Fransa Bisiklet Turu yazmak ve konuşmak neden bu kadar zevkli? Fransız Pedale dergisinin geçen yıl hazırladığı özel bisiklet sayısının arka kapağına bakarken bu soruya bir yanıt buldum. Dergi, iki tekeri şu kelimelerle özetliyordu: “Güzel, tuhaf, trajik, absürt ve heyecan verici.” Son ifade bana göre kilit. Fransa Bisiklet Turu, gördüğüm en heyecan verici yarış ve bunun genelde o seneki genel klasman mücadelesiyle, sprint savaşlarıyla, dağlardaki kapışmalarla alakası yok. Başka bir havası var ve bunu solumaya başladığınız andan itibaren hayat çok daha farklı bir hâle geliyor. Yıllardır. Bu, aynı zamanda insanı baştan aşağı harekete geçiren de bir yarış. Sürekli yazacak, konuşacak, anlatacak bir şeyler sunuyor önünüze ve sınırsız gevezeliğe izin veriyor. Mesela 2017 Fransa Bisiklet Turu rehberi iddiasıyla yola çıkan bu giriş yazısı da bu izni kullanıyor.
Gevezeliği kesip şimdi harekete geçme zamanı. 2017 Fransa Bisiklet Turu’nun başlamasına çok az bir süre kala kimler beni heyecanlandırıyor, neleri bekliyorum? Sizlerin de yardımıyla uzun, kişisel bir liste yaptım. Sonuna kadar okuyanları; küçük notları, bilgileri, kötü esprileri geçtikten hemen sonra bir de dergi reklamı bekliyor.
1-Son şampiyondan yine şampiyon gibi yarışmasını bekliyorum. Sevin ya da sevmeyin, Chris Froome geçen yıl hayatının yarışını koştu. Bu kesinlikle en iyi performansı değildi, öldürücü ataklarla yarışı daha ilk tırmanışta bitirdiği yıllar olmuştu. Lakin 2016 başka bir sarı mayoyu bize tanıttı. Şartlara uyum sağlayan, baskı altında panik yapmayan, asla mücadeleyi bırakmayan bir Froome gördük. Onun kariyer eğrisini ya da Team Sky’ın şeffaflıkla alakalı sorunlarını takip edenler elbette soru işaretlerini sürdürecektir ama eğer Chris Froome bütün bunları temiz bir şekilde yapıyorsa ve bir gün dopingli çıkmayacaksa Luchon’da inişte yaptığı atak özgeçmişine altın harflerle yazılacak ve Mont Ventoux’daki bisikletsiz koşusu bisiklet tarihinin en özel anlarından biri olarak hatırlanacak.
2-Peter Sagan’dan din kurmasını bekliyorum. Yani, VeloNews yazarı Caley Fretz’in yazdığı gibi Slovak bisikletçi bu yıl 11 etap alırsa -evet, 11- onun adına yapılacak tek şey bu olur. Elbette imkansız bir şeyden bahsediyoruz. Yine de 2017 Fransa Bisiklet Turu’na bakan biri üç haftalık parkurun tamamen Sagan’a ve onun tipinde bisikletçilere uyduğunu söyleyebilir. Ortada bir düzine etap var; kimi düz sprintle, kimi inişle, kimi hafif tırmanışla sona eren. Bahar Klasikleri’nden eli boş ayrıldığı bir sezonda Sagan bunlardan en az 3-4’ünü almak isteyecektir. Hayranları da o süreçte daha fazlasını hayal etmeyi sürdürecek. Şeyh uçmaz, mürit uçurur.
3-Çapraz rüzgârların ilk haftaya damga vurmasını bekliyorum. Bu istek ya da tahmin elbette herhangi bir meteorolojik ve bilimsel çalışmaya dayanmıyor. Sadece 2015’te Hollanda’daki echelon’ların yarışı nasıl etkilediğini ve orada kaybettiği saniyelerin belki de Nairo Quintana’ya Fransa Bisiklet Turu’nu kaybettirdiğini hatırlıyor musunuz? Ya da geçen yıl çapraz rüzgarları gören Sagan’ın atak yaptığı, Geraint Thomas’ın müthiş desteği sayesinde Froome’un takip ettiği muazzam Montpellier etabını hatırlıyor musunuz? Gerçekten de inanılmaz bir gündü. O rüzgarlara ve aksiyonlara yenisi eklenmeli.
