(Not: İki serinin analizi de ilk maçlar oynanmadan önce kaleme alınmıştı, o yüzden ilk maçlar sonrası atıl kalan bazı varsayımlar olabilir. Maçlar başlamadan önce bu analizlerin minik özetlerini şu tweet zincirinde kaleme almıştım, yazıyı hafta sonuna bırakmak isteyenler kısa vadede şu linke başvurabilirler.)
İlk turun aksine rüzgar gibi geçen ve Boston Celtics-Philadelphia 76ers serisi hariç heyecan seviyesi olarak önceki turu mumla aratan bir konferans yarı finalini geride bıraktık. Bir önceki yazımda Batı’daki eşleşmelerden zaten çekişme beklemediğimi belirtmiş fakat Doğu’da Toronto Raptors’ın ve de 76ers’ın 7. maça gitme potansiyeli olduğuna değinmiştim. İki takım da oynadıkları beş maçtan ikişer tanesini kazanmaya çok yaklaştılar aslında; Toronto üst üste dört kolay basketi kaçırıp zoru başarmasa, LeBron James topa güdümlü füze muamelesi yapmasa, Marco Belinelli ayağını birkaç santimetre geri bassa ve Embiid faulle karışık bir şekilde Baynes tarafından kendisi için en kolay şutlardan birini sokmaktan alıkonulmasa bambaşka şeyler konuşuyor olabilirdik. Fakat maç içi müdahaleler hususunda Tyronn Lue (!) tarafından sürklase edilen güçlü yılın koçu adayı Dwane Casey işinden oldu, 76ers koçu Brett Brown da play-off maçlarında bitime 5 dakikadan fazla bir süre mola hakkını neden bire düşürmemesi gerektiğini acı bir şekilde öğrenmiş oldu. Klişe olsa da play-off’ta hem koç hem de oyuncular adına tecrübenin önemini göstermiş oldu bu seriler belki de. Fakat bu yazının amacı çeşitli istatistikleri derinlemesine incelemek, klişeleri yinelemek değil (dürüst olmak gerekirse “Abi yani LeBron” koca bir seriyi özetleyecek yeterlikte bir analiz sayılır fakat bunun bir adım ötesine geçmekten zarar gelmez). O yüzden lâfı daha fazla uzatmayayım.
Houston Rockets – Golden State Warriors
Bu seri için öncelikle konuşulması gereken oyuncu uzun süreli sakatlığından 4 maç önce dönen Steph Curry. New Orleans Pelicans ile oynanan ikinci maçta geri döner dönmez attığı ilk şutta isabeti bulmuş, sonra da “40 metreden” bir şut sokup “her şey yolunda” mesajı vermişti Curry. Zaten seriyi de hiçbir serbest atışı kaçırmayarak ve üçlüklerinin %44.1’inde isabet bularak tamamladı ki senelere göre baktığımızda bu şimdiye kadar tutturduğu en iyi istatistikler. Elbet bu yüzdeler aşağı düşecektir, çünkü daha oynayacakları en az dört maç daha var ama en azından asayiş berkemal Curry cephesinde. Peki hiçbir uyarı işareti yok mu? Curry iki sene önce de benzer bir sakatlık yaşadığında, özellikle ileriki aşamalarda ve finalde Cavaliers’ın hırpalamalarına nihayet boyun eğerken “galiba %100’ünde değil” diye düşündürmüştü zira. 4 maç tabii ki kısıtlı bir örneklem, özellikle de tek bir rakibe karşı ama bazı ilginç istatistikleri gözlemlemek mümkün. Bunların ilki, Ast Ratio (Asist Oranı, her 100 oyunda kaç asist yapmış). Curry’nin 19’un altında kaldığı iki sezon var, ikisi de sakatlık yaşadığı sezonlar. 2015-16’da 17.1 olan bu sayı, Pelicans karşısında 13.4’te kalmış. Bir diğeri de aynı şekilde top kayıplarına bakan TO Ratio: Gene play-off kariyeri boyunca 11.8’in üstüne çıkmayan, hatta geçen sene 10.9 olan bu istatistik 2015-16 sezonunda 13.8, bu sene ise 14.4’ü görmüş durumda! Bir diğer ilginç nokta da aşağıdaki tabloda (yıllar 2017-18’den geriye sıralanıyor):
