2000’lerin ortasındaki romantik komedi furyasında Will Smith’i bir çeşit mentor olarak hayatımıza sokan Hitch filmini bilir misiniz? İzleyenin bir şey kazanmayıp izlemeyenin de bir şey kaybetmediği gişe odaklı bir filmdi sadece.
İşte o filmde, ”Hayat, nefes aldığımız anların toplamından değil, nefesimizi kesen anların toplamından oluşur” diye bir söz geçer. Esasen Veciz Sözler‘in 10 numarası Sulhi Saygılı’nın ağzına yakışacak bir söz olsa da bir gişe filminde tıkılı kalmıştır. Üstüne azıcık kafa yorunca da nefes kesici anların peşinden koşmak gerektiği dank eder. Nefes kesici anlar, durduk yere kapınızı çalmaz. Önce güvenli bölgenizi çevreleyen kırmızı-beyaz şeritlerin altından eğilip geçmeniz gerekir.
Oradan çıktığınız an ise bir Elmander gerekir. Hayatınıza, geride bıraktıklarınıza göz kulak olacak veya dışarıda başınıza gelebileceklerden sizi korumak amacıyla yanınızda olacak biri… Kimi zaman sevdiğinizle sarhoş olduğunuz gecenin ardından yoklama kâğıdına sizin yerinize imza atan arkadaştır bu, kimi zaman siz iş seyahatindeyken çocuğunuzu doktora yetiştiren dost, kimi zaman hayallerinizin peşinde koşarken sizi destekleyen aileniz, kimi zaman ise sahada kademenize giren takım arkadaşı…
Bu çeşit kahramanlar her yerdedir ama doğrusu karşılık beklemeyenleri pek nadirdir. Genelde gösterişsizdirler. Sever, sevilir ve unutulmazlar. Türkiye, 2011’de onlardan biriyle tanışmıştı. Karakteri sayesinde hayata farklı renk gözlüklerle bakan en azılı fanatiklerde bile sempati uyandırdı ‘Ulu Johan’. Çok yetenekli değildi, bunu da da herkes bilirdi. Zaten herkes, onda kendi yerine imza atan arkadaşını gördüğü için sevdi. Bu diyarlardan gideli çok vakit geçtiyse de Elmander geriye sadece golleri ve asistlerini değil, karakterinden de pek çok izi de bıraktı.
Bir gün Felipe Melo da bir yolculuğa çıkmıştı. Futbolun güzelliklerinden golün peşinde koşup biraz da hovardalık etmişti. Onun yerine geçen dostu Elmander oradaydı…