Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarGenelGündemNeyse O

Orlando Cruz kariyeri boyunca rakiplerinden çok kendiyle mücadele etti. Ve sonra bir gün buna 'dur' dedi. Maço boks dünyasında eşcinselliğiyle var olan bir sporcunun hikâyesi...

Bu yazı, ilk olarak Socrates’in Ocak 2017 tarihli 22. sayısında yayımlandı. Tüm sayılarımıza bu adresten erişebilirsiniz.


— Anne seni seviyorum.
— Kulüpte ateş açtılar.
— İyi misin?
— Tuvalette mahsur kaldım.
— Hangi kulüp?
— Pulse. Merkezde. Polisi ara.
— Öleceğim.
— Polisi arıyorum.
— Hâlâ orada mısın?
— Şu telefonuna cevap ver! Polisi ara, beni ara!
— Buraya geliyor. Öleceğim.
(…)

30 yaşındaki Eddie Justice, 12 Haziran 2016 gecesi annesi Mina’yla girdiği bu diyalogdan bir süre sonra hayatını kaybetti. Orlando’daki gey kulübüne elinde iki silah, üzerinde patlayıcı düzenekle giren Afgan asıllı Amerikalı Omar Mateen, onunla birlikte rehin aldığı 49 kişiyi öldürmüş, 53 kişiyi yaralamıştı. Üç saat boyunca süren dehşet, ABD tarihinin en kanlı silahlı saldırısı olarak tarihe geçti. Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) biat ettiğini açıklayan saldırganın eski eşi Sitora Yusufiy, Daily Mail’e yaptığı açıklamada Omar’ın evlilikleri sırasında dinle bir ilgisi bulunmadığını, eşcinsel eğilimleri olduğunu ve saldırıyı cinsel kimliğiyle ilgili kendi içinde yaşadığı mücadele nedeniyle gerçekleştirdiğini düşündüğünü dile getirdi.

O gece dört arkadaşını kaybeden Porto Rikolu boksör Orlando Cruz, yaklaşık bir ay sonra, 15 Temmuz gecesi Meksikalı Alejandro Valdez ile yapacağı maçı bu saldırının kurbanlarına adadı. Gökkuşağı mayosunu giydi, Pulse’ta hayatını kaybedenlerin akrabaları ve yaralananların da davet edildiği maç öncesi 49 çan sesiyle onları andı. Ve maçı kazandı.

-1-

Orlando Cruz, henüz yedi yaşındayken okuldaki arkadaşlarının alaycı tavırlarıyla başa çıkmak zorunda kalmıştı. Arkadaşları onun eşcinsel olduğunu söylüyordu ve boyu da çok kısaydı. Ailesi, bunun yansımasını müdür tarafından okula çağrıldıklarında öğrendi. Orlando sürekli kavga ediyordu. Okulda ya da sokakta kavga etmesini istemedikleri için onu boks derslerine yönlendirdiler. Erken başladığı boks, ona yedi Porto Riko şampiyonluğu, çok sayıda madalya kazandırdıktan sonra, 19 yaşında 2000 Sidney Olimpiyat Oyunları’nın yolunu açtı.

Bu olimpiyat genç boksörün kariyerinde sportif açıdan önemli bir iz bırakmasa da orada yaşadığı bir duygu Orlando’nun hayatını tümüyle değiştirecekti. Daha sonra Der Spiegel’e verdiği röportajda, bu değişikliği şu sözlerle anlatacaktı: “Sidney’den önce kendi kendime inkâr ediyordum. Heteroseksüel bir erkek gibi kızlarla çıktım, onlarla birlikte oldum. Sonra olimpiyatta biriyle tanıştım. Eve döndüğümde, içimde bir şey değişmişti. Başka bir yola girmiştim. Fakat hâlâ bu gerçeği kabullenmek istemiyordum. Uzun ve acı verici bir yolculuktu.”

Sidney’den döndükten sonra kendisiyle mücadele etmekten vazgeçti. Ama hâlâ bunu bir sır olarak saklama ihtiyacı duyuyordu. Yıllar boyuncarol yaptı. Örneğin antrenmanda arkadaşlarıbir kadının kalçasından bahsederken onun da katılıp katılmayacağına dikkat ediyordu ve o da “Ah, evet, müthiş bir g.t” demek durumunda kalıyordu. Oysa bunu söylerken içinde sadece boşluk vardı. Her defasında kendini inkâr etti. Jose adında trans bir arkadaşı onur yürüyüşüne katıldığı için sokak ortasında bıçaklanarak öldürüldüğünde Orlando sinirliydi çünkü homofobik şiddet 19 yaşında bir gencin hayatını bitirmişti. Ama sinirinin bir sebebi daha vardı; kendi sırrını hâlâ saklıyordu. Açıklamak istiyor fakat korkuyordu. Antrenmandan önce ve sonra eve gidip ağlıyor, aralarda da gidip dövüşüyordu.

