Özellikle Brexit ve ABD Başkanlık seçimlerinden sonra genel olarak sayılara ve istatistiklere karşı bir güvensizlik oluştu. (Merak etmeyin doğru sitedesiniz, ve evet basketbol konuşacağız ama bana bir iki paragraf müsaade ederseniz müteşekkir olurum). Aslında Fransa seçimlerinde anketler mutlak fark açısından daha kötü bir performans sergileseler de Emmanuel Macron’u doğru bilmeleri biraz işleri olumlu yönde değiştirdi. Zira istatistiklerin ve istatistiki modellerin kamuda algılanışı, ya da istatistik okuryazarlığı genelde “neticede doğru bildin mi bilmedin mi?” sorusuna verilecek cevap doğrultusunda teşkil olmakta. Gerçi Charles Barkley ve Phil Jackson gibi eski topraklar her zaman NBA’deki analitik hareketinden nefret edegelmiştir ama FiveThirtyEight (538) ve ESPN BPI modellerinin tarihî seviyelerde Golden State Warriors’ı favori gösterdiği (sırasıyla %90 ve %93) bir final eşleşmesinin sonucunun ne olacağı ekstra bir merak uyandırmakta bende –sanki final yeterince heyecanlı değilmiş gibi. O yüzden başlama hava atışına saatler kala modellerin içine dalarak yüzeyde gösterdiklerinin bir adım ötesine geçmek, farklı istatistiklere bakmak ve o %7 ve %10 ihtimalin nasıl gerçekleşebileceğini gözün gördüğüyle harman edip ılgıt ılgıt efil efil yorumlamak arzusundayım.
Öncelikle şu model konusunun hızlıca üzerinden geçelim: İstatistiki modeller, kompleks gerçeklikleri ve olguları belirli varsayımlar üzerinden basitçe analiz ve tahmin etme araçları. O yüzden farklı takımlar için farklı olabilecek senaryoları aynı potada eritmekteler. Mesela 538’in modelinde her takımın ev sahibi avantajı ve deplasman dezavantajı olduğu varsayılıyor, yorgunluklar (maçlar arası süre) eşit ağırlıkla denkleme katılıyor vs. Tabii ki her deplasman aynı değil, her takımın yorgunluğu aynı değil, sakatlık bilgileri her an değişebilir… Bunun da ötesinde modeller “ihtimal” hesabından öte, belirli parametreler dahilinde senaryoların simüle edildiği ve bunların sonuçlarının toplandığı araçlar. Yani Warriors’ın %90 kazanma ihtimali yok, daha ziyade “bu seri bu varsayımlar eşliğinde 100 defa oynansa 90’ını Warriors alır” diyor 538’in modeli. Peki o 10 seriyi Cavaliers nasıl kazanır? Modelin varsayımlarının kapsamı dışında kalan faktörler nedir? Bireysel eşleşmeler fark yaratır mı, anomali gösteren performanslar, yahut bunlara işaret eden sayılar mevcut mu? O %90’ı bir gösterge olarak kabul edip derinlemesine analiz edilmesi icap eden sorular bunlar daha çok.
Bu gelecekte de faideli olabilecek genel bilgi notunu/şerhi aradan çıkardıktan sonra sabrınızın sınırlarını daha da test etmeden esas mevzuya geçebilirim artık. Bu seriye dair beklentilere dahil net bir tabloyu ESPN derlemiş hâlde:
LeBron James bir Monstar mı ki?
Modeller ile bir tahmin piyasası platformunun (ki bahis şirketleri de yaklaşık %70 şans tanımakta Warriors’a) ve de taraftarların öngörüleri arasında istatistiki olarak manalı bu farkın tek demeyelim ama büyük bir sebebi tartışmasız LeBron James. Ya da basketbolla hiç alakası olmayan ama Cavaliers maçına denk gelince hep aynı yorumu yapan bir arkadaşın deyimiyle “Gerçi LeBron.”
