Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

GündemKüçük Çocuk

2015 İspanya Bisiklet Turu sonlanırken, bize artık Büyük Turlar arasında daha farklı bir yerde olacağının da mesajını verdi.

Eğer Büyük Turları bir ailenin üç çocuğu olarak düşünürsek; Fransa Turu çocukların en büyüğü, İtalya ortancası ve İspanya da ailenin en küçüğü olacaktır. Fransa Turu ilk göz ağrısı, büyük işler başarmış ve kardeşlerine hep örnek gösterilmiş, iki küçük kardeş de hep onun gibi olmak istemiş. Karakterleri farklı olan bu üç çocuk bisiklet ailesinin göz bebekleri. Bu yazı ise ailenin ezileni, üçüncü planda kalanı ve tahmin edilmesi en zor olanına. Yani İspanya Bisiklet Turu’na…

La Vuelta bu sene büyükleri gibi olmak adına yeni bir yol denedi. 11 tırmanış finişi ile her etabı ayrı zorlukları olan yarışlar haline getirmeye çalıştılar. Dışarıdan bakınca şöhrete kısa yoldan gitmek gibi gözüküyor. Zaten bisiklet dünyası da ikiye bölünmüş durumda. Vuelta’ya gelmeyip Britanya Turu’na katılan ünlü sprinter Mark Cavendish gibi, “Bu yarış çok saçma bir hal aldı” diyenler de var Steve Cummings gibi “Vuelta, tarihinde söylenenleri değiştirecek ve burası hakkettiği değeri bulacak” şeklinde düşünen de…

Yarış bu sene bu iki farklı düşüncenin gölgesinde geçildi. Kırmızı mayo 21 gün boyunca kimsede uzun süre kalmazken, liderlik Esteban Chaves, Tom Dumoulin ve Fabio Aru arasında gidip geldi. Turun başından beri ilk üç içerisinde sessizce oturan Joaquim Rodriguez de genel klasman için büyük bir tehlike teşkil ediyordu ancak Burgos’ta gerçekleşen zamana karşı etabı onun umutlarını bitirdi. Zorlu Alto de Sotres etabını alarak 12 saniye farkla ilk sıraya oturmuştu fakat arka arkaya gelen, içinde yüzde 13 eğimlerin bulunduğu etaplarda bir kez o insanüstü performansı göstermişseniz ikinci gün zaman kaybını önlemek dışında elinizden pek bir şey gelmez. Rodriguez 15. etapta tırmanışı elinde bir puro varmış gibi çıkıp “Purito’luk” yapmış olabilir ama son tırmanışta ortalama eğimin yüzde 15 hatta 30’lara ulaştığı 16. etapta, 1 saniye ile kırmızı mayoyu kazanması Katusha’nın bir planı mıydı bilinmez. Bir gün sonraki etabın zamana karşı olması Purito’nun kırmızı mayoyu elinde tutamayacağının sinyallerini vermişti. Bu sinyaller doğru da çıktı.

Rodriguez, zamana karşı uzmanı Tom Dumoulin’den 1 dakika 11 saniye fark yediği zaman eminim hepimizin aklında aynı soru vardı: “Genel klasmanda bu kadar tehdit oluşturan bu ismin zamana karşısı nasıl bu kadar kötü olabilir?” Ama olabiliyordu. Zamana karşı etabında geriye düşen Rodriguez podyuma, ait olduğu yer olan dağlarda tırmandı. 20. etapta Aru’nun peşinden ayrılmadı ve üçüncülüğü aldı. 36 yaşında, etaplara aç olduğu kadar jübilesini yapmak adına evinde tur kazanmaya da aç olan Purito yine kazanmaya çok yaklaştı ama 2010 ve 2012’de olduğu gibi bu sene de istediğine ulaşamadı.

Vuelta, tarihinde iki Hollandalı şampiyon çıkardı: Jan Janssen ve Joop Zoetemelk. Bu sene zafere yaklaşansa  “Maastricht Kelebeği” lakaplı Tom Dumoulin oldu. Henüz bir Büyük Tur şampiyonluğu olmaması bir yana, genel klasman umutlarıyla gelmediği yarışta tırmanabildiğini yeni öğrenmesi çok önemliydi. İlk haftadan gösterdiği inanılmaz performans, 9. etabı kazanması, 5. etapta sırtladığı kırmızı mayo, beklendiği üzere zamana karşı etabını kazanması kimilerini korkuttu. Kimileriyse onun dağlarda dayanamayacağına emindi. Artık savaş 24 yaşındaki Hollandalı ve 25 yaşındaki genç yetenek Fabio Aru arasında geçecekti. 18 ve 19. etaplarda her şeyin çok sessiz olacağı zaten beklenen bir şeydi. Dumoulin’in buralarda yaptığı ataklar ona sadece 3 saniye kazandırdı ve Aru ile arasındaki fark 6 saniyeye çıktı.

Tom Dumoulin, Aru'ya karşı ataklar yapsa da yarış ona "bir gün fazla" geldi.
Tom Dumoulin, Aru’ya karşı ataklar yapsa da yarış ona “bir gün fazla” geldi.

