Denizin fon olduğu Ligurya’da başlayan 2015 İtalya Bisiklet Turu, Milano’da sonlandı. Dünyanın en iyi bisikletçileriyle geçen üç haftanın bize vermek istediği bir ders vardı ve bunu yaparken kullandığı örnekler gayet sağlamdı. ‘Her şey bir anda değişebilir’ diyordu Giro ve dediği oluyordu. Hem de zorluydu. Kariyeri boyunca birçok Büyük Tur’da yarışan Michael Rodgers, kaydettiği veriler ışığında, yarıştığı en zor turun 2015 Giro olduğunu söylüyordu. Bu fikri Avustralyalı ile paylaşan başkaları da var. Yarış bittiğinde hemfikir olunan konulardan bir diğeri ise, bu senenin unutulmaz olduğu. Gün gelecek ‘unutulmaz’ kelimesinin de içi boşalacak. Henüz tazeyken, Giro’dan geriye kalanları hatırlıyoruz.
Tarihi değiştiren lens
Tarih bazı anlarda çok ince bir çizgi üzerinde seyrediyor. Mesela İtalya Turu’ndaki altıncı etap finişi o anlardan biri. Daha sonraları adının Marc olduğunu öğrendiğimiz bir fotoğrafçı, makinesinin lensini yola doğru biraz fazla kaçırınca Daniele Colli’ye temas etti. Bu temas, İtalyan yarışçıyı düşürmekle kalmadı, peloton içerisinde zincirleme bir kazayı da meydana getirdi. Düşenlerden biri liderlik mayosunu taşıyan Alberto Contador’du ve bu seneyle ilgili büyük hedefleri olan ismin omzu çıkmıştı. Sakatlığı ciddi olsaydı muhtemelen Contador yarıştan çekilecek, hayallerini bir kenara atacak ve üç hafta sonunda kazanan Fabio Aru olacaktı. Olmadı. Sadece tarihe Contador’un 2015 Giro’yu kazanırken büyük zorluklarla mücadele ettiği notu düşüldü. O makine lensinin değiştirdiği tarih, bu seferlik buna karar vermişti.
Contador, omzu ve hayalleri
Fausto Coppi, Jacques Anquetil, Eddy Merckx, Bernard Hinault, Miguel Indurrain ve Marco Pantani… Alberto Contador, bisikleti bıraktığında muhtemelen bu isimlerle birlikte anılacak. Ancak tarih kitaplarındaki yerini şimdiden ayırtan İspanyol bisikletçinin, kariyerini ‘muhtemel’ kavramı üzerine kurmadığı kesin. Tıpkı paragrafın başında andığımız efsaneler gibi aynı sene içerisinde Giro-Tour dublesi yapmak isteyen Contador bu uğurdaki ilk adımı İtalya’da attı. Hem de ne adım! Castiglione della Pescaia’da biten altıncı etabın son metrelerinde karıştığı kaza sonucu omzu çıkan İspanyol, “Yarışı bırakmayacağım. Bu noktada çekilemeyecek kadar çok emek verdim” dedi ve çektiği acıya aldırmadan, tüm dünyanın gözü önünde Giro d’Italia’yı kazanmayı bildi. Onun için dezavantaj olması beklenen 60 kilometrelik zamana karşı etabında zaman farkı yaratması ise hedefe ne kadar kitlendiğini gösteren ufak bir not oldu.
“Burası Aru’nun ülkesi”
Astana, yarış noktalandığında pembe mayoyu elde edememiş olsa da podyumda iki isimle kendine yer buldu. Fabio Aru ikinci olurken, bir basamak altta Mikel Landa vardı. Tur içerisinde zaman zaman ikilinin yeri değişmiş, bisikletteki ‘takım liderliği’ çanları, bu sefer Astana için çalmıştı. Dağ etaplarında Aru’yu beklemeden yaptığı ataklar Landa’ya Madonna di Campiglio ve Aprica’daki iki zaferin yanında bolca tartışma getirdi. Yaşananlar, Bradley Wiggins ile Chris Froome’un daha önceki sorunlarına benzetilirken Landa,”Burası Aru’nun ülkesi, onun için çalışıyoruz” dedi ve spekülasyonları bitirdi. İspanyol bisikletçi bu açıklamayla ülkesindeki La Vuelta’nın planlarını da inceden çizmiş oldu. Gelecekte Aru ile aralarında neler olacağıysa hâlen netleşmedi.
