Malum olduğu üzere, kült mertebesine erişmiş kitabında Simon Kuper, toplumların hafızalarıyla futbol sevgilerinin kesiştiği heyecanlı anlara dair dünyanın dört bir yanından örnekler verir. 1988’de Hamburg’da oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası yarı final maçında Hollanda’nın Almanya’yı yenmesi üzerine, milyonlarca Hollandalının bu galibiyeti İkinci Dünya Savaşı’nda ülkelerinin işgal edilmesinin bir rövanşı olarak kutlamaları ya da yüzlerce yıl Macar yönetimi altında kalmış Slovakya’da, misafir Ferencvaros taraftarına polis ve taraftar şiddeti uygulanması, geçmiş ile futbolun kesiştiği anlara dair her yerde rastlanabilecek örneklerdir[1].
Geçmişin futbol gündeminde yer bulmasına, bir başka kült esere dayanarak, ‘geçmişin hayaleti yeşil sahada’ diyelim. Hayaletlerin popüler kültürde, siyasette veya edebiyatta her zaman kötü olmadıklarını vurgulamak lazım. ‘Komünizmin hayaleti’ne büyük kitleler on yıllarca umut bağladı (ve halen birçok kimse bağlamakta) örneğin. Hakkını yemeyelim, ‘geçmişin hayaleti’ de her zaman adının çağrıştırdığı kadar korkutucu değildir. Hatta bazen Casper gibi sevimlidir ve zaman zaman futbolda ‘tatlı bir rekabet’ vesilesi bile olur. Zira futbolu keyifli yapan unsurlardan biri de futbol kültürünün bir parçası olan ‘hatıralardır.’ Hemen her organizasyonun seri başlarından olan Hollanda’nın Dünya Kupası’nı -üstelik üç kez final oynamış olmasına rağmen- henüz kaldıramamış olması ya da millilerin İngiltere milli takımına henüz gol atamamış oluşu, her yeni organizasyonda ya da müsabakada rekabeti kızıştıran geçmişe dair istatistikler değil midir? Kısacası, ‘futbolu sadece futbol olmaktan çıkaran sebepler‘ listesi yapılsa, herhalde ‘geçmişin hayaleti’ de bu listede kendine yer bulurdu.
Geçmişin hayaletinin sahaya sıkça musallat olduğu yerlerden biri, hareketli bir tarihi olan ve bu tarihin her daim gündemde olduğu Malta’dır. Örneğin, tarihin bu kadar gündelik hayatın içinde olduğu bir ülkede, 24 Haziran 2012’de Avrupa Futbol Şampiyonası’nda oynanan İtalya-İngiltere çeyrek final maçını İtalya’nın kazanması üzerine, sokaklarda birçok kimse gece geç saatlere kadar kutlamalar yapar. Zira Britanya sömürgesi olduğu günlerde Malta siyaseti ve toplumu, İngiliz yanlıları ile İtalyan yanlılarının bölünmesine tanık olmuştur ve ülkede hala ‘İngiltere-sevenler’ ile ‘İtalya-sevenler’ arasında bir rekabet vardır. Malta’da futbol, mazisi olan bu siyasal ve kültürel rekabetin kendini gösterdiği bir mecra, bir vasıta olmuştur.
Malta dünyanın en küçük ülkelerinden biridir. Üstelik Türkiye gündeminde pek fazla yer bulan, derin ticari ya da kültürel ilişkilerimizin olduğu bir ülke de değildir burası. Dolayısıyla, “ne önemi var, neden Malta hakkında yazılır ve okunur ki?” diye sorulabilir. Evet, Malta bizim için hayli meçhul bir toprak parçasıdır, gündemimizde hemen hiç yeri yoktur ancak Maltızlar için ‘biz’ ya da ‘atalarımız’ epey önemli kimselerizdir. Bunun sebebi Malta tarihinin en önemli olaylarından birinin ‘bizlerle’ alakalı olmasıdır. Alakalıdır, zira 1565’te dönemin en korkulan güçlerinden biri olan Osmanlı donanması, büyük bir filo ve yaklaşık otuz bin kişilik mürettebatıyla Malta’yı kuşatmış, Maltızlar ve o zamanki yöneticileri olan St. John Şövalyeleri yaklaşık dört ay boyunca kuşatmaya direnmiş ve sonunda Osmanlıları büyük kayıp verdirterek geri püskürtmüşlerdir.
