Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

BasketbolTim Duncan: “Adaları Unutmayın”

İrma Kasırgası ABD anakarası kadar Karayipler'deki adalara da büyük zarar verdi. Virgin Adaları'nda büyüyen Tim Duncan'ın sizlerden bir ricası var.

*Tim Duncan imzasıyla İrma Kasırgası hakkında The Players Tribune‘de yayımlanan bu yazının orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.


Merhaba, Ben Tim.

Normalde direkt olarak medyaya konuşan, ya da yazılar yazan biri değilim. O yüzden şimdi yazarken de kendimi pek rahat hissetmiyorum aslında. Twitter ve Facebook kullanmıyorum.  Röportajlar ile pek sorunum yok fakat yine de çok uzun sürmemelerini tercih ederim.

Ama şu an buradayım, sizinle konuşuyorum ve aslında sizden yardımınızı istiyorum. Eğer gerçekten önemli bir konu olmasaydı, bunu yapmazdım. Basketbol topluluğu bana yıllardır çok şey kattı. Fakat şimdi, birkaç dakikalığına benim de sizin dikkatinizi çekmem gerekiyor.

Şu an ben bunu yazıyorken, doğup büyüdüğüm yer olan Birleşik Devletler Virgin Adaları, Irma Kasırgası tarafından büyük zarar görmüş durumda. Oradaki insanlar ki çoğu eski arkadaşlarım, büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Hava durumu raporlarına göre bir başka güçlü kasırga olan Jose Kasırgası da Virgin Adaları’na doğru yaklaşıyor.  Yağmur durduğunda ise oraların nasıl görüneceğini gerçekten kimse bilmiyor.

İşte şimdi tüm bu insanlara destek olma zamanı.

Ben hemen yardım kurumu için 250 bin dolar bağışlıyorum. Ve bu yardımlar devam ettikçe, toplanan miktarın ilk 1 milyon dolara kadarlık kısmını ek olarak bağışlayacağıma dair söz veriyorum. Buradan bağış yapabilirsiniz. Ayrıca bu yazının sonunda nereye bağış yapılabileceği ile ilgili daha fazla bilgi vereceğim.

Tabii ki herkesin bağış yapamayacağını biliyorum. Ayrıca çoğu insan Harvey kasırgasında ve Batı’daki yangınlarda zarar gören insanlara zaten yardım etti. Fakat gerçekten eğer yapabiliyorsanız, size söz veriyorum ki bağışladığınız her bir dolar, direkt olarak yardım kuruluşuna gidecek. Hava şartları buna müsaade eder etmez, içi yardım malzemeleri dolu bir uçak ile San Antonio’dan Virgin Adaları’nın en büyük şehri olan St. Croix’e gideceğim. Şimdi de benimle birlikte bu işi yapacak bir takım oluşturuyorum,  takımdaki bazı insanlar Virgin Adaları’ndan, bazıları ise başka şehirlerden. Hep birlikte yardım etmek için çalışacağız.

Geçenlerde çocuklarımı, St. Croix’da yaşadığım yerlere götürdüm. Onlara okuduğum liseyi ve henüz onların yaşındayken arkadaşlarımla oynadığım yerleri gösterdim. Şimdi o bölgeleri düşünüyorum da tüm bu yağmur ve kasırga bittikten sonra kim bilir ne hâlde olacaklar.

Her şeyin daha iyiye gitmesi için dua edebiliriz. Devamında ise bir şeyler yapmak zorundayız.

Şu an, hep birlikte çalışırsak gerçekten bir fark yaratabiliriz.

Koç Popovich, her zaman az konuşup, çok iş yapan bir insan oldu, ben de her zaman onu örnek aldım ve izinden gidebilmek için elimden geleni yaptım. Fakat Pop’un bir başka özelliği de konuşulması gereken zamanları çok iyi bilmesi ve işte şimdi tam olarak öyle bir zaman. Yani ben şimdi sizin birkaç dakikanızı almak, evimin neden bu kadar özel bir yer olduğunu ve neden acilen sizin yardımınıza ihtiyacı olduğunu anlatmak istiyorum. Hatta eğer yapabilirsem, yazının bir yerinde size ‘Chef Boyardee’ ve bu marka sayesinde öğrendiğim önemli derslerden bahsedeceğim.

“Pop’un bir başka özelliği de konuşulması gereken zamanları çok iyi bilmesi ve işte şimdi tam olarak öyle bir zaman.”

