İlk olarak 2011’de UEFA tarafından dağıtılmaya başlayan ve bir sezon boyunca Avrupa’daki liglerde oynayan futbolcuların kulüp performansları itibarıyla değerlendirildiği ‘UEFA Avrupa’nın En İyi Futbolcusu’ ödülü için 10 aday perşembe günü belirlendi. Şampiyonlar Ligi finalisti iki takımdan 8 oyuncunun bulunduğu listeden, önce 12 Ağustos’ta zirve üçlü belirlenecek ve sonrasında da 28 Ağustos’ta Monaco’da ödülü kazanan oyuncu belli olacak. Toplam 4 yılda 4 farklı kazananın olduğu bu ödül için muhtemelen bu sezon büyük bir çekişme yok. Lionel Messi’nin tüm kupalarda attığı 58 gol ve 30’dan fazla asistle açık ara öne çıktığını inkar etmek de pek mümkün değil. Ama var olan adaylara bakınca bazı konularda farklı çıkarımlar yapmak olası.
Adaylar içinde yer alan 10 futbolcunun 5’i Şampiyonlar Ligi finalisti Juventus’ta forma giyiyor: Gianluigi Buffon, Andrea Pirlo, Carlos Tevez, Paul Pogba ve Arturo Vidal. Yüklemi giyiyordu şeklinde değiştirmek de çok yanlış olmayabilir. Zira Pirlo ve Tevez kıta değiştirerek kariyerlerinin son bölümünü başka takımlarda geçirmeyi tercih etti. Arturo Vidal’in Bayern’e transferi her an açıklanabilir. Paul Pogba’nın da küçük de olsa Barcelona’nın başkanlık seçiminden sonra İspanya’ya yol alma ihtimali var. Ama bunlar muhtemelen çok fazla şey değiştirmiyor. Juventus, geçen sezonun en flaş takımıydı ve hem takım performansı hem de bireysel yönden bu oyuncular burada bulunmayı hak ettiler. Hatta Claudio Marchisio’nun adayların açıklanmasından sonra ‘Ben neden burada değilim?’ sorusunu içten içe sorması da çok yanlış olmaz. Bu kadar fazla sayıda öne çıkmış oyuncuyla birlikte yıllar sonra gelen büyük Avrupa başarısı Juve’yi tekrar en üst sınıfa çıkardı ama önemli kayıplar sonrası bunu koruyup koruyamayacakları A sınıfta sürekli kalıp kalamayacaklarına dair net fikirler verecek.
Barcelona’dan sadece Luis Suarez, Neymar ve Lionel Messi’nin seçilmesi de bir devrin kapandığını ve Barça’nın artık farklı bir kimliğe sahip olduğunu gösteriyor olabilir. Yıllar boyunca hâkim güç olmasını Lionel Messi’den çok, gelmiş geçmiş en iyi olan merkez orta sahasına borçlu olan Barcelona, artık ön üçlüsünün uyumu ve yüksek profiliyle rakiplerini korkutuyor. Ödülün ilk iki senesinde adaylar arasında olan Xavi (2011’in ikincisi) ve Iniesta’nın(2012’nin ödül sahibi) Yaya Toure ve Sergio Busquets’le olan birliktelikleri ortaya başka bir şey çıkarmıştı. Bu sezon Busquets yine harika bir performans göstermiş olabilir. Keza Ivan Rakitic de aynı Claudio Marchisio gibi muhtemelen neden adaylar arasında olmadığını sorguluyordur. Ama gerçek olan Barcelona’nın hala son 10 yıldaki kimliğini kendi içinde barındırmasına rağmen artık hakim gücünün ön alandaki büyük üçlü sayesinde oluşması ve bu adaylıklar da bunu destekliyor. Xavi’nin hemen hemen hiç faktör olmadığı ve Andres Iniesta’nın da kendi zirvesinden uzak göründüğü bu sezonda Barcelona’nın bu kadar öne çıkması son 10 yılda bir ilk ve takımdaki başkalaşım buradan bakınca biraz daha net bir şekilde görünmeye başlıyor. 122 golle La Liga rekoru kıran ve yaptıkları asist sayısıyla Barcelona’nın asistlerinin %42’sine sahip olan büyük üçlü de farklı bir sınıfı ortaya çıkarıyor gibi görünüyor. Avrupa’nın bu sezonki en iyisi olmaya aday 10 isim ise şöyle:
