Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

GündemO Golün Asistini Annem Yaptı!

Jonas Gutierrez kanseri yenip futbola döndü, takımını ligde tutan golü attı. Peki o golün asistini kim yapmıştı? Emre Aydın yazdı.

Nasıl başlayacağımı hiç bilmiyorum bu yazıya. Elbette bir futbol hikâyesi içerecek. Hem de en yürek burkan cinsten… Ama bir o kadar da umut. Ve sonunda elleri havada koşan bir futbolcu olacak.

Başlayamadığım şey, bu futbolcunun kariyer anlatımı ve başından geçen kötü şeyler değil. Başlayamadığım şey annem. Kendisi bir sporcu değil ama sıkı bir futbol severdir. İyi bir Fenerbahçelidir. O, bir futbolcu olsaydı sanıyorum ki Mehmet Topal olurdu. Gizli kaptan… Ortalığı yatıştırıp düzenleyen ama bir türlü kadir kıymeti bilinmeyen. Tabii ki sizin annenizin de öyle olduğunu biliyorum. En azından kadir kıymet bilinmeme noktasında tüm anneler aynı çizgide birleşir. Aile kavramını herhangi bir ‘x takım’ özeline indirirsek, o takımın kaptanı anneler, başkanı babalardır. Çünkü oyunu genelde hep anneler oynar ve yönlendirir. Babalar daha çok -takdir edersiniz ki- işin maddiyat, gurur ve hüzün kısımlarındadır. Fazla uzatmayayım, bizim takımın kaptanı annemdir. Çok sonra fark ettim, hepiniz gibi.

Sizlere iki kanser hikayesini bir arada yazmaya çalışacağım. Birbirlerini hiç tanımamış, birbirlerinin isimlerini dahi hiç bilmemiş iki kişi. Biri 1971 yılında Samsun Bafra’nın ovalarında geçirdiği çocukluğundan sonra çeşitli illere ikametini aldırmış ve en nihayetinde Ankara’da karar kılmış, hayatında hiç futbol oynamayan annem. Diğeriyse 1983 yılında Arjantin’in Saenz Pena şehrinin dağlık yollarında futbola başlamış, Jonas Gutierrez. 2001 yılında Velez Sarsfield takımında profesyonel olan ve yeteneklerini hızlıca gösterip, fiziki olarak uzak olmasa da futbol anlayışı olarak bir hayli uzak olan İspanya’ya 2005 yılında Mallorca forması ile geçiş yapıyordu. Üç sene boyunca Mallorca forması ile adından sıkça bahsettiren Jonas, 2008 yılında kendisini futbolun beşiği İngiltere’de bulurken yeni takımı Newcastle United oluyor ve Newcastle forması ile bu güne kadar toplamda 187 maça çıkan Jonas’ın asıl hikayesi 2013 Mayıs’ta başlıyordu.

Futbolun klasik matematik ile insan hikâyelerinden oluştuğunu düşünürüm çoğu zaman. Öyle ki, şampiyonluğu getiren golü atarken veya izlerken ya da tam tersi olası bir kötü sonuçta takımı küme düşürecek golü yerken hepimizin hikâyeleri olur hayata ve futbola dair. Hani meşhur replikte der ya ‘Hayat fena halde futbola benzer‘ diye, işte tam da orada başlar hikayeler.

4 Temmuz 2014 tarihinde annemi onkoloji servisine emanet ettiğimizde, bizim takım için bu zamana kadar oynananların içindeki en çetin müsabakanın başladığını hissetmiştim. Ortada bir kale veya top yoktu. Üstelik takım belki de olabildiğinden en güçsüz kadro ile sahadaydı ve herkesten daha fazla mücadele etmesi gereken tek isim yine takımın kaptanıydı. Annem ilik kanseri olmuştu.

Maç başladığında kaç sıfır geride olduğumuzu bilmiyordum, bildiğim tek şey sıcak Ankara yazında annemin penceresi altında onun ve babamın kararlı bakışlarında maçı bir şekilde kazanacağımızdı. Üstelik sayısız kişiden oluşan tribün desteği de cabasıydı. Bizim maçımız sürerken çok uzaklarda başka bir maç olanca hızla ve inatçılıkla devam ediyordu. Jonas Gutierrez, 2013 yılında yakalandığı testis kanseri ile mücadele ediyor ve kendisine hastalığı ile ilgili sorulan sorulara, “Öyle birini tanımıyorum, futboldan sıkıldım ve biraz inzivaya çekilmeye ihtiyaç duydum” cevabını veriyordu. Tıpkı annem gibi. Annem de ev işlerinden biraz yorulduğunu ve tatile çıktığını söylerdi. Bütün bu amansız mücadeleler devam ederken hem annem hem Jonas, hayatlarının maçını en iyi şekilde oynadıklarını gösterircesine birbiri ardına gol haberleri veriyorlardı. Bazen bir anne gülücüğü ile bazen de bir gece 21 yaş altı maçı ile ait olduğu yeşil sahaya geri dönerek, kanserin üstüne gidiyorlardı. Öyle ki, sınırların olmadığı bir futbol sahasında adeta birbirleri ile paslaşarak ortak bir gol pozisyonu yaratmaya çalışıyorlardı. Hayat gerçekten de fena hâlde futbola benziyordu.

