İNENLER
Miami Heat
Sezon başından beri aradığı ritmi bir türlü yakalayamayan ve beklentilerin altında bir sezon geçiren Miami Heat’e şubat ayı da pek iyi gelmedi. Ligin iyi savunma takımlarından biri olan Heat, sezon başından beri özellikle yarı sahada hücum etmekte oldukça zorlanıyordu ve hücumdaki bu verimsizliklerini savunmadaki gayretleriyle kapatmaya çalışan bir görüntü çiziyordu. Ancak şubat ayı boyunca savunma verimliliğinin düşmesi, hücumu zaten sıkıntılı olan koç Erik Spoelstra’nın ekibinin ay boyunca oynadığı on iki maçın dokuzunu kaybetmesine neden oldu. Sezon boyunca ligin en iyi on savunma takımından biri olan Heat, şubat ayı boyunca elde ettiği 113.1 defensive rating istatistiği ile bu alanda 22. sırada yer alabildi. Oyunun hücum tarafındaki istatistikler de koç Spoelstra’nın ekibi adına iç açıcı değildi. Sezonun büyük bölümünü ana oyun kurucusu Goran Dragic’ten yoksun geçiren Heat maç başına yaptığı 16 top kaybı ile şubat ayının en çok top kaybeden takımı oldu ve hücum verimliliği istatistiğinde de 23. sırada kaldı. Goran Dragic’in All-Star arasının ardından sağlığına kavuşması Heat adına iyi bir haber ancak Sloven guard henüz tam olarak hazır değil ve şu an için bench’ten gelerek sınırlı süreler alıyor. Doğu’da play-off’un son sıraları için rekabetin iyice arttığı sezonun son düzlüğü, arka arkaya mağlubiyetler almak için iyi bir zaman gibi gözükmüyor ve Miami Heat kendini play-off potasının içine atmak istiyorsa sezonun geri kalan bölümünü şubat ayından daha iyi geçirmek zorunda.
Boston Celtics
Sezon öncesinde son şampiyon Golden State Warriors’ın en büyük rakibi olarak gösterilen Boston Celtics adına 2018-2019 sezonu tatsız geçmeye devam ediyor. Sezon boyunca inişli çıkışlı performanslar sergileyen Celtics için şubat ayı, performanslarının dibe vurduğu dönem oldu. All-Star arasından sonra oynadığı dört maçı da kaybeden koç Brad Stevens’ın ekibi, şubat ayını oynadığı on bir maçta beş galibiyet ve altı mağlubiyet ile noktaladı. Doğu’daki en önemli rakiplerinden Toronto Raptors’a karşı 23 sayılık ağır bir yenilgi alan Celtics’te saha içinde olduğu kadar saha dışındaki ve soyunma odasındaki sıkıntılar da göze çarpıyor. Raptors maçının ardından Marcus Smart, basın mensuplarına bir takım olarak beraber oynamadıklarını ve bu sorunu çözmeleri gerektiği açıklamasını yapmıştı. Sezon başından bu yana medyaya takımdaki genç oyuncuları hedef alan açıklamalarda bulunan Kyrie Irving’in buna cevabı ise “bu Marcus’un görüşü” oldu. Şu an için Doğu Konferansı’nda beşinci sırada bulunan Celtics takım kimyası ile ilgili sıkıntıları henüz çözememiş gibi gözüküyor. Kendilerinin hamlesiz geçtiği takas döneminde rakipleri Sixers, Raptors ve Bucks’ın kadrolarına çok önemli eklemeler yaptığı da düşünülürse sıralamada yukarılara tırmanmak için işleri pek kolay değil. Ancak Irving gibi bir yıldıza ve ligin belki de en derin kadrosuna sahip olan Celtics’in play-off geldiğinde işleri daha ciddiye almasını ve vitesi arttırmasını bekleyebiliriz.
