NBA’de yeni sezon 16 Ekim Salı gecesi oynanacak maçlarla başlayacak. Şampiyonluğun favorisi belli olsa da bu durum, satır aralarında sürpriz hikâyeler aramamıza engel değil. Üç başlıkta, üç uçuk ihtimalin peşine düşelim.
Milwaukee Bucks, Doğu’da ilk sırayı alabilir mi?
NBA’in son yıllarında neredeyse her yaz şu sohbeti duymaya alıştık: “Batı ile Doğu arasındaki makas iyice açıldı.” Bu yaz da değişen bir şey yok: Ligin en büyüğü LeBron James’in de rotayı Los Angeles’a çevirmesiyle şiraze iyice kaydı. Doğu’da James’le birlikte zirveye kombine alan Cavaliers’ın vites düşürmesiyle final yolu diğer takımlar için epey açıldı. Cavs’i Kyrie Irving ve Gordon Hayward’sız yedinci maça kadar zorlayan Boston Celtics, Joel Embiid ve Ben Simmons’ın omuzlarında beklentilerin üzerine çıkan, bu yıl Markelle Fultz’dan da katkı bekleyen Philadelphia 76ers ve geçen normal sezonu 59 galibiyetle Warriors’ın önünde kapatan Toronto Raptors, Doğu’nun zirvesi için olağan şüpheliler. Peki ya Milwaukee Bucks?
Doğu Konferansı’nda bu yazın en büyük eklemesini, DeMar DeRozan’dan vazgeçip Kawhi Leonard’ı Kanada’ya getiren Raptors yaptı. Öte yandan bir koç hamlesi, bu sıralamada kendine üst basamaklarda yer bulmalı. Atlanta Hawks’ın başında, merkezinde Al Horford, Paul Millsap ve Jeff Teague olan bir ilk beşi 60 galibiyete ulaştıran Mike Budenholzer, Toronto’nun teklifini geri çevirip Milwaukee Bucks’ın başına geçti. Modern NBA’in altın kelime grupları olan alan paylaşımı ve pas trafiği konularında hep geçer not olan Koç Bud, Bucks’ın başında kariyerinin en iyi kadrosuyla sezona başlayacak.
26.9 sayı, 10 ribaunt ve 4.8 asist ortalamalarıyla geçen sezon MVP tartışmalarında kendine yer bulan Giannis Antetokounmpo, yeni koçuyla bir seviye daha atlayabilir. Geçen sezon önce Jason Kidd, sonra da Joe Prunty yönetiminde Bucks’ın ana hücum planı, genelde topu Giannis’e verip onu rakip savunmaları tek başına geçmeye zorlamak üzerineydi. İşin ilginci, çoğu maçta 23 yaşındaki süper yıldız üzerine düşenin fazlasını da yaptı. Ancak sezonun büyük bölümünde yanında John Henson veya Thon Maker’le parkede yer alan Yunan forvet, sürekli ikili sıkıştırmalara maruz kalıyordu. Henson’ın dış şut tehdidinin olmaması, Maker’ün de yalnızca %29’la isabet bulması, verimliliği düşürüyordu. Bu yaz Bucks’ın ön alana yaptığı Brook Lopez ve Ersan İlyasova hamleleri, Koç Bud’ın elinde Bucks’ı çok ama çok korkutucu bir hücum takımı hâline getirebilir.
İlk altı sezonunda toplam 7(evet, yedi) üç sayılık atış deneyen Brook Lopez, son iki yıl ise bu hacmi 712 şuta çıkardı. Üstelik %34’ün üzerinde bir isabet oranı yakalayarak… Genelde savunma ve ribaunt konularında eleştirilen Lopez, yanında Giannis gibi elleri kolları her yere yetişebilen bir isimle çok daha rahat edecekti. Lopez üzerinden Giannis’e gidecek yardımlar da köşe ya da forvetten kesilecek cezalarla neticelenecek gibi. Keza Ersan da NBA kariyerinde yüzde 36 üçlük isabetiyle oynadı ve alan açma konusunda o da Giannis’e ilaç gibi gelecek. Geçen sezonun son bölümünde katıldığı Sixers’da Joel Embiid dinlenirken parkeye koyduğu pota altı sertliğiyle git gide kısalan NBA beşlerinde rakip pivotlarla da eşleşebildiğini gösteren Ersan, genç Bucks çekirdeğinin ihtiyaç duyduğu veteran katkısını vermeye hazır ve nazır.