4-Televizyonun geleceği etkilemesini bekliyorum. Saçma mı geldi? Açıklayayım: Bu yıl Fransa Bisiklet Turu etapları baştan sona Eurosport’ta yayınlanacak. Bu, yaz sıcağında anlatıcıların ölmesi ya da fazla klimadan hastalanması demek. Etkilenen sadece onlar da olmayacak. İzleyiciler de ilk haftadaki düz etapları 7-8 saat izledikten sonra hayatın anlamını, dünyadaki yerlerini ve bisiklet aşklarını sorgulayacak. Yarışı düzenleyen Amaury Spor Organizasyonu (ASO) da olası geri dönüşlerden dersler çıkarabilir, ilerleyen yıllarda sprint etaplarını daha da kısaltmanın ya da baştan itibaren heyecan katmanın farklı yollarını arayabilir.
5-14 Temmuz’daki etabın yarışın en iyisi olmasını bekliyorum. Üstteki maddeye bağlı olarak, Büyük Turlar’ın organizatörleri son yıllarda kısa, patlayıcı, dağlık etapların ne kadar tuttuğunu gördü. Bu yıl da Saint-Girons’dan başlayan, Foix’da sona eren, üç tane birinci kategori tırmanış barındıran ve inişle noktalanan 13. etabın klasik olması muhtemel. Criterium du Dauphine’nin 115 kilometrelik son etabı bu yılın belki de en iyi yarışıydı, aynısı olabilir. Pierre Rolland, Thibaut Pinot, Romain Bardet günün açık favorileri. İlki kaçışla, diğer ikisi genel klasmandaki rakiplerinin kıl payı önünde bunu başarabilir.
6-Alberto Contador’un savaşarak kaybetmesini bekliyorum. Son Fransa Bisiklet Turu’nda kimse İspanyol bisikletçiden sessiz bir veda beklemiyor. 2007’den beri bu yarışın en meşhur, tartışmalı, popüler isimlerinden biri ve kapanışını da yine gürültülü yapacaktır. Bu yıl “Stil bir şekilde, atak yaparak yarışmak kazanmaktan daha değerli” demişti. Aynı felsefeyi Fransa’da son kez görmek dileğiyle. Hayır, buraya Samuel Beckett alıntısı koymayacağım.
7-Son yılların en ilginç genel klasman mücadelesini bekliyorum. Yıl boyunca yarışları takip eden herkes fark etmiştir, Team Sky ile Froome biraz kırılgandı. Ve bu sefer karşılarında BMC ile harika bir yıl geçiren sağlam bir Richie Porte olacak. Porte yalnız değil. 2014’ten bu yana katıldığı her Le Tour’da podyum gören Nairo Quintana yine kuvvetli bir zirve adayı. Kolombiyalı, 2017 İtalya Bisiklet Turu’nda ikinci olduktan sonra sonra çalışmalarını Fransa’da sürdürdü ve yakınları Le Tour’da Giro’ya göre çok daha aktif olacağını söylüyor. Geçen yılın ikincisi Romain Bardet ise takımı tarafından burayı kazanabileceğine ikna edildikten sonra İtalya Bisiklet Turu’na katılmaktan vazgeçti. İtalya’da yarışan Thibaut Pinot ise belki yorgun ama her zamankinden çok daha rahat görünüyor, son haftasında muhteşem yarıştığı Giro’dan harika anılarla ayrıldı. Astana’nın ikili lideri Fabio Aru ve Jacob Fuglsang ise bazı noktalarda bir hayli tehlikeli olabilir. Esteban Chaves, Andrew Talansky, Louis Meintjes gibi adamlar her zaman sarı mayo grubunu karıştırabilir. Ve bir de Contador var. Lütfen, ortalık karışsın.
8-Froome’un en yakın arkadaşı Richie Porte ile kavga etmesini bekliyorum. İkili, ilk işaretleri Dauphine’nin son etabında verdi, Porte mağlubiyetini Froome’un negatif taktiğine bağladı. Geçmişte Team Sky’da Britanyalı liderinin domestiği olan Porte’un fiziksel olarak kariyerinin zirvesinde olduğunu belirtelim. Ama şansı yanında olacak mı? Ya da her zaman en zayıf yönü olan psikolojisi onu nasıl etkileyecek? Eski Avustralyalı bisikletçi Phil Anderson’ın dediği gibi sarı mayoyu almak istiyorsa burada sadece Froome’u yenmeye çalışmayı kafayı takmamalı, sabırlı olmalı ve yarışı kazanmayı düşünmeli. Sadece Froome ile rekabet etmeye takarsa bir noktada bu yarışı kaçırabilir.