San Antonio Spurs
Sezon başından beri aydan aya dalgalanan performanslarıyla dikkat çeken San Antonio Spurs, “inenler-çıkanlar” bültenimizin müdavimlerinden biri olmaya da devam ediyor. Kasım ayında art arda aldığı mağlubiyetlerle “inenler” bölümünde yer alan koç Popovich’in ekibi, aralık ayında ise gösterdiği performansla “çıkanlar” bölümünde kendine yer bulmayı başarmıştı. Spurs, takvimin ikinci ayında ise oynadığı on maçın yedisinden mağlubiyetle ayrılarak bültenimize geri dönüş yaptı. Ay boyunca deplasman ağırlıklı zor bir fikstüre sahip olan Spurs, bu zorlu süreçten play-off yarışında başlarını ağrıtabilecek mağlubiyetlerle çıktı. Bu düşüşteki en büyük etken ise oyunun savunma tarafındaki kötü performanstı. Koç Popovich’in ekibi sezonun genelinde de iyi bir savunma takımı görüntüsü çizmiyordu ancak şubat ayı bu alanda dibe vurdukları dönem oldu. Ay boyunca 118.1 defensive rating istatistiğine sahip olan Spurs, bu alanda Washington Wizards’ın ardından ligin en kötü ikinci takımıydı. Aynı zamanda rakiplerinden maç başına 19.7 hızlı hücum sayısı yediler ve bu alanda da ligin en kötü ikinci takımıydılar. Spurs şu an için Batı Konferansı’nda sekizinci sırada bulunuyor ve onları kovalayan takımların da bu dönemde kötü performanslar göstermesi onlar için iyi haber. Ancak play-off için rekabetin oldukça arttığı bu dönemde performanslarını arttırmazlarsa Sacramento Kings ya da Los Angeles Lakers’ın onları geçerek Batı’daki son play-off biletinin sahibi olduğunu görebiliriz.
Kawhi Leonard
Geçtiğimiz sezonun en büyük hikâyelerinden birine dönüşen Kawhi Leonard, yaz döneminde takas yoluyla Toronto Raptors’a katılmış ve sezona harika bir giriş yapmıştı. Sakatlığı sebebiyle geçen sezon yalnızca dokuz maçta izleyebildiğimiz Leonard, şubat ayına kadar olan süreçte kariyerinin belki de en iyi performansını gösteriyordu ve ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu NBA seyircisine tekrar hatırlatmıştı. Ancak takvimin ikinci ayı 27 yaşındaki oyuncu için sezonun önceki bölümü kadar etkileyici geçmedi. Özellikle aralık ve ocak aylarında performansının zirvesine ulaşan Leonard, bu bölümü yaklaşık 30 sayı ortalamasıyla ve yüzde ellinin üzerinde bir saha içi isabet oranıyla harika geçirmişti. Şubat ayında ise Leonard’ın ortalamaları 21.5 sayı, 5.2 ribaund, 4.2 asist ve yüzde 41 saha içi isabetine geriledi. Bu süreçte Leonard’ın ufak sakatlıklar ve Raptors’ın onu ekonomik kullanmak istemesi sebebiyle yalnızca altı maça çıkabildiğini de eklemek gerek. Süper yıldızı olmadan da çok iyi bir sisteme sahip olan Raptors, Kawhi’ın düşen performansından pek etkilenmemiş gözüküyor. Öyle ki, koç Nick Nurse’ün ekibi şubat ayı boyunca oynadığı maçları 8-1 galibiyet oranıyla tamamlamayı başardı. Ancak Kawhi Leonard hâlâ bu takımın en önemli silahı ve sezonun son düzlüğüne girilirken play-off’ta saha avantajını elde etmek isteyen Raptors’ı Doğu’da tepeye taşımak için performansını eski seviyesine çekmesi gerekecek.
All-Star Hafta Sonu
Birçok basketbol sever tarafından heyecanla beklenen NBA All-Star hafta sonu, bu sene Charlotte’da düzenlendi. Ligin en önemli oyuncularını bir araya toplayan ve NBA’in en önemli geleneklerinden biri olan organizasyonun bu sene beklentilerin altında kaldığını ve eleştirilere hedef olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. All-Star hafta sonu, 15 Şubat Cuma gecesi ligdeki ilk iki yılını geçiren oyuncuların karşı karşıya geldiği maçla başlamış ve ABD karması ile Dünya karmasının mücadelesi rekabet ve ciddiyet eksikliği sebebiyle basketbol severler tarafından oldukça eleştirilmişti. Cumartesi gecesi ise yetenek yarışmasıyla başlamış ve bu kez yarışmanın formatındaki eksiklikler eleştirilerin hedefi olmuştu. Gecenin en merakla beklenen etkinliği smaç yarışması geçtiğimiz yıllara oranla sönük geçti ve ertesi gün oynanan All-Star maçı da beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. Bütün bu faktörler göz önüne alındığında bu sezonki All-Star’ın NBA takipçilerini pek tatmin etmediğini söylemek mümkün. NBA yönetiminin oldukça önemsediği ve neredeyse her sene yaptığı format değişiklikleriyle ilgiyi canlı tutmaya çalıştığı All-Star organizasyonunun, kötü geçen bu yılın ardından önümüzdeki senelerde yeniden format değişiklikleri geçirmesini bekleyebiliriz.