Yan parçalara değinmişken, Milwaukee geçen yıl kısa rotasyonunda kenardan gelip şut katkısı verebilecek isimler bulmakta zorlanmıştı. Gerek geçen yıl Portland’da maç başına 18 dakikanın üzerinde parkede kalan şutör Pat Connaughton ve NCAA şampiyonu olan Villanova’nın keskin şutörü Donte DiVincenzo, sınırlı dakikalarda yayın gerisinden verimli olabilecek isimler. Minnesota’yı perişan ettikleri sezon öncesi maçında da gördüğümüz üzere geçen yıl ligin en fazla üçlük deneyen 25’inci takımı olan Bucks, bu sezon üçlük hacmini daha da genişletecek gibi.
Tüm bu faktörleri bir arada değerlendirince Bucks, bana kalırsa başta bahsettiğimiz üç takımdan en az birini geride bırakacak potansiyele sahip. Hatta ikisini… Geçen yılki harika görüntüsünün ardından Celtics’in zirveyi bırakacağını tahmin etmek kolay değil ama Milwaukee Bucks, o seviyenin yakınlarında dolaşırsa beni şaşırtmaz.
Pacers, 2014 Suns olur mu?
2017 yazında sezon tahminleri yapılırken, Indiana Pacers Doğu’nun en kötü takımlarından biri olarak gösteriliyordu. Thunder’da dibe vuran Victor Oladipo’nun sıra dışı gelişimi etrafında filizlenen Pacers sezonu, 48 galibiyetle limana yanaşmış ve herkesi şaşırtmıştı; tıpkı 2013-2014 sezonunda benzer bir sıçrama yapan Phoenix Suns gibi…
Bazen çok iyi geçen bir sezon, uzun vadede takıma o kadar da iyi gelmeyebilir. Planlı, adım adım bir büyüme yerine tek bir sezonda dereden okyanusa açılmak boğulmaya yola açabilir. O sezon play-off’un kıyısından dönen Suns da bunu yaşadı. Elindeki çekirdeği korumaya karar verdi, üstüne bir de Isaiah Thomas’ı yok pahasına kadroya ekledi. Goran Dragic ve Eric Bledsoe’yla birlikte kadrodaki en iyi üç ismin aynı pozisyonu oynaması, sahada işleri kolaylaştırmadı ve Dragic, rolünden memnun olmayıp takasını istedi. Akabinde, yakın dönemin en kötü takaslarından birini yapan genel menajer Ryan McDonough, Miami’nin yolunu tutan Dragic’in ardından Isaiah Thomas’ı da Celtics’e yolladı ve yerine Brandon Knight’ı getirdi. Sonrasıysa hüsranla sonuçlanan bir yeniden yapılanma süreci ve ligin dibine geri dönüşten ibaretti.
Bugünkü Pacers’a bakınca, geçtiğimiz yılki performansla o Suns sezonu arasında bolca benzerlik bulmak mümkün. Ligin en çok gelişim kaydeden oyuncusu ödülü alan iki oyuncu (Suns-Dragic / Pacers-Oladipo) takımdaki ilk sezonunda işler beklentilerin ötesinde gitse de NBA çevrelerinde o sezon dışında çok iyi anılara sahip olmayan birer koç (Suns-Jeff Hornacek / Pacers-Nate McMillan) ve artan beklentilerle girilen yeni sezonlar. Yine de Indiana’nın bu yaz yaptığı hamlelere ve genel resme baktığımızda, yeni bir Suns vakasına çok da yakın olmadığımızı görüyoruz.
Öncelikle o kadroda Dragic, Bledsoe ya da Thomas’tan hangisinin saha içi lideri olacağı belirsizken Pacers’ta Victor Oladipo, bu rolün tek hâkimi. Bu yaz kadroya katılan en büyük parça olan Tyreke Evans, Oladipo’nun tahtını sallamaktan ziyade onla sahayı paylaşabilecek ve özellikle de o dinlenirken hücuma çeşitlilik katacak biri. Kariyerine yayın gerisinden kuşku duyulacak biri olarak başlayan Evans, son üç sezonda yüzde 35’in altına düşmezken geçen yıl Memphis formasıyla üçlük hacmini arttırmasına rağmen yüzde 40’a yakın bir isabet oranı tutturdu. Alan paylaşımını arttırmak ve özellikle play-off’ta gördüğümüz gibi Oladipo’ya getirilecek ikili sıkıştırmalarda cezayı kesmek için bu yüzdeler büyük anlam taşıyor.
