Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolGenelGündemUsta Çırak

Futbol, siyaset ve rock'n'roll... Walter Casagrande, bu kelimelerin gölgesinde geçen hayatını Socrates'e anlattı.

Bu yazı ilk olarak Socrates’in Şubat 2020 nüshasında yayımlanmıştır. Röportajın tamamını bu ayki sayımızda bulabilir, geri kalan tüm sayılarımıza bu adresten ulaşabilirsiniz.


Socrates’le ilişkiniz nasıldı?

Harika. Asi bir gençtim, o ise olgundu. Bir şeyler içmek için dışarı çıkıp bara gittiğimiz zamanlarda beni kendi gençliğine benzettiğini söylerdi. Hareketlerim, huylarım belki de onda nostalji hissi yaratıyordu. Belki de yeniden benim gibi hareket etmeyi, genç olmayı istiyordu. Fiziksel olarak da ona benziyordum, saçlarımız kıvırcıktı. İdolüm olan insanla bir anda arkadaş olmuştuk, beraber oynuyorduk. Bugün ne olduysam, kim olduysam hepsi tamamen Socrates sayesinde.

Sizin için işler iyi gitti ama Socrates için aynısını söylemek zor.

O, Floransa’ya gitti ve bir yıl sonra geri döndü. Ben ise Porto’dan sonra Avrupa’da yedi sene kaldım. Avrupa’da futbolun ne anlama geldiğini daha iyi anlamıştım. O ise Brezilya’da edindiği alışkanlıklarını değiştirmek istemedi ve başarısız oldu. Diğer oyuncularla uyumsuzdu. Socrates, müthiş futbolcuydu ama İtalya’da yapamadı.

Peki ilişkiniz tam olarak hangi dönemde bozuldu?

2000’de. O sıralar TV Globo’da çalışıyordum ve bir yorumcu aranıyordu. Socrates de benden kanaldakilerle konuşmamı rica etmişti. Tabii ki ilgi duyuyorlardı, çünkü o mükemmel bir insandı. Ama iki sorun vardı: Birincisi konuşma tarzıydı ama bu, kısa süreli diksiyon dersi ile rahatlıkla halledilebilirdi. İkinci ve gerçek sorun ise içkiye düşkünlüğüydü. Kanaldakiler bu riski almak istemediklerine karar verdiler. Üç gün sonra buluştuk, bana TV Globo için onu sattığımı söyledi. Hep iyi bir mizah anlayışı vardı. Belki eğlence olsun diye söylemişti ama o cümle bana çok ağır gelmişti. Ben de ona sinirlendim ve bozuldum, sonrasında da hayat ikimizi başka yönlere savurdu. Benim ilgilenmem gereken ayrı şeyler vardı, onun ayrı. Şahsi problemlerim de vardı elbette; o süreçte kendimi toplumdan soyutladım, dört kez ölümden döndüm.

Socrates de değişti. Son yıllarında Sao Paulo’daki evinde inzivaya çekildi.

Magrao (Sıska) futbolu bıraktıktan sonra çalkantılı bir hayat yaşadı. Birkaç kez evlendi, müzik ve tiyatroda şansını denedi, fizyoterapist olarak klinik açtı ve kısa süre sonra elinde avucunda ne varsa sattı. Magrao’nun beni rahatsız eden bir kusuru vardı. ‘Rahatsız etmek’ derken o dönem onun için, geleceği için endişelendiğim için böyle söylüyorum. Socrates’in futbolda bir istikrarı vardı. Yıllar boyu çok iyi oynadı, takımı hep ona bağlıydı ve antrenmanları çoğu zaman aksatsa da başarılı olmayı becerdi. Ama futbol sonrasında kendine yeni bir alan bulma konusunda zorlandı. Zaten doğru alanı bulamadan vefat etti.

Kırgın olsanız bile onunla barışmak ve ona veda etmek istediniz.

2007 yılında uyuşturucu bağımlılığım için tedaviye başladım ve hastalığım hakkında o kadar çok bilgi edindim ki ona vereceğim öğütleri bile hazırlamıştım. Klinikten çıkıp tekrar çalışmaya dönmeye, sosyal yaşama yeniden entegre olmaya, iyileşmeye çalışıyordum, o sıralar Socrates’in kendisini nasıl yok ettiğini gördüm. İç, iç ve biraz daha iç… Öğrendiklerimi ona aktarabilecek zamanım olmadı, çünkü tekrar yakınlaştığımız o günlerde her şey sadece onunla ilgiliydi.

O sırada ölümü bekleniyor muydu?

Çok üzgündüm, çok kötü hissediyordum. Ona yardım etmek için geç kalmıştım. Vücudu alkol yüzünden o kadar hasar görmüştü ki tek kurtuluş ihtimali karaciğer nakliydi. Şimdi geriye dönüp bakıyorum ve onun için yapabileceğim hiçbir şey olmadığını fark ediyorum. Ona yakın olmak ve son günlerini birlikte geçirmek dışında… Brezilya, Magrao’nun eksikliğini her bakımdan çok hissediyor. Entelektüel ve zeki biriydi, diğer oyunculara hiç benzemeyen bir futbol yeteneği vardı, farklı bir hayat görüşü vardı. Kimsenin önem vermediği konular için o endişelenirdi. Bir de şimdiki oyuncuları düşünün. Hepsi bencil, kimse hiçbir şey hakkında yorum yapmıyor.

Socrates’ten öğrendiklerinizin hayatınızdaki yeri ne kadar?

Ben hâlâ aynı kişiyim. Fikirlerim ve inançlarım aynı. Siyasi felsefem ve hayal kırıklıklarım aynı. Sadece, desteklediğim insanlar yolsuzluğa karıştı. Socrates’i çok sık düşünüyorum; o benim için futboldaki en değerli insandı ve arkadaşımdı. Bazen rüyalarıma bile giriyor. Socrates, hayatımı öyle derinden etkiledi ki izleri hep bende kalacak.

Röportaj: Martina Farmbauer

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Hayal Kuran Herkese

Hayal Kuran Herkese

3 sene önce
Neno

Neno

3 sene önce
Sözlü

Sözlü

3 sene önce