Normalde takımının boyalı alandan bulduğu basketlerin (PITP) %22’sinden fazlasını üstlenen Curry’nin istatistiklerinin dip yaptığı iki sezon 2015-16 ve bu sene. Evet, Anthony Davis’e karşı boyalı alana girmek istememiş olabilir fakat bir Davis olmasa da Clint Capela da benzer bir hüviyette bir çember muhafızı. %18.4 epey ilginç bir düşüş. Bir diğer ilginç olan ise asist olmadan bulduğu sayılardaki çok ciddi düşüş (UAST%). Normalde ikiliklerinin ~%80’ini üçlüklerinin ise yaklaşık ~%50’sini bir asiste ihtiyaç duymadan kaydeden Curry, Pelicans karşısında bambaşka bir profil çizmiş durumda. Bu illa dezavantaj olmak zorunda değil, neticede Curry’nin ana aktör olmasına ihtiyaç duymadan top dolaştırabilmesi Warriors’ın kadrosundaki derinliğe de işaret eder fakat gene de işler sıkıştığında Curry yoktan sayı var edebilecek mi sorusu, Rockets ve belki Celtics gibi rakibine dış şut attırmamaya odaklanan savunmalara karşı akılda tutulması gereken bir soru.
Bahsi geçmişken Rockets savunmasının play-off’ta kat ettiği aşamaya da değinmek lâzım. Rockets, normal sezonu ligin Defensive Rating açısından en iyi 6. takımı olarak kapatmıştı 103.8 ile, play-off’ta bunu 102.1’e düşürüp 2. sıraya tırmandı. Fakat daha etkileyici istatistikler ayrıntılarda gizli: Maç başına blok ortalamasını 4.8’den 6.7’ye çıkarıp vasatlıktan elit düzeye çıktılar; gene normal sezonda top kayıplarından dolayı rakipleri 15.7 sayı bulurken (lig 13.sü) bunu play-off’ta 10.7’ye indirdiler (uzak ara 1.!); rakibe ikinci şans sayısı verme konusunda da gene vasatın az üstü bir takımken bu konuda Pacers ile birlikte play-off’un en iyi takımı oldular. Maç başına 82 şut denemesi ile rakibine en az şut fırsatı veren 4. takım oldu Rockets, tabii bunda Utah gibi sezonun en az şut kullanan ikinci takımı ile Minnesota gibi sezonun en az üçlük kullanan takımıyla oynamalarının da etkisi yok diyemeyiz. Diğer savunma istatistiklerinde de mevzubahis rakiplerin hücum yetersizlikleri etkili olmuş olabilir, fakat bu paragrafın asıl öznesi Clint Capela. Gerek ilk turda, gerekse ikinci turda rakibin pivotlarını adeta sahadan sildi Capela: Karl-Anthony Towns onunla 181 hücumda karşı karşıya geldi, ortalamasının %78.8’i kadar şut deneyebildi, 6 defa top kaybetti, 4 blok yedi ve 100 hücum başına ortalamasının 10.6 sayı altında üretim yapabildi. Rudy Gobert için de durum farklı değil; 199 hücumda ortalamanın %78.4’ü kadar şut denemesi, gene 6 top kaybı ve 4 blok, ve de 100 hücum başına 4.6 sayı daha az üretim. Normal sezonu +/- 6.1 ile bitiren ve Utah Jazz’in önde olduğu anlarda +/- istatistiği ortalama olarak pozitif olan Gobert, seri boyunca -12.4 gibi berbat bir +/- rakamı tutturmakla birlikte, takıma totalde pozitif katkı sağladığı anlar skorun berabere olduğu 11 ve de Jazz’in 20+ sayı geride olduğu 28 dakikada gerçekleşti, diğer bir deyişle olumlu olan katkısı dahi heba oldu.