James’in modelleri alt üst etmesinin sebepleri muhtelif. Birincisi, LeBron’un oynadığı takımlar playofflarda bir istisna hariç her sezon 538’in modelinin ana değişkeni ELO puanı uyarınca performansını arttırmakta. Burada “playofflarda vites yükseltme” klişesine ister istemez göz kırpıyor insan. Evet, LeBron James bu sene normal sezonda maç başına 37.8 dakika oynadı ve bu insana absürt geliyor, fakat LeBron’un oynadığı toplam dakika sayısı Miami Heat yıllarına kıyasla daha az. Özetle normal sezonda ne kadar süre alsa da, ustalık döneminde playofflarda bir başka sanat icra eden bir LeBron izliyoruz. Bunun bir sebebi, LeBron James’in içeri drive etmekte (içeri yüklenmek) mahir olması. Son 4 sezonda drive’lardaki şut isabeti sıralamasında ilk 4’te yer almasının yanı sıra (ki bu sezon %62.4 ile oynuyor) LeBron potanın yakınından bulduğu basketlerde asiste de ihtiyaç duymuyor, kendi işini kendi yapıyor. Potanın yakınından denediği şutların sadece %42.5’inde bir oyuncu LeBron’a asist yapmış durumda, bu kategoride hemen ardından gelen Giannis Antetokounmpo için bu oran %51.5. Bu da yetmezmiş gibi bu denemelerinin %77.5’inde de basketi yapıyor LeBron.
Drive’lardaki ve pota yakınındaki üstünlüğünün üzerine bu sene playoff’larda bir de üç sayılık silahı ekledi James. Maç başına 5.8 üç sayılık denemesi ile kariyer rekorunu egale etmekle beraber %42.1 isabet oranı ile kariyer rekorunu da kırmış durumda. Büyük sayılar yasası LeBron’un bu üçlük performansının sürdürülemez olduğunu bize çıtlatsa da, geriye sadece 4 maç kaldı ve de LeBron 2012-13 Heat (%39.6) ve 2008-09 Cavs’den (%39.3) sonra %38.4 ile kariyerinin en yüksek yüzdeli üçlük atan takımını bulmuş durumda. LeBron James’in etrafında ne kadar şut tehditi varsa, yarı saha hücumunda takım ne kadar geniş alana yayılıyorsa LeBron o kadar daha büyük bir silaha dönüşmekte. Cavaliers şu ana kadar playoff’larda maç başına 33.6 üçlük denemesinde bulduğu %43.5 isabetle de bu alanda lider.
Peki LeBron’un bu performansı sürdürülebilir mi, ya da Warriors’a karşı tekrarlanabilir mi? Geçen seneki final serisindeki şut haritası aşağıda. Bu sorunun cevabı da dolayısıyla olumlu.
Üç sayılık atış performansı sürdürülebilir mi?
Tabii ki basketbol tek başına oynanmıyor. Cavaliers’ın bu üçlük istatistiklerinin yanına Warriors’ın üçlük savunmasını da eklemek lâzım. Playofflarda oynanan 12 maçta, diğer maçlarda ortalama %36.9 üçlük atmış rakiplerini %32.2’de tutmuş bir takımdan bahsediyoruz. Warriors’ın üçlük savunmasını örneklem boyutunun küçüklüğüne ya da bu istatistiğin anomali gösteren karakterine yormak mümkün olabilirdi belki, fakat normal sezonda da rakiplerinin isabetini %3 puan azaltmış ve bu kategoride lider olmuş bir takım Warriors. Fakat Cavaliers için bu istatistiğin içinde bir umut ışığı da var. Warriors’ın rakiplerinin normal sezonda buldukları üçlüklerin %19.1’i boş şut iken, bu oran playofflarda %26.5’e çıkmış. Iguodala ve Curry gibi bu seride epey süre alması beklenen iki oyuncunun üçlük savunma istatistikleri de takımın geri kalanı kadar iyi değil.