ÇIKANLAR
Orlando Magic
Orlando Magic sezonun çok büyük bir bölümünde ne yöne gittiklerini yorumlamanın güç olduğu bir takım görüntüsü çiziyordu. Koç Steve Clifford’ın elindeki kadro bir play-off takımı kalitesinde gözükmüyordu ancak Nikola Vucevic, Aaron Gordon ve Terrence Ross gibi oyuncuların iyi performansları da ligin alt sıralarında yer alarak draft’tan bir lotarya seçimi yapmayı zor hâle getiriyordu. Bu noktada takas döneminin Orlando Magic adına bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz. Takas pazarının gözde isimlerinden Nikola Vucevic ve Terrence Ross’u takımda tutan ve Markelle Fultz eklemesini yapan Magic, yeniden yapılanmaya gitmek yerine şu anda kazanmak istediklerini ve play-off’a girmek için çabalayacaklarını göstermiş oldu. Şubat ayının sonundaki performanslarına baktıklarında da bu tercihlerinden memnun olduklarını söyleyebiliriz. Ay boyunca oynadığı on bir maçı 8-3 galibiyet oranıyla tamamlayan Magic, bu süreçte Milwaukee Bucks, Toronto Raptors ve Golden State Warriors gibi şampiyonluk adayı takımları da yenmeyi başardı. Magic’in yükselen performansının altında yatan en önemli etken ise oyunun savunma tarafındaki başarılarıydı. Sezon başından bu yana iyi bir savunma takımı olan koç Clifford’ın ekibi şubat ayında ise savunmasını elit seviyeye taşıdı. Elde ettikleri 100 defensive rating istatistiği ile bu alanda lig lideriydiler ve rakiplerine en az ikinci şans sayısı izni veren takım olmayı da başardılar. Doğu’da play-off’un son sıraları için rekabetin iyice kızıştığı bu dönemde vites arttırarak kendini şimdilik ilk sekiz içine atan Magic, bu performansını devam ettirebilirse play-off’a girerek sezonun sürprizlerinden birine imza atabilir.
Detroit Pistons
Sezon başından beri istikrarsız bir görüntü çizen ancak şubat ayıyla beraber performansının zirvesini yaşayan bir diğer Doğu Konferansı ekibi Detroit Pistons’tı. Aslında Blake Griffin ve Andre Drummond etrafında fena bir kadroya sahip olmayan Pistons sezon başından beri özellikle hücumda bir ritim yakalayamamıştı. Blake Griffin her ne kadar harika bir sezon geçirse de takımın oyun kurucusu Reggie Jackson’ın istikrarsız oyunu ve dış atışlarda yaşadıkları problemler onların tavanını belirleyen etkenler olmuştu. Ancak şubat ayı hücum anlamında işlerin Pistons adına tersine döndüğü bir dönem oldu. Ay boyunca oynadığı on maçın yedisinden galibiyetle ayrılan Pistons, hücumda oldukça akıcı gözüktü. Sezon genelindeki görüntülerinin aksine maç başına 14.8 üçlük isabeti bulurken yayın gerisinden yüzde 39.9’luk bir isabet oranı tutturmayı başardılar ve her iki kategoride de ligin en iyi üçüncü takımı olmayı başardılar. Aynı zamanda sezon başından beri ligin en verimsiz on hücum takımından biri olmalarına rağmen şubat ayında elde ettikleri 116 offensive rating istatistiği ile bu alanda da üçüncü sıraya yerleşmeyi bildiler. Aldığı galibiyetlerle şu an için altıncı sıradaki Brooklyn Nets’in hemen arkasına yerleşen Pistons’ta, Andre Drummond ve Reggie Jackson’ın yükselen performansları da koç Dwane Casey’nin yüzünü güldürüyor olmalı.