9-Fabio Aru ile Jakob Fuglsang arasında da bir liderlik kavgası olmasını bekliyorum. Astana, takım içi savaşın kralını 2009’da Lance Armstrong-Alberto Contador mücadelesinde görmüştü, bu seferki elbet biraz hafif kaçacak. Ama yine de bisikletteki en büyük yalanın “Liderliği bu yarışta iki kişi arasında bölüştüreceğiz” olduğunu biliyoruz. O bölüşme her zaman bir tarafın takımı kendi etrafında toplamasıyla sonuçlanır ve çıngar çıkar. Biraz kaostan beslenelim.
10-Alejandro Valverde’nin yine erotik bir gerilim yaratmasını bekliyorum. Valverde bazılarına göre azılı bir dopingci, bazılarına göre de çağımızın en büyük, en komple bisikletçisi. Ve son yılllarda Ardennes Klasikleri’ni peynir ekmek gibi kazanan, birçok haftalık yarışı çok rahat alan bu adamın bir başka görevi daha var. Her yıl Fransa Bisiklet Turu’na Quintana’nın domestiği olarak geliyor ve bu görevi gerçekten sergilediği herhangi bir dağ etabına kadar herkes ondan şüpheleniyor. Burnunun dikine gidecek mi? Kendi yoluna bakacak mı? Sadece üç zirve finişinin olduğu, inişlerin ve komple bisikletçilere hitap eden etapların damga vuracağı bu yılki yarış parkurunda da gerçekten aynı soru işaretleri geçerli. Valverde son yıllarda, bütün iddialara rağmen, Kolombiyalı takım arkadaşından yardımlarını esirgemedi ama bu sene işler değişebilir. İhanetin filmi çekilebilir.
11-Nairo Quintana ile Türk bisiklet seyircisinin barışmasını bekliyorum. Zira İtalya Bisiklet Turu’ndaki pasif performansı, Kolombiyalı bisikletçiye eleştiri oklarının yönelmesine yol açmıştı. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerde Resul Balay’dan 2015 Alpe d’Huez’deki epik atağının benzerlerini bekliyor, “Bitsin artık bu kavga” diyorum.
12-Trek-Segafredo ile Team Sky’ın beyaz mayolarını karıştırmayı düşünüyorum. Bütün anlatıcılar, yazarlar, izleyiciler gibi.
13-Dave Brailsford’un kimseyi ikna edememesini bekliyorum. Team Sky son dönemde büyük tartışmaların parçası oldu. Önce Rus hacker grubu Fancy Bears’ın yayınladığı TUE listesi, arkasından Daily Mail’in ortaya çıkardığı 2011 Criterium du Dauphine’de takım otobüsüne getirilen ‘şüpheli çanta’ Bradley Wiggins’e ve takıma duyulan güvenin sarsılmasına neden oldu. Bütün bu tartışmaların ortasında da gözler patron Dave Brailsford’a çevrildi ve o da sürekli çelişkili açıklamalar yaparak, hatta genelde hiçbir şey söylemeyerek konuyu geçiştirmeye çalıştı. Önümüzdeki üç hafta da bunu yapmayı sürdürecek.
14-Pierre Rolland’dan uzun bir kaçış bekliyorum. Cannondale-Drapac, iki yıllık suskunluğunu ve şanssızlığını son iki ayda attı. Rolland’ın İtalya Bisiklet Turu’ndaki etap zaferi onlara ilaç gibi geldi. Fransız bisikletçi, takım patronu Jonathan Vaughters tarafından hep “Onun ne kadar farklı yetenekleri olduğunu bilmiyorsunuz” şeklinde övülüyor. Rolland, başlarda genel klasman favorisi olarak ana grupla kalmaya çalışacaktır ve zirveden koptuğu ilk andan sonra artık etap kovalamaya başlayacaktır. Onun uzun, sancılı, dramatik, tuhaf kaçışları için uygun bir ortam bu parkurda var. Tek yapması gereken, hızlı inmek.