Madalyonun öteki yüzüne de değinmek iyi olacaktır şu noktada. Cavaliers-Celtics serisinin maç sonuçları ekseriyetle büyük farklar gösterse de, maçları izleyenler Celtics’in boş şut üzerine boş şut bulduğunu fakat bunları kaçırdığını fark etmişlerdir. Eğer Cavaliers, Warriors’a bu boş üçlük fırsatlarını sunarsa karşısında her ne kadar bu sene yüzdesini ciddi düzeyde arttırmış olsa da Jae Crowder (%35.2), Avery Bradley (%35.1) ve Marcus Smart (alev aldığı bir maç haricinde %35) değil; Kevin Durant (%41.7), Steph Curry (%43.1) ve Klay Thompson (%36.4) olacak. Tabii 12 maçtır alev alev yanan Draymond Green (%47.2) de cabası. (Parantez içindeki rakamlar playoff’lardaki üç sayılık atış isabet yüzdesidir) NBA’in “bomboş şut” olarak nitelediği şutlarda ise bu yüzdeler Curry ve Durant için %50, Thompson için ise %58.8’e çıkmakta. Normal sezonda da bu tip şutların isabet yüzdesinde lider takım Warriors’tı %39.6 ile. Cavaliers playofflarda rakibine %26 oranında boş üçlük fırsatı vermeye devam ederse maçı kazanmak için tek şansı bu isimlerin anormal bir üç sayılık basket orucu tutması olur.
Playoff basketbolu ve izolasyon (ISO) hücumunun önemi
The Ringer sitesinden Kevin O’Connor, her ne kadar NBA basketbolu hareketli hücumu ön plana çıkarmaya başlamış olsa da ISO hücumunun ehemmiyetini hâlâ daha koruduğunu anlattığı son yazılarından birinde çok ilgi çekici bir grafiğe yer vermiş:
Bu grafikte bu dört önemli oyuncunun normal sezondaki (sol) ve playoff’lardaki (sağ) ISO hücuma başvurma sıklıkları inceleniyor ve bu oranların ilk üç çeyrek (1. ve 3. grup) ila son çeyrek ve uzatmalarda (2. ve 4. grup) nasıl bir farklılık sergilediği gösteriliyor. Fark inanılmaz. Savunmaların daha da sıkılaştığı, her şeyin daha yavaş akmaya başladığı, takımların konsantrasyonunun arttığı son çeyreklerde Warriors gibi hareketli hücumun bayrak taşıyıcısı bir takım bile ister istemez topu en iyi oyuncularına verip “siz hâlledin” demeye başlıyor. Cavaliers için bu periyotlarda LeBron ve Irving’in hücumun toplam %73.1’ini tek başına taşıyor olmaları başlı başına muazzam zaten. Geçen seneki final serisinin son maçında son dakikaların nasıl bir “Papaz Kimde” oyununa döndüğünü de anımsayanlar olacaktır, nihayet bu hücum felcini kıran kariyerinin en önemli üçlüğünü ISO hücumla atan Kyrie Irving olmuştu. Irving bu sene Noel günü oynanan maçta da son çeyreği devralmış, maçı da Cavaliers’a gene son dakikada ISO hücumunun neticesi olan bir fade away basket ile kazandırmıştı.
Cavaliers için mühim bir soru şu oluyor bu durumda: Maçlarda skoru son çeyrekte yakın tutup LeBron ve Kyrie’nin eline bakabilir miyiz? Bu iki oyuncunun bütün seri boyunca, oynanması muhtemel 28 çeyreğin 28’inde de takımlarını sırtlarında taşıyamayacakları varsayımıyla hareket edersek, Cavaliers’ın ve Warriors’ın birbirlerine kıyasla hangi tip hücumlarda avantajlı yahut dezavantajlı olduğuna bakarsak bu sorunun cevabına yaklaşabiliriz.
-Warriors, her ne kadar normal sezonda ISO hücumuna gitme sıklığı açısından son 5’te yer alsa da hücum başına sayı üretiminde (parantez içindeki sayılar) 6. sırada. Takımın en üretken üç silahı Thompson (1.1), Curry (1.09) ve Durant (1.05); en sık ISO tercih eden oyuncusu ise Durant. Geçen sezon bu istatistiklerde hücum başına sayıda Curry’den başka 1’in üzerine çıkabilen oyuncusu yoktu Warriors’ın. Bu sefer daha hazırlar diyebiliriz, ve bunda Durant’ın katkısı büyük.
