Bir yılı daha tarihin tozlu raflarına uğurlama vakti… Her Aralık ayında olduğu gibi, geride bırakmak üzere olduğumuz yıla dair iyi, kötü, ihtişamlı, trajik bolca hatıramız var. Socrates ekibi olarak tamamen sübjektif görüşlerin hakim olduğu listelerle yeni yıla dek hafızalarımızı tazeliyoruz. Haydi başlayalım.
Gordon Hayward & İtalya Milli Takımı
Gordon Hayward, Butler ile NCAA finaline ilerlerken hayranı olanlardan biri de bendim. Oyun stili, zekası ve yetenekleri heyecan vericiydi. Utah kariyerinin bir kısmını da takip ettikten sonra büyük bir kopuş yaşamış ve sıkı NBA takibini bırakmıştım. Fakat bu yaz, ‘parkelere dönüşüm’ için büyük bir nedenim vardı. Hayward, ufaklıktan tutkunu olduğum Celtics ile anlaşmıştı. Fakat 17 Ekim 2017’de oynanan Boston Celtics-Cleveland Cavaliers maçı için uzun süre sonra ekran başına oturduğumda bütün hevesim kursağımda kalacaktı. Ayağı felaket bir şekilde kırılan Hayward, hem kendi adına hem de benim için sezonu kapatıyordu…
Fakat imdada bir diğer çocukluk takıntım İtalya Milli Takımı yetişti. 1994 Dünya Kupası’ndan beri desteklediğim Azzurri’ler, önce Dünya Kupası eleme gruplarında play off’a kalarak direkt katılma geleneğine son verdi, sonra da felaket iki maç neticesinde İsveç’e elenerek ‘2017 hayal kırıklığı listemde’ baş köşeye kuruldu. İtalya’sız ilk Dünya Kupası tecrübemi ‘sabırsızlıkla’ bekliyorum… –İlhan Özgen
Andy Murray
Andy Murray, 2016’nın Wimbledon sonrası bölümünü sürklase ederek dünya 1 numarası olurken muazzam bir puan farkı kapatmış, imkânsız görünürken Novak Djokovic’i yıllardır oturduğu tahttan etmişti. 2017 tenis sezonu başlarken de Murray’den beklentiler çok yüksekti. Fakat işler kesinlikle İskoç raketin istediği gibi gitmedi. Avustralya Açık’ta oynanan dördüncü turla başlayan sezon, kalça sakatlığı sebebiyle Amerika Açık’tan (ardından yılın geri kalanından) çekilmesi ve Rafael Nadal’ın bir numaralı koltuğa oturmasıyla sona erdi. Üstelik Murray’nin formsuzluk ve sakatlık konusundaki makus kaderini Novak Djokovic, Stan Wawrinka, Kei Nishikori, Milos Raonic gibi büyük isimler de paylaştı ve bir anlamda 2017’nin Federer-Nadal yılı olmasına katkıda bulundular. –Aras Yetiş
Paris Saint-Germain
Paris Saint-Germain ile Barcelona, Şampiyonlar Ligi son 16 turunda karşı karşıya geldi. İlk maçı mutlak üstünlük ve 4-0 gibi beklenmedik bir galibiyetle tamamlayan Paris temsilcisi, ikinci maç öncesi turdan emin görünüyordu, tıpkı dünyanın geri kalanı gibi… Ancak 8 Mart gecesi Nou Camp çimlerine çıkan iki takımın ‘formalite’ maçında Barcelona ilk yarıyı 2-0 önde kapatıp ikinci yarının hemen başında da 3-0’ı bulunca herkes “Acaba?” demeye başladı. Fakat Edinson Cavani’nin 62’deki golü -neredeyse- her şeyin sonu anlamına geliyordu, zira Barcelona’ya tur için artık üç gol gerekiyordu. Aslında işler 88. dakikaya kadar da yolunda gitmişti. O dakikada sahneye Neymar çıktı. Brezilyalı duraklama dakikalarında da kullandığı penaltıyla skoru 5-1’e taşıdı. Katalanlar için geriye sadece iki dakika ve tek bir umut kalmıştı. 96. dakikada Neymar’ın gönderdiği topu önünde bulan Sergi Roberto’nun vuruşu, futbol tarihinin en dramatik geri dönüşlerinden birini ilan ediyordu. Barcelona’lılar çıldırmış, PSG’li futbolcular çökmüştü. Bu onlar için gerçekten devasa bir yıkımdı. Yaz aylarında ise roller değişecekti. PSG, kulüp tarihinin en hayal kırıcı maçının yıldızı Neymar’ı Barcelona’dan koparmayı başaracak ve futbol tarihinin en pahalı transferine imza atacaktı. Oysa Neymar, 8 Mart gecesi 88. dakikada frikiğin başına geçtiğinde, atacağı golle böyle bir senaryoya sebebiyet vereceğini bilmiyordu. –Onur Erdem