15-Esteban Chaves’den güler yüzlü bir zafer bekliyorum. Kolombiyalı yıldız, İtalya ve İspanya Bisiklet Turları’ndaki ikincilikleri sonrası bir anda ülkesinin Quintana’dan sonraki en popüler ve başarılı bisikletçisi olmayı başardı. Agresif bir tarzı var ve sürekli atağı düşünmesi ona ülkesi dışında da büyük bir hayran kitlesi getirdi. Sezon başında yaşadığı diz sakatlığı, çalışmalarının aksamasına yol açtı ama yine de Fransa’da Orica-Scott’ın Simon Yates ile birlikte ortak lideri olacak. Form yakalarsa podyuma da sızabilir, etap zaferlerine de…
16-Thibaut Pinot’nun yarış sırasında L’Equipe’e varoluşçu bir röportaj vermesini bekliyorum. Horozlarını tavuklarını her şeyden çok seven bir Fransız köylüsü olan Pinot basını pek sevmiyor ve konuştuğu zaman da anlaşılmaz, içe kapanık şeyler söylüyor. Bir de üç hafta boyunca Pinot fanatizmi yapmak istiyorum. Bir spor yazarına yakışır biçimde, objektif bir şekilde, onu tutacağım.
17-Romain Bardet’nin ise sosyal medyadaki popülaritesini arttırmasını bekliyorum. Bardet, Pinot’ya göre baskı altında çok daha soğukkanlı kalmayı başarıyor ve açıklamaları, giyim kuşamı, tarzıyla da dünya çapında şöhretini arttırıyor. Britanyalılar onun Mod kültürünün yeni mirasçısı olduğunu iddia ediyor. Üniversite mezunu bisikletçi hem dağlarda saldıracak hem de mikrofonlarda kalpler kazanacak.
18-Emmanuel Macron’un devlet başkanlığındaki ilk yarışa janti bir şekilde katılımını bekliyorum. Fransa’nın yeni cumhurbaşkanının, futbol ve tenisle birlikte en sevdiği sporun bisiklet olduğu söyleniyor. Buna dair bir de anekdot var: Macron geçen yıl, ekonomi bakanıyken, Tour de Romandie sonrası bir grup Fransız bisikletçiyle tanışmak istemiş. Bu özel daveti reddeden tek bir isim olmuş. Pinot, “Evdeki hayvanlar beni bekler” deyip çiftliğine geri dönmüş. Bu yıl artık tanışabilirler, belki 14 Temmuz’da…
19-Oleg Tinkov’dan sosyal medyada bomboş muhabbetler bekliyorum. Rus milyarder, bisiklet sponsorluğundan ayrıldığından beri eski bisikletçisi Alberto Contador’a takmış durumda, her şeyi Contador’a bağlamayı başarıyor ve “Beni unfollow edin” diye bağırıyor. Bir noktada edeceğiz.
20-Thomas Voeckler’in son bir zafer almasını bekliyorum. İstediğim, tek bir anlamlı etap daha. Asla tanışmak istemeyeceğim, her zaman uzaktan sevmeyi tercih ettiğim huysuz bisikletçi, son kez en sevdiği yarışta sahne alıyor. Hem 2004’te hem 2011’de uzun bir süre sarı mayoyu sırtına geçiren, 2011’deki yarışta bir noktada mücadelesiyle “Ya acaba yarışı kazanabilir mi?” sorularını sorduran ve Andy Schleck’in kazandığı Col du Galibier etabında mayoya tutunma çabasıyla filmlere konu olabilecek bir malzeme veren Voeckler, tıpkı Contador gibi, yarışı sessiz sedasız terk etmeyecektir.
21-Eddy Merckx’in etap rekorunun kırılmamasını bekliyorum. Bisikletteki bütün rekorların sahibi olan Belçikalı efsane, 34 zaferle Fransa Bisiklet Turu tarihinin en çok etap kazanan ismi. Ona en yakın olan bisikletçi 30 zaferle Mark Cavendish. Geçen yıl Dimension Data mayosuyla canlanarak 4 etap alan Britanyalı sporcu, bu yıl Epstein-Barr virüsüyle boğuştu ve yarış öncesi çok ciddi antrenman eksiği var. Bu yüzden Fransa Bisiklet Turu tarihinin en çok etap kazananı olmak için bir yıl daha beklemesi gerekebilir.