-Warriors’ın bir dezavantajlı olduğu hücum tipi pick and roll’da (ikili oyunlarda) devrilen oyuncuların ürettiği hücum başına düşen sayılar. Cavaliers için 1.07 olan rakam Warriors için 0.94’e iniyor. Fakat Cavaliers’ın bu tip hücumlardaki en büyük silahlarından Frye’ın bu seride savunmadaki sıkıntısı sebebiyle ne kadar süre alacağı meçhul. İlerleyen maçlarda göz önünde bulundurulacak bir gelişme bu konuda yaşanabilir. Bu konuya son kısımda da gene hızlıca değineceğim.
-Warriors’ın lig ortalamasının çok çok üstünde bir sıklıkta tercih ettiği iki tip hücum “cut” (yön değiştirerek kat etme) ve “off screen” (perdeden yararlanan şut). Warriors hücumlarında rakibinin pestilini çıkarana dek perdelerden yararlanmakta (ESPN’in ilgili grafiği aşağıda) Cavaliers’ın bunları savunurken harcadığı eforun hücumda onları ne derece olumsuz etkileyeceği de önemli bir soru olacak.
-Post-up (alçak postta sırtı dönük oyun) istatistiklerinde de kadrolar itibariyle beklenileceği üzere Cavaliers’ın hem sıklık, hem de hücum başına sayı açısından üstünlüğü göze çarpmakta. Cavaliers’ın bu tip hücumdaki en büyük silahı Kevin Love, ki şimdiye kadar playoff’larda yaptığı hücumların %19.7’si bu tipteydi. Öte yandan Love’ın bu tip hücumlardaki etkinliği eşleşmelerine bağlı olacak. Draymond Green gibi rakiplerine post-up’ta hücum başına 0.78 sayı üretme fırsatı veren bir savunmacıya karşı verimli olmak epey zor. Bu tip hücumlarda Cavaliers’ın kollayacağı eşleşme yaşadığı sakatlıktan ve de biriktirdiği basketbol kilometrelerinden sonra Andre Iguodala olacaktır. Warriors, Kevin Durant ve Zaza Pachulia’yı bu tür hücumlarda kullanmayı tercih edebilir (Yedek birliğin lideri Shaun Livingston zaten eşleşme dinlemeden sırtını rakibe dönebilen bir oyuncu), buna karşı Cavaliers için LeBron James (hücum başına verdiği sayı 1.0) ve Tristan Thompson’ın (0.86) savunma performansı önemli olacak.
Savunmaların direklerinin savaşı: Tristan Thompson ile Draymond Green
Hazır üstte değinmişken bu serinin X-faktörü olmaya aday iki oyuncudan da bahsetmek lâzım, ki istatistiksel değerlerinin yanı sıra ziyadesiyle ilginç iki karakter Thompson ve Green.
Zach Lowe’un yakın zamanda yazdığı profilden çok enteresan detaylar öğrenmek mümkün Thompson hakkında. Draft sürecindeki antrenmanlardan birinde Enes Kanter ve Derrick Williams’a karşı üçe üç maç yapıp bu kendinden daha yüksek beklentiler yaratmış iki oyuncuyu “harcaması”, iki sene önce playofflarda Derrick Rose’un kendisinin üstünden attığı panyalı üçlükten sonra duşta ağlaması, Kardashian kardeşlerden biriyle birlikteliği, serbest atış ve şutlardaki isabetini arttırmak için şut attığı elini değiştirmesi, LeBron ile aynı menajere sahip olduğu için aldığı yüksek kontrat ve onun hakkını verir konuma gelmekte muvaffak olması vs. Thompson hakkında söylenecek hikâyelerden sadece birkaçı. Karşısında ise ikinci turdan seçilmiş olmanın motivasyonunu yüreğinde hep taşıyan, aynı playoff’larda hem Steven Adams’ın, hem de LeBron James’in testislerine saldırıda bulunmuş, kendisine maç sonunda omuz atan Dahntay Jones’a attığı bakışların gif’i sosyal medyaya epey ekmek çıkarmış, Kelly Olynyk’e “pis bir oyuncu” diyebilecek kadar özgüven (yahut ecnebinin tabiriyle “swagger”) sahibi, Warriors takımının kimliğinin en önemli parçalarından biri olan Draymond Green var. Peki bu iki oyuncunun katkıları hangi düzeye çıkarsa takımları bir adım öne geçecek?