Lionel Messi
Ödülün “muhtemel” sahibi ve bunu da fazlasıyla hak etti. Pep Guardiola’nın sağ kenardan ileri uca monte etmesiyle gol yüzdesi zirve yapan ve sezonda 80 gol sınırını aşan bir oyuncuya evrilen Lionel Messi’nin bu büyük etkinliği onda bazı negatif yönler de oluşturmaya başlamıştı. Michael Jordan’ın NBA’deki kariyerini daha sayı odaklı bir oyuncu haline gelerek atletizmden ve göze daha hoş gelen oyun tarzından feragat etmesiyle farklı noktaya taşımasına çok benzeyen Messi hamlesi onu biraz daha düz ama gerçek bir gol makinesi hâline getirdi. Ne var ki Luis Suarez’in takıma transferiyle birlikte Luis Enrique tarafından bu sezon yine kenara yakın bir rolde oynatılan Messi’nin gol sayısını yukarıda tutması onun gelişimini devam ettirdiğini kanıtladığı gibi aynı zamanda ekstra şeyler de göstermesini sağladı. Athletic Bilbao’ya attığı gol ve benzer bazı driplingleri oyuncu merkez forvet olarak devam etse muhtemelen ortaya çıkmayacaktı. Dolayısıyla Messi kenarda çok daha güzel ve ödülü bu rolde alması da büyük ihtimalle onun için daha değerli olacak.
Carlos Tevez
Bana göre geçtiğimiz sezon Juventus’un en önemli oyuncusu ve listenin son üçe kalması gereken isimlerinden. Dört senelik Juventus dominasyonunun zirvesi olan geçen sezon takımın vurucu gücü olarak öne çıkan Carlos Tevez, Serie A’da 20, Şampiyonlar Ligi’nde de 7 gole imza attı. Bunu kaleye en yakın oyuncu olmadan ve serbest rolde, sahada sürekli dolaşan bir yapı içinde başarması ortaya kariyerinin en iyi sezonunu çıkarıyor olabilir. Juventus’un en büyük kaybı o olacak ve Paulo Dybala’yı, Carlos Tevez ile karşılaştırıldığı çok zor bir sezon bekleyecek.
Luis Suarez
Ligde ilk 8 maçı cezası nedeniyle kaçırdıktan sonra Barcelona gibi zor bir düzene girip bu kadar çabuk uyum sağlamak ancak muazzam bir futbol zekasıyla mümkün olabilirdi. 27 maçta 16 gol ve 14 asist müthiş sayılar. Hem bu kadar golcü hem de bu kadar iyi bir oyun görüşüne sahip olmak dünyanın en komple futbolcularından birini ortaya çıkarıyor. Ciddi son üç adayı.
Neymar
Geçtiğimiz sezonu alışma devresi olarak düşününce bu sezon Avrupa futboluna tamamen adapte olmuş görünüyor. Yıkık dökük Brezilya Milli Takımı’nın her şeyi ve iyice güçlenen fiziğiyle gol atma becerisini sürekli yukarı ivmelendirmesi dikkat çekiyor. Bu sezon gol sayısında 22’yi gördü ve çok ciddi sıkıntılar yaşamadığı müddetçe 20’nin altına da kolay kolay inmeyecek gibi görünüyor.