Trae Young
Kolejde rekorları alt üst ettiği muhteşem bir sezonun ardından NBA’e büyük beklentilerle adım atan Trae Young, sezonun ilk bölümünü pek de iyi geçirememişti. Üstelik Atlanta Hawks’ın draft gecesi Luka Doncic’i alma şansı varken takasla Trae Young’ı kadrosuna katması ve Doncic’in olağanüstü bir çaylak sezonu geçirmesi de Young’a pek yardımcı olmuyordu. Young, ham istatistik olarak fena rakamlara sahip olmasa da çok düşük yüzdelerle şut kullanıyordu. Sezon ilerledikçe NBA temposuna ve sertliğine alışan 20 yaşındaki oyuncunun performansının zirve yaptığı dönem ise şubat ayı oldu. Ocak ayı boyunca 18.7 sayı, 3.7 ribaund, 7.2 asist %33.7 üç sayı isabetiyle oynayan Young, şubat ayında oynadığı on iki maçta ortalamalarını 23.3 sayı, 4.3 ribaund, 9.3 asist ve %43.7 üç sayı isabetine yükselterek harika bir dönem geçirdi. Houston Rockets ve Minnesota Timberwolves’a karşı arka arkaya iki maçta da 36 sayı üreten Young, 1997’de Allen Iverson’dan bu yana arka arkaya iki maçta 35 sayı ve 5 asist barajını geçen ilk çaylak olmayı da başardı. Young bu performansını sezon sonuna kadar devam ettirebilse dahi Yılın Çaylağı ödülü çoktan Luka Doncic’e gitmiş gibi gözüküyor. Ancak genç guard’ın son dönemdeki performansının hem Atlanta Hawks hem de NBA takipçileri adına oldukça umut verici olduğunu söyleyebiliriz.
Lauri Markkanen
Lauri Markkanen, Chicago Bulls formasıyla oldukça iyi geçirdiği çaylak sezonunun ardından sakatlığı sebebiyle yeni sezonun ilk bölümünde formasından uzak kalmıştı. Aralık ayıyla beraber formasına kavuşan Markkanen ilk maçlarında sakatlığının etkilerini henüz tam olarak atlatamamış bir görüntü çizmişti. Ancak sezonun ilerlemesiyle sağlığına iyiden iyiye kavuşan ve fizik olarak iyi bir duruma gelen Fin oyuncu, şubat ayını ise harika geçirdi. Ocak ayında 16.9 sayı, 8.5 ribaund ve %42.6 saha içi isabeti ile oynayan Markkanen, şubat ayında oynadığı on maçta ise 26 sayı, 12.2 ribaund ve %48.6 saha içi isabeti ortalamaları yakalamayı başardı. Zach LaVine ile tehlikeli bir ikili oluşturan 21 yaşındaki oyuncu Chicago’nun ay boyunca aldığı beş galibiyette de önemli bir rol oynadı. Yeniden yapılanma içinde olan Chicago Bulls bu sezon için play-off biletini çoktan kaçırmış gibi gözüküyor ancak Lauri Markkanen’in son dönemdeki performansı onlara geleceğe umutla bakmak için bir sebep verebilir.
Marvin Bagley
Marvin Bagley, bu yaz yapılan draft’ta ikinci sıradan seçilmiş ve büyük beklentilerle lige adımını atmıştı. Bagley, Sacramento Kings’in kalabalık uzun rotasyonunda ilk beşte kendine yer bulamamış bench’ten gelerek sezona başlamıştı. 19 yaşındaki oyuncu, zaman zaman eşsiz atletizmi ve hücum yeteneğinden kesitler sunmuş ve takımına bench’ten önemli katkılar vermiş olsa da bazı maçlarda ham oyununun biraz daha zamana ihtiyaç duyduğunu gözlemlemek mümkündü. Tıpkı Trae Young gibi Bagley’nin de kısa kariyerinin en iyi dönemini geçirdiği ve adından en çok söz ettirdiği dönem şubat ayı oldu. Ocak ayı boyunca maç başına 24.9 dakikada 13.4 sayı, 7.7 ribaund, 0.8 blok ve %48 saha içi isabetiyle oynayan Bagley, şubat ayında ortalamalarını maç başına 29 dakikada 17.5 sayı, 9.4 ribaund, 1.1 blok ve %48 saha içi isabetine yükseltmeyi başardı. Bagley adına ay boyunca tek olumsuz haber ise 27 Şubat’ta oynanan Milwaukee Bucks maçında yaşadığı sakatlık oldu. Yaklaşık 1-2 hafta sahalardan uzak kalması beklenen genç oyuncu, sakatlık dönüşü etkili performansını devam ettirebilirse Sacramento Kings’in playoff mücadelesinde çok önemli bir parça olabilir. Aynı zamanda De’Aaron Fox ve Buddy Hield ile gelecek vaad eden bir çekirdek oluşturan Bagley, önümüzdeki yıllarda Kings’i uzun yıllardır hasret kaldıkları başarılı günlere taşıyabilir.