Tristan Thompson denince akla ilk gelen şey çektiği ribauntlar ve de sonrasında vurduğu smaçlar doğal olarak. Nitekim Thompson normal sezonda potanın yakınından yaptığı 280 ikilik denemesinde %67.9 isabet bulmuş durumda. Bunun yanı sıra playofflarda bu sezon aldığı ribauntların %50.4’ünü yanında bir rakip varken çekmiş bir oyuncudan bahsediyoruz, ki potanın yakınında aldığı ribauntların %70’i bu şekilde. (Kıyaslamak isteyenler için, ribaunt denince akla ilk gelen isimlerden biri olan DeAndre Jordan için bu yüzdeler sırasıyla %35 ve %46.2) Thomspon’ın ribauntları Cavaliers’a hücumda ikinci bir şans tanımanın yanında takım arkadaşlarına hücum setlerinde alan da yaratıyor, zira bu ribaunt tehdidinden ötürü Thompson’ı bırakıp kolayca penetre eden oyuncuya yardıma gidemiyor rakipler. Bunların yanı sıra Thompson’ın çok sık kullanmasa da yeterince alan bulduğu anda tercih etmekten çekinmediği bir jump shot’ı da mevcut. Potadan uzakta kullandığı jump shot’larda normal sezonda 36/91’lik bir isabet yakalamış Thompson. Gene 17/36’lık bir isabet bulduğu hook shot’ı da var cephanesinde. Her ne kadar şut tercihlerinin çoğunluğunu bunlar oluşturmasa da, ve dolayısıyla hücumda İsviçre çakısı gibi bir oyuncu olmasa da Thompson’ın bu serideki ofansif katkıları Cavaliers için en umulmadık anlarda çok kritik hâle gelebilir.
Öte yandan defansta ve hücumda fenafillaha ermiş bir Draymond Green geliyor finallerde Cavaliers’ın karşısına. Savunmadaki galibiyet payı (Defensive Win Shares, DWS) istatistiği normal sezonda maç başına 0.105 olan ve bu kategoride takımının lideri olan Green, playofflarda bu rakamı 0.127’ye yükseltmiş durumda (muhtemelen en iyi savunmacı ödülünü alacak Gobert için bu rakam normal sezonda 0.105 idi). Potaya 1.8 metreden daha yakın mesafelerde ortalama %60.4 şut isabeti bulan rakip oyuncular, Draymond Green’e karşı ancak ortalama %49.3 isabet bulabilmişler bu seneki playofflarda. Böylesi %11.1 puanlık bir fark yaratmak hiç de kolay bir iş değil. Savunmadaki katkıları ve istatistikleri yaz yaz bitmez Green’in, fakat daha önce de hızlıca değindiğim üzere hücumda da aklını yitirmiş durumda kendisi. Boş üçlüklerden %50, bomboş üçlüklerden % 46.2 isabet buluyor Green bu playofflarda ki kullandığı şutların toplam %47.1’ini oluşturuyor bunlar. (Mukayese için; geçen seneki final serisinde Green bu şutlardan ortalama %41 isabet bulmuştu, ve bunlar kullandığı şutların %41.5’ini oluşturmaktaydı.) Green böyle oynadıkça, Cavaliers’ın tek şansı LeBron’ın ya da eski göz ağrısı Dahntay Jones’un tekrar Green’i sinir etmesi olacaktır herhalde.