Suns’ın o dönem boğuştuğu Batı Konferansı’nın yanında bu sezonki Doğu da Indiana’ya yardımcı olacaktır. Pacers’ın avantajlı olduğu bir diğer konu da soyunma odasında çok daha sorunsuz karakterlerin bulunması. Bledsoe’dan Thomas’a ve Morris kardeşlere derken Suns soyunma odasının patlamaya hazır bir bomba gibi olduğunu bugünden bakınca söylemek pek de zor değil. Hâl böyleyken, Pacers için kaygılanmaya pek de lüzum yok. Tıpkı, 2014 yazında çoğu kişinin Suns için telaşlanmadığı gibi…
[mailerlite_form form_id=2]
Lakers, play-off’a ev sahibi avantajıyla girebilir mi?
Kulağa imkânsız geliyor değil mi? Aslında, pek de değil. Önceki sezon, Batı Konferansı’nın üçüncü ve sekizinci sıra koltuğu arasında yalnızca iki galibiyet fark vardı. Bu yıl da güçlenen kadrolarla birlikte Pasifik yakınlarındaki çetin mücadelenin süreceğini varsayabiliriz. Hâl böyleyken, bu soru pekâlâ “Lakers, play-off yapabilir mi?” olarak da yorumlanabilir.
Lakers için pembe bulutlar çizeceksek, bunun ana mimarı elbette tuvalin tam ortasında tüm ihtişamıyla arz-ı endam eden LeBron James olur. Kral, ilk iki sezonu dışında kariyeri boyunca 45 galibiyetin altına inmedi. 66 maç üzerinden oynanan 2011-2012 sezonu ya da İlk beşi Eric Snow, Sasha Pavlovic gibi oyuncularla paylaştığı yıllar da dahil. Evet, LeBron birkaç ay sonra 34 yaşını dolduracak ve geçmişteki gibi sekiz ayın tamamında takımı sırtında taşıyacak durumda olmayacak. Zaten buna gerek de yok.
Lakers, geçen sezon ligin en iyi 12. savunma takımıydı. Bu yıl da Josh Hart’ın daha fazla süre almasıyla, Brandon Ingram’ın uzun kollarını nasıl kullanacağını daha iyi öğrenmesiyle ve Lonzo Ball’un biraz daha güçlenmesiyle birkaç basamak yukarı çıkabilirler. Üstelik her ne kadar son iki sezonda özellikle normal sezon maçlarında savunmada istirahate çekilmeye başlasa da LeBron, bana kalırsa Pasifik kıyısındaki ilk sezonunda savunmada biraz daha aktif olacaktır. Tüm bu faktörler, Brook Lopez’den daha iyi bir çember savunucu olan Javale McGee (ve parkede kalabileceği yaklaşık 15 dakika) ile birleşince işler savunma tarafında yine yolunda gidecek gibi.
Geçen sezonun 48 dakikaya en fazla pozisyon sığdıran ikinci takımı olan Lakers, önlerindeki tek takımın oyun kurucusu olan Rajon Rondo’yu da kadroya katmışken yine bolca koşmaya çalışacaktır. Daha düşük tempoya ve rakip savunmayı okumaya alışkın James de sezon öncesi maçlarında yaptığı açıklamalarda benzer ipuçları paylaştı. Geçen yıl yarı sahada çok tıkanan Lakers hücumları, artık dümende Rondo ve LeBron varken pas trafiğinin çok daha arttığı bir hâle bürünebilir. Brandon Ingram da beklenen sıçramayı yapabilirse, Lakers için hücum verimliliğinde ilk 10 civarındaki basamaklar hayal değil.
Peki, Lance Stephenson, Rajon Rondo, Michael Beasley ve Javale McGee gibi nev-i şahsına münhasır karakterleri aynı kadroya toplamak ne kadar iyi bir karar? Geçen sezon sarı-morluların 10 dakikanın üzerinde ortalamayla parkede kalan Alex Caruso, Travis Wear, Corey Brewer ve Tyler Ennis gibileri düşününce, ‘arıza dörtlü’nün parkede daha fazla katkı vereceğini öngörmek güç değil. Soyunma odasında yaşanması olası problemler için de James’in varlığı, başlı başına bir panzehir. Geriye, şu tür anların tadını çıkarmak kalıyor:
Los Angeles Lakers, işlerin sarpa sardığı Dwight Howard ve Steve Nash’li 2013 baharından bu yana ilk kez play-off’a dönme hedefiyle sezona başlıyor. Ivica Zubac ve Mo Wagner’den bir nebze katkı alıp McGee’nin dinlendiği sürelerin bir kısmını da LeBron ve Kyle Kuzma’yla ciddi hasar almadan geçebilirlerse, gayet gerçekçi bir hedef. Bunu başarırken elde edecekleri birkaç ekstra galibiyet, Nisan ortasındaki ilk play-off maçını Staples Center’a taşımaya yetebilir.