Bizim takımın maçının ilk yarısı karşılıklı ataklarla biterken, daha fazla gol yememenin sevincini yaşıyorduk. 9 Ocak 2015 tarihinde annemin ilik nakli operasyonu ile ikinci devre başlarken, tribünlerde muazzam bir sessizlik vardı. Umutsuzluğun değil bilhassa aylar sonra gelecek zaferin önden gönderdiği bir sessizlikti. Sevinç gözyaşlarının ve kahkahaların sessizliği…

15 Ocak 2015 tarihinde büyük ölçüde iyileşmiş olan Jonas, Newcastle United’ın alt yaş takımı ile çıktığı maçta annemin altı gün önce verdiği pası çok güzel değerlendiriyor ve hastalıktan sonraki ilk golünü atıyordu. Harika paslaşmalar sonunda gelen muazzam gol, Jonas’ın hayatının golüydü. Kanseri tam olarak yenmenin verdiği moral ile A takıma tekrar yükselmiş ve Mart 2015’te Premier Lig’e tekrar adımını atmıştı. Üstelik Fabio Coloccini’nin kaptanlık pazubandını çıkarıp Jonas’a takması kanser hücrelerinin sonuydu. Kaptan, kendi savaşını layıkıyla kazanmıştı.

Başarılı bir ilik nakli operasyonu geçiren annem, Jonas ilk Premier Lig maçına çıktığı gün kontrollerinin iki haftada bir oluşuna seviniyordu. Kaçarı yok maç kazanılacaktı ve kaptan olarak devam edilecekti, üstelik maçın bitmesine de çok az bir süre kalmıştı.

Mayıs ayına gelindiğinde artık maçın son anlarında olduğumuzu biliyor ve mücadelenin meyvelerinin alınacağı güne geliyorduk. Kaptanımız bir kez daha topla buluşuyordu. 11 Mayıs 2015 günü doktor kontrolüne gidildiğinde, adeta ceza sahasının hemen önünden bir frikik kullanacakmış gibi tedirgin ama emin bir duruş ile bekliyordu kaptan. Doktor ağzından çıkan kelimelerin, bizim takımın maçını bitiren düdük olduğunu bilmeden üç kelime söylüyordu: ”Artık kanseri yendin”

Doktorun odasından çıkarken kaptanın yüzündeki gülücük ve gözlerinden süzülen yaşlar, bir zaferin ilanıydı. Birbirlerini hiç tanımamış iki insan aynı dönemde farklı çeşit kanserlerle maç yapmış ve yenmişlerdi. Arabada ilerlerken annem uzaklara bakıyor ve adeta Jonas’a bir pas daha atıyordu. On gün sonra yerine ulaşacak bir pas…

https://www.youtube.com/watch?v=1tHqrty5hxo

Tarihler 21 Mayıs 2015’i gösterdiğinde Newcastle United kümede kalma maçına çıkıyordu. West Ham karşısında alınacak bir galibiyet ile Newcastle United, Premier Lig’de kalmayı garantileyecekti. Dakikalar 85’i gösterdiğinde kaptandan gelen pas hedefine ulaştı. Jonas topla buluştu ve Newcastle’ı ligde tutan golü atmayı başardı. Sınırların ortadan kalktığı bir futbol müsabakasıydı bu. Başarının vücut bulması ise Newcastle’ın ligde kalması olarak değerlendirilebilirdi.

Jonas’ın attığı golden sonra elleri havadayken uzaklara baktığını hissettim. Bir şeyler mırıldandığını gördüm. O andan sonra Jonas’ın ne dediği gerçekten umurumda bile değildi. Belki uzak tarafta bulunan tribündeki sevgilisini arıyordu gözleri, belki de anlamsızca bağırıyordu etrafına. Ama benim için tek bir kişiyi görüp, tek bir şey söylüyordu.

Teşekkürler Kaptan!

*Emre Aydın’ın bu yazısı, ilk olarak Yarı Saha‘da yayımlanmıştır.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

3 sene önce
Sıfır

Sıfır

3 sene önce