Curry’yi hırpaladık da Durant’i ne yapacağız?
“Kardeş bu kadar yazı yazmışsın daha ne Curry’den, ne de Durant’ten bahsettin doğru düzgün?” diyenler olmuş olabilir. Haklı bir serzeniş, zira Curry kariyerinin en iyi playoff performansını sergiliyor. 36 dakikaya göre ayarlanmış istatistiklerde 30 sayı, 2 top çalma, 5.8 ribaunt, %59.2 ikilik sayı isabeti ve %43.1 üçlük sayı isabeti ile oynuyor ki bunların hepsi kariyer rekoru kendisi için. Fakat geçen seneden de hatırladığımız bir eşleşme sorunu bekliyor Curry’yi bu seride, ve belki de kariyerinin en önemli performanslarından birini göstermesi gerekecek bu “Los Galacticos” esintili takımın üç finalden sadece bir kupayla dönmemesi için.
Geçen seneki final serisinde Cleveland, mümkün mertebe her hücumda Curry ile eşleşmiş oyuncuyu LeBron’a perdeye getirmek suretiyle Curry’yi yıpratmış, bu durum finalden önceki maçlardan da gelen sakatlık/yorgunluk sorunlarıyla birleşince Curry son maçta beklenen performansı verememiş, hatta Warriors’ın son hücumunda Love’dan bir türlü kurtulup da o alışılmış mucizevi üçlüklerinden birini rahatça atamamıştı. Bunun istisnai bir dezavantaj mı, yoksa tam kadro Cavaliers’e karşı bir kaide mi olduğunu bu seride anlama fırsatı bulacağız muhtemelen. Zira Warriors’ın Curry’i Cavaliers’ın 2 numaralarına karşı saklama planı iki türlü ters tepebiliyor; ya bu nispeten fizikli oyuncular LeBron’a perdeye gelip sıkıntılarına değindiğim o eşleşme değişimini yaratıyorlar, ya da şut tehditi olan JR Smith gibi oyuncular Curry’yi topsuz alan perdelerine koşturuyorlar. Geçen seneki finallerde Curry bomboş üçlüklerden sadece %23.1 isabet bulmuştu, potanın yakınından denediği 24 şutun da sadece 11’i başarılı olmuştu. Curry’nin performansı geçen seneye mi yakınsayacak, yoksa bu seneki çizgisinde mi ilerleyecek hep birlikte göreceğiz.
Tabii malumu ilam etmek gibi olacak ama Warriors’ın Harrison Barnes’ın ikamesi olarak Kevin Durant’ı kullanması Curry’nin işini iki yönlü kolaylaştıracaktır. Birincisi, Cavaliers Curry’ye agresif bir şekilde sıkıştırmalar getirdiğinde yahut switch oyunları ile yorduğunda oyun kurucu forvet vazifesini hiç yadırgamadan ifa edecek bir Durant olacak sahada. Bunun da ötesinde, Cavaliers’ın Curry’ye yaptığını Durant vasıtasıyla Warriors’ın da LeBron’a yapma şansı olacak bu sene. LeBron’un geçen sene Barnes ile eşleşince biraz daha rahat oynama lüksü bu sene söz konusu olmayabilir. Geçen sene Thunder forması altında playoff’larda bulduğu şutların %25.1’i boş ya da bomboş olan ve bunlardan %50 isabet sağlayan Durant’ın bu sene Warriors ile kullandığı şutların %33.3’ü boş veya bomboş, ve bu şutlardaki isabet oranı %62.3. Hele ki Durant’ın bu seneki performansını geçen sene Cavaliers’a karşı kullandığı şutların %59.2’si boş yahut bomboş olan, fakat bunlardan ancak ve ancak %35 isabet sağlayabilmiş Barnes performansı ile mukayese etmek teklif dahi edilemez herhalde.
Son Notlar
Yazıya son vermeden önce akla gelebilecek bazı soruları, yahut değinmenin kıymetli olabileceği bir takım verileri maddelemek makul olabilir.