22-Schleck Kardeşler’e güzel bir saygı duruşu bekliyorum. Zira dördüncü etap Lüksemburg’dan, Mondorf-Les-Bains’den başlayacak ve orası Johhny, Andy, Frank Schleck’in yaşadığı yer. Andy Schleck üzerine yoğunlaşan Road Uphill’de meşhur bisikletçi kardeşlerin, Fuglsang ile makarna kaşıkladığı yer de aynı ev. Zaman değişti, önce Andy, sonra Frank emekli oldu ve bir zamanlar ikilinin domestiği olan Fuglsang şimdi Fransa Bisiklet Turu’nu kazanabilecek sürpriz adaylar arasında gösteriliyor. Ve bu yolda Andy’yi efsaneleştiren Col du Galibier’de parlak bir performans göstermesi, Andy’nin zinciri attığı için 2010’da Contador’a kaybettiği (sonra kazandığı) Port de Bales’te bisikletine mukayet olması gerekiyor.
23-Sagan-Greg van Avermaet ikilisinin baş başa finişe geldiği bir etap sonu bekliyorum. 2015’teki Rodez finişini hatırlıyor musunuz? Bu sene de aynı finiş parkurda mevcut ve ikili yine kaçabilir. İnşallah.
24-Taylor Phinney’nin ilk Fransa Bisiklet Turu’nu tamamlamasını bekliyorum ve çok istiyorum. Nedenlerimi geçen gün yazdım, oradan okuyabilirsiniz. Rüya senaryom şu: Phinney, onca şanssızlık ve sakatlıktan sonra, açılış gününde Almanya’da ilk Fransa Bisiklet Turu etabını kazanıyor ve sarı mayoyu alıyor. David Millar, 2000’de kariyerinin ilk Fransa Bisiklet Turu’na zamana karşı etabını alarak sarı mayoyla başlamıştı. Kaderleri çok değil, biraz benzeyebilir.
25-Velogames’te yeni kurduğumuz Socrates liginin çekişmeli geçmesini bekliyorum. Şifreyi merak edenler buradan giriş yapabilir. Ayrıca kadrolar kapanana kadar takımıma tam manasıyla karar vermeyi de istiyorum. Richie Porte ya da Chris Froome’u tek mi alsam, yoksa kadrodaki öteki isimleri bozdurup Nairo Quintana-Thibaut Pinot ikilisine mi yoğunlaşsam? 24 saattir aklımda…
26-Michael Rasmussen’in Twitter’da ya da gazetesindeki köşesindeki yeni polemikler yaratmasını bekliyorum. Danimarkalı isim, 10 yıl önce Fransa Bisiklet Turu’nu kazanmaya giderken yarıştan atılmıştı ve hayat hikayesi, baştan sona, bisikletin karanlık çağlarının en ilginç öykülerinden biri. Şimdi kendisi bir bisiklet yazarı/yorumcusu ve en önemli özelliği, acı konuşması. Rasmussen’i Socrates’in Temmuz sayısına konuk ettik ve orada da acı konuştu.
27-18 sayfalık Fransa Bisiklet Turu içeriği bulunan yeni sayımızı almanızı bekliyorum. Reklam saatine çoktan geldik ama haksız da değiliz, biz çekerken çok eğlendik. Bir de yarış öncesi hazırladığımız podcast’e buradan ulaşabilirsiniz.
28-Lance Armstrong’un yarışa bir şekilde damga vurmasını bekliyorum. Patron ya da Voldemort, Fransa Bisiklet Turu boyunca günlük bir podcast serisi yapacak ve yorumlarıyla muhtemelen Twitter’ın en çok konuşulanları arasına girecek. Özlemiş miydik? Aslında hayır. İlginç olacak mı? Evet. Dinleyecek miyiz? Sonuna kadar.
29-Birçok yeni bisiklet kitabı okumayı bekliyorum. Bunu kendimce bir gelenek hâline getirdim. Bu yılki seçimlerim şöyle olacak: Genelde politik kitaplar yazan Britanyalı gazeteci Geoffrey Wheatcroft’ın 2000’lerin ortasında kaleme aldığı Le Tour’u merakla okuyacağım, yanında Jeremy Whittle’ın Ventoux ve Alastair Fotheringham’ın Indurain kitapları iyi gidebilir.