Avrupa’da korku salan Gran Turco’ya karşı kazanılan bu başarı, oluşum sürecinde Maltız ulusal kimliğinde ve toplumsal hafızasında merkezî önemi olan bir sembol olmuş/yapılmış ve olay ülkenin başlıca övünç kaynaklarından biri haline gelmiştir. Maltızlar uzun süredir, kuşatmanın kaldırılması kararının Osmanlı serdarı tarafından alındığı 8 Eylül gününü Jum il-Vittorja yani ‘Zafer Günü’ adıyla bir milli bayram olarak kutlar ve ders kitaplarında bu olaya ayrı başlıklar açarlarken, birçok kentleri bu zafer sonrası yeni adlar almıştır: Birgu kentinin adının –bizde üç şehre “Kahraman”, “Gazi” ve “Şanlı” isimleri verilmesine benzer şekilde- ‘Muzaffer Şehir’ anlamına gelen ‘Città Vittoriosa‘ya dönüşmesi gibi.
Osmanlılar adaya aslında 1565 öncesinde de birçok kez hücum etmiş, 1565 sonrasında ise bu hücumları sürdürmüşlerdir. Malta gemileri ise Osmanlı askerî ve sivil gemilerine her fırsatta saldırıp korsanlık yapmış, Akdeniz’de Osmanlı’ya karşı hemen her ittifakta yer almışlardır. İşte 1530’lardan 1790’lara kadar süren bu uzun mücadele, Malta’da önemli tarihî ve coğrafî izler bırakmıştır. Bu izler kendini zaman zaman futbol sahasında da gösterir. Tıpkı İngiliz ve İtalyan yanlılarının rekabeti gibi, Osmanlı karşıtlığı da Malta’da futbol üzerinden ifade bulur. Bu, Malta’ya has bir olgu değildir: Osmanlıların yönettikleri veya kıyısına kadar geldikleri coğrafyalarda, asırlar süren etkileşim bugüne birçok iz bırakmış ve bu etkileşim sonucu hakkında geniş bir araştırma literatürü bulunan “Türk imajları” ortaya çıkmıştır. İşte Malta’da bu izler ve imajlar, Türkiye erkek futbol milli takımıyla yapılan maçlarda kendini gösterir ve bu maçlar kimi zaman geçmişteki çatışmaların rövanşı gibi görülür.
Türkiye-Malta Maçı mı Osmanlılar ile St. John Şövalyeleri’nin Çarpışması mı?
Bir Türk takımı Malta’da ilk maçını 1936’da yapar. Maç 22 Kasım’da, ülkeyi ziyaret eden Türkiye Deniz Kuvvetleri üyelerinden kurulu futbol takımıyla, o dönem Malta’yı yöneten Britanyalı muadili arasında gerçekleşmiş ve Britanya takımının 3-2 galibiyetiyle bitmiştir. İkinci maç 25 Kasım’da oynanmış ve aynı ekip bu kez 5-3 galip gelmiştir. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti donanmasının Malta’yı ilk ziyaretidir ve bekleneceği üzere geçmişin hayaletini hortlatmıştır: Ziyareti ve oynanan maçları 1994’te anan bir Maltız gazetesinin yazarı, yazısına Malta Kuşatması’na atıfla ‘Türklerin Dönüşü’ başlığını atar, ancak Türklerin bu kez barışçıl bir ziyaret yaptıklarını eklemeyi de ihmal etmez[2].
Bu ziyaretten yaklaşık kırk yıl sonra, Malta ile Türkiye milli futbol takımları ilk kez karşı karşıya gelirler. 1978 Dünya Kupası elemelerinde İzmir’de, 31 Ekim 1976’da oynanan maçı Türkiye 4-0 kazanır. Futbol vesilesiyle geçmişe atıf yapan bu kez Milliyet’tir. Malta Milli Takımı’nı temsil eden bir figürün şövalye zırhının içine girip, rakip bir futbolcuyu korkutmak istediğini gösteren bir Altan Erbulak karikatürü bu gazetede maçtan bir gün önce yayımlanır[3].