-LeBron her ne kadar muhtemelen bir android olsa arada bizlere bu gerçeği çaktırmamak için kenara gelmek ve dinlenmek zorunda. Bu dakikalarda Cavaliers’ın sahadaki beşinin nasıl bir performans göstereceği mühim. James’siz sahada en çok yer alan Cleveland beşlerinin dört elemanı sabit: Irving, Shumpert, Thompson ve Love. Bunlara eklenen beşinci Jefferson iken +0.04, JR Smith iken +0.03’lük bir net hücum başına sayı üstünlüğü sağlamış rakiplere Cavaliers. Geçen seneki performansı ışığında Jefferson’ın süre almasını bekleyebiliriz.
-Warriors’ın ilk beşinden sonra en çok süre alan beşi Green-Durant-Iguodala-Thompson-Curry’den oluşan “ölüm beşlisi”. İlk beşten Pachulia yerine McGee’nin oynadığı beşler de net hücum başına sayı açısından +0.34 ile gerek ilk beşe, gerekse ölüm beşlisine 0.10 puanlık bir fark atmış durumda. Javale McGee, Shaq ile bir başka Twitter kavgasına tutuşmazsa bu serinin bir başka beklenmedik katkı adayı olabilir.
-Frye-James-Jefferson-Shumpert-Irving ilk beşi Cavaliers’ın bu sezonki en verimli sayı üreten beşi olmuş (1.44, %56 efektif şut yüzdesi). Kevin Love’ın özellikle Celtics karşısındaki üstün performansı Frye’ın rotasyonda biraz geri düşmesine sebep olsa da her türlü denemenin makul olduğu dilimlerde bu beşi de yeniden sahada görebiliriz.
-Bu her ne kadar istatistik odaklı bir yazı olsa da, kamuoyunun her iki takım için de dile getirdiği yüzeysel çıkarımlara değinmeden olmaz gibi geliyor. Örneğin “Kawhi olsaydı Warriors n’olurdu? Portland’ı Nurkicsiz yakaladılar, Steven Adams geçen sene sakat sakat oynadı, iki sene önce Cavs’i ancak Love ve Irving sakatlanınca yendiler zaten, geçen sene de kaybettiler” argümanlarına karşı “Geçen sene Green ceza almasaydı Warriors canına okumuştu Cavaliers’ın, ya tamam da Kevin Durant var kardeşim bu sene” yanıtı verilebilir mesela. Hiç kimsenin sakatlanmayacağı, ceza almayacağı, bu “ninemin bıyıkları olsaydı” argümanlarına yer vermeyecek bir üçleme finali izlemek nasip olsun.
-Ve son olarak, NBA playoff’larından çıkarılacak en önemli ders ilk iki maça dengesiz/abartı tepkiler vermemek. Celtics bu sene Bulls’a ilk iki maçı kaybettikten sonra konferans finaline çıktı, Cavaliers’a tek yenilgisini tattırdı. Rockets ilk maçta Spurs’u darmadağın ettikten sonra elendi. Geçen sene Cavaliers 3-1’den geri geldi, keza Warriors. Belki Warriors’ın normal sezonda en kötü ikinci savunma ribaundu çeken takım olması (%74.9 başarı) ile Thompson’ın üstün bir performansı denk düşebilir ve şok bir sonuç çıkabilir ilk iki maçtan. Yahut Warriors üçlük bölgesinde Nirvana’ya ulaşabilir. LeBron her attığını sokabilir, yahut Cavaliers’ın normal sezondaki defansif eksiklikleri çift haneli farklara götürebilir maçları. Seride en az 4 maç oynanacağını ve de playoffların takımların kendilerine çektikleri ince ayarlar açısından da unutulmaz performanslara sahne olduğunu unutmamak elzem.
Her halükârda bu –şimdilik- üçlemenin nasıl son bulacağı, basketbolda takımlar arası eşitlik ve de lig çapında rekabet için aldığı önlemler bir şekilde ters tepmiş NBA’in yakın tarihinin en önemli noktalarından biri olacaktır.