İNENLER
Oklahoma City Thunder
Nisan ayının ortasıyla beraber NBA’de play-off heyecanı başladı. Play-off’ta ilk tur eşleşmeleri ay içinde tamamlanırken bu eşleşmelerde en büyük hayal kırıklığı yaşayan takımın Oklahoma City Thunder olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. Sezona oldukça iyi bir başlangıç yapan ve uzun bir süre boyunca Batı Konferansı’nı üst sıralarda götüren Thunder, ligin en iyi savunma takımlarından biriydi ve şampiyonluğun önemli adaylarından biri olarak gösteriliyordu. Koç Billy Donovan’ın ekibi normal sezonun son bir aylık bölümünde düşüşe geçmiş ve bu düşüşün sonucunda konferansını altıncı sırada bitirerek Portland Trail Blazers ile eşleşmişti. Thunder saha avantajını elde edemese bile, Trail Blazers’ın önceki sezonlarda play-off’ta yaşadığı hüsranlar ve Jusuf Nurkic’in sakatlığı sebebiyle birçok yorumcuya göre serinin favorisi konumundaydı. Ancak serideki ilk hava atışından itibaren işler hiç de Oklahoma City Thunder’ın istediği gibi gitmedi. Sezon boyunca onlara başarıyı getiren sert savunma anlayışını sahaya yansıtamayan Thunder, Blazers’ın guard ikilisi Lillard ve McCollum’ı durdurmayı başaramadı. Paul George’un yaşadığı hafif omuz sakatlığı sebebiyle normal sezondaki ritminden uzakta kalması ve Russell Westbrook’un düşük şut yüzdesi, hücum tarafında yarı saha üretkenliğinde oldukça sıkıntı yaşamalarına sebep oldu. Seri boyunca üç sayı çizgisinin gerisinden takım hâlinde yalnızca %33 ile isabet bulabilen Thunder, yalnızca evinde oynadığı üçüncü maçı kazanabildi ve beş maç sonunda elenerek sezona veda etti.
Russell Westbrook
Son birkaç sezonda olduğu gibi normal sezonu yine dudak uçuklatan istatistikler ve triple-double ortalamasıyla bitiren Russell Westbrook için 2019 play-off’ları aynı etkileyicilikte değildi. Seri boyunca oldukça düşük yüzdelerle şut kullanan Westbrook, takımının play-off’lara ilk turdan veda etmesine engel olamadı. Westbrook, seri boyunca oynanan beş maçta kullandığı 111 şutun yalnızca 40’ında isabet bulabildi. Üç sayı çizgisinin gerisinden de %32 gibi düşük bir yüzdeyle oynayan Westbrook, Oklahoma City Thunder’ın hücumda yaşadığı alan paylaşımı ve üretkenlik sıkıntısının belki de bir numaralı sebebiydi. Serinin bitişiyle beraber, son üç sezondur play-off’lara ilk turda veda eden Oklahoma City Thunder cephesinde Westbrook’a karşı çatlak seslerin arttığını gördük. Onun etrafında kurulan bir yapının başarılı olamayacağını iddia edenlerin sayısının bu seneki hüsranla beraber arttığını söyleyebiliriz. Artan eleştiriler ve hatta takas dedikoduları ile yaz dönemine giriş yapan Westbrook için nisan ayı bu sene de tatile çıktığı ay oldu.
Kyle Lowry
Son yıllarda takvimin dördüncü ayıyla arası pek iyi olmayan ve bu dönemde deyim yerindeyse ortadan kaybolan bir diğer isim ise Kyle Lowry. Toronto Raptors ile oldukça başarılı normal sezonlar geçiren ve son beş sezondur All-Star seçilmeyi başaran Lowry, play-off’larda düşen performansı sebebiyle birçok kez eleştiri oklarının hedefi olmuştu. Ne yazık ki 2019 play-off’ları da Lowry adına farklı olmadı. İlk turda Orlando Magic ile eşleşen Raptors, sürpriz bir şekilde evinde oynadığı serinin ilk maçını kaybetmişti. Bu maçta 33 dakika süre alan Kyle Lowry ise maç boyunca kullandığı yedi şutun hiçbirinde isabet bulamamış ve maçı 0 sayı ile tamamlamıştı. Lowry’nin bu kötü performansı yine aynı eleştirilere maruz kalmasına ve uzunca bir süre internette alay konusu hâline gelmesine sebep oldu. Toronto Raptors, rakibi karşısında oynadığı sonraki dört maçı kazanarak seriden galip ayrılmayı bilse de seriyi 11.4 sayı, 4.8 ribaund, 8.6 asist ve %32 üç sayı isabeti ortalamalarıyla tamamlayan Lowry, yine normal sezondaki performansından oldukça uzakta gözüktü. Orlando Magic karşısında oyun kurucusunun düşen performansını tolere edebilen Raptors cephesinde, olası bir final koşusu için Kyle Lowry performansını arttırmak zorunda.