Anlıyorum, uzak bir ülkeden, bir insan çok güçlü bir doğal afet sonrası sizin maddi yardımınızı istediği zaman, bunu anlamak ve yardım etmeye karar vermek gerçekten zordur.  Aslında zor olan şey, bu bağışların ne kadar yardımcı olabileceğini algılayabilmek. Ben de diyorum ki, destekleriniz, kesinlikle çok yardımcı olacak.

Bunun kimsenin hatası olduğunu tabii ki söylemiyorum ama sadece televizyondan görerek ya da gazetelerde okuyarak kendinizi bu kasırgayı yaşayan insanların yerine koyamazsınız. Bu çok zor bir şey. Fakat diğer taraftan yardım kuruluşunda toplanan tüm paraların boşa gideceğini düşünmek,  hatta daha kötüsünü, tüm bu maddi desteklerin sözü edilen yardımlara harcanmadığını düşünmek de çok kolay.

Ama ben daha önce böyle bir kasırgayı yaşadım. Tüm bu yıkımı ve bu çok önemli bir şey, hemen yardım etmenin ne kadar hayati önem taşıdığını da gördüm.

Bu güne kadar Virgin Adaları’nı vuran en kuvvetli kasırga Hugo’ydu. Hugo da tıpkı Irma gibi 5.Kategori bir kasırgaydı. Yani hayli kuvvetliydi. Hugo şehri vurduğunda 1989 yılıydı, ben henüz 13 yaşımdaydım.  Okula döndüğümde insanlar hala Hugo ile ilgili konuşuyorlardı. Hatta bazı insanlar hâlâ adanın bir daha asla normale dönemediğinden bahsediyorlar. Bu sözlerden zararın ne kadar büyük olduğunu anlayabilirsiniz.

Ayrıca yaşanan afetten sonraki kritik günlerde geciken yardımlardan da bahsediyorlardı. Bu yardımların gecikmesinin büyük ölçüde sebebi de, adanın küçük çaplı olması ve büyük şehirlerle arasında mesafe olmasıydı.

Hugo adayı vurduğunda geceydi. Hatırladığım ilk şey ise pencerenin dışarı doğru patlamasıyla oluşan çok güçlü bir ses. Annem ve kız kardeşim bir şekilde odama girip bir başka odaya geçmem için bana yardımcı oldular. Gecenin geri kalanını da küçük bir banyoda geçirdik ve gözlerimizde uykuya dair hiçbir şey yoktu. Sürekli yıkılan yerlerden, enkazlardan gelen sesleri duyuyorduk. Bir ara koridora çıkıp o sırada odanın tavanı izliyor olan babamın olduğu odaya gizlice baktım. Kirişlerden birinde bir çatlak vardı ve bu çatlak gece boyunca yavaş yavaş büyüdü. Sanırım babam dua ediyordu.

Evimizin çatısı duruyordu. Fakat herkes bizim kadar şanslı değildi. Birçok insan yaralandı ve daha da kötüsü çok fazla insan öldü. Hayatta kalan bizler, ilk sabah neredeyse yok olmuş olan mahalleyi bulmak için uyandık. Bizim sitedeki birçok evin çatısı, ya da duvarları yoktu. Kapı komşularımız tüm evlerini kaybetmişlerdi. Geceyi de mutfaklarında sığınarak geçirmişlerdi. Sonra onları bir süre bizde kalmaları için ikna ettik.

Tıpkı Virgin Adaları gibi Karayipler’de İrma Kasırgası’ndan etkilenen birçok adadan biri olan St. Maarten adasından bir kare. Foto: Depo Photos

Hugo kasırgası ekonomiyi de etkilemişti. İnsanlar işlerini kaybetmiş, gıda fiyatları hiç olmadığı kadar yükselmişti. Kasırgayı takip eden 6 ay boyunca, adanın büyük bölümünde elektrik yoktu ve okullar da tatil edilmişti. İçmek için ya da yemek yaparken kullanmak için elimizdeki suyu kaynatmalıydık. Duş için ise ancak bir kova su kullanabiliyorduk. Yiyecekleri ve içecekleri de soğuk halde tutmak için hayli çaba sarf ediyorduk.

Süt veya portakal suyu fıçılarına ip bağlayıp sarnıçların içine bırakarak yağmur suları biriktirip kullandığımızı hatırlıyorum. Bu şekilde elde ettiğimiz su biraz daha soğuk oluyordu tabii, herkes gibi biz de bu şekilde yaşamaya adapte olmayı öğrenmiştik.