Peki Capela’nın bu performansı Warriors karşısında bir mana ifade ediyor mu? Nihayet Draymond Green, pivot profili olarak Gobert’den epey, Towns’dan da ciddi anlamda farklı; Capela’nın normal sezonda daha çok eşleştiği Pachulia ve West ise Warriors hücumunun olmazsa olmaz elemanları değiller. Dahası, switch’ler ile Capela’nın Klay Thompson ya da Curry ile eşleşmek durumunda kaldığı toplam 21 hücumda işler hiç de iyi gitmemiş kendisi için: bu iki oyuncu 100 hücum başına ortalamalarının toplam 96 sayı üstünde üretim yapacaklarmış. Tabii ki Warriors hücumda sürekli bu switch’i aramayacak, fakat Capela’nın bu kadar etkisiz kalmaması gerek şu aşamada. Baktığımızda ilk beş istatistikleri de Rockets için pek iyi şeyler söylemiyor: Warriors’ın bu sezon Rockets’a karşı en çok süre almış 5 beşi de pozitif bir Net Rating tutturmuş. Bu Playofflarda Capela-James Harden-Chris Paul sabit üçlüsünün yanına yerleşen PJ Tucker ve Trevor Ariza’nın Warriors karşısındaki normal sezon istatistikleri pek iç açıcı değil. Özellikle Ariza’nın hücumda karşısında sıfır çektiği bir çok eşleşme olmuş. Tabii topu Harden ve Paul çok yüksek yüzdelerle kullanırken bu istatistik aşırı manalı değil, fakat Rockets’ın Warriors’ı yenmesi için en iyi üç oyuncusu dışında ciddi katkılar alması gerekecek. Normal sezonda az çok üretimde bulunmuş Ryan Anderson play-off’ta bençi ısıtmakla meşguldü düşen performansı yüzünden. 6. adam Eric Gordon bu sene Warriors’a karşı üç maçta 2/24 üç sayılık basket isabetiyle oynamıştı. Özetle, mevcut veri bize Rockets’ın destek ünitesinin kim olabileceğine dair hiçbir fikir vermiyor.
Son olarak James Harden ve Chris Paul’ün hem play-off hem de Warriors’a karşı normal sezon performanslarına bakmak bir fikir verecektir. Harden’ın şimdiye kadar en çok eşleştiği iki oyuncu Jimmy Butler ve Royce O’Neale oldu ve ikisi de kendisini normal üretkenliğinde tutmayı başardı. Normal sezonda Warriors adına Thompson da kendisini gayet iyi savunmuş ve ortalamasının %82.1’i kadar şut kullanmasını sağlamış, üretimini de düşürmüştü. Harden play-off’ta şimdiye kadar maç başına ortalama 8.1 pull up üçlük kullanıp bunların %33.3’ünde isabet buldu sadece, ki bu üçlükler kendisinin şut portföyünün %38.6’sını teşkil etmekte. Normal sezondaki %38.8’lik isabet oranına kıyaslayınca pek parlak gözükmüyor durum. Geçen sene Spurs’e karşı donakalmasının Rockets’a nelere mal olduğunu düşünürsek, şimdiye kadarki vasat performansının en az iki tık üstüne çıkması gerekecek diyebilir Harden’ın. Paul’a gelirsek; onun Play-off istatistikleri biraz daha iyi ama bunda bir etken kendisinin daha çok hücum yönü ön plana çıkan Donovan Mitchell ve sene boyu yedek oyun kurucularla boğuşmuş olan Raul Neto ile eşleşmesi biraz da. Fakat normal sezonda Curry’ye karşı nasıl oynadığına bakınca karşımıza 70 hücumda %25’lik şut isabeti, ve ortalamasının çok altında kullanılmış şutlar çıkıyor. Bu 70 hücumda sadece 6 sayı ve 10 asist yapmış Paul!