D’Angelo Russell
Genç kariyerinin en iyi sezonunu geçiren D’Angelo Russell, sezon içerisinde büyük bir gelişim göstermiş ve sezonun ikinci yarısıyla Brooklyn Nets’i sırtlayarak play-off’a sokmayı başarmıştı. All-Star seçildiği sezonun ardından ilk play-off tecrübesini yaşayacak olan 23 yaşındaki guard’dan ilk turda beklentiler yüksekti. Ancak Russell’ın kariyerinin ilk play-off serüveni pek de hatırlamak istemeyeceği şekilde geçti. Seri boyunca Jimmy Butler, T.J. McConnell ve Ben Simmons gibi iyi savunmacılar tarafından savunulan Russell, istediği şutları bulmakta zorlandı ve oldukça düşük yüzdelerle şut kullandı. Russell’ın kötü hücum performansını en iyi özetleyen istatistik, seri boyunca kullandığı şut sayısının toplam ürettiği sayıdan fazla olmasıydı. Beş maçta toplam 97 sayı bulabilen Russell, bu sayıları 103 şut denemesinde elde edebildi. 23 yaşındaki guard, Sixers’ın bunaltıcı savunması karşısında takım arkadaşlarına pozisyon hazırlamayı da başaramadı ve seriyi yalnızca 3.6 asist ortalamasıyla tamamladı. Takımının seriyi 4-1 kaybetmesine engel olamayan Russell bu yaz serbest oyuncu olacak. Brooklyn Nets’in ona yeni bir kontrat önerip önermeyeceği şu an için bir soru işareti. Harika geçirdiği normal sezonun ardından hayal kırıklığına dönüşen bu play-off macerası Russell ve Nets’in kontrat görüşmelerini nasıl etkileyecek, hep birlikte göreceğiz.
Luke Walton
2016’nın nisan ayında Los Angeles Lakers’ta baş antrenörlük görevine getirilen Luke Walton için görevinin sona erdiği dönem yine bir nisan ayı oldu. Geçtiğimiz yaz LeBron James’in takıma katılmasıyla son yıllardaki kötü gidişatın değişmesi beklenen Lakers’ta, koç Luke Walton’dan beklentiler de yüksekti. Walton’dan LeBron ve etrafındaki genç nüve ile ilk seneden bir şampiyonluk adayı yaratması beklenmese de en azından sezon boyunca play-off yarışının içinde olması bekleniyordu. Aslında Lakers sezona hiç de fena başlamamıştı. Sezonun ilk bölümünde iyi bir basketbol oynayan Lakers, LeBron’un yıl sonunda yaşadığı sakatlığa kadar konferansını ilk dört içinde götürmeyi başarmıştı. Ancak LeBron’un sakatlığı sonrasında keskin bir düşüşe geçen Lakers direksiyonu bir daha toparlayamadı ve 37 galibiyet alabildikleri sezonu play-off dışında kalarak tamamladı. Sezon içinde oyuncu tercihleri, rotasyonları ve LeBron’la ilişkisi dolayısıyla sık sık eleştirilen Walton ise bu başarısızlıktaki en büyük günah keçisi ilan edildi. Önce 10 Nisan’da basketbol operasyonlarından sorumlu Magic Johnson’ın istifa haberini alan Lakers yönetimi, hemen ardından iki gün sonra Luke Walton ile yollarını ayırdı. Lakers’ın başında çıktığı 246 maçta 98-148’lik bir galibiyet yüzdesi elde eden Walton’ın işsizliği ise oldukça kısa sürdü. 39 yaşındaki antrenör, 15 Nisan’da Sacramento Kings ile baş antrenörlük görevi için anlaştı.
