Kulakları sağır eden bir gürültü… Hep bir ağızdan tek bir kelime, tiz çığlıklara karışıyor. Bir ayindeymişiz hissi var. Hem de daha maç başlamamışken! Sebebi kadro anonsu. Sıra Barcelona’ya geldiğinde gerilim gitgide tırmanıyor, “10 numara” skorbordda gözüktüğünde kıyamet kopuyor. Yanındakini duymak bile mümkün değil. Sonrası biraz sükunet. Ayin santrayla devam edecek. Ama önce ‘ufak’ bir seremonimiz var.
UEFA Süper Kupa ve benzer seviyelerde çok fazla organizasyon düzenleme şansı bulamayan Gürcistan, biraz fazla şaşalı bir açılış töreniyle karşımızda. Futbolcular sahada dizilmişken onlara 1000 çocuk, dansçılar ve UEFA sorumluları eşlik ediyor. Gerçekten, maç başlamadan sahada basılmadık yer kalmıyor. Seremoni Eurovision’da şarkı öncesi giren ülke tanıtımlarından fırlamış gibi; Haşin Kafkas dansları, Gürcistan bayraklarıyla koşan çocuklar, alakasız bir “Imagine” ve kapanış. Futbolcular şaşırmış olsa gerek.
Şaşırma sırası bende. Yaklaşık 10 liraya maç bileti, 5 liraya da stadyumdan her çeşit yiyeceği alabiliyorsunuz. Futbolun hala bir yerlerde ucuz olduğunu bilmek güzel. Bu yüzden de stadyumda dört bir yerden insan var. Sadece bir kale arkasında Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan, Kürdistan ve Belarus bayrakları göze çarpıyor. Daha bunun bayrak asmadan gelenleri var. Bilmem kaç milletten gelen 51 bin kişinin tezahürat repertuarında ise üç parça öne çıkıyor: Toplu bir “Barça”, az katılımlı ama coşkulu bir “Sevilla” ve hepsinden gür bir biçimde “Meeesssiiii”
Bu sevgi boşa değil. O hala bizi şaşırtabiliyor. “İlk 20 dakikada aynı köşeye iki frikik golü. İkincisinin frikik golünün ardından televizyondan çok belli olmasa da stat yıkılıyor. Leo, sahada kafası kendisi gibi çalışan dev bir yetenekle oynamaktan çok keyif alıyor. Luis Suarez ve Messi sürekli birbirlerine acayip pas açıları yaratıyorlar, doğru noktalara koşuyorlar, tam zamanında duvar oluyorlar. Göz göze geldiklerinde suratlarında hep tebessüm var. Hatta Messi’nin tüm savunmayı geçip Rafinha’ya attığı pas genç oyuncunun acemiliğiyle harcanınca onu teselli etmek de Suarez’e düşüyor. Luis’in “vurmalıydın” mimiğine Leo’dan ufak bir baş sallama geliyor. Birbirlerini çok iyi anlayan dünyanın en yetenekli iki adamı, sahada birlikte çocuklaşıyor.
Bu uyuma tanıklık eden başka canlılar da var. Tiflis’in göbeğinde parıl parıl parlayan Boris Paichadze Stadyumu’nda bir çekirge istilası yaşanıyor. Sevilla kalecisi Beto ısınırken kale sahasındaki dev çekirgeleri dışarıya atmaya uğraştıysa da baş edemeyeceğini anlayınca huzura eriyor. İlk dakikadan itibaren futbolcuların kafa hizasından zemine pike yapan iki parmak boyutundaki böcekler de frikik resitalinin ardından gelen akıl almaz geri dönüşün şahidi.
Böylesi bir maçta son noktayı ise tabii ki Pedro koymalı. Takımdan ayrılacağı neredeyse kesinleşen, Luis Enrique’nin basın toplantısında laf attığı Pedro, hocasını eleştiri yağmurundan kurtaran şemsiyeyi açıyor.
120 dakikanın sonunda Tiflis’te saat 2’ye yaklaşmış. 50 bin kişiyle birlikte ağzımız açık. Böcekler bile şu üç saatten haz almış olmalı. UEFA’nın uç beyliğinde yeteneğin, savaşın, geri dönüşün, pes etmemenin şahikasını görmüşüz. Hem de %50 nem oranında, 30 dereceye yakın bir havada… İyi futbol oynayabilenlerden her şartta iyi futbol beklemek günah değilmiş. Boris Paichadze’de anladık.