Rövanş maçı 27 Kasım 1977’de Malta’da oynanır ve Malta bu kez 3-0 kaybeder. Bu vesileyle 1565 Malta Kuşatması bir kez daha gündeme gelir ve Milliyet’te Maltızların 1565’te kazandıkları gibi yine kazanacaklarını iddia ettiklerine dair bir haber çıkar[4]. Maltızlar için bu maçı ilginç kılan anlar ise, rakiplerine ait ekipmanların Roma Fiumicino havaalanındaki grev nedeniyle beklenenden geç geleceğinin anlaşılmasıyla yaşanır. Neyse ki milli takıma Malta Futbol Federasyonu tarafından gerekli yardım yapılır. Böylece milliler, antrenmanlarda göğüslerinde St. John Şövalyeleri’nin sekiz köşeli haçı bulunan eşofmanları giyerler. Belki milliler için bir anlam ifade etmeyen bu olay, Maltızlar nezdinde yankı uyandırır ve gazetelerde Türklerin bu haça karşı 1565’te savaşmış olduklarına dair müstehzi yorumlar yapılır[5].
1979’daki maçlarsa maalesef böyle gülümseten anlara sahne olmaz. 1980 Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri için İzmir’de yapılan müsabakayı Türkiye 2-1 kazanır ancak maçta Malta yedek kulübesi portakal yağmuruna tutulur[6]. 28 Ekim’de Malta’da oynanan rövanş maçında Maltızların tepkisi ise daha serttir. Milliler maç boyunca taşlanırken taş yanında sahaya sopa ve kürek (!) de atılır. Türk bayrağı direkten indirilip yırtılır ve aynı bayrak veya bir başkası da yakılır. Maltız gazetesine göre polis olaylara geç müdahale eder. Bazı taşlar futbolcu ve hakemlere isabet ederken, yaralananlar içinde dönemin milli kalecisi Şenol Güneş de vardır. Şenol Güneş sonradan verdiği bir röportajda “Malta maçında kalede duramıyordum” demiştir. Aralarında Mustafa Denizli ve Fatih Terim’in de olduğu oyuncular zaman zaman ancak sahanın ortasına gelerek maça devam edebilirler[7].
Yıllar sonra iki takımın son karşılaşması da ilginç olaylara sahne olur ve geçmişin hayaleti bir kez daha, yine şövalye zırhı içinde kendini gösterir. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri için iki takım ilk maçı 6 Eylül 2006’da, Türkiye’nin cezası nedeniyle Frankfurt’ta yapar ve maçı Türkiye 2-0 kazanır. İkinci maç ise, kaderin bir cilvesi, 8 Eylül 2007 tarihine denk gelir. Tekrarlamak gerekirse 8 Eylül, Malta Kuşatması’nın kaldırıldığı gün olarak 1565’ten beri Malta’da kutlanmakta olan, Maltızlar için en önemli günlerden biri olduğundan, maça da ivedilikle tarihî anlamlar yüklenir.
Bazı Maltızlar futbol ile geçmişi birbirinden ayırmak gerektiğini düşünürken[8], maç vesilesiyle bu ikisi yine bir araya gelmiştir. Maçın duyurulduğu tabelalarda şövalye zırhları yer alırken, gazetelerde ‘Büyük Kuşatma…İkinci Bölüm’ gibi tabirler kullanılır ve YouTube’a bu müsabaka ile Büyük Kuşatma’yı benzeten videolar yüklenir[9]. UEFA’nın internet sayfasında dahi Maltızların kuşatmada kazandığı başarıya değinilir ki bu durum Türkiye’de şikâyet konusu olur[10].
Neyse ki bu kez Maltızlar 70’lerdeki Maltızlar değildirler. 1970’lerden itibaren Malta’da bir şeyler değişmektedir. Tarih yazımında olaylara ‘biz-onlar’ ikiliğinin ötesinden bakmayı başarabilen eserler üretilirken, ders kitapları da gittikçe düşmanlık içeren ifadelerden arındırılır olmuştur. Belki de bu gelişmeler sayesinde Maltızlar bu kez şiddete başvurmazlar; ancak Türklere yine de tepkilidirler ve bu tepkilerini İstiklal Marşı okunurken ıslık çalarak gösterirler[11]. Maçın sonucunda, Avrupa’nın en zayıf milli futbol takımları arasında olan ve daha önce Türkiye’ye hep yenilen Malta bu kez rakibinden bir puan alınca, gazetelerde yine geçmişe müracaat edilir ve maçtaki başarılı oyun ‘atalarımızın 1565 Büyük Kuşatma’daki yiğitliği’ gibi benzetmelere sebep olur[12].