ÇIKANLAR
Portland Trail Blazers
Normal sezonu 53 galibiyetle konferansında üçüncü sırada bitiren Portland Trail Blazers, ilk tur başlarken uzun bir play-off koşusu vadetmiyordu. Sezonun son bölümünde ilk beş pivotları Jusuf Nurkic’i sakatlık sebebiyle kaybetmişlerdi ve son iki sezonda maç kazanamadan veda ettikleri iki ilk tur serisi onlar adına umutlanmayı zor hâle getiriyordu. Ancak Oklahoma City Thunder’a karşı serinin ilk hava atışından itibaren üstün bir oyun sergileyen koç Terry Stotts’ın ekibi, birçok NBA takipçisini yanıltmayı başardı. Blazers evinde maç kaybetmedi ve beş maç sonunda seriyi 4-1 ile geçerek adını konferans yarı finaline yazdırmayı başardı. Hücumda Damian Lillard ve C.J. McCollum ikilisinin sürüklediği Blazers’ta, Enes Kanter de Nurkic’in yokluğunda iyi bir performans sergilemeyi başardı. Savunmada ise Al-Farouq Aminu ve Maurice Harkless öne çıkan isimlerdi. Seri boyunca Russell Westbrook ve Paul George’a zor anlar yaşatan Blazers savunması, Oklahoma City Thunder’ı takım hâlinde %44 saha içi isabetinde tutmayı başardı. Takım kimyasının çok yüksek gözüktüğü Blazers büyük bir moralle ikinci tura gidiyor ve eğer yarı finaldeki rakipleri Nuggets’ı elemeyi başarırlarsa en son 2000 yılında ulaşabildikleri Batı Finali’ne adlarını yazdırabilirler.
Los Angeles Clippers
Play-off’lara ilk turda veda eden bir takım nasıl oluyor da ayın çıkanları arasında yer alıyor diye düşünebilirsiniz. Eğer NBA tarihinin en iyi takımlarından biri olarak gösterilen bir ekibi deplasmanda iki kez yenmeyi başarıyor ve bu maçlardan birinde 31 sayılık bir farkı kapatarak galibiyete ulaşmayı başarıyorsanız, bu performansın pekala ayın iyi performansları arasında yer alabileceğini söyleyebiliriz. Sezon boyunca oldukça iyi bir performans gösteren ve beklentileri aşarak play-off’a kalmayı başaran Los Angeles Clippers, son iki sezonun şampiyonu Golden State Warriors’a ilk turda epey zorluk çıkardı. Güçlü rakibine karşı pek çok kişinin şans vermediği Clippers, deplasmanda rakibinden iki maç çalmayı başardı ve bunu yaparken taraflı tarafsız bütün basketbol severlerin beğenisini kazandı. Geniş bir rotasyon kullanan ve sezon boyunca neredeyse her oyuncusundan katkı almayı başaran koç Doc Rivers, bu seride de bench’ini en önemli kozu olarak kullandı. Kenardan gelen Lou Williams ve Montrezl Harrell’ın harika performanslarına Danilo Gallinari, Patrick Beverley ve Shai Gilgeous-Alexander’ın verimli oyunları eşlik etti. Ancak Clippers’ın nefesi güçlü rakibine yetmedi ve altı maç sonunda 4-2 ile seriyi kaybeden taraf oldular. Clippers sezona erken veda etse de kadronun gösterdiği başarı taraftarları adına oldukça umut vericiydi. Bu yaz maaş bütçesinde büyük bir boşluk bulunan Clippers, kadrosuna bir ya da iki süper yıldız (bkz. Kawhi Leonard) eklemeyi başarabilirse önümüzdeki dönemde ligin güçlü ekiplerinden biri hâline gelebilir.