Fakat 20. etap 3 dakika fark yaratılabilecek bir gün olacaktı. Dört tane birinci kategori tırmanışın olduğu etapta, Dumoulin’in hayalleri elinden kayıp gidiyordu. Belki bu sene “kırmızı mayo”yu kazanamadı ama Miguel Indurain ve Bradley Wiggins gibi zamana karşıcılar gibi Büyük Tur kazanabileceğini kanıtladı. 20. etapta hafızalardan silinmeyecek o atağa cevapsız kalmasından sonra üzgün olduğunu ama belki kendisinden daha sonra gurur duyabileceğini röportajlarda belirtirken, akşam günün ağırlığı üstünden kalkınca attığı tweet moralinin düzeldiğini hepimize gösteriyordu: “Tur bana bir gün fazla geldi.”

Kimilerine göre modern zamanların en sert etabı, kimilerine göre “o kadar da abartılacak bir şey değil” olarak değerlendirilen 11. etap Joaquim Rodriguez tarafından “La Purito” adı amatör bir yol bisikleti yarışında koşulmuştu. Bu turu ölümcül bir hale getirmeye yemin etmiş gibi gözüken La Vuelta patronu Javier Gullien, hiçbir değişiklik yapmadan bu Andorra etabını kullandı. Sosyal medyayı sallayan bu karar, çoğu sporcu tarafından şakayla karışık bir şekilde hoş karşılanmazken, Chris Froome “Tasarlasam ben de böyle bir etap hazırlardım” dedi. Takım arkadaşı Nicholas Roche ise etap gününde Purito’nun kesinlikle pelotonun en sevilen ismi olmayacağını söylüyordu.

Bunun epik bir gün olacağı belliydi. Froome’un geçirdiği kaza sonucu geriye düşmesi ve sonradan öğrenildiği üzere tüm etabı kırık ayakla tamamlamış olması; Tinkoff- Saxo’nun üzerinde bir büyü varmışçasına Paulinho’ya çarpan motosiklet… Daha en sert tırmanışlara gelmeden gerilim oldukça yükselmişti. Son tırmanışa kadar sessiz geçen etap, Landa’nın atağı ile alev aldı, büyük bir düelloya tanık olduk. Astana’ya uğurlu gelen Andorra etabı, Landa’ya etap kazandırdı, kırmızı mayo ise Dumoulin’den Aru’ya geçti. Belçikalı eski bisikletçi Jo Planckaert’in Paris- Roubaix için söylediği “Eğer o güçlü bacaklara sahip değilseniz, burası olmanız gereken son yer” sözü bu sefer Vuelta’nın 11. etabının mottosu oldu. Landa o gün o bacaklara sahipti ve belki de Sky’a transfer olmadan önce takımına son bir teşekkür etti.

Astana tur boyunca her zaman göz önündeydi. Nibali’nin takım otomobiline tutunmasıyla birlikte tüm okları üzerinde hisseden Kazakistan merkezli ekip, baskıyı lehine çevirmeyi başardı. Nibali ile Aru arasında takım içi bir genel klasman savaşı olacağı düşünülürken, Nibali’nin senaryo dışı kalması ile sahne Fabio Aru’ya kaldı. Mükemmel bir takım taktiği, kendilerini Aru’ya adamış takım arkadaşları ve onun taze bacaklarıyla gelen şampiyonluğun sacağıydı. Takım arkadaşlarının desteği olmadan 20. etaptaki atağı ne kadar kalıcı olur diye düşünürken akla yine bisikletin bir takım sporu olduğunu getirdi.

Fabio Aru, bu sene Giro’da elde ettiği önemli başarılarının yanına bir de kırmızı mayo ekledi. Rakipleri Pireneler ve Alpler’de bacaklarına acı çektirirken; Aru, İspanya Bisiklet Turu’na genelde verilmeyen o değeri verdi. 2015 yılını buna adadı. Ancak Vuelta da Aru’ya bir teşekkür borçlu. Çünkü artık Vuelta eski Vuelta olmayacak. İçinde barındırdığı bu mücadeleler ve savaşlar onu değiştirdi. Steve Cummings’in dedikleri doğru çıktı; Vuelta, tarihinde yazılanları değiştirdi. Hala haylaz, hala sürprizlerle dolu ama artık daha olgun.

Fransa ve İtalya turlarında şampiyonun kim olduğunu ikinciye atılan 3 dakika farklarla anlayabilmiştik ama İspanya’da son ana kadar süren heyecan içimizi yaktı. Her şeyin son anda değiştiği turlara gittik. Bu sene hangi turdaki savaş daha sertti diye soracak olursanız, çoğunluğun bir saniye beklemeden La Vuelta diyeceğinden emin olabilirsiniz.

Ailenin en küçüğü olan La Vuelta, bu sene genel klasman iddialılarının en küçüğüne gitti. Küçüğün halinden küçük anlar misali…

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

3 sene önce
Sıfır

Sıfır

3 sene önce