Toparlayalım: Rockets taraftarlarının ümitli olması için sebep yok değil fakat bu ümitlerin temelinde bilinmezlikler ve de hayalperestlikler yatmakta. Elimizdeki veriler, özellikle normalini oynayan bir Warriors’a karşı Rockets’ın pek şansı olmayacağını gösteriyor. Eğer Harden ve Paul bambaşka bir boyuta geçerlerse, Curry gittikçe verimsizleşirse ve Rockets her maç Gordon, Ariza, Luc Mbah a Moute hatta Anderson gibi bir oyuncusundan (o da en az) ciddi bir ekstra katkı almayı becerebilirse bu seri yarışmacı hâle gelebilir. Fakat herkesin sene başından beri heyecanla beklediği bu seri, tahmin edilenden çok daha hızlı sonlanacak gibi duruyor.
Boston Celtics – Cleveland Cavaliers
Bir önceki turun analizinde Raptors ve Sixers’ı bir tık önde görürken epey şerh düşmüştüm ve düştüğüm ne kadar şerh varsa hepsi Celtics ve Cavaliers’ın lehine gelişti. Örneğin Raptors’ın normal sezonda iyi bir üçlük savunmasına sahip olmasına rağmen bunun Cavaliers’a karşı işlememesi anomalisine dikkat çekmiştim. Peki n’oldu? Bir önceki turda Pacers’a karşı ancak %32.2 üçlük isabeti elde eden Cavaliers, Raptors’a karşı aynı normal sezonda olduğu gibi üçlük oldu yağdı ve seriyi %41.1’lik bir isabet ortalamasıyla tamamladı. Tıpkı normal sezonda olduğu gibi köşelerden yine yüksek isabet sağladı, hatta sol köşe üçlüklerinden %83.3 gibi bir yüzdeyle uçtu gitti. Artık psikolojik bir durum mu, Raptors kadrosundan dolayı mı böyle oluyor bilmek mümkün değil ama buna tesadüf diyemeyeceğimiz kesin. Gene bir başka dikkat çeken istatistik, Raptors’ın yakın giden maçlarda lig ortalamasının çok çok altında bir performans sergilemesiydi. Daha ilk maçta, son hücumda üst üste 4 kolay basketi bulamayıp bu konuda ne kadar beceriksiz olduklarını da izleyenlere ve kendilerine hatırlatıp moralman çöktükten sonra zaten serinin ellerinden kayıp gideceğini tahmin etmek zor değildi.
Peki Celtics ne yaptı? Daha ilk maçtan, normal sezonda ligin en iyi üçlük savunmasına sahip takım olmasının tesadüf olmadığını gösterdi ve Sixers’ı %19.2’de tuttu. Maçtan sonra herkes “yani Sixers bir daha bu kadar kötü üçlük atmayacak” yorumunu yaptı ve tabii ki haklı bir yorumdu bu lâkin serinin geri kalanında da istatistikler Sixers’ın sezon normali yerine Celtics’in üçlük savunmasına yakınsadı. Normal sezonu maç başına 29.8 üçlük deneyerek ve bunda %36.9 isabet bularak tamamlayan Philadelphia temsilcisi (ki bu All-Star arasından sonra 31.9 denemeye ve %38.1 isabete kadar çıkmıştı!) serinin geri kalanında da ancak 27.5 üçlük deneyebilip bunlarda da sadece %33.6 isabet sağladı. Celtics’in hemen her eşleşmeyi switch eden savunma sistemi şansa oluşmuş değil; organizasyonun GM’i Danny Ainge senelerdir gerek takas (Marcus Morris-Avery Bradley; Isaiah Thomas-Kyrie Irving), gerekse draft’te (Jayson Tatum, Jaylen Brown) size’lı, birden fazla pozisyonu savunabilen ve dış şut tehditi olan atletik oyuncu seçmeye odaklandı ve bunu da zaten dile getirmekteydi. Bu sene Gordon Hayward sakatlanmasa bu açıdan oynatabilecekleri bir oyuncu daha olacaktı ama şu hâliyle bile sistem şimdiye kadar bir buçuk favoriyi saf dışı edebilmiş durumda (NBA’in en iyi analitik düşünürlerinden Zach Lowe Bucks’ın 7, Sixers’ın ise 5 maçta Celtics’i eleyeceğini düşünmüştü örneğin; sadece maç sayısı tuttu bu tahminlerinin).