Birileri jenaratör bulup getirdiğinde herkes sırayla birkaç saatliğine kullanırdı. Öncelik tabii ki ışıkları ve buzdolabını kullanmak oluyordu. Ben tabii çocuk olduğum için, televizyon izlemek ya da video oyunu oynamak istiyordum, aklım onlardaydı (orijinal bir Nintendo vardı ve Zelda henüz yeni çıkmıştı). Fakat biliyorduk ki istediğimiz şeylere değil, gerçekten ihtiyacımız olan şeylere odaklanmalıydık.

Şimdi geriye dönüp bakıyorum da, annemin ve babamın sakin kalıp bize sahip çıkması beni çok etkilemişti. Biz bunu birlikte başarmıştık. Her ailenin evi ya da iş yeri güvende değildi fakat biz şanslıydık.

Şimdi ise yaşım gereği yardım etmenin ve daha önemlisi bunu çok hızlı bir şekilde yapmanın önemini biliyorum. Ayrıca küçük bir adanın kolayca unutulabildiğini de çok iyi biliyorum ve bunların tekrar olmasına izin veremem.

Yardımların hızlı olmasının önemini söylemiştim, işte Chef Boyardee’den biraz da bu yüzden bahsedeceğim. Bu anlatacağım durumu Hugo kasırgasından sonra yaşadım. Mahallemize bir dağıtım merkezi kuruldu ve Chef Boyardee kutuları elimizdeki birkaç yiyecek seçeneklerinden biriydi. Tang de eğer elimize ulaşan erzaklarda varsa bu da harika oluyordu tabii ki. Suyun temiz olduğundan emin olmak için bir şişe su kaynatırdık ve Tang geldikten sonra da tozunu suyla karıştırırdık.

İşte tüm bu anlattıklarım yüzünden bu hafta sürekli içinde yiyeceklerin olduğu o metal kutuları düşündüm. Onlar bizim için çok büyük şanstı. Hatta bana göre sihirli gibilerdi. Onları gerçekten biri gönderdi, kim olduğunu, ya da hangi organizasyon olduğunu bilmiyorum, sadece birileri gönderdi işte. Bu yüzden sadece çok mutlu ve minnettardım. Bu yiyecekleri çok sevdiğim için değil, hatta o zamandan beri de ‘Chef Boyardee’ yememişimdir belki fakat o zaman o yiyecekler gerekliydi. Onlar sayesinde hayatta kaldık.

Virgin Adaları gibi adalar bu tarz kasırgalar sonrası unutulmaya meyillidir. Çünkü uzaktayız ve bu da malzemelerin hızlı, ucuz ve yeterli bir şekilde tedarik edilmesini çok zor hale getiriyor. Birçok insan bu tür küçük adalarda birilerinin yaşadığını bile bilmiyor. Bu yerlerin sadece bir tatil yeri olduğunu düşünüyorlar. Bunu ancak büyüdüğümde anlayabildim.

Yolcu gemilerini hatırlıyorum, adaya gelirler ve içlerinden bir sürü insan inerdi. Tüm bu insanlar şehirde gezerler ve alışveriş yaparlardı. Plajda takılırlar ya da küçük teknelerle etraftaki diğer küçük adalara giderlerdi. Aslında bu biraz da hoşuma gidiyordu, düşünsenize tüm bu yabancı insanlar benim yaşadığım bu küçük ve uzak adayı ziyaret etmek için geliyorlardı. Zaten birkaç gün sonra da giderlerdi.

Hugo Kasırgası’ndan sonra, bu yolcu gemileri çok uzun bir zaman boyunca adaya gelmedi.

Bu yazıyı sizin yardımlarını istemek için yazıyorum fakat aynı zamanda Virgin ya da St. Martin gibi adaları unutmamanızı da istiyorum.

Tüm bu kasırga haberleri yakın zamanda manşetlerden silinebilir ama burada hâlâ gerçekten insanlar -iyi insanlar- yaşamaya devam ediyor ve bu insanların sizin iyi niyetinize çok ihtiyaçları var, ayrıca cömertliğinizi de asla unutmayacaklar.

Tekrar teşekkürler.

Tim Duncan

Çeviri: Kaan Demirel

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Umut Işığı

Umut Işığı

3 sene önce
Harika Çocuk

Harika Çocuk

4 sene önce