor… Umuttu, çünkü hayallerin hayata geçmesine ramak kalmayı ifade ediyordu. Umuttu, çünkü unutulmuşluğa, yok sayılmaya, asimile edilmeye en saf isyandı. Yok sayılmanın dışavurumuydu her maçta edilen küfürler, haksız kararlara verilen tepkiler… Uzun sürmezdi ama o tepkiler. Horoz Hadi toparlardı taraftarı, sanki biz “Siyah beyaz gol atar” diye daha çok bağırdıkça, o tepkilerin, küfürlerin hepsini tek cümleyle ifade etmiş gibi hissederdik.
4-5 sezon sürdü bir üst lige çıkma hayali. 90’lı yılların başıydı artık. 3. Lig’de yer alan o kadar il takımı arasından bir ilçenin ve takımının futbolla direnişi, siyasete yenik düşüyordu. Bir ilçenin kıyımı başlamıştı, adına fail-i meçhul denen… Önce amatör kümeye düştü takım. Şehir çoktan küme küme dağılmıştı. Horozların sesi kolay kolay kesilmez ama Hadi bile susmuştu. Haydar, zaten transfer olacaktı onu biliyorduk. Candemir de. Hasan Abi, sadece futboldan değil memleketten de göç etti. Cafer, son dakikaları özlerken okeye yancı oluyordu stoper Hanefi’nin kahvehanesinde. Takım, kimsenin aklına ölümlerden başka bir şeyin gelmediği dönemde var olamadı. Sonra belki de o umut, o heyecan, o coşku geri gelmesin, 2015’te dahi hendeklerin, silahların gölgesi sürsün de bir horoz çıkmasın diye renkleri değişti amatör kümede çırpınan takımın. Silvanspor’un adı bile değişirdi belki ama renkleri değişemezdi. İsyanın, umudun, en haksız anda hak aramanın tezahüratıydı çünkü. “Siyah beyaz gol atar…”
Siyah, şehrin ölümlerine, beyaz da umut kırıntılarına kaldı sadece.