Gene bir önceki analizimde Celtics’in hücumdaki bir avantajının Sixers’ın Heat’e hem nicel, hem de kalite olarak ortalamanın çok üstünde verdiği köşe üçlük fırsatları olduğunu belirtmiştim. Heat kadar etkili olmasa da Celtics de sağ köşeden %54.5, sol köşedense %42.1 isabet bularak play-off genel ortalamasının epey üstünde kapadı seriyi. Tabii bu avantajdan bahsederken Aron Baynes’in 7/16’lık bir üçlük isabeti kaydedeceği aklımın ucundan geçmiyordu; Brad Stevens kendisini sahte-Kelly Olynyk rolünde kullanıp Sixers’ın kesinlikle hazır olmadığı bir hücum opsiyonu yarattı böylece.
Bir önceki seride neler yaşandığını ve analizimin odak noktalarını böyle ayrıntılı şekilde tekrar etmemin bir sebebi var, lâf kalabalığı yapmıyorum: Geçen turda Cavaliers’ın hücumda kendini bulmuş gibi gözükmesi bir serap olabilir, fakat Celtics’in savunması muhtemelen gerçek. Evet, LeBron özellikle ikinci maçtaki fadeaway şut antrenmanıyla ve de Toronto’nun tabutuna son çiviyi çakan tek ayaklı tek elli o efsane basketiyle yenilemez imajını perçinledi; ve gene evet, Boston taraftarlarının hâlâ daha kabusu olan 2012 senesindeki 6. maç performansından sonra TD Garden LeBron için deplasman değil artık. Fakat Pacers eşleşmesi, LeBron’ın bu kadroya tek başına maç aldırırken zorlandığını gösterdi, ve Celtics bu noksan hâliyle bile Pacers’dan daha tecrübeli ve yetenekli bir takım. O yüzden bu serinin analizinde iki soru kritik öneme haiz diyebiliriz: Celtics, Cavaliers hücumunun en güçlü yönlerini nötrleyecek bir savunmaya sahip mi ve/veya normal sezon bu yönde işaretler sundu mu? Celtics, LeBron tehditini en azından normal düzeylerde tutacak bir savunma anlayışına/ekibine sahip mi?