Ezcümle, geçmişin hayaleti futbol vesilesiyle hayatımıza musallat olup, bazen hoş bir rekabet sebebi olurken, bazen şiddete bahane olup tadımızı kaçırır. “Türklere haçlı eşofman giydirmek” ya da 8 Eylül gününe denk gelen maçı şövalye zırhıyla duyurmak tarihi sembollerin esprili kullanımları olarak sayılabilir. Ancak rencide edici ve hatta fiziksel tehdit içeren eylemler kaynağını geçmişten aldığında açık ki işin rengi değişir. O halde son olarak şunu soralım: Geçmişin bir daimî çatışma sebebi olmasını önlemek mümkün müdür? Bu sorunu kolayca çözmek mümkün değilse de birçok yöntem önerilebilir. Kanımca, sağlıklı bir tarih algısına sahip olmaya çalışmak ve yeni nesilleri düşmanlık üretmeyen bir tarih bilgisiyle donatmak, çatışmaları besleyen geçmiş etkenini ortadan kaldırmada etkili olacaktır. Her iki işi de başarmaksa kuşkusuz tarihe soğukkanlı ve nesnel bakma çabası gerektirir. Bu konuda Malta’da, özellikle AB’ye üyelik süreciyle birlikte olumlu gelişmeler olduğu, eğitim sisteminde eskinin ötekileştirici paradigmalarının terk edilmek istendiği vakidir. Türkiye’de ise daha alınması gereken epey yol olduğunu söylemek haksızlık olmayacaktır.
[1] Simon Kuper, Futbol Asla Sadece Futbol Değildir, çev. Sinan Gürtunca, 2. bs., İstanbul, İthaki Yayınları, 2003.
[2] Carmel Baldacchino, “The Return of the Turks”, The Times, 06 Nisan 1994, s. 41. Ziyareti haber yapan Deniz Mecmuası’na göre ikinci maç 5-3, Baldacchino’ya göre ise 5-2 bitmiştir. Bkz. “Donanmamızın Malta ve Faler’i Ziyaretleri İntibaları”, Deniz Mecmuası, c. 49, s. 343, 1 İkincikânun 1937, s. 66.
[3] Milliyet, 30 Ekim 1976, s. 12.
[4] “Dünya Kupası’nda”, Milliyet, 27 Kasım 1977, s. 13.
[5] “The Turkish Contingent with Eight-Pointed Cross”, The Sunday Times of Malta, 27 Kasım 1977, s. 30.
[6] “Malta, Tarihindeki İlk Deplasman Golünü Türkiye’ye Attı”, Milliyet, 19 Mart 1979, s. 14.
[7] Milliyet, 29 Ekim 1979, s. 14; “Turks Pelted with Stones”, The Times, 29 Ekim 1979, s. 10; “Şenol Güneş: Direkler Onlara Yardım Etti”, 24 Kasım 2014, http://www.sondakika.com/haber/haber-senol-gunes-direkler-onlara-yardim-etti-6717359/ [14.08.2015].
[8] Bir örnek için bkz. Hugh Peralta, “Malta vs Turkey and the Great Siege”, Times of Malta, 19 Eylül 2007, http://www.timesofmalta.com/articles/view/20070919/letters/malta-vs-turkey-and-the-great-siege.4646 [13.04.2015].
[9] Herman Grech, “Turkish Fans May Take No Delight in Malta Clash”, Times of Malta, 24 Ağustos 2007, http://www.timesofmalta.com/articles/view/20070824/local/turkish-fans-may-take-no-delight-in-malta-clash.7159 [13.04.2015].
[10] “Erzik’ten Büyük Tepki”, Milliyet, 08 Eylül 2007, s. 30.
[11] Milliyet, 09 Eylül 2007, s. 31.
[12] Kevin Azzopardi, “Brave Malta Make a Point on Victory Day”, The Sunday Times, 09 Eylül 2007, s. 87.