99’da da en yaşlı oyuncular 27 yaşındaydı, ona benzer bir kadroyla turnuvaya hazırlanıyoruz. Sinan Güler’le birlikte en tecrübeli iki isimden birisiniz. Beklentiler ne?
Her turnuvanın kendine göre zorluğu var, bu yıl bunlara ek olarak takımın tamamen gençleşmiş durumda. Bunun yanında çok kaliteli genç arkadaşlarımız var. Her antrenmanda ve her maçta basketbol oynamayı seven ve hırslı bir takım göreceklerine eminim. İyi bir takım hâline geleceğimize inanıyorum ama kısa bir dönemde ne şekilde bir uyum yakalayacağımızı kestiremiyorum, hazırlık turnuvasındaki maçlarımızı gördükten sonra daha net bir fikrimiz olacaktır. Yeniden yükselişe geçebilecek bir potansiyeli var bu kadronun.
Rusya ve Sırbistan gibi zorlu rakipler var grubumuzda. Birçok takım NBA oyuncularıyla geliyor turnuvaya. Bizde ise geçen sezonu NBA’de geçirmiş bir oyuncu olmayacak kadroda her ne kadar draft edilmiş Cedi ve Furkan aramızda olsa da… En büyük eksiğimiz tecrübe diyebilir miyiz?
Avrupa Şampiyonası farklı bir yer. Tüm ülkelerde elit oyuncular yer alıyor ve seviye yüksek. Burada her oyuncumuza ihtiyacımız var. Elimizdeki mevcut kadroyla en iyi ne yapabiliriz onun peşindeyiz. Bizim için verimli olacak buna eminim. Antrenman performansımız da önemli olacak turnuva öncesinde.
99’da Kerem Tunçeri ve Hidayet Türkoğlu gibi isimlerin çıkış yaptığı bir turnuva olmuştu. Önümüzdeki turnuvada patlama yapıp takip eden 10-15 yılda da milli takımı sürükleyebilecek isimler olarak kimi gösterebilirsin?
Tek tek isimleri şu yapar bu yapamaz diye ayırmam doğru olmaz ama çok ciddi gençlerimiz geliyor. Biz de bu şekilde kadronun bir parçası olmuştuk, onlar da benzer bir yol izliyorlar. Takımca bu işi beraber götürmemiz gerekiyor, tek bir ismin patlama yapıp takımı götürmesini beklemek yanlış olur. Bir yerde tıkanacaktır muhakkak. 5 kişi hatta 12 kişiyle mücadeleyi sürdürmemiz gerekecek. Ama çok ciddi oyuncular da var Cedi, Furkan ya da alttan gelen Metin ve Tolga gibi birçok genç ve kaliteli oyuncu var.
2001’de ve 2010’da ikinci olmuştuk buradaki şampiyonalarda. Onun dışında Japonya hariç diğer büyük turnuvalarda başarılı olamayan bir Türkiye var. Bir kez daha evinde oynamak nasıl bir fark yaratıyor takım için? Bu iki başarıyı diğerlerinden ayıran ne?
Ayrı bir konsantrasyon yaratıyor evde oynamak. Buradaki iki turnuvada hep güzel başarılara imza attık. Ama burada şu var, gençleşen bir kadroyla yer alacağız bu kez. 2010’da Hidayet gibi Kerem gibi tecrübeli isimler kadrodaydı. Burada potansiyelli birçok oyuncu var ama takımlarında süre almakta zorlanan birçok isim yer alıyor kadroda. Bu yüzden zorlananlar da olacaktır. Bu anlamda antrenmanların önemi de artıyor. Taşıdığımız milli gururla elimizden gelenin en iyisini yapacağız.
2000’lerin başında daha çok kısa oyuncu yetiştiren bir ülkeydi Türkiye ve uzun sıkıntısı yaşıyordu. Bu anlamda altyapılar uzun oyunculara yöneldi ve bu eksik kapatıldı NBA’e uzun ihraç eder hale geldi ve son dönemde yine uzun çıkarmakta zorlanmaya başladık gibi görünüyor…
Geliyor aslında ya. Uzun oyuncunun basketbol hayatı diğerlerine göre daha uzun olur. Uzunlar 40’a kadar oynayabilir ciddi bir sakatlığı yoksa. Alttan gelen çok ciddi oyuncular var. Ömer Faruk mesela, pişecek takımla birlikte. Ben de ‘dan’ diye düşmedim sonuçta kadroya, çok ciddi sınavlardan geçtim. Ömer Faruk gibi birçok farklı oyuncu var alttan gelen ismini sayamayacağım. Burada bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum üst seviyeye uyum sağladıkları sürece.
Gençlerin forma şansı bulamadığı konusundaki eleştirilere katılıyor musun?
Orası kesin. En büyük problem şu an. Ben oynarken böyle bir durum yoktu, ila ki oynuyordum ilk 5 çıkıyordum takımlarımda. Artık gençlerin böyle bir şansı yok. Hiçbir oyuncu oturarak basketbolcu olmuyor, oynaya oynaya üst seviyeye geliyorlar. Ama süre almadığın zaman üretmekte zorlanıyorsun. Pozisyon hafızasıyla alakalı. Sırtı dönük oynarken ne yapacağını daha iyi tahmin ediyorsun savunurken rakibin ne yapacağını kestirebiliyorsun bunların hepsi oynayarak elde edilen yetiler. Süre almadığın zaman tüm bu özelliklerin de geri gidiyor.