Normal sezonda Cavaliers’in galibiyetlerindeki ve yenilgilerindeki istatistiklerine bakıp nelerin büyük farklar gösterdiğini incelemek iyi bir başlangıç olabilir. En büyük farklardan birisi üçlük isabeti. Cavaliers bu sene kazandığı 50 maçta %41.5 üçlük isabetiyle oynarken, bu oran yenilgilerinde %31.6’ya düşmüş durumda. Tabii ki bir takımın yenildiği maçlarda daha düşük şut isabeti olması beklenen bir durum, fakat 10 yüzde puanlık bir oynama istisnai bir durum(mesela Celtics için bu fark %38.8 ve %35.7 şeklinde, Rockets gibi üçlüğe bağımlı yaşayan bir takım için dahi %37.4 ve %32.7 şeklinde gelişmiş) Bu iki takımın normal sezonda oynadığı üç karşılaşmada Cavaliers %34.5 üçlük isabeti bulmuş; gene şaşırtıcı olmayan bir şekilde kazandığı iki maçta %40.2, kaybettiği maçta ise %25 atmış. Celtics taraftarı olsam –ki öyleyim-, bu istatistikler ve takımın Sixers karşısındaki performansını bir araya koyar ve final hayalleri kurmaya başlardım. Özellikle de Celtics’in Cavaliers’a kaybettiği iki maçın da anormal koşullarda geliştiğini göz önünde bulundurursak (ilkinde Hayward sakatlandı, ikincisi de Cleveland’ın takas sonrası oynadığı ve NBA tarihinde epey absürt sonuçlara sahne olmuş “ilk gaz” maçı niteliğindeydi) Gene bu üçlükçü karakterden ötürü bir ilginç istatistiğe daha rastlanıyor: Cleveland ekibi kazandığı maçlarda sayılarının %38.2’sini boyalı alandan bulmuşken, kaybettiği maçlarda bu oran %42.9’a çıkıyor. Bu Celtics için dert değil, zira Sixers kaybettiği dört maçta sayılarının toplam %45.9’unu boyalı alandan kaydetmişti; Bucks Celtics’e karşı üç defa galip gelirken bu oran %41.5, 4 defa mağlup olurken ise %48.5’ti. Yani özetle Celtics’in savunma sistemine ters gelmeyecek bir hücum anlayışı var Cleveland ekibinin.
Tabii ki maçlar sadece savunmayla kazanılmıyor: Sakatlıklarla epey yara almış Celtics hücumunun istifade edebileceği bir zaafı var mı Cavaliers’ın? Gene bir önceki turdan kopipeyst: Köşe üçlükleri! Cavaliers rakiplerin sol köşeden en çok isabet bulduğu 1. (%45.4), sağ köşeden en çok isabet bulduğu 6. takım olmuş (%43.4) normal sezonda. All-Star arasından sonra Cleveland’ın sıralamadaki yeri biraz daha düzelse de (her iki kategoride 10.), yüzdesel olarak kayda değer bir değişme yok. Aron Baynes üçlük şovuna hazır olalım yani.
Ama her şey güllük gülistanlık değil tabii ki Celtics için. Yukarıda bahsettiğim gibi bir dizayn tercihi olsa da, play-off’ta ISO oyununa en çok sayı veren 3. ekip Boston temsilcisi hücum başına 1.02 sayıyla, Cleveland ise ISO’dan en çok sayı bulan 3. ekip. Üstüne üstlük LeBron James’i, şutu olmayan Ben Simmons’ı savunur gibi alan vererek savunmak zor orta mesafede, o satıh üçlük çizgisine kadar taşınmak zorunda. Gene Boston temsilcisi, play-off’un en çok pas yapan 3. takımı olsa da potansiyel asist (pası alanın 1 dripling içinde şut kullandığı paslar) kategorisinde kendisinden maç başına 59 daha az pas yapan Cleveland ile aynı rakam yazmakta. Diğer bir deyişle Boston çok fazla pas yapmakta, fakat bu paslar illa ki verimlilik göstergesi değil Sixers ya da Warriors için olduğu gibi (onlar 300+ pastan 50+ potansiyel asist çıkarırlarken Boston 38’de kalıyor). Bu boşa dönen paslar da top kaybı riski anlamına gelmekte ki Cavaliers gibi hızlı hücumu seven bir takım bu anları köpekbalığı gibi bekleyecektir.