25 yaşında ciddi bir ilişkiye başladı. Bu ilişki gizli de olsa dedikodular yayılıyordu. Bir yıl sonra bir maç sırasında seyirciler Cruz’a “İbne” diye bağırdılar ve rakibine onun tüylerini yolmasını söylediler. (Porto Riko argosunda geylere ‘ördek’ deniyor.) O gün, bir şeylerin değişmesi gerektiğini fark etti ve aynı yıl Porto Riko’dan New Jersey’ye, partnerinin yanına taşındı. Mesafe ona iyi gelmişti. Boş zamanlarında, insanlara açılmak için kendisini hazırladı. Bunun için yardım almaya başladı. İki haftada bir görüştüğü psikoloğu, onun kendi iradesiyle mi açılmak istediğini yoksa toplum tarafından mı buna itildiğini anlamasına yardımcı oldu.

2012 yılının Ekim ayına gelindiğinde, Orlando Cruz artık kendini hazır hissediyordu. Aynı ay içinde The Guardian‘da yayımlanan röportajında “Bir boksör olarak iyi iş çıkardım. 21 dövüşün yalnızca ikisini kaybettim, diğer tüm maçlarımı kazandım. Ama içimde hep bir dikenle yaşıyordum. Göremiyordunuz ama oradaydı. Bunu artık içimden çıkarmak ve iç huzurumu bulmak istedim. İnsanlar bana maricon (İsp. ibne) diyebilirler ve bu umurumda değil. Artık beni incitemezler. Çok mutluyum ve artık tüm dünyaya karşı çok güçlü olmalıyım” ifadelerini kullandı. Nihayet bu saklambaç oyununa son verecek, kişisel hayatı ve kariyerini aynı kişi olarak yaşayabilecekti. Bu birleşmenin, kariyerine de olumlu etki edeceğini düşünüyordu. En önemlisi de aynı durumdaki insanlara örnek olabilmenin heyecanını taşıyordu. Kısa sürede birçok insan, yazdıkları mektuplarla ona teşekkür etti ve kendilerine verdiği cesareti anlattı.

-2-

Boks, maço kültürünün en yaygın olduğu sporlardan biri ve Orlando Cruz, kariyeri devam ederken açılan ilk boksör olsa da bu sıkışmayı yaşayan ilk isim değil. Ondan tam elli yıl önce Emile Griffith, sonraları Ring of Fire ismiyle belgeseli çekilen bir olayın öznesi olmuştu. ABD’li boksörün Benny Paret ile yaptığı müsabakada yaşananların ardından boks uzun yıllar açık televizyon kanallarından uzak kaldı. Tıpkı Cruz gibi ikili bir yaşam sürdüren Griffith, sırrını öğrenen ve maç öncesi kendisine maricon diyerek kalçasına vuran Kübalı rakibini 12. rauntta köşeye sıkıştırmış, altı saniyede savurduğu 18 yumruk darbesiyle yere indirmişti. Komaya giren Paret on günlük mücadele sonunda hayatını kaybederken, Griffith cinsel yönelimini açıklamak için 43 yıl daha beklemek zorunda hissetmişti. Toplumun eşcinsellere bakışı açısından çok daha zor zamanlardı ve Griffith bu zorluğu yıllar sonra “İnsanlar beni bir adam öldürdüğüm için affettiler ama bir adama âşık olduğum için bir türlü affedemediler” sözleriyle anlattı.

Orlando Cruz, Griffith’in sözlerini “Bu, dünyanın riyakârlığını gösteriyor. Muhtemelen bunları elli yıl önce söylemek istemiştir ama şu andaki dünyada yaşamıyordu. Benim kadar şanslı değildi” şeklinde yorumluyor. Ama her ne kadar ailesinden, arkadaşlarından, Porto Riko halkından ve Ricky Martin gibi ünlü isimlerden destek alsa da onun yürüdüğü yollar da çiçeklerle çevrelenmiş değil. Antrenörü Juan de Leon, bir anılarını şöyle anlatıyor:

“Oyuncum bana açılmıştı. Benim için sorun değildi ve bunu sır olarak sakladık. Ancak salondaki bir başka boksör belli ki dedikoduları duymuştu. Orlando’yla eşleştiği sırada onunla dalga geçmeye başladı. Orlando ona vuracağını söyledi ama o hâlâ devam ediyordu. ‘Ne yapacaksan yap s.kik maricon’ dediğinde Orlando yumruklarını sıkıp bağırdı: ‘Ba-ba-ba- bam!’ Onu köşeye sıkıştırdı. ‘Seni mahvedeceğim. Bam-bam! Ne o, yoksa s.kik bir maricon seni dövüyor mu?’ O an gözlerimin önüne Paret’in karşısındaki Griffith geldi. O kadar sinirliydi. Ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Arkadaş oldular. Ertesi gün ikisi de özür diledi ve birlikte çalışmaya başladılar. İşte Orlando’nun gücü bu.”