Andrea Pirlo
Gerçek şu ki Juventus’un son 4 seneki şampiyonluğunda birinci faktör Andrea Pirlo’nun Milan’dan sürpriz transferiydi. Juventus Stadyum’u da o sezon itibarıyla açtılar ve 4 yıldır da çok iyi yönetiliyor. Ama hiçbir faktör Juventus’un bu dönem içindeki başarısına Pirlo kadar etki etmedi. Geçen sezon onun en iyilerinden biri değildi ama standardı hiç düşürmedi. Fakat başka bir gerçek onun savunma önündeki duruşu fizik yönden güçlü takımlara ve yapılara karşı yavaş yavaş problem yaratma belirtilerini göstermeye başlamıştı. Andrea Pirlo da zekasını bir kez daha gösterdi ve efsane olarak takımdan ayrıldı. Onun Avrupa’ya vedası, burada sürpriz bir ikincilik çıkarabilir.
Arturo Vidal
Dünya Kupası’nı sakat sakat oynayan ve yaz dönemi iyi dinlenememenin sıkıntısını sezonun ilk yarısında yaşayan Arturo Vidal çok geç açıldı. Ligin ilk yarısında adeta sıradan bir orta saha oyuncusu gibiydi ve Lazio maçından sonra “Henüz sadece %50’yle oynuyorum” açıklamasını yaptı. Ama sezonun ikinci yarısıyla beraber önceki üç yılını hatırlayan ve oynadıkça fiziksel yönden de gelişen oyuncu Tevez’den sonra ikinci yarının en iyisiydi. Formdayken ve zirvesindeyken pozisyonunda dünyanın en iyisi. Juventus’un onu kaybetmesi çok fazla şey kaybetmesi anlamına gelecek olabilir.
Paul Pogba
Sezonun ilk yarısında takımın en iyisiydi ama özellikle ikinci yarıda Şampiyonlar Ligi’nin en önemli noktasında yaşadığı 1.5 aylık sakatlık onu fazlasıyla geriye götürdü. Final maçında ve öncesinde bunu net bir şekilde gördük. Eğer o sakatlığı yaşamasa son üç için en büyük adaylardan biri olabilirdi ama son 3 ay bazı şeyleri değiştirmiş olabilir. Juventus’ta büyük değişimler yaşanırken onun takımda kalması siyah-beyazlıları Pogba’nın takımı haline getirebilir. Eğer Juventus Pogba’yla zirvede kalmaya devam ederse bu ödülün sonraki yıllardaki en büyük adaylarından biri Fransız orta saha olacak. Potansiyel açısından bakılırsa en iyisi o.
Gianluigi Buffon
2000’li yılların ilk bölümünde dünyanın en iyi kalecisi olarak gösterilen Buffon, 2006 Calciopoli sonrasında oluşan olumsuz durumdan en çok etkilenen isimlerden biri oldu. Ancak gemiyi terk etmedi ve takımı tekrar zirveye çıkaran ekibin kaptanı olmayı istedi. Bunu başarmaları muhtemelen en büyük keyfi ona veriyor. O dönemlerde kalecilik melekeleri yönünden zaman zaman eleştiri alan Buffon, 35’inden sonra en iyilerden biri olduğunu tekrar hatırladı gibi. Manuel Neuer ve Thibaut Courtois’nın kaleciliği farklı bir yere doğru taşıdığı dönemde belki o seviyede değil ama hala en iyilerden olduğunu bu sezon net bir şekilde gösterdi.
Eden Hazard
Hâlâ en değerli lig olan Premier Lig’de şampiyon olan Chelsea’nin en değerlisi. EPL kontenjanından buraya girdiği muhakkak ve fazla bir iddiası olmamasını muhtemelen kendisi de normal karşılıyor.
Cristiano Ronaldo
Real Madrid’in geçtiğimiz sezonki hayal kırıklıkları ziyadesiyle büyüktü. Ronaldo’nun muhtemelen bu ödülü kazanma şansı yok. Zira takımı hiçbir şey başaramadı. Ama ortada La Liga’da atılmış 48 gol var ve Lionel Messi’nin varlığı ona karşı oylarla Ronaldo’yu bir kez daha son üçe bırakabilir.