Zafere Kaçış
‘Bisikletçiler yarışlarda neden kaçar?’ sorusunun cevabı basittir: Sıklıkla, isimlerini, takımlarını, sponsorlarını duyurmak ve belki de kazanabilmek. Zira önde bazen yalnız bazen de birkaç arkadaş ilerleyen bu adamların zafere ulaştığı çok sık görülmez. 2015 İtalya Turu ise bu açıdan farklı bir yerde konumlanıyor. Ana grubun önünde fark yaratmanın en zor olduğu dümdüz profilli etaplarda bile kaçış grupları çabalarının meyvelerini aldı İtalya’da. Hele öyle iki tanesi vardı ki, hafızalarda ayrı yerdeler. 1992 doğumlu Davide Formolo, uzun süre ön kısımda tek başına ilerleyerek dördüncü etapta epik bir galibiyete ulaştı. Iljo Keisse ise en nadir zaferlerden birini, genelde sprint finişiyle biten final gününde elde etti. Luke Durbridge ile Milano’da atılan turlardan biri sırasında öne fırlayan Keisse, takım arkadaşı Mark Cavendish’ten öğrendiğini söylediği taktiklerle Giro’nun bu seneki son etap galibi oldu. Kariyerinin ‘harika sonlar’ kısmındaki 2012 Türkiye Turu yedinci etabını da yalnızlıktan kurtardı.
Karavan laneti
2015 Giro’nun kaybedeni kim? Yarış boyunca takım desteğinden mahrum kalan Rigoberto Uran olabilir. Yahut genel klasmanı zorlaması beklenirken feci bir kaza sonucu yarışı bırakmak durumunda kalan Domenico Pozzovivo. Pek tabii, neredeyse her etapta denese de bir türlü olduramayan Ryder Hesjedal da bir aday. Yine de dev siyah karavanın içine bakmak bu sorunun cevabını bulma yolunda daha doğru olabilir. Son birkaç hafta içerisinde en çok tartışılan konulardan biri, Richie Porte ile ilgiliydi. Porte yarışı takımından ayrı bir şekilde, Sky’ın kendisine tahsis ettiği motorhome ile takip edecekti ve bu medyanın ilgisini çekiyordu. Aslında sadece takım liderlerini biraz daha rahat ettirmek istemişlerdi. Belki Porte’un daha düzenli uyuması ve şehirler arasındaki geçişleri daha kolay yapması yarışın kazanılmasında kilit rol oynayabilir, tüm takımlar bu sisteme yavaş yavaş geçebilirdi. Ama şanssızlıklar Avustralyalının peşini bırakmadı. İtalya’ya Giro del Trentino, Paris-Nice ve Katalunya Turu zaferleriyle gelen Porte en büyük darbeyi 10. etapta aldı. Etabın son kısmında yaşadığı mekanik sorun nedeniyle geriye düşerken, vatandaşı Simon Clarke’ın verdiği bisikletle yola devam etti. Etap sonunda sosyal medyaya göz attığınızda, bisiklet tarihinde ikonikleşeceğini tahmin ettiğiniz bu anlar, Porte’a iki dakikalık zaman cezası olarak döndü. Hiçbir şey demeden yoluna devam etmek isteyen Porte, zirve yarışında büyük yara aldığı bu ceza sonrasında bir de sakatlık yaşadı ve ikinci dinlenme gününde İtalya’ya veda etti. Düşene dost olmayı seçmeyen Oleg Tinkov, aynı sıralarda “İtalya’nın dağlarındaki oteller yeterince lüks değil. Giro’nun üçüncü haftası için karavan önerisi olan var mı?” diye soruyordu.