Oyuncu bazlı değerlendirme yapmak da şart biraz. Geçmiş senelerde Celtics’i dağıtan üç Cavaliers oyuncusu oluyordu genelde: Kyrie Irving, Tristan Thompson ve tabii ki LeBron. Irving iki takım için de kayıp bu seride hatta Cavaliers’ın oyun kurucu mevkiinde sene başından beri yaşadığı sıkıntılar ve Pacers maçında hücumun nasıl tıkandığı ve sadece LeBron’ın sırtına bindiği düşünülürse onlar için daha büyük bir eksiklik dahi olabilir çünkü Celtics’in Scary Terry Rozier’ı var! Şaka bir yana, en mühim soruya dönelim: Celtics LeBron’ı, haşa durdurmak ne kelime fakat ortalamasına yakın tutabilir mi? Bu sorunun cevabı pek olumlu değil: İlk akla gelen üç isim Jayson Tatum, Marcus Smart ve Marcus Morris’in üçü de üretimini ortalamasının altına düşürememiş. Tabii ki Boston’ın savunma jokeri Al Horford, tıpkı Simmons’a ve Embiid’e karşı olduğu gibi LeBron’a karşı da bir çare olmuş fakat bu sürekli bir plan olamaz fizyolojik farklar düşünüldüğünde. İlginç bir şekilde Semi Ojeleye, LeBron ile karşı karşıya geldiği 39 hücumda ona sadece 5 sayı ve 4 asist fırsatı vermiş, ve normalinin %59.5’i kadar şut atabilmiş LeBron. Serinin ilerleyen aşamalarında Morris planı bozulursa, Bucks karşısında olduğu gibi bir Ojeleye ayarlaması görebiliriz.
Peki ya Thompson? Hücumda geçen sene olduğu kadar varlık gösterememiş bu sene Celtics karşısında (bunda Baynes gibi size’lı bir oyuncunun pota altında duruyor olmasının etkisi var) fakat onun da etkisi savunmada ortaya çıkıyor. Normal sezonda hem Baynes’i, hem Horford’u, hem de sadece 12 hücumda olsa da Monroe’yu yavaşlatmayı başarmış Thompson. Ki benim bu seriye dair en heyecanla beklediğim gelişmelerden birisi, Cavaliers’ın bu Playofflarda toplam 30 dakika süre tanıdığı fakat mucizevi bir şekilde en iyi Net Rating’i yapmış Thompson-Kevin Love-LeBron-Kyle Korver-Smith ilk beşi. Kağıt üzerinde “sene olmuş 2018” diye oynatılmaması gereken bu beşli, Raptors’a karşı ilk maçta 4. çeyreğin sonlarında epey ciddi direnmiş ve de maçı getiren skoru almayı bilmişti. Analizin başında da dediğim gibi Celtics’in guardları artık 1.75’lik Thomas ve 1.88’lik Bradley değil, 1.88’lik Rozier ve 2.03’lük Tatum; o yüzden size olarak Cavaliers geçmiş yıllardaki gibi üstünlük kuramadığı anlarda bu süper uzun yangın alarmını çalıştırabilir ribaunt üstünlüğü için.
Özetle, LeBron’un gene ~35 sayı ortalamayla oynayacağı ve takımı zorlandığı anlarda sazı eline alacağı bir seri olması kuvvetle muhtemel. Zaten 2012’den beri bunu en iyi yaptığı takımlardan biri Boston ekibi, deplasman falan da fark etmiyor pek. Öte yandan Pacers karşısındaki LeBron, senelerdir görmediğimiz kadar takım arkadaşlarından ümidi kesmiş bir LeBron’du ve Cleveland’ı ilk terk edişinin gene 2010 yılında Boston’a elendikten sonra gerçekleştiğini düşünürsek tarihin bu şekilde tekerrür etmesi epey şiirsel olacaktır. Celtics’in üçlük savunması kaldığı yerden devam ederse, sahada hiç de çaylakmış, ikinci yılıymış gibi durmayan gençlerinin eli einal heyecanı ve LeBron korkusuyla titremezse ve geçen sene Cavaliers’a karşı yaşanan hezimette pay sahibi olan size dezavantajı da ekarte edilebilirse en iyi iki oyuncusu sakat olan Celtics’in peri masalı devam da edebilir. 8 sene üst üste Final görmüş, NBA’in şu andaki tartışmasız en iyi basketbolcusunun takımına elenir demek epey cüretkâr olmayı gerektirir tıpkı Toronto karşısında olduğu gibi fakat bu serinin 7 maça gitmemesi için hiçbir sebep yok.