İlki bundan tam 10 yıl önce düzenlenen WTA İstanbul Cup’ın 2015 ayağı, tıpkı başladığı gibi, sönük bir şekilde bitti. Üç yıl boyunca Sinan Erdem Spor Salonu’nda kadın tenisinin en iyilerini ağırlayan ve nisan ayında dünya gözü ile Roger Federer’i izleyen seyirci, İstanbul Cup’a o ilginin çeyreğini bile göstermedi. Tabii onlar da Esenyurt’a gitmek için özel bir motivasyona ihtiyaç duyuyorlardı ve bu yıl onu bulmak pek mümkün değildi. Turnuva geçen yılın yanına da çok yaklaşamadı ve açıkçası bu tenisin yönetim kademeleri gözünde İstanbul için pek iyi bir referans olmadı.
2005’te burada kazanan ancak artık gerçek anlamda kariyerinin en iyi günlerinden uzak olan 35 yaşındaki Venus Williams ilk turda Kateryna Bondarenko’ya mağlup oldu. Turnuvanın devamında da tam bir seri başı kıyımı izledik. Çeyrek finalde sadece bir seri başı raket (Tsvetana Pironkova) kaldı. Onun için de çeyrek final yolun sonuydu ve beklenmedik şekilde başlayan turnuva, öyle de biteceğini kanıtladı.
İstanbul Cup, teklerde buraya dünya 71 numarası olarak gelen Lesia Tsurenko’nun şampiyonluğu ile sona erdi. Finalde yine kendi gibi ilk WTA seviyesindeki şampiyonluğunu arayan, ablasının gölgesinden hiç çıkamamış Ursula Radwanska’yı geçen Tsurenko, 26 gibi geç sayılabilecek bir yaşta kariyerinin ilk şampiyonluğuna ulaştı. Hatırlatalım, maç sonunda röportaj verdiği Monica Seles’in 20 yaşına bastığında tam 8 Grand Slam şampiyonluğu vardı… Lesia için geç olsun güç olmasın diyor ve ikinci finalinde de kupaya uzanamayan Ursula’ya gelecekte şans diliyoruz.
Peki Türkiye’nin temsilcileri ana tabloda ne yaptı? Wild Card ile turnuvaya katılan Çağla Büyükakçay, ilk turda tecrübeli Daniela Hantuchova karşısında ilk seti kazandı ancak gerisini getiremeyerek turnuvaya veda etti. İlk turun rakip bazında nispeten daha şanlı ismi İpek Soylu’ydu. İpek, final setinde rakibi Anna Tatishvili’nin çekilmesi üzerine, kariyerinin WTA klasmanında ilk galibiyetini aldı. İkinci maçı ise şimdiden ‘unutulmak istenenler’ listesine eklenmiştir. Zira İpek 50 dakika süren mücadelede, Magdalena Rybarikova karşısında oyun kazanmayı başaramadı. Ancak üzerindeki baskı ve beklenti miktarını göz önüne alarak, burada ileriye dönük iyi bir yatırım yaptığını söyleyebiliriz. Çağla’nın parladığı yer ise çiftlerdi. Grand Slam kazanamasa da, geçmişte dünya sırlamasının en tepesine çıkmış bir isim olan Jelena Jankovic ile kurduğu ortaklık onu finale taşıdı. Daria Gavrilova ve Elena Svitolina ikilisi bu finali belki kazandı ancak turnuvanın son gününü takip etmeye gelen seyirciler en azından bir Türk tenisçi izleme şansına erişmiş oldu.
Seyirciler, özellikle 2011 yılından (WTA Finalleri) başlayarak verdiği iyi sınavlar sonrasında ilk kez biraz tekledi. Yaşanan sürprizler ve büyük isimlerin de elenmeleri ile birlikte turnuva boyunca taraftardan çok Garanti Koza Arena’nın mavi koltuklarını gördük. Son derece güzel tesislerde, oldukça iyi niyetli ve güçlü bir sponsor desteği ile gerçekleştirilen bu turnuva şunu çok net gösterdi ki, ya seyirciler için o mesafeyi kat etmek kolaylaştırılacak ya da daha popüler isimler ile anlaşılarak maç izleme deneyiminin değeri arttırılacak. Tıpkı Roger Federer ve Caroline Wozniacki ile yapıldığı gibi…