Bu güç, Manny Pacquiao’nun birkaç nefret suçunu bir arada işlediği “Eşcinseller hayvanlardan kötü” açıklamasından sonra da kendini gösterdi. Filipinli ünlü boksöre bir video mesajla cevap veren Cruz, bu sözlerin son derece sorumsuzca olduğunu, kimsenin yaşam tarzı nedeniyle yargılanamayacağını belirtti ve meslektaşını kendisiyle tanışmaya davet etti: “Eminim ki beni bir insan olarak tanıdığında farklı düşüneceksin. Belki sonrasında biraz muhabbet de ederiz. Kendine iyi bak, senin ve ailen için dua edeceğim.”

-3-

Cruz, saygı görmek istiyordu. Ringde ve sokakta saygı görmek… Özgür olmak, kendisi olabilmek istiyordu. Yaptığı açıklamaya rağmen insanların onu cinsel yönelimiyle değil; yeteneği, karakteri ve sportmenliğiyle anmasını istiyordu. Ama bir yandan da tarihin ilk eşcinsel dünya şampiyonu olmak hedefiyle çıkmıştı yola. Böylece etki alanını genişleteceğini düşünüyordu. O dalga geçilen çocukların kim olmak isterlerse olabileceklerini göstermeye çalışıyordu ve buna profesyonel bir boksör de dâhildi. Ona göre imkânsız diye bir şey yoktu ve kim olduğunuz ya da kimi sevdiğiniz, hiçbir şeyin önünde engel değildi.

Dünya şampiyonu olma fırsatı, Cruz’un eline ilk kez 2013 yılında geçti. Meksikalı Orlando Salido ile dövüşeceği WBO tüy sıklet kemer maçı öncesi yaptığı açıklamada ailesi, antrenörü, takımı, taraftarları ve LGBT topluluğu adına dövüşeceğini söyledi. “Ama,” dedi, “Bu dövüşü, bütün hayatını hem ırkçılığın yoğun döneminde bir siyah hem de eşcinsel olarak yaşamış olan Emile Griffith’e adıyorum. O cesur bir adam, büyük bir şampiyondu ve bu unvanı onun için kazanmak istiyorum.” Ne var ki sonunda unvana ulaşan, Salido oldu.

İkinci fırsat ise geçtiğimiz Kasım’ın sonundaydı. Cruz bu defa hafif sıklet WBO kemerini kazanmak için kemerin hâlihazırdaki sahibi Terry Flanagan’ın karşısına çıkıyordu. Müsabaka öncesi, her zamanki gibi sportmence açıklamalarda bulundu. Yeni şampiyon olmak için hazır olduğunu ve dünya şampiyonu olarak gey toplumuna ilham vermek istediğini söylerken, rakibine de onun hayatı ve tercihlerine saygı duyduğu için teşekkür etti. Ancak boks dünyası Flanagan’dan ibaret değildi. Önce İngiliz boksör Frankie Gavin, Twitter’a gey bir boksöre kaybetmesi hâlinde arkadaşlarının onunla ömür boyu dalga geçeceğini yazdı. Cruz’un kaybettiği dövüşün ardından ise cinsiyetçi ve homofobik söylemleriyle bilinen eski ağır sıklet şampiyonu Tyson Fury’nin amcası -ve antrenörü- Peter Fury, “Bu, gerçek adamlarla yarım bir şeylerin farkı” mesajıyla hırsı ve nefretini açığa çıkardı.

Tüy sıklette dünya sıralamasının dördüncü sırasında bulunan Orlando Cruz, hedeflediği şampiyonluğa ulaşamadı. Fakat soru şu: Ne fark eder? Onun asıl mücadelesi ringin dışında. Pulse gece kulübünün eski çalışanlarından Cathleen Daus, katliamda hayatını kaybedenler için düzenlenen anma töreni sırasında “Pulse bana hep güven vermiştir. Normal bir insan olduğumu anlamama yardımcı oldu” diye konuşmuştu. Cruz, yürüdüğü bu zorlu yolda birçok insana aynı hisleri yaşatıyor. Kim ne derse desin. Kaç dünya şampiyonluğu, bir insanın kendiyle ve toplumla barışmasından daha değerli olabilir ki?

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Hayal Kuran Herkese

Hayal Kuran Herkese

3 sene önce
Neno

Neno

3 sene önce
Sözlü

Sözlü

3 sene önce