Damian Lillard
Geçtiğimiz ay içinde Damian Lillard’ı izleyenler oldukça özel bir performansa tanıklık etti. Son iki sezonda Portland Trail Blazers ile harika sezonlar geçiren Damian Lillard, takımının iki sezonda da süpürülerek sezona erken veda etmesine engel olamamıştı. Bu sezon bu talihlerini değiştirmeye kararlı olduğunu sık sık dile getiren Lillard, bu sözünün arkasında durdu. Lillard, Portland Trail Blazers’ın Oklahoma City Thunder’ı beş maç sonunda elediği seriye 33 sayı, 4.4 ribaund, 6 asist, 2.4 top çalma ve %48 üç sayı yüzdesiyle adeta damgasını vurdu. Sezon boyunca büyük bir rekabet yaşadığı Russell Westbrook’a eşleşmede büyük bir üstünlük kuran Lillard, ligin en iyi savunmalarından biri olarak gösterilen Thunder savunmasını serinin büyük bir bölümünde çaresiz bıraktı. Ancak bir an vardı ki, belki de bütün seri boyunca gösterdiği muhteşem performansı taçlandırdığı andı. Beşinci maçın son saniyelerine girerken skordaki dengeyi bozan üçlüğü orta sahanın birkaç adım ilerisinden büyük bir soğukkanlılıkla potaya yollayan Lillard, bu son saniye basketiyle 50. sayısına ulaşıyor ve seriyi bitirerek Oklahoma City Thunder’ı evine yolluyordu. Şimdiden NBA play-off tarihinin en epik anları arasına giren bu son saniye basketi ise basketbol severlerin hafızalarına uzun yıllar çıkmayacak şekilde kazınıyordu.
Denver Nuggets-Nikola Jokic
Normal sezonu oldukça iyi geçiren Denver Nuggets, 54 galibiyet alarak Batı Konferansı’nı ikinci sırada bitirmeyi başarmış ve ilk turda San Antonio Spurs’e karşı saha avantajını elde etmeyi başarmıştı. Nuggets iyi geçirdiği bir sezonun ardından play-off’a girse de bu genç kadronun tecrübesizliğinin, tecrübeli Spurs karşısında sıkıntı yaratabileceğini düşünenlerin sayısı oldukça fazlaydı. Bu durum birçoklarının Nuggets’ı eşleşmede zayıf taraf olarak görmesine yol açıyordu. Nitekim Nuggets evinde oynadığı ilk maçı kaybetmiş ve üçüncü maç sonunda da 2-1 geriye düşmüştü. Ancak üçüncü maçın ardından işleri lehine çeviren ve sezon boyu olduğu gibi iyi bir takım oyunu sergileyen Nuggets, yedi maça uzayan seriden galip ayrılan taraf olmayı başardı. Nuggets’a galibiyeti getiren en önemli etken ise kuşkusuz Nikola Jokic’in muhteşem seri performansıydı. Nuggets hücumunu bir orkestra şefi gibi yönlendiren Jokic, oynanan yedi karşılaşmayı 23.1 sayı, 12.1 ribaund ve 9.1 asist ortalamalarıyla tamamlarken iki kez de triple-double yapmayı başardı. Spurs’ü eleyerek adına ikinci tura yazdıran Nuggets, 2009 yılından bu yana ilk kez konferans yarı finaline yükselmeyi başardı. Yarı finalde Portland Trail Blazers’ın rakibi olan Nuggets için yol açık gözüküyor ve bu performanslarını devam ettirmeleri halinde sürpriz bir final koşusu bekleyebiliriz.
Kevin Durant
Kevin Durant, Los Angeles Clippers serisine yavaş başlamış ve serinin ilk iki maçında kendi standartlarının altında bir performans sergilemişti. Patrick Beverley’nin boğucu savunması karşısında bunalan Durant, sezon içerisinde olduğu kadar agresif bir performans gösterememiş ve ilk iki maçta toplam yalnızca 24 şut denemişti. Ancak iki maçın sonunda basına konuşan Durant’in, bu noktadan sonra çok farklı bir performans sergilediğine şahit olduk. Basına, “Ben Kevin Durant’im, benim kim olduğumu biliyorsunuz” açıklamasını yapan Durant, sonraki maçlarda Clippers potasına sırasıyla 38, 33, 45 ve 50 sayı bıraktı. Kalan maçlarda Patrick Beverley’yi çaresiz bırakan Durant, seriyi de 35 sayı, 5.3 ribaund, 5.3 asist, %56 saha içi isabeti ve %40 üç sayı isabeti ile tamamlıyordu. Bu sezon, geçtiğimiz iki sezonda takımına şampiyonluğu getiren ve iki Final MVP’si ödülü alan 30 yaşındaki oyuncunun Warriors formasıyla geçirdiği son sezon olabilir. Son bir şampiyonluk motivasyonuyla muhteşem bir performans sergileyen Durant, bu seviyede oynamaya devam ederse Warriors’ı art arda üçüncü şampiyonluğuna taşıdığını görebiliriz.